Piaget teorisi
Piaget Teorisi, bilme, anlama, yorumlama ve öğrenme eylemlerini gerçekleştirmeyi sağlayan zihinsel etkinliklerin genel adıdır. Biliş (cognition) insanın, kendini ve çevresini anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerini gerçekleştirmesini sağlayan zihinsel etkinlikleri gösteren bir kavramdır. İnsan böylesi zihinsel etkinlikleri gerçekleştirebilen bir organizma olduğu için “düşünen” bir varlıktır. Doğumundan ölümüne insanın geçirdiği fiziksel gelişimin benzeri bir biçimde, biliş de gelişim gösterir. Kısaca, bilişsel gelişim doğumundan başlayarak insanın anlama/yorumlama ve öğrenme biçiminde hem nitelik hem de içerik açısından giderek yetkinleştiği bir sürece işaret etmektedir.
İnsanın zihinsel etkinlikleri bilişsel gelişim evrelerinin elverdiği ölçüde gelişir. Bilişsel gelişim, evrelere ayrılabilir ve insanın zihinsel etkinlikleri normal koşullar altında söz konusu evrelerin elverdiği ölçüde gelişir. Bu evreler Piaget (bkz. 1965,1976) Bruner (bkz. 1956, 2002), Vygotsky (1986) başta olmak üzere çeşitli araştırmacılar tarafından farklı açılardan yaklaşılarak, ancak açık benzerlikler taşır biçimde ele alınmış ve karakteristikleri tanımlanmıştır.
Anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinin insan için nesnenin kendisinden bağımsızlaşması, yani kavramlaştırmanın başlaması gelişimdeki en büyük adımlardan biridir. Tanımların ortak yanını şöyle belirginleştirilebilir;
- İnsanın kendisini ve çevresini anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinde, başlangıçta yalnızca duyuşsal olarak algıladığı nesnelerle kurduğu ilişki varlık gösterir.
- Anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinin insan için nesnenin kendisinden bağımsızlaşması, yani kavramlaştırmanın başlaması gelişimdeki en büyük adımlardan biridir.
- Önce somut kavramlar yoluyla ve giderek imgeler ve semboller bir diğer deyişle soyut kavramlar soyutlamalar yoluyla anlama/yorumlama ve öğrenme eylemlerinin gerçekleştirilmesi bilişsel gelişimin bütün araştırıcılar tarafından ortaya konmaya çalışılan içeriğinin en yalın sunumudur.
- Böyle bir çerçeve çizdikten sonra, artık bilişsel gelişimin evrelerini temel ayrıntıları vererek açıklayıp dilin bu evrelerdeki rolünü vurgulayabiliriz.
Teoremin üzerinde durduğu evreler
Bilişsel gelişim sürecinin 0-2 yaş aralığına denk düşen ilk evresinde insan, önce kendini diğer nesnelerden ayırt eder. Bu evrede henüz diğer nesneleri ancak kendi eylemleri aracılığıyla duyuşsal olarak algılayabilmektedir. 2 yaşının sonuna doğru nesne kalıcığı kavramını edinir ve basit zihinsel etkinlikler göstermeye başlar. İnsanın bilişsel gelişimi kendini bir nesne olarak ayırt etmesiyle başlar, diğer nesnelerin varlığını kendi eylemleriyle tanımasıyla devam eder. Bu aşamada nesneleri yalnızca duyuşsal olarak algılamaktadır. Yani, örneğin nesneler başlangıçta onun için yalnızca onları gördüğü ya da elinde tutup dokunduğu zaman vardır. Bu nedenle, bir bebeğin oyuncak topunu saklarsanız henüz nerede olduğunu aranmaz. Nesneyi duyuşsal olarak algılayamadığı için onun varlığını kaybetmiştir. Bu evre insanın 0-2 yaş aralığına denk düşmektedir. Bu evrede dış dünya bebek için duyuşsal olarak algılanabildiği ölçüde varlık bulur.
İkinci yaşının sonuna doğru nesnelerin varlığını, duyuşsal algılamalarından bağımsız olarak da fark etmeye başlar. Bir başka deyişle, nesneler onun için zihinsel kalıcılık kazanır. Çünkü bebek artık nesne kalıcılığı kavramını edinmiştir. Daha önce sakladığınızda unutup aranmadığı topunu aranmaya başlaması, nesne kalıcılığını edindiğinin bir göstergesidir. 0-2 yaş döneminin sonuna doğru basit zihinsel etkinlikler göstermeye başlar. Örneğin, basit sorunlarla karşı karşıya kaldığında ya da karşı karşıya bırakıldığında önceki deneyimlerinden yararlanarak, yahut başkalarından yardım isteyerek onları çözmeye çalışır. Deliği tıkandığı için süt akıtmayan biberonunu sallayarak sütün yeniden akmasını sağlamaya uğraşır. Başaramadığında da ağlayarak annesine beden dilinin eşliğinde çıkarabildiği birkaç ses dizisini de ekleyerek derdini aktarır. O artık düşünmeye başlamıştır.
