Yükleme teorisi
Yükleme teorisi (Atıf kuramı) (İng. Attribution Theory), insanların olay ve davranışların sebeplerini açıklama işlemini gerçekleştirirken kullandıkları modellerle ilgilenen sosyal psikolojinin önemli bir teorisidir. Nedensel yüklemelerin kuramlaştırılması Fritz Heider (1920) ile başlar. Heider'e göre insanların iki güçlü motivasyonu vardır: dünyayı tutarlı bir şekilde anlama ve çevreyi kontrol etme ihtiyacı. Bu ihtiyaçlardan dolayı, insanlar başkalarının nasıl davranacaklarına yönelik önceden kestirimlerde bulunmak isterler.
Bu "niçin" sorusunu sürme işlemi, her zaman üzerinde düşünülen bir işlem değildir. Sıklıkla insanlar yüklemeyi otomatik bir şekilde, insanlar ve durumlar hakkındaki izlenimlerine dayanarak yaparlar. Bununla birlikte beklenmeyen bir davranışla karşılaşıldığında nedensellik ön plana çıkar. Çünkü olumsuz yaşantılar daha fazla önceden kestirilebilirlik gerektirirler.
Jones ve Davis'in "Uygun Sonuç Çıkartma Teorisi"
Jones ve Davis'in (1965) "uygun sonuç çıkartma teorisi" (correspondent inference theory) bir kişinin davranışının onun kişisel özelliklerinden mi, yoksa durumun etkisinden mi kaynaklandığına nasıl karar verdiğimizle ilgilidir.
Birinin davranışının nedenini tayin ederken ilk önemli etken davranışın toplumsal olarak istenir olup olmamasıdır. Toplumsal olarak istenmeyen davranış daha çok kişisel özelliklerle ilişkilendirilirken, toplumsal olarak istenen davranış daha çok bu özelliklerle ilgili görünmez.
Yüklemede bir diğer temel, davranışın özgür seçimle mi yapıldığı, yoksa durum tarafından sınırlandırılmış mı olduğuyla ilgilidir. Özgür seçimle yapılan davranış, kişinin karakter özellikleriyle ilgili daha çok bilgi verir.
Yine niyetin mi, yoksa başkasının davranışının etkisinin mi davranışa yol açtığı yükleme sırasında göz önünde tutulur. Eğer kişinin eylemi birçok sonuca yol açıyorsa, davranışı ortaya çıkartan temel motivasyonu kestirmek güçtür. Ancak eğer davranış ayırdedici bir sonuç ortaya çıkartıyorsa, o zaman davranışı belirleyen motivasyon hakkında çıkarım yapmak kolaylaşır. İnsanların seçimlerindeki ayırdedici özellikler daha çok onların karakter özellikleriyle ilgili olarak kullanılır.
Yükleme yapılırken dikkate alınan bir diğer nokta, davranışın toplumsal bir rolün bir parçası olup olmadığıdır. Yani bir itfaiyecinin yangın söndürmesi onun yardımseverliğiyle değil, mesleğiyle açıklanırken, yoldan geçen birinin yangını söndürmeye katkıda bulunması, onun kişilik özellikleriyle ilişkilendirilir.
Son olarak başkalarının davranışları yorumlanırken onların gerçek özellikleriyle ilgili önceki beklentilerimizi kullanırız. Yani eğer solcu olduğunu bildiğimiz bir arkadaşımız bir akşam yemeğinde babasının muhafazakâr görüşlerini onaylıyorsa, bunu onun babasıyla tartışmaya girmekten kaçınmasıyla açıklarız, yani bir dışsal yükleme yaparız.
