Nazilerin Barbarossa Harekâtı'ndaki başarısızlık nedenleri
Nazilerin Barbarossa Harekâtı'ndaki başarısızlık nedenleri, Nazi Almanyası'nın Barbarossa Harekâtı'nda yenilmesinin tarihsel ve politik nedenleridir.
Nazi ordularının 1941 yılının sonlarına doğru sürekli baskı altındaki durumunun ciddiyeti, Kızıl Ordu'nun artan gücü ve Nazi güçlerinin etkinliğini kısa dönemde ciddi biçimde sınırlayan faktörler nedeniyleydi. Bu faktörlerin başında kuvvetlerin aşırı yayılmış yerleşimi, ciddi bir ulaşım sorunları yumağı ve tümenlerin çoğunda, kayıpların bütünleme eratı ile karşılanmamış olması, diğer deyişle tümenlerin çoğunun gücünün zayıflamış olması yatmaktadır. 1941 yılının Eylül ayı başlarında kendini gösteren piyade açığı hiçbir zaman giderilmedi. Doğu'daki savaşın devamında Wehrmacht'ın piyade ve destek hizmeti personeli açığı kronik hale geçmiştir. Napolyon'un Rusya Seferi'ne benzerlikler dikkat çekicidir. Mareşal von Kleist'in harekâtın genel niteliği hakkındaki yorumu çok net olarak durumu aydınlatmaktadır. Askeri tarihçi Liddell Hart'la savaş sonrasında yaptığı görüşmede, Zafer ümitleri büyük ölçüde istilanın Rusya'da bir politik ayaklanma yaratacağı beklentisi üzerine inşa edilmişti… Uzun sürecek bir mücadele için hazırlıkarımız yoktu. Her şey sonbahardan önce kesin sonucun elde edileceği fikri üzerine inşa edilmişti. demektedir.[1]
Pek çok kaynakta başarısızlığın nedenleri, Nazi generallerinin değerlendirmelerine dayanmaktadır. Genellikle Rusya yağmurları, kışı, Hitler'in hatalı kararları ve ikmal sorunları. İkmal sorunlarının bir bölümü dışındakiller, Kızıl Ordu için de geçerliydi. Pek az kaynakta, Rusya'nın neredeyse sınırsız kaynaklarından, rejime ölümüne bağlı kadroların büyüklüğünden, diğer deyişle insan faktöründen söz edilir.
Sovyet potansiyelini hafife alma
Nazi tarafında planlama, Sovyetler Birliği'in seferberlik potansiyelini doğru değerlendirememişti. Hali hazırda eğitimli olan birliklerin tümünün hızla savaşa sürülmesi olan birincil seferberlikle ilgili olarak tahmin edilen tümen sayısı, gerçekte varolanın yarısıydı. Ağustos ayı başlarında imha olunan orduların yerini yenileri almıştı. Bu durum tek başına dahi, Barbarossa Harekâtı'nın başarısızlığı anlamına geliyordu. General Halder Ağustos ayı ortalarında günlüğüne "...200 tümenle karşılaşacağımızı sanmıştık fakat daha şimdiden 360 tanesini tanımladık" diye yazmıştı.[2] Aslında Sovyet yönetimi sürekli olarak yeni tümenler donatıp cepheye sürdü. Bunun sonuçlarını Mareşal Rundstedt ifade ediyor, "...bir güç imha edilir edilmez yolumuz yeni gelen bir güç tarafından tıkanıyordu." [3] Esas stratejik açılım, Kızıl Ordu'nun büyük kısmının Dinyeper batısında imha edilmesiydi. Ancak Sovyet yönetiminin yeni birlikler çıkarabilmesi, bu stratejik açılımı işlemez hale getirmekteydi. Bu bağlamda, Sovyetler Birliği'ne sadece batıdan yönelen bir istila girişiminin, savaşı eninde sonunda ve kaçınılmaz olarak bir yıpratma savaşına götüreceği ortadadır. General Halder, günlüğüne yazdığı bir ifadede Kızıl Ordu'nun bu açıdan durumunu çok net ifade etmişti "Her defasında hayran olunacak bir şekilde kendilerini yeniden yaratan Rus kuvvetleri..." [4]