İnsan dili de yavaş yavaş kullanmaya başladığı 2 yaş sonrasında, eylemler yoluyla öğrenmeden kavramlar yoluyla öğrenme evresine geçer. Çocuğun dili kullanmaya başlaması onun kavramlaştırarak düşünme, yani sembolik düşünme becerilerini geliştirir. 7 yaşa kadar uzanan 2 yaş sonrası evre, yaparak yaşayarak eylemler yoluyla öğrenmeden, kavramlar yoluyla öğrenmeye geçilen evredir. İşte anadilinin bireyin bilişsel gelişimi açısından önemi de tam bu noktadan itibaren belirginleşmeye başlar. Bilişsel olarak kavramlar yoluyla öğrenmeye geçiş evresi, dilin de yavaş yavaş kullanılmaya başladığı evredir.
Bu bağlamda, bu evrede, kavramların zihinde bütünüyle yapılandırıldığı söylenemez. Kavramların zihinde bütünüyle yapılandırılabilmesi bilişsel gelişimin sonraki evlerinde gerçekleşebilecektir. Bu durumun temel nedeni, bilişsel gelişimin bu aşamasında daha henüz somut nesneler ve olaylar arasındaki mantıksal ilişkilerin kavranamaması, soyut biçimde mantık yürütme, soyut önermeler arasında mantıksal ilişki kurma ve bu ilişkileri test etme eylemlerinin gerçekleştirilememesidir.
Somut nesneler ve olaylar arasındaki mantıksal ilişkiler, Piaget'nin somut işlemler evresi olarak adlandırdığı, bilişsel gelişimin 7-12 yaş aralığını kapsayan evresinde anlaşılır hale gelir. Soyut biçimde mantık yürütme, soyut önermeler arasında mantıksal ilişki kurma ve bu ilişkileri test etme eylemleriyse normal olarak 12 yaş ve sonrasında ulaşılması beklenen ve yine Piaget’nin biçimsel/işlemsel evre olarak adlandırdığı evrenin karakteristik eylemleridir.
Bilişsel gelişim sürecinde anadilinin yüklendiği temel rol eylemsel öğrenmeden, kavramsal öğrenmeye geçiş açısından belirginleşir. Bilişsel gelişimi, yukarıda ana hatlarıyla betimlenen evreler açısından içeriklendirdiğimizde, anadilinin bu süreçteki rolü nedir ve hangi nedenle bu rolü yüklenebilmektedir soruları aklımıza gelecektir. Bilişsel gelişim açısından anadilinin yüklendiği temel rol, eylemsel öğrenmeden, kavramsal öğrenmeye geçiş olgusu üzerinde yoğunlaşmamıza neden olmaktadır. Kavramlarla öğrenme, doğal olarak kavram öğrenme eyleminin gerçekleştirilmesini gerektirir. Dil kavramların sembolik taşıyıcısıdır. Yani, kavramların adlandırılmasını ve dolayısıyla sembolleştirilerek zihinde depolanmasını sağlar. Bu özelliği nedeniyle, bireyin etkileşimde bulunduğu toplumsal çevrenin kendi ürettiği kültürel değerleri, düşünce, inanç ve duyuş özelliklerini kavramlaştırarak ona sunmasında temel araçtır. Bu durumda, dil ve elbette insanın daha ana karnında etkileşime girdiği anadili, kavramlarla öğrenme evresinde doğal bir bilişsel uyaran durumundadır.
Kısaca, kavramsal öğrenme bilişsel gelişimin bir göstergesidir ve anadili doğası gereği insanın normal koşullar altında bilişsel olarak bu gelişimi gösterebilmesini sağlayan temel araçlardan biridir. Anadili öğretimi ortamları yalnızca dil becerilerinin geliştirildiği ortamlar değildir. Bu ortamlar bireyin bilişsel gelişimi ile uyumlu olarak bu gelişimi destekleyici, güdüleyici donanımları dil malzemesi aracılığıyla ona sunan/sunması gereken planlı öğretim ortamlarıdır.
O halde, kavramlarla öğrenme, kavram öğrenme ve sonrasında kavramlaştırma eylemleri anadili öğretimi ortamlarının hedef davranışlarının çerçevesini çizen niteliktedir. Böyle yaklaşıldığında, anadili öğretimi ortamlarında temel hedef olarak kavram öğretimi hedefi belirginleşmektedir. Bu saptama bizi, anadili öğretimi ortamları için aşağıdaki düzlemlere yönlendirmektedir.