Boşanma
Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesidir. Günümüzde daha yaygın olmakla birlikte, eski çağlardan beri bütün toplumlarda boşanmaya rastlanmaktadır.
Boşanma, karşılıklı sevgiye, güvene ve mutluluk beklentisine dayalı olan evlilik ilişkisini sona erdirdiği için acı verici bir durumdur. Ana babanın mutsuzluğundan etkilenen çocuklar, boşanma sırasında anne ile baba arasında bir seçim yapmak zorunda kalırlar. Güven verici aile ortamını yitirdikleri duygusuna kapılırlar. Bundan dolayı boşanma çocuklar için özellikle zordur. Boşanmayla gelen değişiklikler, çoğu zaman çocukların davranış bozukluklarına yol açar. Dersleri aksar, arkadaşları ile olan ilişkileri etkilenir.
Ne var ki çocuklar, eşler arasındaki uyumun bozulduğu, karşılıklı suçlamaların ve saygısız davranışların yer aldığı bir ortamda da mutlu olamazlar. Bu türden etkilerin de davranış bozukluklarına yol açtığı bir gerçektir. Gerçeklerin çocuğa ya da çocuklara onların anlayacağı bir biçimde anlatılması, durumu kabullenmelerini kolaylaştırabilir. Evlilik kadar eski olan boşanma, toplumların tarihsel gelişimine göre değişen özellikler gösterir. İlkel bir yaşam süren Pueblo Yerli kabilelerinde kadın, kocasının ayakkabılarını evin eşiğine bıraktığında onu boşamış sayılır. Birçok eski toplumda erkek çocuğun dünyaya gelmesi evliliği kalıcı kılardı. Kadının kısırlığı ise erkek için haklı bir boşanma nedeni sayılırdı.
Tarihçe
Eskiçağın Asur, Babil gibi Mezopotamya toplumlarında boşanma kurallara bağlanmıştı. Asur toplumunda, kocanın karısına karşı görevlerini yerine getirmemesi durumunda kadının boşanma hakkı vardı. Boşanan kadın, koca evine getirdiği çeyiz denilen eşyayı geri alabilir ve boşandığı eşinin mirası üstündeki haklarını da korurdu. Tutsak düşmüş bir savaşçının karısı iki yıl bekledikten sonra boşanmış sayılırdı ve yeniden evlenebilirdi.
İslam hukukunun geçerli olduğu Osmanlı toplumunda, boşanma hakkı ilke olarak kocaya tanınmıştı. Koca karısını tek yanlı olarak boşayabilir, üç kez yinelenen "boş ol" sözleriyle boşanma kesinlik kazanırdı. Buna rağmen boşanma, gelenekçi bir toplum olan Osmanlılarda hoş karşılanmadığı için yaygın değildi.
Hristiyan dünyasında ise Katolik Kilisesi boşanmaya izin vermez. Bazı Katolik ülkelerde boşanma bugün bile olanaksızdır. Reform'dan sonra Protestan Kilisesi boşanmanın hukuk mahkemelerinin ilgi alanına giren "dünyasal bir şey" olduğu görüşünü benimsedi ve boşanmaya karşı çıkmadı.
Günümüzde, Katolik ilkelere sıkıca bağlı olan ve yasaları boşanmaya izin vermeyen az sayıda ülke dışında, boşanma yasalarla düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu'nda sayılan boşanma nedenlerinden birinin varlığı durumunda, mahkemeler boşanma kararı verebilir. Günümüzde boşanmayı kolaylaştırma yönündeki bir eğilim güçlenmektedir. Eşlerin karşılıklı isteği durumunda, yargıçlar kolayca boşanma kararı verebilir.
Türk Hukukunda Boşanma
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'na göre boşanma gerçekleştirilebilmesi için açılacak olan dava, eşlerin son altı ay içerisinde birlikte yaşadıkları yerde bulunan Aile Mahkemesine açılır. Aile Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde davanın açılacağı görevli mahkemeler Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Boşanma sürecinde hukuki anlamda şekil ve usul yönünden iki farklı dava türü bulunur. Bunlar; anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olarak ifade edilir. Anlaşmalı boşanmalarda eşler boşanmanın maddi ve manevi tüm sonuçlarında uzlaşma içerisinde olarak boşanmaktadır. Çekişmeli boşanmalarda ise, taraflardan birisi boşanma yönünde irade sergilemeyebileceği gibi her iki eş boşanmak istese de boşanmanın hukuki sonuçları üzerinde ihtilaf olabilmektedir.[1]
22 Kasım 2011'de kabul edilen 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu[2] ile birlikte boşanma sebepleri Türk hukukunda yeniden düzenlenmiştir. İlgili düzenlemeye göre eşlerin boşanması ancak ve ancak bir mahkeme kararıyla mümkün olup; kanunda sayılan sebepler haricindeki bir sebebe dayanarak eşlerin boşanması mümkün değildir. Doktrinde bu sebepler mutlak ve nispi, genel ve özel sebepler olarak iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Düzenlemeye göre boşanma sebepleri yalnızca şunlar olabilir:
- Zina,
- Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış,
- Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme,
- Terk,
- Akıl hastalığı,
- Evlilik birliğinin sarsılması.
