Dayı (unvan)
Dayı, tarihsel bakımdan Osmanlı döneminde 1671 yılından itibaren seçilerek göreve getirilen Cezayir Eyaleti, Trablusgarp Eyaleti ve Tunus Eyaleti yöneticilerinin unvanıdır.
1671'den son Cezayir Dayısı olan Hüseyin Dayı'nın Fransa tarafından görevden uzaklaştırıldığı 1830 yılına kadar toplam 28 dayı hüküm sürmüştür. Bunlardan 14'ü seleflerinin katledilmesi üzerine, iktidar mevkiine geçmişlerdir.
Dayılığın ortaya çıkışı ve gelişimi
1591'de bu 40 dayı, ağa ile birlikte, ordunun kumandanlığını yapmak üzere, içlerinden birini seçmişlerdir. Bu suretle seçilen dayı, çok geçmeden, hükumetin yegane reisi oldu ve nüfuzu Bab-ı Alinin mümessili (vekili) olan paşanın nüfuzunu gölgede bıraktı. Fakat 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, ordunun ikinci derecedeki kumandanları olan beyler, dayıların yerini almaya başladılar. 18. yüzyılın başlangıcında İbrahim Bey dayı unvanını aldı; sonraları bu unvan 1705'te, Husayn bin Ali tarafından kaldırıldı.
Cezayir'de ortaya çıkışı
Dayılık, Cezayir'de bir ihtilal neticesinde meydana çıkmıştır. 1671 senesinde ağaların keyfi idarelerinden usanan reisler veya korsan gemisi kaptanları içlerinden birini, dayı adı ve kayd-ı hayat şartı ile, ağaların yerine geçirdiler. Başlangıçta reisler tarafından seçilen dayılar, 1689 senesinden itibaren yeniçeri zabitleri seçmeye başladılar.
Dayılık için hiçbir ehliyet ve menşe şartı aranmazdı. En aciz ve cahil yeniçeri bile bu makama göz dikebilirdi. Dayı nazırlarını kendi seçer, eyalet beylerini istediği gibi tayin eder, adaleti yerine getirir ve ecnebi devletler ile müzakerelere girişirdi. Dayılar yeniçerilerin aldıkları aylıktan (ayda 50 sağ akçe ve tayın) başka, para almazlar; fakat beylerden ve diğer memurlardan tevcih (yöneltmek) hakkı ile korsanların aldıkları ganimetlerden hisse alırlar, vazifeye başlayan konsoloslardan ve barış anlaşmalarının imzası veya yenilenmesi halinde, ecnebi devlet reislerinden hediyeler kabul ederlerdi. Sonra müslüman ve yahudi tüccarlar ile ortak olarak para kazanabilirlerdi. Dayıların, devlet hazinesinden ayrı, hususi hazineleri vardı. Birçok dayılar muazzam servetler toplamışlardı; fakat bu servetler, dayılar idama mahkûm olurlarsa devlet hazinesi hesabına geçirilirdi.
Tunus'taki Dayılar listesi
- İbrâhim Rodosî (1591–1593)
- Musa (1593)
- Uthman (1593–1610)
- Yusuf (1610–1637)
- Usta Murad (1637–1640)
- Ahmed Hoca (1640–1647)
- Muhammed Laz (1647–1653)
- Mustafa Laz (1653–1665)
- Mustafa Kara Kuz (1665–1666)
- Muhammad Hacıoğlu (1666–1669)
- Chaabane Hoca (1669–1672)
- Muhammad Menteşeli (1672–1673)
- Ali Laz (1673)
- Muhammed Cemal (1673-1676)
- Muhammed Biçara (1676-1677)
- Muhammed Cemal (1677-1678)
- Ahmed (1678)
- Muhammed Tabak (1678-1682)
- Ahmed Çelebi (1682-1686)
- Muhammed Baktaçe (1686-1688)
- Ali Reis (1688-1694)
- İbrahim Hoca (1694)
- Muhammed Hoca (1694)
- Muhammed Tatar (1694-1695)
- Yakub (1695)
- Muhammed Hoca (1695-1699)
- Dali Muhammed (1699-1701)
- Kahuadj Mustafa (1701-1702)
- Kara Mustafa (1702)
- İbrahim Şerif (1702-1705)
Yaşamları
Dayılar makamlarından indirilmek ve katledilmek korkusu ile, yeniçerilerin istediklerini yapmak mecburiyetinde idiler. Özel hayatları da gayet sıkı kurallara bağlı idi. Göreve kabul edildikten sonra, ailelerinden ayrılırlardı ve saraylarına, resmi kabullerden başka, hiçbir kadın giremezdi. Yalnız perşembe öğleden sonra ve cuma günleri evlerine gitme hakları vardı.