Adcılık

Adcılık, kavramların, sözcüklerin, tanımların, tasarımların, hatta konuşulan dillerin gerçek ya da nesnel hiçbir varlığının veya anlamının bulunmadığını öne süren felsefe anlayışı.

Bu anlayışa göre, yukarıda sözü geçen, kullandığımız tüm bu sınıflandırıcı semboller insanların onlara yüklediği anlamlar doğrultusunda varlık, anlam ve değer kazanır. Başka bir deyişle tümellerin gerçek olmadığını birer addan ibaret olduklarını öne süren adcılık akımı, gerçekçilik karşıtı felsefe akımıdır. Adcılığa göre tümeller seslerden ibarettir ve bu sesler düşünceleri adlandırmak için kullanılır, onların gerçeklikleri yoktur. Tümellerin yalnızca birer imge ya da simge olarak anlaşılması mümkündür, dolayısıyla da onlara bir gerçeklik atfedilemez.

Kelime Kökeni

Latince'de "ad" kelimesinin karşılığı olan "nomina" sözcüğünden türetilmiştir ve "nominalizm" kavramına denk düşer.

Tarihsel Gelişimi

Adcılık anlayışı Antik Çağ felsefesinde Sofistler ile Antisthenes tarafından temellerinin atıldığı, sonrasında Stoacılar'ın ve nihayet son dönem Ortaçağ düşünürlerinin geliştirdiği bir anlayış olmakla birlikte, 17. ve 18. yüzyıl İngiliz Deneycileri Locke, Berkeley ve Hume ile bazı 20. yüzyıl mantıkçı olgucularının da oldukça ilgilendiği bir öğretidir.

Tümel - Tikel Tartışması

Adcılık anlayışı kapsamında özellikle Ortaçağ'da en çok tartışılan konuların başında "Tümeller Tartışması", bu tartışmaya damgasını vuran filozofların başında ise Petrus Abelardus gelir. Nitekim Abelardus, asıl tartışmayı başlatan kişi olarak anılmaktadır. Hocaları Champeauxlu Guillaume ile Compiègneli Roscelinus'un tümeller hakkındaki görüşlerini reddederek bu konuda kendine özgü bir anlayış ortaya koymuştur. Abelardus'tan sonra tümeller sorununa eğilen filozofların en önemlileri ise "Nesneleri gerekmedikçe çoğaltmayınız" sözüyle varlıkbilgisel tutumluluk ilkesini geliştiren Ockhamlı William ile İngiliz filozof Thomas Hobbes sayılabilir.

Adcılığa göre gerçek olan bu dünyadaki tikel varlıklardır. Adların ya da kavramların nesnelerle ilişkileri nedensiz ve rastlantısaldır. Bu şekilde söz konusu tartışmaların ve felsefi eğiliminin günümüzdeki dilbilimsel ve felsefi tartışmalara uzandığı söylenebilir. Bu düşünce ilk olarak Orta Çağ döneminde şekillenmiştir ve din tartışmalarında önemli bir yeri vardır. Nitekim adcılığın tümeller üzerine kurulu Hristiyanlık düşüncesinde sarsıcı etkileri olmuştur. Tümeller sorununa yönelik tartışmaların en iyi görülebileceği yerlerden biri Boethius'un tümellerin varlıkbilgisel değergesi bağlamında Porphyrios'un Isagoge'si üstüne yaptığı ayrıntılı yorumdur.[1]

Gerçekçilik - Adcılık Tartışması

Gerçekçilik-adcılık tartışmasında adcılığın üstünlük kazanması ve güçlenmesi Ockhamlı William sayesinde olmuştur. Ockhamlı William özellikle kavramsal adcılığın temsilcisidir. Adcılık felsefi tartışmalarda gerçekçiliğin karşısına çıkar; bu anlamda Thomas Aquinas'ın kavramsal gerçekçiliğine karşılık Ockhamlı William kavramsal adcılığı öne sürer ve buna göre kavramların gerçeklikle doğrudan bağı kesilir.

Siyasi ve Dini Etkileri

Adcılık kavramlar ve gerçekler arasına kategorik bir ayrım koyduğundan dolayı, bilgi ile inanç, akıl ile iman arasına da ayrım getirmiş olur. Böylece adcılık güçlendikçe hem felsefi hem de siyasi alanda etkili olmuştur. Soyut inanıştan deneysel bilime doğru geçişte adcılığın felsefi müdahaleleri etkili olmuştur. Öte yandan William, Papa'nın mutlak egemenliğine karşı çıkan bir düşünürdü ve Fransisken mezhebine mensuptu. Adcılık ve Ockhamlı William bu anlamda Martin Luther'i ve Protestanlığın oluşumunu öncelemişlerdir. Daha da ötesi sekülarizmin ve Rönesans'ın meydana gelişinde doğrudan etkili bir akımdır.[2]

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Notlar ve Kaynaklar

  1. Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Sf. 14
  2. A. Kadir Çüçen, Orta Çağ Felsefe Tarihi, İ. Sf., İnkılap Yayınevi
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.