Dihidrotestosteron
Dihidrotestosteron; erkek vücudunda bulunan testosteron hormonunun aktif versiyonu olan güçlü metobolitine verilen addır. DHT hormonu, büyük oranda testosteron’un çevre dokularda 5- Alfaredüktaz enzimi aracılığı ile dönüşümünden oluşur.[1] Testosteron hormonunun etkin hale gelebilmesi ve dokular üstünde androjenik etki gösterebilmesi için 5 Alfa Redüktaz isimli enzimle DHT hormonuna dönüşmesi şarttır. Testosteron, tip-1 5-Alfa Redüktaz ve tip-2 5-Alfa Redüktaz adı verilen iki enzimle DHT hormonuna dönüşür. Bu dönüşme olmadan testosteron birçok doku ve organda etkili olamaz.[2] DHT hormonu, anne karnındaki fetus halinde bulunan çocuğun erkek cinsel özellikleri kazanmasını ve cinsel organlarının gelişmesini sağlar. DHT hormonu ayrıca anne karnındaki fetusun beyni üstünde de birçok etkide bulunur. Henüz anne karnında olan fetusun cinsiyet kimliğinin oluşmasını sağlar. DHT hormonu, bunun dışında ergenlik döneminde ikincil seks karakterlerinin meydana gelmesini ve erkek tipi farklılaşmayı meydana getirir. Böylece ergenlik döneminden önce kız çocuğundan kolay kolay ayırt edilemeyecek olan erkek çocuğu gittikçe farklılaşır ve çocukluktan erkekliğe adımını atar. Sakalları ve bıyıkları çıkmaya, sesi kalınlaşmaya, boyu uzamaya, kas kütlesi artmaya, penisi büyümeye, testisleri sperm üretmeye başlar. Tüm bu farklılaşmayı testosteron, DHT hormonuna dönüşerek meydana getirir. DHT hormonunun bir diğer görevi glandüler prostat dokusunun fonksiyonlarının devamlılığını sağlamaktır. Bunun dışında da, erkek metabolizmasında DHT hormonunun sperm üretiminden, aerobik kapasitenin artışına kadar birçok önemli katkısı vardır.[3]
DHT'nin erkek metabolizmasındaki görevleri bir ömür boyunca sürmektedir. Bunun dışında testosteron ve DHT, genetik olarak bu hormonlara duyarlı kişilerde androgenetik alopesi, akne ve prostat hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Genetik olarak bu androjenik hormonlara duyarlı olan kişiler, DHT'den daha çok etkilenmektedirler testosteron hormonuna göre. Testosteron hormonunun da bu dokularda etkinliği vardır ama DHT hormonundan daha zayıf bir etkidir. Bazı kişiler neden bu hormonlardan olumsuz etkilenirken, bazı kişilerin etkilenmediği tam olarak bilinmemekte ve bu duruma hangi hatalı genlerin yol açtığı araştırılmaktadır.[4]
Dihidrotestosteronun klinik değerleri
Dihidrotestosteronun klinik değerleri; kişisel sağlık durumuna, biyolojik yaşa ve cinsiyete göre büyük farklılıklar göstermektedir.[5]
Vaka Türü | Referans aralığı (Konvansiyonel) | Referans aralığı (SI) |
---|---|---|
Premenapozal Kadın | 24 – 368 pg/mL | 0.1 – 1.0 nmol/L |
Postmenapozal Kadın | 10 – 181 pg/mL | 0.1 – 0.6 nmol/L |
Erkek | 250 – 990 pg/mL | 0.86 – 3.4 nmol/L |
Dihidrotestosteronun ve diğer steroid hormonların erkek metabolizmasındaki görevleri
Testosteron, DHT ve Estrogen gibi steroid hormonların görevleri anne karnından, yaşamın sona ermesine kadar sürmektedir.[6]
Hedef Doku/Organ | Etki | Etkiyi Gerçekleştiren Hormon | Etki Zamanı |
---|---|---|---|
Wolf Kanalı | Büyüme ve Farklılaşmanın Uyarılması | Testosteron | Fetus |
Urogetinal Sinus | Maskünalizasyon ve Büyüme | DHT | Fetus |
Eksternal Genitalya | Maskünalizasyon ve Büyüme | DHT | Fetus |
