Şerafettin İzmir
Şerafettin İzmir, (1889, İstanbul - 6 Kasım 1951, İstanbul) Türk asker. Türk Kurtuluş Savaşı'nın son aşaması olan İzmir'in Kurtuluşu esnasında İzmir Hükûmet Konağı'na bayrağı ilk kez göndere çekmiştir.
Şerafettin İzmir | |
---|---|
Doğum |
1889 İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm |
6 Kasım 1951 (62 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Mezar yeri | Yahya Efendi Tekkesi |
Bağlılığı |
Osmanlı (1905-1921) Türkiye (1921-1947) |
Hizmet yılları | 1906-1944 |
Rütbesi | Albay |
Savaşları/Çatışmaları |
Balkan Savaşları I. Dünya Savaşı Türk Kurtuluş Savaşı |
Madalyaları | |
Kırımlı Yüzbaşı İbrahim Bey ile Maçkalı Zülüfoğullarından Bahriye Hanım'ın oğlu olarak doğdu. 1906 yılında girdiği Mekteb-i Harbiye'den 1909 yılında Teğmen rütbesiyle mezun oldu. Mezun olduktan sonra 1909-1911 yılları arasında Numune Süvari Alayı 4. Bölüğü'nde görevlendirildi. 1912 yılında süvari tatbikat öğretmeni oldu. Balkan Savaşları sırasında 1912 yılında Çatalca muharebelerinde savaştı. 1913 yılında Gelibolu, Lüleburgaz ve Bolayır'da görev yaptı. Aynı yıl Üsteğmen rütbesine terfi etti. I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Cephesi'nde Seddülbahir ve Kirte'de görev yaptı. 1916 yılında 15. Kolordu emrinde Dobruca'ya gönderildi. 1917 yılında Sina ve Filistin Cephesi'nde Birüssebi'de görevlendirildi. Aynı yıl Yüzbaşı rütbesine terfi etti. 1918 yılında Trablusgarp'ta görev yapan 15. Piyade Tümeni Komutanı Şehzade Osman Fuad Efendi'nin yaverliğini yaptı. Bu görevi sırasında Şehzade Osman Fuad Efendi tarafından bir saat hediye edildi.
1921 yılında Anadolu'ya geçerek Türk Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Sakarya Meydan Muharebesi sırasında Döğer'de bölük komutanı olarak görev yaptı. Büyük Taarruz'da 2. Süvari Tümeni, 4. Alay Komutan Yardımcısı olarak Belova, Kula, Dereköy, Sabuncubeli ve Bornova'da savaştı. Sabuncubeli Muherebelerinde büyük yararlılıklar gösterdi. Bornova'nın ve İzmir'in kurtuluşu esnasında girdiği bir çatışmada yaralandıysa da İzmir Hükümet Konağı'na giderek Türk bayrağını ilk kez göndere çekti. 1921 yılında Buhara'dan gelen heyet tarafından Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa'ya hediye edilen kılıcın yanı sıra İzmir'e girecek ilk Türk askerine verilmek üzere bir kılıç daha verilmişti. Bunu unutmayan TBMM Orduları Başkomutanı Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından 15 Eylül 1922 tarihinde yapılan bir törenle üçüncü Buhara kılıcı Şerafettin Bey'e verildi.[1] Ayrıca savaşta gösterdiği olağanüstü başarılardan dolayı Binbaşı rütbesine terfi ettirildi ve Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edildi.
Kurtuluş Savaşı'nın bitmesinden sonra süvari tatbikat okulu öğretmenliğine getirildi. 1927 yılında Fransa'ya öğrenime gitti, dönüşünde aynı okulda öğretmenlik görevine devam etti. 1930 yılında 1. Süvari Tümeni'yle Doğu'da görev yaptı. 1931 yılında Yarbay rütbesine terfi etti. 1933 yılında Süvari Alay Komutan Yardımcısı olarak Ayvalık’ta, 1936 yılında 4. Alay Komutan Yardımcısı olarak Lüleburgaz'da bulundu. 1937 yılında Albay rütbesine terfi etti. Albay rütbesinde Lüleburgaz'daki Motorlu Alay Komutanlığı, 1939 yılında da Karaköse'deki 2. Alay Komutanlığı görevini yürüttü. 1940 yılına kadar çeşitli birlik ve karargahlarda görev yaptı. 1940-1943 tarihleri arasında Kuleli Askeri Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu ile Mustafa Kemal Atatürk tarafından "İzmir" soyadı verildi. 1942 yılında parkinson hastalığına yakalandı; doktorlar bu hastalığın nedenini, İzmir'in kurtuluşu sırasında aldığı şarapnel yaralarına bağlıyorlardı. 28 Ağustos 1944 tarihinde hastalığı nedeniyle görev yapamayacak duruma gelince birinci derecede malul olarak Albay rütbesindeyken emekli oldu.
Fransızca bilmekte olup Emin Paşa ve Binnaz Hanım'ın kızı Siret Hanım'la evliydi. Bu evlilikten, birisi dört aylıkken ölen iki çocuğu dünyaya geldi. Hayatta kalan tek çocuğu olan kızı Gönül'e (Manioğlu) çağdaş bir eğitim sağlayabilmek için hastalığı döneminde büyük çaba sarf etti. Maddi zorluklarla karşılaştı, sık sık İstanbul Gureba Hastanesi'nde yatmak zorunda kaldı. Ölümünden önce, TRT Radyosu'nun İzmir'i anlatan programlarında adından ya söz edilmediğine ya da söz edilse bile öldüğünün söylendiğine tanık oldu. Hatta silah arkadaşı ve komutanı Fahrettin Altay'ın kaleme aldığı anılarında, kendisinin vefat etmiş olarak yazdığını okudu.
Eşi Siret Hanım'ın 1947 yılında ölümünden sonra daha da zor günlerle karşı karşıya kaldı. 6 Kasım 1951 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Eşinin yanına, İstanbul'daki Yahya Efendi Tekkesi'ndeki aile mezarlığına defnedildi.
Kaynakça
- Kemal Arı, İzmir'in Kurtuluşu ve Üçüncü Kılıç, Zeus Kitabevi, İzmir 2007.