Wehrmacht yönünden, İkmal eksiklerini tamamlamak için gereken bir aylık süre içinde ancak sınırlı hedefli operasyonlar söz konusu olabilirdi. Öte yandan savaşı tamamlamak için, çamur mevsiminin başlamasından önce sadece altı hafta kalmıştı. Diğer yanda Kızıl Ordu, çok büyük de olsa kayıplarını giderebileceğini ve sağlam bir güç olarak hâlen ayakta olduğunu göstermiştir. Görece eğitimli birliklerden oluşan tümenler savaşlarda kaybedildi ama yeni tümenler onların yerini aldı. Kızıl Ordu, savaş süresince her ay ortalamada yarım milyon kişiyi silahaltına almıştır. Sovyet askeri bölgesi, ülkenin uzak yörelerinden farklı etnik gruplardan yeni ordular kurmak ve eğitmek konusunda yeterince etkin olabilmiştir. Savaşın en kritik ilk altı ayında Sovyetler Birliği'nin ayakta kalabilmesini sağlayan, çoğu kez düşük eğitimli ve yetersiz donanımlı olsa da seferberliği hızla sağlayabilme ve sürdürebilme becerisiydi. Nazi planlamasında gerçekçi olmayan, düşmanın gücünü yanlış değerlendirmeydi. Gerçekte Moskova'daki Nazi Askeri Ateşesi General Köstring, Sovyet askeri gücü hakkında daha gerçekçi bilgiler iletmekteydi, ama Hitler bunları göz ardı etme eğilimindeydi.[5]
Ayrıca Sovyet istihbaratının elde ettiği bilgiler, Japonya ile savaş olasılığının söz konusu olmadığını ortaya koymuş, böylece ülkenin doğu kesiminde fazlaca birlik bulundurma gereği ortadan kalkmış, kış savaşı için daha iyi eğitimli ve donanımlı bu birlikler batıya kaydırılabilmişti.
Nazi Yüksek Komutanlığı, Sovyetler Birliği yönetiminin ülke genelindeki etkinliğini doğru hesaplayamadı ve bu konuda ağır bir hesap hatasına düştü. Nazi Almanyası Sovyet komünist rejiminin çürük bir yapıda olduğunu, güçlü bir darbeyle hemen çökeceğine inanmışlardı. Bu bağlamda kısa sürede erişecekleri bir zafer umuyorlardı.[6] Gerçekte Sovyet sistemi esnek ve şaşırtıcı biçimde uyum sağlayabilir olduğunu kanıtladı. Başlardaki ezici yenilgiler karşısında Nazi ilerlemesiyle tehdit edilen Sovyet endüstrisi dağılmamayı başardı. Bu kritik fabrikalar, usta işçileriyle birlikte demiryolları üzerinden Nazi işgal bölgesinin gerisine taşındı ve yeniden kurularak üretime geçti. Hammadde kaynaklarının kaybedilmesine ve işgalin yarattığı keşmekeşe karşın Sovyet yönetimi, savaş cihazının gereksinme duyacağı büyük çapta üretimi yapabilecek çok sayıda askeri fabrika kurmayı başarmıştır. Sovyet yönetimi hiçbir zaman çökme tehlikesi içinde olmadı ve tüm savaş boyunca Sovyet savaş gücü üzerinde sıkı bir kontrolü sürdürebildi.
Naziler savaş esirlerine acımasız davrandı ve Sovyet halkı üzerinde vahşi bir işgal kurdu. Bu işgal tutumu Sovyet halkı içinde derin bir kin oluşturdu. Nazilere karşı duyulan bu kin, Sovyet halkının Batılı toplumlarda görülmemiş bir özveriyle çabalamalarını sağladı. Nazi Almanyası, Sovyet halklarını da hafife almışlardı. Nazi askeri yönetimi, Sovyet askerini yeteneksiz, ortalama bir Sovyet vatandaşını da alt-insan olarak gördü. Kızıl Ordu'nun mücadelesindeki yırtıcılık Nazi askerini şaşkına çevirdi. Sovyet sivillerinin dayanıklılık düzeyi Nazi planlamacılarının hesaba katmadığı kadar yüksekti, yaşanılan tüm güçlüklere dayandılar, savaşmaya ve çalışmaya devam ettiler.
Ayrıca Sovyet ekonomisinin teknik ve üretim kapasitesi, Nazilerin tahmin ettiklerinin üzerindeydi.
Lojistik planlamada hatalar
Savaşın başladığı kurak yaz aylarında Alman kuvvetleri ilk haftalarda Kızıl Ordu'nun büyük bir bölümünü imha etmeyi başardılar. Askeri bir harekât için uygun iklim, sert sonbahar ve kışa döndüğünde Kızıl Ordu toparlanmaya, Wehrmacht ise sendelemeye başladı. Alman savaş mekanizması uzun süren bir seferi ikmal yönünden desteklemekte yeterli olamadı. En basitinden hedeflerine ulaşmak için tüm orduya gereken akaryakıt stokları oluşturulamadı.