Genital Organlar | Penis,prostat ve testisin oluşup, son şeklini alması | DHT | Fetus |
Cilt | Sakal,bıyık,vücut kıllarında uzama ve kalınlaşma | DHT | Ergenlik |
Ses Telleri | Sesin kalınlaşması ve gürleşmesi | DHT | Ergenlik |
Kaslar | Kas gücünün artması ve anabolik etki | Testosteron/DHT | Ergenlik |
Genital Organlar | Penis ve testisin büyümesi | DHT | Ergenlik |
Kemik ve Epifizler | Boy Uzaması | Testosteron/DHT | Ergenlik |
Yağ ve Kas dokusu | Kilo Artışı ve Yağ-Kas dağılımı | Testosteron/Estradiol | Ergenlik |
Akciğerler ve Kalp | Aerobik kapasitenin artışı | DHT | Ergenlik |
Kemik ve Epifizler | Boy Uzamasının İnhibisyonu | Estradiol | Ergenlik |
Beyin | Ruhsal durumun değişmesi, saldırganlık ve cesaret artışı | DHT/Testosteron | Ergenlik |
Testis | Sperm Üretimi | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Epididim | Sperm hücrelerinin olgunlaşması ve hareketlenmesi | DHT | Ömür boyu |
Seminal Kese | Döl hacmini sağlayan seminal kese sıvısının üretimi | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Penis | Sertleşme | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Beyin | Cinsel Libidonun artışı ve devamlılığı | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Prostat ve Cowper | Meni atım yeteneği | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Akciğerler ve Kalp | Aerobik kapasitenin devamlılığı | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Cilt | Sebum Salgısı | DHT | Ömür boyu |
Kulak | Kulağı koruyan buşon isimli maddenin salgılanması | DHT | Ömür boyu |
Kemik | Kemiğin kalınlık ve sağlamlığının korunması | Testosteron/Estradiol | Ömür boyu |
Karaciğer | Enzim Üretimi ve Protein Sentezi | DHT/Testosteron | Ömür boyu |
Böbrekler | Eritropoetin Üretimi | DHT | Ömür boyu |
Kemik İliği | Alyuvar yapımı | Testosteron/DHT | Ömür boyu |
Hipotalamus | GnTH sekresyonunda negatif geri kontrol | DHT | Ömür boyu |
Beyin | Psikotropik Etki | DHT/Testosteron/Estradiol | Ömür boyu |
Dihidrotestosteron ( DHT ) ve Androjenik Alopesi
Genetik yatkınlık ve androjenlerin aktivasyonu sonucu, ergenlikten sonra terminal kılların vellusa dönüşmesi ve dökülmesi ile karakterizedir. Androjenler erkekte testis, kadında ise over ve adrenal glandda yapılır.Her ne kadar asıl androjen testosteron olsa da, testosteron 5 Alfa Redüktaz enzimi ile Dihidrotestosteron'a dönüşmeden etkili olamaz. Bu yüzden testosteron, kıl matriksinde keratinositler içinde 5-alfa redüktaz ile dihidrotestosterona dönüşür ve sitoplazmik reseptör ve bağlı proteinlerle nükleusa transfer edilir. Reseptör DNA’ya tutunur ve mRNA oluşur. Sonra asıl protein; başlıca keratinler kodlanırlar. Bazı folliküller androjenleri metabolize ederken kıl büyümesini stimule eder, diğerleri ise büyümeyi inhibe ederek androgenetik alopeside olduğu gibi kılların terminalden vellusa gerilemesine sebep olurlar. Androjenlerin sakal ve vücut kıllarını arttırırken, saçlarda dökülmeye yol açmasının nedeni budur. Daha sonra kıl dökülür. Anajen faz normalde 3 yıl dürer, telojen faz ise sadece 100 gündür. Bu durumda anajen/telojen oranı 9/1'dir. Günlük saç kaybı 100'e kadar çıkabilir. Androjenik alopeside anajen faz kısalmıştır. Sonuçta anajen/telojen oranı da düşer. En sonunda kıl follikülleri minyatür bir hal alarak, terminal saç durumuna erişilir.
