Fotoğraf
Fotoğraf (Eski Yunanca Modern Yunanca: φῶς (fos), Modern Yunanca: φωτός (fotos)), “ışık (gök cisimlerinin)“, “aydınlık“ ve Modern Yunanca: γράφειν (grafein), “çizmek“, “kazımak“, “resim yapmak“, "yazmak" kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Osmanlı döneminde fotoğraftan bahsedilirken ilk olarak "ateş yazması" şeklinde bir tanımla adlandırıldığı belirtilmektedir.[1][2] Halk dilinde fotoğraf anlamında kılık sözcüğü tespit edilmiştir.[3] Fotoğraf anlamında yaygın bir kullanımı bulunmamakla birlikte yaçın sözcüğü de mevcuttur.[4][5][6][7][8] Fotoğraf, cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraflar insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler meydana getiren dalga boylarıyla olan fotoğraflardır.
Fotoğrafta en önemli unsur ışıktır. Işık üzerine vurduğu nesneleri görülebilir kıldığı gibi, fotoğraf oluşumunu da sağlar. Bu yüzden fotoğrafı çekecek makinedeki objektif de önem arz etmektedir. Objektifin diyafram değeri ne kadar küçükse içeriye giren ışık miktarı da o kadar çok olacağından fotoğraf çekiminde daha yüksek enstantaneler kullanılabilecektir. Diyafram'ın 1, olması objektife gelen ışığın tamamının sensöre düşmesidir. Kaliteli ve pahalı lenslerin diyafram değerleri genel olarak 2,8 ve daha düşüktür.
Fotoğrafın çekilebilmesi için ışık şarttır. Işık herhangi bir kaynaktan cisme gelir. Cisimden yansıyan ışık bir algılayıcıya yani göze ya da filme ya da sensöre geldiği zaman görünür olur ve renkleri konusunda bilgi verir. Cisimlerin renkleri üzerine gelen ışığın ışık ısısı ve ne kadarını absorbe edip ne kadarını hangi dalga boyunda yansıttığına göre algılanır. Örneğin beyaz duvar sarı ışık ile aydınlatıldığında sarı, mavi ışık ile aydınlatıldığında ise mavi renk olarak görünür. Ancak kırmızı renkli cisim yeşil ışık ile aydınlatıldığında siyah gözükebilir.
Objektifler ilk kamera sayılan camera obscuradan bu yana gelişme göstererek optik kusurları neredeyse tamamen giderilmiş hale gelmişlerdir. Geniş açı , normal odaklı ve tele objektif olarak kabaca 3 gruba toplanabilir. Aynı zamanda sabit odaklı ve değiştirilebilir odaklı(zoom) objektifler olarak iki ayrı grupta da toplanabilir.
Çoğu fotoğraf, ışığı fotoğraf filmine, CCD’ye ya da CMOS görüntü algılayıcısına odaklayan fotoğraf makinesiyle çekilir. Nesneler ışığa duyarlı kağıdın yerleştirilip, ışığa maruz bırakılarak (fotogram) ya da bir tarayıcının üzerine konularak da fotoğraf elde edilebilir. İyi fotoğrafın ne olduğu her zaman tartışma konusu olmuştur.
Dijital fotoğraf bilgisayar ortamında çeşitli dosya formatlarından oluşur. Bu formatlardan en popüler olanı sıkıştırılmış JPEG'dir. Diğer formatlar ise TIFF ve RAW formatlarıdır.
Tarihçe
Görüntüyü görünür kılma kimyasal bazı işlemler gerektirir. "Gümüş ışıkla etkileştiğinde kararır" bilgisinden doğan sonuçları karanlık kutu (Camera Obscura) ile aynı anda, ilk kez deneyen Thomas Wedgwood'un kuramsal çıkarımları doğrudur. Ancak denemelerindeki ışıklama süresinin çok uzun olması, oluşan görüntüdeki kararmayı durduramaması, üstelik oldukça genç sayılacak yaştaki ölümü 1840'ta, Sir John Herscel'in Yunanca'da türeterek "ışıkla yazmak" anlamında adlandırdığı "fotoğraf"ın mucidi olmasını engeller. Fransa'dan Joseph Nicephore Niepce, Louis Jacques Mande Daguerre, Hippolyte Bayard, ve İngiltere'den William Henry Fox Talbot bu başarıya ulaşırlar. 1826 veya 1827'de Joseph Nicéphore Niépce ışığa duyarlı bir levha üzerinde, kalıcı görüntüler elde etmeyi başarır. Niepce'in görüntüsü sekiz saat boyunca ışıklanır. 1829'da benzer çalışmalar yapan Louis-Jacques-Mande Daguerre'la ortaklık kurar. Niepce, çalışmaları bir yönteme dönüşemeden vefat eder. 1835 yılına gelindiğinde, bir gün Daguerre ışıklanmış bir levhayı içinde kimyasalların bulunduğu bir kaba yanlışlıkla koyar. Birkaç gün sonra levhayı fark ettiğinde, elde ettiği sonuçtan kendi adını vereceği yöntemi bulur. "Daguerrotype" adını verdiği bu buluş, 1839'de Fransız Bilimler Akademisi'nce resmileştirilir.
Bu gelişme, halk arasında ilgi uyanmasına ve fotoğrafın yaygınlaşmasına yarar. Ayna görüntüsünün tersinin elde edildiği bu yöntemde; bir gümüş levha, iyot buharına tutulur, yüzeyinde gümüş iyodürden oluşan bir tabaka elde edilir, bu yüzey, karanlık kutu yeterince ışıklandıktan sonra cıva buharıyla yıkanır. Benzer çalışmaları İngiltere'de sürdüren William Henry Fox Talbot 1839'da karanlık kutu ile edinilen ilk kalıcı görüntüyü kendisinin bulduğunu ileri sürse de ilgi ve kabul görmedi. Çalışmalarını sonraki yıllarda da sürdüren Talbot negatif/pozitif işlemlerini içeren "Calotype" adını verdiği yönteminde; gümüş tuzlarına batırılmış bir kâğıt kullanarak elde edilen negatif görüntülerden, yine aynı teknikle hazırlanmış kâğıtlara istenilen sayıda pozitif fotoğraf basmayı başarır.
Kaynakça
- A. H. Bülbül, Fotoğraf ve Kartpostallarla Süleymaniye Külliyesi
- Orhan Koloğlu, Osmanlı Döneminde Basın Teknikleri ve Araçları
- TDK Derleme Sözlüğü
- Pamukkale Üniversitesi İngilizce Sözlük
- Eş ve Yakın Anlamlı Kelimeler Sözlüğü
- Bulmaca Sözlüğü
- Hani Astolin (2019), Türk'ün Gizlenen Bilgisini Arayan Türk, s. 728: yaçın/fotoğraf negatifliğinin olmamış, bitmemiş, tamamlanmamış (...)
- N. Poppe, Altayca ve Ana Türkçe (çev. Emine Yılmaz) makalesinde yaçın sözcüğünün şimşek anlamında olduğu belirtilmektedir.
- Sunay, Çağlar, Mars'a Nasıl Giderim?, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 96
Dış bağlantılar
- * Eski Fotoğraflar - SALT Araştırma Merkezi (Yüksek Çözünürlük, Açık Erişim, İndirilebilir - ↓)