Çengi (roman)
Çengi, 1877'de yayımlanan Ahmed Midhat Efendi romanı. İlkin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmiş, ardından kitap olarak yayımlanmıştır. Eser her birine "kitap" adı verilen dört bölümden oluşur; her bir bölümünün başlı başına bir hikâye olduğu romanın ilk bölümü yedi yıl sonra 1884'te, olaylar Ahmet Mithat Efendi tarafından müzikli bir sahne eseri haline getirilmiş ve Çengi yahud, Daniş Çelebi adıyla kitap halinde basılmıştır.[1] İspanyol yazar Miguel de Cervantes Saavedra'nın romanı Don Kişot'a öykünerek yazılmıştır.[2] Cervantes'in Don Kişot'una mukabil Ahmet Mithat da romanının karakteri olan Danış Çelebi'yi bir "Türk Don Kişot"u olarak takdim etmiştir.
Osmanlı Türkçesi: چنكى | |
Kitabın İstanbul'daki Kırk Anbar Matbaası'nda basılmış kapağı, 1877. | |
Yazar | Ahmed Midhat Efendi |
---|---|
Ülke | Osmanlı Devleti |
Dil | Osmanlıca |
Tür | Roman |
Yayım | 1877 |
Konu
Dört bölümden oluşan eserde ilk bölüm, Don Kişot'a benzetilen Daniş Çelebi'nin tanıtılmasını içermektedir. Annesi Sali Molla, Daniş'i beşikten itibaren cin ve peri hikâyeleriyle büyütür. Binbir Gece Masalları, Muhayyelât-ı Aziz Efendi gibi kitapları okuya okuya Daniş ergenlik yaşına gelir. Okuduğu büyücülük kitaplarının etkisinde kalan Dâniş Çelebi, bir hayal dünyası içinde yaşar ve bu hayallerin peşinden gider. Birtakım hayaller kurar ve sonra bu hayallere kendisini inandırır. Herkes tarafından kandırılan Daniş, gerçek olaylar hayallerinden farklı olmasına rağmen hayallerindeki gibi olduğu konusunda ısrarcı davranır. Bir gün arkadaşlarına ona oyun oynayarak genç bir kızı peri diye getirirler. Kızdan çengiler, sazlı bir eğlence ortamı isterler. Kız da birtakım garip hareketler yapar ve odaya çengiler girer. Daha sonra kızın peri olmadığını söylemelerine rağmen Daniş inanmaz ve kızla evlenir. Annesi gerçeği bilmesine rağmen müdahale etmez. Kız, Daniş'in annesinin mücevherlerini çalarak kaçar. Daniş, oğluyla birlikte kalır.
"Âşık Peder" adlı ikinci bölümde ise Canbert Bey'in hayatı anlatılır. Canbert, Bey, Hesna Kalfa'yla yaşayan ve dünyası evinden ibaret olan biridir. Kalfanın ısrarıyla evlenir ve evlendiği kadın, kızını doğururken ölür. Canbert Bey, Melek adını verdiği kızını da kendisi gibi dış dünyadan soyut bir şekilde büyütür fakat kız büyüdükçe dış dünyaya ilgisi artar ve camdan tanıştığı bir genç ile bakışıp konuşur. Annesinin yaşadığı söylendiği bir not alan Melek, annesine gitmek üzere evden kaçar. Canbert Bey, kızının kaçtığını öğrenince kahrından ölür. Melek'i kaçıran ise Daniş Çelebi'nin oğlu Cemal Bey'dir.
Eserin üçüncü bölümünde erkekleri parmağında oynatmakla nam salmış romana ismini veren Sümbül Hanım vardır. Melek, çalgılı sözlü ortamların vazgeçilmesi olan Sümbül Hanım'a götürülür. Sümbül Hanım, kızı Melek'i kullanarak Cemal Bey'in mücevherlerine el koyar ve malını mülkünü satmasına sebep olur. Osman diye birinin Melek'e talip olduğunu duyan Cemal Bey, Sümbül Hanım'ı öldürmek ister fakat bu sebepten hapse atılır. Çıkınca dilencilik yapar ve zamanla Sümbül Hanım'ın evinde çalışır. Romanının dördüncü ve son bölümünde ise Sümbül Hanım, Cemal'e tüm gerçekleri açıklayarak Melek'in değil kendisinin annesi olduğunu, mirasyedi olarak hayatına devam etmemesi için bu tür oyunlar oynadığını söyler. Cemal Bey, Melek ile evlenir ve çiftin bir çocuğu olur. Birlikte mutlu yaşarlar.
Eleştiriler
Ahmet Hamdi Tanpınar, Çengi'deki buluşun büyük olduğunu belirtir ve şunları ekler:[3]
"Cervantes'in kahramanı şövalyelik romanı okuyarak çıldırmıştır. Mithat Efendi, Çengi'de bunu kendiliğinden bulur; hikâyesinin kahramanını bize Don Quichotte İstanbul'da diye takdim eder. O da Muhayyelât-ı Aziz Efendi'yi okuyarak aklî muvazenesini bozar. Böylece romancılık sanatının kaynağında, hissi yahut da hayali terbiye diyeceğimiz başlangıca varmış olur."
Nurdan Gürbilek, Melek'in hikâyesi için "Tanzimat yazınında babasız oğuldan sonra, anasız kız sendromu daha belirgin bir biçimde ortaya çıktığını" yazmıştır.[4] "Ahmet Mithat Efendi'de Mizahın Toplumsal Cinsiyeti" adında bir tez yazan Nuran Kekeç, romanda gülmenin sosyal normlar tarafından ve cinsiyet ilişkileri ile düzenlendiği görüldüğünü; deliliğe gülmek, başına kötü bir olay tesadüf eden genç kıza ve erkeğe gülmek farklı değerler üzerinden toplumsal kodlara yansımakta olduğunu dile getirmiştir.[5]
Tiyatro oyunu
1884 yılında olaylar Ahmet Mithat Efendi tarafından müzikli bir sahne eseri haline getirilmiş ve Çengi yahud, Daniş Çelebi adıyla kitap halinde basılmıştır. Oyun, üç perdeden oluşmuştur. Otuz üç sayfadan meydana gelmiş ve İstanbul'daki Tercüman-ı Hakikat Matbaası'nda basılmıştır. Nihad Sâmi Banarlı, eserin "tek kıymetli tarafı, dillerinin halkın konuşma diline çok yakın oluşu" olduğunu belirtmiştir.[6]
Kaynakça
- Kekeç, Nuran (Ocak 2014). "AHMET MİTHAT EFENDİ'DE MİZAHIN TOPLUMSAL CİNSİYETİ" (PDF). Ankara: İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi. s. 81. 17 Nisan 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2017.
- Olgun, Gündüz (2002). "TÜRKİYE'NİN BATILILAŞMA SERÜVENİNDE ÖZGÜN BİR PORTRE: AHMET HAMDİ TANPINAR". U.Ü. FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, 3. s. 5. 18 Nisan 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2017.
- Tanpınar, Ahmet Hamdi (2006). XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (YKY'de 1. bas.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. s. 456. ISBN 9789750811593.
- Gürbilek, Nurdan (2004). Kötü Çocuk Türk. Metis. s. 297. ISBN 9789753423427.
- Kekeç 2014, s. 92.
- Nihad Sami, Banarlı (1971). "Ahmed Midhat Efendi". Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. Cilt 2. s. 968.
Çengi (l883)adlı bir operet denemesi de vardır. Bütün bu tiyatroların tek kıymetli tarafı, dillerinin halkın konuşma diline çok yakın oluşudur..