Erkeklerde; ergenlikten sonra genellikle 20. yaştan itibaren başlar. Bazen 30-40 yaşlarına kadar gecikebilir. Vakaların %96’sında bitemporal gerileme şeklinde başlar. Vertekste seyrelme, açılma olur. Bazen tümüyle dazlaklık oluşur. Fakat oksipital bölge daima salimdir. Terminal kılların vellusa dönüşümü vardır. Erkeklerde hormonal denge normaldir. Erkek tipi alopeside koroner arter hastalığı riski normallere göre fazladır.Kadınlarda; genellikle 20 yaş sonunda ve 40 yaşın başında başlar. Frontal-verteks arasında difüz seyrelme ve terminal kılların vellusa dönüşümü vardır. Saç seyrelmesinin giderek genişlediği görülür. Polikistik over, androjen salgılayan over tümörleri ve adrenal tümörleri gibi çeşitli hastalıklara bağlı olabilir. İlgili hormon seviyelerine bakılmalı ve over-sürrenal ultrasonografi yapılmalıdır. Kadınlarda serbest testosteron ve DHEA sülfat seviyesinde artma, SHBG seviyesinde azalma olabilir. Bazen akne, hirsutizm, mensturasyon düzensizliği veya erkeksileşmeyle birlikte olabilir.
Erkeklerde androjenik alopesinin olabilmesi için ön koşul testiküler ve androjen fonksiyonlarının sağlıklı olmasıdır. Testosteron 5 alfa redüktaz enzimi ile Dihidrotestosteron'a dönüştükten sonra ancak efektif olabilir. Androjenik alopesili erkeklerin saç folliküllerindeki androjen reseptörlerinin daha yoğun bulunduğu ortaya konmuştur.
Sanılanın aksine androjenik alopesiye sadece Dihidrotestosteron (DHT) yol açmamaktadır. Dehidroandrosteron,Testosteron ve Androstenedion gibi androjen hormonlar da, androjenik alopeside rol oynamaktadırlar. Ancak Dihidrotestosteron (DHT), çok güçlü bir androjenik etkiye sahip olduğu için çoğu erkekte, özellikle genç yaşlarda ortaya çıkan androjenik alopesi sendromunun birincil sorumlusudur.
Yaşlanma ile beraber saç foliküllerinde bulunan androjen reseptörlerinde bulunan sitoplazmik hücre zarları inceldikçe,saç folikülleri androjen hormonlara karşı daha duyarlı hale gelir. Gençlik yıllarında sadece Dihidrotestosteron, saç foliküllerine zarar verirken; yaşlanma ile birlikte Dehidroandrosteron,Testosteron ve Androstenedion gibi diğer androjen hormonlar da saç foliküllerine zarar vermeye ve saç dökülmesine yol açmaya başlarlar. Yaşlı erkeklerde görülen androjenik alopesi insidansının yüzde 80'lere varmasının ana nedeni budur.
Öte yandan her insanın saç derisinde, aynı sayıda ve aynı dağılımda androjen reseptörü bulunmaz. Bu sebepten ötürü bazı insanlar, genç yaşta kel kalırken; bazı insanlar yaşamın son evrelerine kadar gür saçlarını koruyabilirler.[7]
Tedavi
Androjenik alopesi bir hastalık olmadığına göre tedavi edilmesi de gerekmez. Bu sorundan müzdarip olan erkekleri,kelliğin bir virilizasyon belirtisi olduğuna psikolojik olarak ikna etmek, yeterlidir. Yine de bu konudan yakınan erkeklerin çoğu, etkileri henüz ispatlanmamış kozmetik ürünleri kullanmayı tercih etmektedirler. Bazıları ise peruk ve benzeri araçlar kullanmaktadırlar. Otolog saç ekimi etkili olabilirse de, kafa derisinde bırakacağı yara izi bazen problem yaratabilir.
Ergenlik öncesi kastrasyonun erkek tipi kelliği önlediği bildirilmiştir. Gecikmiş ergenliğe maruz kalan çocuklarda da, tedavi başlayıp testosteron düzeyi yükselene kadar androjenik alopesi gelişmez. Anti-androjenler erkek tipi kelliği önleyebilir. Tabii ki, hipogonadizm etkileri nedeniyle bu tip tedaviler kabul edilemez.[8]
5 alfa redüktaz tip 2'nin spesifik inhibisyonu ile alopesinin daha fazla ilerlemesinin önüne geçilebilir ve daha yoğun saç durumuna erişilebilinir. Bu anlamda, BPH tedavisinde kullanılan finasterid söylenilebilir. Ancak elde edilen bu durum geçicidir. Saç foliküllerinde bulunan androjen reseptörlerinin stoplazmik zarları, yaşla birlikte inceldikçe ve daha geçirgen bir hale geldikçe; androjen hormonlara olan duyarlılık artacak ve saç folikülleri mevcutta bulunan Dihidrotestosteron (DHT) ile beraber Dehidroandrosteron,Testosteron ve Androstenedion gidi diğer androjen hormonlara da duyarlı hale gelecektir. Buradaki sorun androjen hormonların varlığı değil saç derisinde bulunan androjen reseptörlerinin sayısı,dağılımı ve androjen hormonlara olan genetik hassasiyetidir.