Bu durum Nazi ikmal birimleri tarafından harekâtın başlamasından bile önce öngörülmüştü, ancak bu konudaki uyarılar dikkate alınmadı.[7] Tüm Nazi planı, Kızıl Ordu'nun beş haftanın sonunda çökmesi nedeniyle Doğu'daki kuvvetlerinin stratejik olarak hareket serbestisi kazanacağı hesabına dayanmaktadır. Sadece bu durumda mevcut ikmal koşullarının, birkaç mekanize/motorize birliğin yenilmiş olan Sovyet devletinin topraklarının işgalini tamamlamak için gereksinme duyacağı akaryakıtı sağlamaya yeterli olacağı düşünülüyordu.
Nazi tankları ve piyade birlikleri ilk hafta sonunda 480 km. ilerlemişlerdi, fakat ikmal hatları fazlasıyla zorlanıyordu. Sovyet demiryolu hatları, Avrupa standartlarından daha geniş aralıklı olduğu için, yeterince Sovyet lokomotif ve vagonu ele geçirilene kadar ikmal işlerine yaramayacaktı. Ancak hiçbir zaman yeterince lokomotif ve vagon ele geçirilemedi. Sonuç itibarıyla ikmal malzemesi eksikliği, "Yıldırım Savaşı"nı yavaşlattı.
Nazi lojistik planlaması Sovyet demiryolu ulaşım ağı konusunda fazla iyimserdi. Eski Doğu Polonya kara ve demiryolu ağı konusu yeterince biliniyordu, ama daha doğuya gidildikçe bilgiler sınırlıydı. Harita üzerinde uygun görünen yollar gerçekte stabilize (toprak) ya da henüz planlama aşamasında olan yollardı.[7]
Hava koşulları
Birleşik Devletler Muharebe Etütleri Enstitüsü tarafından 1981 yılında yayımlanan bir belgede, Hitler'in planlarının sert kış koşulları daha başlamadan önce başarısızlığa uğradığı sonucuna varılmaktadır. Hitler, çabuk bir zafer kazanılacağı konusunda kendinden öylesine emindi ki Sovyetler Birliği'nin kış koşullarında da muharebe etmek için hiçbir hazırlık yapmadı. Nazi Doğu Cephesi kuvvetleri, harekâtın ilk beş ayının sonunda 734 binden fazla kayba uğradı. Harekâtın başlangıcında 3,2 milyon olan kuvvetlerin bu kaybı, % 23'e ulaşmaktadır. Nazi levazım Generali Eduard Wagner, 27 Kasım 1941 tarihinde durumu şu şekilde rapor etmiştir. "Hem personel hem de malzeme olarak kaynaklarımızın sonunda gelmiş bulunuyoruz. Yoğun kış koşullarının getirdiği tehlikelerle karşı karşıyayız." [8]
Nazi kuvvetleri Sovyetler Birliği'nin ağır kış koşulları ve yetersiz ulaşım şebekesiyle başa çıkmak için hazırlıksızdı. Sonbaharda Wehrmacht'ın ilerlemesi yavaşladı. Rusya'nın batı kesiminde arazi yazları tozlu, sonbaharları yapışkan çamurlu ve kışları da yoğun biçimde karla kaplıdır. Nazi tankları zayıf çekişleri ve dar palet aralığıyla çamur zeminde zorlandılar. Buna karşın yeni kuşak Sovyet tankları olan T-34 ve KV serisi tanklar daha geniş palet aralığı ile imal ediliyordu ve bu koşullarda harekete daha uygundu. Nazi ordularında nakliye ve topçu hareketlerinde 600 bin Doğu Avrupa cinsi iri atlar kullanıldı. Bu hayvanlar, bu iklime yeterince iyi uyum sağlayamadı. Kızıl Ordu ise daha küçük Asya cinsi atlar kullandılar. Bu hayvanlar da iklime daha iyi uyum sağlıyorlardı. Hatta toynaklarıyla buzlu zemini kazıp yabani otlar bulabiliyorlardı.
