Yunus Sütunu
Yunus Sütunu, Hatay, İskenderun'un Sarıseki mahallesinde yer alan tarihi kalıntıdır. Sarıseki mahallesi ile aynı adı taşıyan, geçit vermez Sarıseki Kanyonunun Akdeniz ile buluştuğu yerde yer alan bu tarihi kalıntıdan günümüze bakımsız taş yığınlarından başka pek fazla bir şey kalmamıştır. Yöre halkı arasında Yunus (peygamber)'un balığın karnından karaya buradan çıktığı inancı hakimdir. İsmini de buradan alır. Oysa tarihi kaynaklarda, konumu itibarıyla aldığı vazifeye ithafen Kilikya kapısı olarak adlandırılıyordu.
Sütun, Sarıseki kanyonunun içinden akan Sarıseki çayının iki kıyısında iki yüz metre mesafeyle birbirine paralel bir şekilde uzanan iki surdan oluşmaktaydı. Sütun, herhangi bir orduya dik Amanos Dağlarının tımanma şansı vermediği yüksek, ve yine herhangi bir orduya Amanosları bir satır gibi ikiye ayıran Sarıseki kanyonunun geçiş şansı vermediği sarp bir mevkiden başlar denize kadar uzanırdı.
Sarıseki çayının az da olsa alüvyon taşımasından dolayı Antik çağda kıyıda bulunan ovanın daha dar olduğu farz edilirse buraya hakim olan devletler için buranın önemi daha iyi anlaşılır. Bölgenin Persler tarafından tahkim edilip bu amaçla kullanılmaya başlandığını Ksenofon'un Anabasis adlı eserinden anlıyoruz. MÖ 5. YY'da Ahameniş İmparatorluğu'nda meydana gelen taht kavgasına dahil olan Yunan askeri birliğinin komutanı olan Ksenofon o dönemde burası için şu ifadeyi kaleme alıyor:
''Kyros, İssos'tan beş fersenklik bir yürüyüşle Kilikia ve Suriye kapılarına vardı. Bu kapılar, iki surdur. Kilikia sınırının berisinde olan birincisi, Syennesis ile bir Kilikia birliği tarafından korunuyordu; sınırın ötesinde, Suriye'nin önünde olan öbüründeyse Kralın bir garnizonu bulunduğu söyleniyordu. İki sur arasında, yüz ayak genişliğinde olan Karsos ırmağı akar. Surlar arasındaki açıklık altı yüz ayaktır. Bu surların zorla aşılması imkansızdı; çünkü geçit dardı, surlar denize kadar iniyordu, üst taraflarında yalçın kayalar vardı. Her iki surda da kapılar yapılmıştı. Kyros, donanmasını bu geçiti aşmak için getirtmişti. Kapıların önüne ve arkasına ağır piyadeler çıkartmak ve düşman, Suriye kapılarını korursa geçiti zorlamak istiyordu.''
Perslere hem maddi hem de siyasi kazanımlar sağlayan sütun, Büyük İskender ile birlikte önemini kaybetmeye başlıyor. İskender, MÖ. 333 yılında burayı ele geçirdikten sonra, nurdağı-aslanlıbel üzerinden çukurovaya inen darius'u burayı arkasına alarak karşılar. Savaştan sonra Pers şehri Myriandos'un üzerinde İskenderun şehrini kurar. Bu tarihten sonra hızla büyüyen İskenderun, Kilikya'yla bütünleştiğinden dolayı Suriye ile Kilikya'yı artık burası değil Belen ayırmaya başlar. Ayrıca harp tekniğindeki gelişmeler nedeniyle bu gibi yerler çok kolay elde edilebiliyordu. Bunun yerine şehirleri de içine alacak tahkimli kaleler yapılmaya başlandı. Şalem kalesi bunlardan biridir.