Kelley'in Kovaryasyon Teorisi
Harold Kelley'in (1967) kovaryasyon teorisine (covariation theory) göre insanlar belli bir etkinin belli bir nedenle farklı durumlarda da bir arada olup olmadığını görmeye çalışırlar. Bir şeyin bir davranışın nedeni olması için davranış gerçekleştiğinde var olması, gerçekleşmediğinde de var olmaması gerekir. Kelley nedensel yüklemelerimizi yaparken başvurduğumuz üç tip bilgiden bahseder: tutarlılık (consistency), ayırdedicilik (distinctiveness) ve fikir birliği (consensus). Bir davranış yapıldığında davranışın ayırdedici olması önemlidir. Yani davranışı yapan her durumda mı bu davranışı yapmaktadır, yoksa bu duruma özgü olarak mı bu davranışı yapmıştır? Ayrıca davranışla ilgili bir fikir birliği var mıdır? Yani diğer insanlar da bu davranışı tekrar etmekte midirler? Son olarak davranış tutarlı mıdır? Yani bu davranışı yapan kişi, başka bir durumda da aynı davranışı yapacak mıdır? İzlediği bir komedyeni bize öneren bir arkadaşımızı düşünelim. Bu durumda, arkadaşımızın komedyeni beğenme nedeninin, komedyenin gerçekten iyi oluşu mu yoksa arkadaşımızın karakter özellikleri mi olduğunu kestirmek için soracağımız ilk soru, arkadaşımızın izlediği her komedyeni beğenip beğenmediğidir (ayırdedicilik). Ayrıca başka insanlar da komedyeni beğenmiş midir (fikir birliği)? Son olarak eğer arkadaşımız aynı komedyeni başka bir zaman izlese yine beğenecek midir, yoksa beğenisi, komedyeni izlediği günkü ruh haliyle, birlikte izlediği arkadaşlarıyla, ya da içtiği içkiyle mi ilgilidir (tutarlılık)? Eğer üç boyut da yüksekse (arkadaşımız başka komedyenlere gülmüyor, başkaları da bu komedyene gülüyor ve arkadaşımız bu komedyene her zaman gülüyor), bu durumda davranışın nedeni dışarıya (komedyene) yüklenir. Eğer ayırdedicilik ve fikir birliği düşük, ama tutarlılık yüksekse (yani: arkadaşımız bütün komedyenlere gülüyor, başkası bu komedyene gülmüyor ve arkadaşımız bu komedyene hep gülüyor), davranışın nedeni kişiye yüklenir. Eğer ayırdedicilik yüksek ama diğer iki boyut düşükse (yani: arkadaşımız başka komedyene gülmüyor, bu komedyene başkaları gülmüyor ve arkadaşımız bu komedyene başka zaman gülmüyor), bu durumda davranışın nedeni bağlama yani davranışın ortaya çıktığı duruma yüklenir.
Birçok olası açıklamanın olduğu durumlar için Kelley (1972)indirgeme ilkesini (discounting principle) ortaya atar. Buna göre eğer daha olası bir neden varsa, yükleme ona yapılır. Eğer bize malını satmak isteyen biri bize kahve ısmarlıyorsa, bunu onun iyilikseverliğiyle açıklamayız. Ancak bir trafik kazasından sonra yoldan geçen biri bize bir bardak su getiriyorsa bunu o kişinin karakter özellikleriyle açıklama eğiliminde oluruz.
Yükleme sürecinde yanlılık
Ancak yükleme süreci her zaman rasyonel değildir. Bu süreçte bir dizi yanlılık yüklemede önemli bir etkide bulunur. Bu yanlılıklar bazen kendi ihtiyaçlarımızla, özsaygının korunmasıyla ve kendi hayatımızı kontrol altında tutabilme hissiyle ilgiliyken, bazı durumlarda bilişsel indirgemeler ve basitleştirmelerden kaynaklanır.
Temel yükleme hatası (Fundamental Attribution Error)
Genellikle insanların davranışlarının nedenlerini davranışın gerçekleştiği duruma değil, insanların özelliklerine yükleme eğilimindeyizdir. Bu eğilim temel yükleme hatası (Ross, 1977) olarak adlandırılır. Bu eğilim genellikle kendiliğinden ortaya çıkar. Nedenin duruma yüklenmesi daha az kendiliğinden, üzerinde daha çok düşünüldükten sonra ortaya çıkar. Ayrıca daha iyi tanıdığımız insanların davranışlarının nedenlerini duruma yükleme eğilimimiz daha yüksektir. Bununla birlikte bu yanlılık, farklı kültürlerde değişiklik gösterebilir.