Zina
Boşanmanın özel ve mutlak sebeplerindendir. Bir eylemin zina sayılabilmesi için eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle cinsel organlar dahil olacak şekilde ilişkiye girmesi gerekir. Sarılma, öpüşme gibi fiiller zina kapsamında değerlendirilmezler. Ayrıca eşcinsel ilişkiler de Türkiye uygulamasında zina kapsamına girmemektedir.
Zina nedeniyle boşanma davasını açmak isteyen eş, olayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve zina olayının gerçekleştiği beş yıl içinde davayı açmalıdır. Aksi halde beş yılın sonunda hak düşürücü süre nedeniyle, davayı açmayan eş hakkını kaybedecektir [3].
Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
Özel boşanma sebepleri arasındadır. Kimi durumlarda intihara yönlendirmenin de hayata kast kapsamında değerlendirilir. Fakat boşanmak için bu sebebe dayanmak isteyen eş, karşı tarafın kendisini başkaları önünde küçük düşürmesi gibi daha küçük bir olaya dayanarak da boşanabilir.
Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
Boşanmanın nisbi sebeplerindendir. Suç işleme sebebi için ayrıca davalı eşin işlediği suçun yüz kızartıcı olması şartı aranır. Haysiyetsiz hayat sürme halinin ise devamlılık göstermesi gerekmektedir. Örneğin sürekli sarhoş olan eşin haysiyetsiz hayat sürdüğü kabul edilebilirken, arada sırada içki içen eşin haysiyetsiz hayat sürdüğü söylenemeyecektir.
Terk
Terk durumu eşlerden birinin evi terketmesi ya da diğer eşi evden kovması ve geri kabul etmemesi halinde söz konusu olur.
Akıl Hastalığı
Akıl hastalığının boşanmaya sebep olarak gösterilmesi için evlilikten önce davalı eşin bundan muzdarip olmaması şartı aranır. Zira evlilikten önceki akıl hastalığı evliliğin kesin hükümsüzlüğünü gerektirebilir ki, bu durumda boşanmaya gerek kalmadan evlilik birliği sona erer.
Evlilik Birliğinin Sarsılması
Genel boşanma sebebidir. Kendi içinde anlaşmalı boşanmayı, fiili ayrılığa dayalı boşanmayı ve en çok dayanılan boşanma sebebi olarak halk arasında şiddetli geçimsizlik (evlilik birliğinin temelinden sarsılması) olarak bilinen boşanma sebebini ihtiva eder.
Anlaşmalı Boşanma
En az bir yıldır evli olan eşlerin başvurabileceği yoldur. Eşlerin bu yolu seçebilmeleri için nafaka, tazminat, velayet gibi boşanmanın fer'i sonuçlarında anlaşmış olması gerekmektedir. Anlaşmalı Boşanma davalarında taraflar mahkemeye bizzat katılarak boşanma iradelerini açıklamaları ve protokoldeki imzalarını ikrar etmeleri gereklidir
Fiili Ayrılık (Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması)
Herhangi bir nedene dayanarak açılmış bir boşanma davası reddedildikten sonra üç yıl geçmişse ve bu süre boyunca eşler hala bir araya gelememişse, fiili ayrılık sebebiyle boşanma gerçekleşebilir.
Evlilik Birliğinin Sarsılması
Taraflar boşanma hususunda anlaşamıyorlar ve de eşler arasında fiili ayrılık koşulu da gerçekleşmemişse, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmayı isteyebileceklerdir. Kıskançlık, dedikodu, hakaret, suçlama gibi birçok neden bu sebep kapsamında ileri sürülebilir. Kanun koyucu bir sınırlama getirmemiştir. Kural olarak daha kusurlu eşin davası itiraz durumunda reddedilebilmekle birlikte, dürüstlük kuralının gerektirdiği hallerde az kusurlu eşin itirazına rağmen eşlerin boşanmasına karar verilebilmektedir.
Kaynakça
- "Çekişmeli Boşanma Davası". merihsufirtina.av.tr. 16 Şubat 2020. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2020.
- "4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu" (PDF). 18 Nisan 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mayıs 2020.
- Av. Necdet Yıldırım, Boşanma Davaları, Bilge Yayınları ,Ankara 2018, S:21. ISBN 9786051682372.