Eren (folklor)

Eren, Anadolu halk geleneğinde üstad veya üstadın üstadı anlamında kullanılırken dini çevrede ise Evliya anlamında kullanılmaktadır. İren veya Yiren de denir. Ermiş olarak da adlandırılır. Kendini doğanın ve evrenin işleyişine ve yoluna bırakmış, doğrudan yalnızca bunlardan öğrenmeyi yol edinmiş kişilerdir. Öte yandan dini olarak da Tanrıya ve onun yoluna adamış kişi olarak görülür.

Tanım ve özellikler

Erenlerin erdemi, bilgileri ve edimleri sıradan halk arasında "sıradışı işler başaran ve tanrı tarafından korunan, yardım edilen kutlu kişiler" gibi algılanmasına neden olduğu görülür. Bu erenlerin olağanüstü kişiler olmasından çok sıradan halkın vasat bilgisinden türemiş masalsı mitler olduğu kabul edilir. Bu mitlerin kimi erenlerin gerçek edimlerini anlatır kimi ise abartılı hikâyelerdir. Buna göre "erenlerin sıradışı sezgileri ve yetileri vardır" bu kabul edilebilir ve makul yaklaşımken, öte yandan, "istedikleri zamanda istedikleri mekanda bulunabilirler" gibi tam olarak neyi kast ettiği anlaşılmayan algılar da görülmektedir. Benzer şekilde "tanrı onların dualarını kabul eder, dua ederlerse bol yağmur yağar ve bereket gelir[1]" gibi yaklaşımlar da erenlerin doğayı çok derinden gözlemlediği ve farklı şeylerden farklı ipuçları öğrenmiş olabileceklerini yok sayan kabullenmeler de mümkündür. Halk arasındaki bu tür bilgisizce ama naif kabullenişler, onların eren olmayan kişilerce de kullanılmalarının önünü açmıştır. Erenler için şu söylenenler ise erenlik yaşamının doğal parçasıdır.Misal; Dağ eteklerinde dolaşır, dağlarda ve mağaralarda yaşar; eliklerle (dağkeçileriyle) ve geyiklerle dolaşır; verdiği öğütlerin dinlenmesi faydalıdır, vbg.

Bazı erenler savaşçıdır ki, Tanrı’nın dinini yaymak ve vatanı korumak için vuruşurlar. Bunlara Alp Eren denir. Böylesi erenlerin atları da kendileri gibi kutludur ve bir dağdan başka bir dağa atlar, uçurumlardan aşağıya atlayarak iner. Atladığı dağlarda, bir taşın veya kayanın üzerinde bu atların ayak izleri kalır. Erenlerin kurganlarında veya türbelerinde kılıçları saklanır ve bu kılıçların üzerine yemin edilir. Bazen iki tür eren olduğu anlatılır. Biri yerde diğeri gökte yaşar. Ağ (Ak) Eren denilen ruhlar daha önemli bir yere sahiptir. Bazen olacak şeyleri önceden bilirler. “Yitik Erenler” gözle görülemeyen, gözlerden ırak evliyaları ifade eder. Hastalıkları iyileştirebilir, ateşte yanmaz. Onlara karşı saygı gösterilmelidir. Tüm bilimlerin kapıları onlara açıktır. Tüm alemin sırlarını anlarlar. Bir pencerenin perdesini hafifçe aralayıp bir müride gizli alemlerden bir parçayı gösterebilirler. Ona kılıç, ok, zehir etki etmez. Zehiri içtiğinde bal olur. Eren kavramının karşıtı olarak algılanır. Erenler ile eşanlamlı olarak kullanılan Dervişlere verilen bir diğer isim ise Ayıkşa’dır.

Benzer kavramlar

Abdal'lar

Abdal (Abıdal), genel olarak Anadolu'da ermişlik seviyesine gelmiş halk ozanları için kullanılır ve göçebe tarzı yaşam sürdürkleri için dervişlik ile benzerlik gösterir. Deyişlerinde halktan yana tavır alırlar, eveni ve insanı anlatırlar, yönetenlere söyleyeceklerini esirgememeleri ile bilinirler. Bu yanlarıyla halk tarafından çok sevilirler. Hiç kimseden, hiçbir şeyden medet ummaz, minnet eylemezler. Perişan bir yaşam tarzı sürerler. Düşkün görüntüleri kimi zaman aşağılanmalarına, hor görülmelerine de sebep olmuştur. Abdal geleneğinin arasında Pir Sultan Abdal, Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş. Bu geleneğin içindeki unsurların daha çok şaman kültüründen etkiler taşır.