Gözleyici-eylemi yapan etkisi (The Actor-Observer Effect)
Gözleyiciler genellikle eylemi yapanın özelliklerinin davranış üzerindeki önemini abartma eğilimindeyken, eylemi yapanlar kendi davranışlarını daha çok durumla açıklama eğilimindedir (Jones ve Nisbett, 1972). Bu yanlılığın bir nedeni eylemi yapanla, gözlemcinin farklı bilgileri sahip olmasıdır. Eylemi yapan davranışın tarihsel bilgisine daha çok sahiptir. Kendi davranışlarının farklı durumlarda nasıl değiştiğini daha iyi bilmektedirler ve gözlemlenemeyen olaylara daha çok dikkat ederler. Bir başka nedense gözlemciyle eylemi yapanın farklı perspektiflere sahip olmasıdır. Gözlemci eylemi yapanın davranışını gözlerken, eylemi yapan kendi davranışını değil, süreci gözler. Bununla birlikte bu etkinin azaldığı durumlar vardır. Örneğin empati kurduğumuz birinin davranışı gözlenirken, davranışı duruma özgü etkenlerle açıklama eğiliminde oluruz.
Yanlış fikir birliği (False Consensus)
İnsanlar genellikle kendi düşüncelerinin ya da davranışlarının genel geçerliğini abartma eğilimindedir. Başkalarının da bir durumda aynı davranışı yapacağını varsayarlar. Bunun olası açıklamaları şöyledir: İnsanlar kendilerine benzer şekilde düşünen ve davranan insanlarla ortaklık ararlar. Ayrıca kendi düşüncemiz özellikle dikkat çekicidir ve kendi pozisyonumuz düşündüğümüz tek pozisyon olduğundan fikir birliğine ilişkin inancımız artar. Bir başka olasılık benzer durumda kendimizin nasıl davranacağımızı düşünürken, belirsiz olan noktaları kendi davranış biçimimiz lehinde tamamlama eğiliminde olmamız, yani yaptığımız seçimin sadece nesnel durumun değil, bizim o durumu inşa edişimizin de bir fonksiyonu olduğunun farkına varamamamızdır. Bir başka olasılık da, insanların kendi inançlarının ve davranışlarının iyi ve tipik olduğunu görme ihtiyacıdır. Böylece başkalarının davranışlarına yükleme yapılırken özsaygı korunur.
Bu yanlılık başlığı altında ele alınması gereken bir diğer yanlılık türü de yanlış biriciklik etkisidir (false uniqueness effect). İnsanlar bazı yetenekleri söz konusu olduğunda farklı, biricik iyi olmaya ihtiyaç duyarlar.
Kendine hizmet eden yükleme yanlılığı (The Self-Serving Attributional Bias)
Kendine hizmet eden yükleme yanlılığı (Miller ve Ross, 1975) başarının yükümlülüğünü üstüne alma, başarısızlığın sorumluluğunu reddetme eğilimidir. İnsanlar olumlu davranışlarının kendi içsel özelliklerinden kaynaklandığına, ancak olumsuz davranışlarının dış koşullar tarafından belirlendiğine inanma eğilimindedir. Böylece gelecekte de başarısız olmayacakları inancını koruyabilirler.
Kaynakça
- Shelley E. Taylor, Letitia Anne Peplau ve David O. Sears (2006). Social Psychology. Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall. ISBN 0-13-193581-0
Okumalar
- Heider, F. (1958). Psychology of interpersonal relations. New York: Wiley.
- Jones, E. E. ve Davis, K. E. (1965). From acts to dispositions: The attribution process in person perception. L. Berkowitz (Der.) Advances in experimental social psychology (cilt 2, s. 220-226). New York: Academic Press.
- Jones, E. E. ve Nisbett, R. E. (1972). The actor and observer: Divergent perceptions of causes of behavior. E. E. Jones, D. E. Kanouse, H. H. Kelley, R. E. Nisbett, S. Valins ve B. Weiner (Der.) Attribution: Perceiving the causes of behavior (s. 79-94). Morristown, NJ: General Learning Press.
- Kelley, H. H. (1967). Attribution theory in social psychology. D. Levine (Der.) Nebraska symposium on motivation (s. 192-238). Lincoln: University of Nebraska Press.
- Kelley, H. H. (1972). Attribution in social interaction. E. E. Jones, D. E. Kanouse, H. H. Kelley, R. E. Nisbett, S. Valins ve B. Weiner (Der.) Attribution: Perceiving the causes of behavior (s. 1-26). Morristown, NJ: General Learning Press.
- Miller, D. T. ve Ross, M. (1975). Self-serving biases in the attribution of causality: Fact or fiction? Psychological Bulletin, 82, 213-225.
- Ross, L. (1977). The intuitive psychologist and his shortcoming: Distortions in the attribition process. L. Berkowitz (Der.), Advances in experimental social psychology (cilt 10, s. 174-221). New York: Academic Press.