Nazi birlikleri 1941 yılının sert kış ve sonbahar koşullarına büyük ölçüde hazırlıksızdı. Ekipman böylesi kış şartlarına göre hazırlanmıştı fakat ciddi biçimde zorlanan ulaştırma ağı bu malzemeyi cephelere taşıyamadı. Konuyla ilgili birçok kaynakta birliklerde sıcak tutacak kıyafet sıkıntısı çekildiği, bazı askerlerin -30 derecenin altına düşen koşullarda giysilerinin altına gazete kâğıtları yerleştirerek soğuktan korunmaya çalıştığı belirtilmektedir. Ancak General Guderian'ın anılarında tanımladığı durum, tüm bunların abartılı olduğu izlenimi vermektedir. Guderian, 1941 yılı Ekim ayı ortalarıyla ilgili olarak, askerlerin üzerinde Rus giysileri olduğunu, Nazi askeri olduklarının sadece kokartlarından anlaşılabildiğini belirtmektedir.[9] Buna göre kışlık giysi sıkıntısı, daha çok Kızıl Ordu tutsakları için söz konusu olmuştur. Diğer taraftan kışlık giysi olarak en azından bazı unsurlar Nazi Almanyası'ndaki ikmal merkezlerinde vardı. Ancak Hitler, ister istemez kapasitesi zaten sınırlı olan ikmal hatlarının, bunların yerine akaryakıt ve mühimmat için öncelikli olarak kullanılmasını emretmişti.
Nazi silahları soğuktan arızalandı. Yağlar bu düşük sıcaklık için uygun değildi, motorlar arızalandı, silahlar gerektiği gibi çalışmadı. Bir tankın ana silahındaki donmuş yağı bıçakla temizlemek gerekiyordu. Sovyet birlikleri soğuk iklim konusunda deneyimli olmaları nedeniyle daha az ciddi sorunlarla karşılaştılar. İniş yapmış uçakların motorlarının soğumaması için battaniyelerle sarmak yoluna gidildi. Hafif yağ kullanıldı. Nazi tankları ve zırhlı araçları, yakıtın katılaşmasını önleyecek antifriz eksikliği nedeniyle zaman zaman çalışamadı.
Çok yaygın bir inanış, sert Rus kışının kar yağışı, derin çamur üstüne düşmeye başladığında tüm askeri hareketliliğin durduğu yönündedir. Gerçekte bu faktörler yüzünden askeri hareketlilik yavaşlamıştı, ama daha çok Nazi tarafındadır. Kızıl Ordu 1941 yılının Aralık ayında başlattığı karşı saldırılarla bazı bölgelerde 160 km. ilerleme sağlayarak Rus kışında bile hareketli savaşın sürdürülebildiğini kanıtladı.
Sert kış koşulları kendini ortaya koymaya başladığında Hitler, Moskova'dan çekilen Napolyon'un uğradığı yıkımla karşılaşmaktan endişe ediyordu. Bu yüzden ordularına, Sovyet taarruzlarına meydan okurcasına mevzilerini savunmalarını emretti. Bu "dur ya da öl" emri olarak bilinir. Bu emir, Nazi kuvvetlerinin bir bozguna uğramalarını engelledi. Fakat bu uğurda ağır kayıplara da katlandılar.
Tüm bu yorumların yanında farklı görüşler de vardır. William Sherer, Nazi belgeleri üzerinden yaptığı çalışma sonucu yayımladığı üç ciltlik kitabında, “…ama bugün artık iyice anlaşılıyor ki Nazi yenilgisinin başlıca nedeni hava değildi. Kızıl Ordu askerlerinin teslim olmamakta gösterdikleri azim e direnmeydi." yorumunu getirmektedir.[10]
Kaynakça
- Özel;
- L. Hart, Hitler'in Generalleri Konuşuyor Sh: 353
- L. Hart, Hitler'in Generalleri Konuşuyor - Sh: 355
- L. Hart, Hitler'in Generalleri Konuşuyor - Sh: 361
- İbrahim Artuç, cilt 1, Sh: 211
- L. Hart, Hitler'in Generalleri Konuşuyor Sh: 352
- German Attack of USSR ISBN 80-7237-279-3
- Martin van Creveld, Supplying War: Logistics from Wallenstein to Patton Cambridge, 1977
- http://www.cgsc.edu/carl/resources/csi/Chew/CHEW.asp 17 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. | son erişim 2 Nisan 2010
- H. Guderian, Bir Askerin Anıları cilt 1, Sh: 404
- W. Sherar, Nazi Almanyası Sh: 1090
- Genel;
- İbrahim Artuç, İkinci Dünya Savaşı - Kastaş Yayınları, Ocak 2003