Bunun dışındaki kullanımları da vardır. Tasavvuf edebiyatında, maddi dünyayla olan bağlılıklardan kurtulup, kendini maneviyata adayanlara denir. Bazı bölgelerde, abdalların istedikleri zaman istedikleri mekanda olabileceklerine inanılır. Yani zaman ve mekân sınırlarını aşabilme gücüne sahiptirler. Onlar, bazı istisnalar dışında kimseye görünmezler. Dağıstan'da yaşayan Türk topluluklarında yaygın olan inanışa göre, eğer dokuz aylık bebek, anne rahminde ölmüşse, bunu o Abdal götürmüş demektir. Uzun ak sakalları olan Abdal, dağlarda yaşar, dağ keçileri arasında dolaşır ve onlan korur. Avcılar onun adına dua edip kurban verirlerse avları uğurlu olur. Eğer bunu yapmazlarsa ne kadar usta avcı olurlarsa olsunlar o avdan eli boş dönecekleri kesindir. Anlatılarında Abdal'ın, ölmüş dağ keçisini dirilttiği ve yeniden hayat verdiği bile anlatılmıştır.[2]

Yatırlar

Yatır, Türk kültüründe ve halk inancında evliyaların ve kutlu kişilerin mezarlarına verilen addır. Türklerde türbe ve evliya kavramları özdeştir. Burada yatan kişiden doğrudan yardım istemekten veya onu aracı kılmaktan veya o kişinin ruhuna dua okumaya kadar pek çok uygulamanın öznesi konumundadır. İslam inancı yalnızca sonuncusuna (çok dikkatli bir biçimde yapılmasına, ölümü anımsamak amacıyla) kısıtlı olarak izin vermektedir. Sözcüğün, Yunanca "Iatros" kelimesinden geldiği söylense de doğru değildir. Türkçe Yatmak fiilinden türemiştir. Ayrıca Yada kelimesi ile de bağı bulunmaktadır.

Sarı Ana

Sarığ Ana veya Harı Ana şeklinde söylendiği Türk dilleri de vardır. “Sarıkız” olarak da bilinir. Türk halk inancındaki kadın evliya motifidir. Aslında çok daha eski bir inanışın İslam ile yeniden biçimlenmiş bir versiyonudur. Bazen bir kuş şeklinde uçtuğuna inanılır. Bazen bulunduğu yöredeki ormanı koruduğu söylenir. Işığa dönüşerek her kalpte yaşadığı anlatılır. Bazen de çoğul olarak Sarı Kızlar şeklinde bahsedilir ve dokuz tane Sarı Kız olduğu belirtilir. Sarı, Güneş ışığının görünür rengi olarak algılanır. Ayrıca altının rengidir ve altın soyluluğu simgeler. Sar/Sara Moğolcada ay demektir.

Satı Geleneği

"Can Satma" da denir veya"Satığ" olarak da söylenir. Eski Türk geleneklerine göre, çocukları sık ölen ya da olmayan ailelerin çocukları olduğunda, yaşaması ve uzun ömürlü olması için, onu Tanrının sevdiği bir ulu kişiye emanet etmesidir. Onun ruhuna, çocuğu koruması, destek vermesi bakımından manevi anlamda satılması eylemine satma veya satılma adı verilir. Çocuk erkekse Satılmış, kız ise Satı adı koyulurdu. Sözcük, satmak fiilinden gelir. Ayrıca saçı (cansız kurban) anlamı da bulunur.

Diren'ler

Diren, Türk ve Altay halk inancında ve mitolojisinde şeytan piridir. Tiren (Tiyren, Teyren) de denir. İnsanların her tür isteklerini yerine getiren kötücül ruhlara da bu ad verilir. Fakat bu ruhun karşısındaki insan o kadar kötüdür ki, onun tarafından kandırılır. İşte bu kişilere de Diren denilir. Eren kavramının karşıtı olarak algılanır.

Etimoloji

(Er) kökünden türemiştir. Ermek fiilinden gelir. Olgunluk, mükemmellik, yükselme anlamlarına sahiptir. Mançu dilinde İren sözcüğünün geyik anlamına gelmesi ise tesadüften öte bir durumdur. Moğolca Aran/Haran ise insan demektir. Yakutçadaki Eren sözcüğünün umut anlamına gelmesi de dikkat çekicidir. Gerçekte Türk inanışında erenler insanlığın umudu olarak görülürler ve dünyanın onların hürmetine yokolmadığı düşünülür.

Ayrıca bakınız

Dipnotlar

  1. Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, Türkiye, 2011 (OTRS: CC BY-SA 3.0) 27 Aralık 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Celal Beydili, Yurt Yayınevi
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.