Minoxidil ise antihipertansif bir ilaç olup, 4-6 ay içerisinde saç büyümesini arttırdığı gösterilmiştir. İlacın kesilmesini takiben yine eski duruma dönülmektedir.[9]
Dihidrotestosteron'un azaltılması
Androjenik alopesi bir hastalık olmadığına göre tedavi edilmesi de gerekmez. Dolayısı ile Androjenik Alopesi'nin tedavi edilmesi amacı ve kozmetik kaygılar ile Dihidrotestosteron'un azaltılması oldukça sakıncalı sonuçlar doğurabilmektedir. Dihidrotestosteron,taşıyıcı anne vahıstası ile fetus döneminde inhibe edilirse, anne karnındaki fetusun cinsel organları oluşmaz ya da eksik oluşur. Böyle bir durumda bebeğin çift cinsiyetli doğma ve beyin ile alakalı bazı gelişim problemleri ile doğma ihtimali bir hayli yüksektir. Eğer DHT inhibisyonu ergenlik döneminde gerçekleşirse ikincil seks karakterleri oluşmaz ve erkeksi farklılaşma meydana gelmez. Birçok kalıcı cinsel problem meydana gelir. Eğer DHT inhibisyonu yetişkinlik döneminde gerçekleşirse; sperm sayısında azalma, sperm hacmi düşmesi, sertleşme süresinde ve kalitesinde azalma, cinsel libidoda düşüş, cinsel performansta azalma gibi başlıca yan etkiler söz konusu olur. Bu yan etkilerin ana nedeni Testosteron hormonunun, Dihidrotesteron'a dönüşmeden etkili olamamasıdır. Dolayısı ile Dihidrotestosteron inhibiasyon oranı ne kadar artarsa, görülen yan etkilerin şiddeti de aynı şekilde artar. Dihidrotestosteron inhibisyonuna yol açan ilaç ya da etken maddenin alımı kesilmedikçe de yan etkiler ortadan kalkmaz. Burada önemli olan 5 Alfa Redüktaz enziminin hangi tipinin inhibe edildiği değil, Dihidrotestosteron hormonunun ne oranda inhibe edildiğidir.[10]
Kaynakça
- ^ Zhang Y, Ye 1, Ding Q et Al [ Measurement of T and DHT contents in normal and diseased human prostate tissues ] Zhonghua Wai Ke Za Zhi 2000; 38(7): 545-7
- ^ Steers WD. 5 Alpha - Reductase Acitivity in the prostate. Urology.2001;58(6 Suppl 1): 17-24; discussion24.Review
- ^ Bonkhoff H, Fixemer T, Hunsicker I, Remember K. Progesterone receptor expression in human prostate. Prostate.2001;48(4):285-91
- Price WA.Nutrition and Physical Degeneration, New York,Paul B. Hoober,ınc.; 36-70;1999.
- ^ Endocrinology, Clinical Endocrinology,Baltimore,Geogre Herrman 1995;62: 16-65,22(6):465-2
- Endocrinology, Steroid Hormones,London, Philip More 1999;35 : 22-71(4): 150-5
- ^Meschede D, Behre HM, Nieschlag E: Andrology (E. Nieschlag, HM Behre eds) Springer, Münster, 2000.
- ^ Vermeulen A, Kaufman JM. Aging of the hypothalamic pituitary-testicular axis in men. Horm Res 1995; 43: 25-8.
- ^ Deslypere JP, Vermeulen A. Leydig cell function in normal men: Effect of age, life style, residence, diet and activity. J Clin Endocrinol Metab 1984; 59: 955-962
- ^ Longcope E. The effect of human chorionic gonadotropin on plasma steroid levels in young and old men. Steroids 1973; 21: 583.