Antinatalizm
Antinatalizm ya da doğum karşıtlığı, doğuma negatif değer veren felsefi bir görüştür. Bu görüşü savunan antinatalistler, insanların üremesinin (bazıları ise diğer yaşamı üretmenin) ahlâki açıdan kötü olması nedeniyle ürememesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bununla birlikte fikrin savunucuları bilimsel ve edebî makalelerde, antinatalizm için çeşitli etik temeller oluşturmuşlardır.[1] Doğmamış olmanın daha iyi olacağı fikrinin hayatta kalan en eski açık ve kesin ifadelerinden bazıları, antik Yunanistan'dan gelmektedir.[2] "Antinatalizm" terimi doğum yanlılığı (natalizm) teriminin karşıtı bir anlam ifade etmekte olup, terimin ilk defa Belçikalı aktivist, yazar ve filozof olan Théophile de Giraud'un (1968 doğumlu) L'art de guillotiner les procréateurs: Manifeste anti-nataliste kitabında kullanıldığı değerlendirilmektedir.[3]
Dinlerde
Buda'nın öğretisi (y. M.Ö. 400), Hari Singh Gour (1870-1949) tarafından şu şekilde yorumlanmıştır:
“ | Buda önerilerini yaşı nedeniyle bilgiçlik tarzında belirtir. Onları sorit biçiminde verir; ancak, bu mantıksal olarak oldukça hatalı ve iletmek istediği şudur: Yaşamın maruz bıraktığı acıdan habersiz olarak adam çocukların babası olur ve bu onun yaşlılık ve ölüm nedeni olur. Eğer o sadece onun çektiği acıyı fark etseydi, üremekten vazgeçerdi; ve böylelikle yaşlılığın ve ölümün işleyişini durdururdu.[4] | ” |
Tüm Hayvanlar İçin
Bazı antinatalistler insan dışı bilinçli varlıkların üremelerini de ahlaken olumsuz, kısırlaştırılmalarınıysa olumlu bulur. Karim Akerma, tüm hayvanları içerisine dahil eden antinatalizmi, evrensel antinatalizm olarak tanımlar[5]:
Hayvanları kısırlaştırarak onları, içgüdülerinin köleliğini yaparak dünyanın doğum, yaşlılık, hastalık, ölüm ve yeme/yenilme döngüsünün içine daha fazla tutsaklar getirmelerine engel olabiliriz.[6]
Magnus Vinding'in görüşüne göre, doğal ortamlarında yaşamakta olan yaban hayvanlarının hayatları ekseriyetle çok kötüdür. Yaban hayatıyla ilgili araştırmalardan alıntılar yaparak; hayvanların çoğunun erken ölümlerine, açlık, hastalık, parazitizm, bebek cinayeti gibi olaylara dikkat çeker. Sekiz erkek aslan yavrusundan yalnızca biri yetişkinliğe erişir. Diğerleri, açlık ve hastalıktan ölmenin yanı sıra bazen başka aslanların dişleri ve pençeleri arasında can verir. Erişkin yaşa gelmek, balıklar için çok daha zordur. Her yüz erkek Çinok Somonu yavrusundan yalnızca biri yetişkinliğe erişecek kadar yaşar. Vinding'e göre, eğer insanların hayatları ve çocuk ölümü oranları bunlara benzeseydi, ahlaki değerlerimiz üremeyi yasaklardı. Fakat bu, içgüdüleri tarafından kontrol edilen hayvanlar için mümkün değil. Bu sebeple, yeni bireyler dünyaya getirmenin, her koşulda olmasa dahi, en azından yaban hayvanları için ahlaken yanlış olduğunu öne sürer. (Pratikte olmasa bile en azından teoride.)
İşimize gelen etik teorilerle uyuşmadığı için, doğada meydana gelen ızdırabı rasyonalize edip onun dehşetinin kurbanlarını unutamayız. Bu teoriler yalnızca, idrak etmenin bize imkansız geleceği seviyedeki kötü gerçeklerin karşısında, kendimizi tutarlı ve iyi hissetmemize yardımcı olur. [7]
Kaynakça
- K. Akerma, Antinatalismus – Ein Handbuch, epubli, 2017.
- W. Tatarkiewicz, O szczęściu (On Happiness), Warszawa: Państwowe Wydawnictwo Naukowe, 1979, s. 420-421.
- K. Akerma, Antinatalismus – Ein Handbuch, epubli, 2017, s. 301.
- H. Singh Gour, The Spirit of Buddhism, Whitefish, Montana: Kessinger Publishing, 2005, s. 286–288.
- K. Akerma, Antinatalismus... op. cit., pp. 100–101 (Almanca).
- "K. Akerma, Manifest zum antinatalismus. Zur Ethik des Antinatalismus. Für Nachkommenlosigkeit bei Mensch und Tier, Pro iure animalis, July 2014" (PDF). 3 Ekim 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- M. Vinding, The Speciesism of Leaving Nature Alone, and the Theoretical Case for "Wildlife Anti-Natalism", 2017, Apeiron, 8, pp. 169–183 (İngilizce).