Böcüzade Süleyman Sami
Böcüzade Süleyman Sami Osmanlı Devleti'nde uzun bir bürokratlık kariyerinden sonra, 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda (emekliliğini istediği 1911'e kadar) Hamid-i Abad (Isparta) mebusluğu yapmış, emeklilik yıllarında da çok kapsamlı bir Isparta Tarihini kaleme almış Osmanlı yazarı, bürokrat ve siyasetçisidir.
5 Ocak 1851'de Isparta'da doğmuştur. 14 yaşında hafız ve hattat oldu. Isparta Rüşdiyesi'ni ve İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirerek hakimlik icazeti aldı. 18 yaşında kâtip olarak girdiği devlet hizmetinde hep Isparta'da kalarak 10 yıl boyunca Isparta şehremini (belediye başkanı) oldu. II. Meşrutiyet'in ilanı ile Isparta mebusu seçilerek Meclis-i Mebûsan'a girdi. 1911'de emekliliğini isteyerek ayrıldı. 1899'da İzmir Hizmet gazetesinde yayınlatmış olduğu Isparta Tarihi'ni yeniden elden geçirerek 1000 sayfaya yakın bir kaynak kitap haline getirdi.
30 Mayıs 1932'de Isparta'da vefat etti. 1961-1965 arasında Isparta Senatörlüğü ve bir süre Sağlık Bakanlığı yapmış olan Süleyman Suat Seren'in dedesidir.
Böcüzade’nin keskin bir gözlemci ve yaşadığı dönemin çalkantı ve kavgalarını iyi analiz eden bir düşünür olması, gelecekle ilgili düşüncelerini biçimlendirmiştir. Döneminin, içinde bulunduğu çaresizlik, teslimiyetçilik ve kadercilik anlayışına karşın, onun ayakları yere basan çözümlemeleri, bu gün için bile geçerliliğini korumaktadır.
Böcüzade'nin kaleminden 1870'te Isparta'da çekirge tehlikesi
1297 (M/1870) de çekirge afeti olacağı tahmin edildiğinden, çekirge yumurtalarının kıştan toplattırılıp yok edilmesi için, çekirgenin konduğu yerleri saptayacak ekipler kurmak üzere Vilâyetten ödenek istenmişti. Vilâyetten İngiliz Ali Bey adında bir uzman gönderilmiş, giderlerin Menafi Sandıkları Sermayesinden ödenmesine izin verilmişti.
Memleket ileri gelenleri ile, Ulema ve Askeri erkândan kurulan bir komisyon, ilçelerde mülki ve askeri memurlardan kurulacak ekiplerin Çekirge Mücadelesi yapmak üzere görevlendirilmesine karar verildi. Bu toplantıda, İngiliz Ali Beyin, gerektiğinde uçkun haldeki çekirgeleri öldürmek üzere Tophaneden birkaç yüz kilo Barut alınmasını önermesi üzerine kıyamet koptu. Ulemadan biri çekirgelerin iki kanadında, Süryani harfleriyle yazılmış bir ayet bulunduğunu, bu ayetin «Çekirge sürülerinin, Tanrı tarafından, memlekette fesat ve zulüm görüldüğü zaman, şehirleri ve kasabaları tahrip etmek üzere, kullarına musallat ettiği» anlamında olduğunu bir kitapta okuduğunu söylemesi üzerine Müftü Tahsin Efendi («bu yaratıklara ateşle ceza vermek Tanrıya mahsustur!.») şeklinde bir iddia ortaya atmış, Yavruzade Şeyh Mehmet Efendi'de («—Hükümetin aldığı önlemlere bizim karışmamız gerekmez. Çekirgelerin ne şekilde yok edilmesi gerekiyorsa, hükümet gereğini yapar. Bize dua etmekten başka bir şey düşmez. Biz simdi yerlerimize gidip duaya başlayalım. Papaz efendiler de ayni şekilde kiliselerinde dua edip ayin yapsınlar.») şeklinde konuşunca, İngiliz Ali Bey («Şeyh efendi, bu hurafeleri ve Yahudi masallarını bırakalım da, düşündüğümüz ve karar verdiğimiz tedbirleri uygulayalım.») der demez, ulema ve şeyhler ayağa kalkarak «— Biz ayeti celile ve doğru rivayetler okuyoruz.. Ayeti celileye sizin Yahudi masalı demeniz küfür'dür. Biz şimdi gider, durumu Hilâfet Makamına arzederiz. Fakat Mutasarrıf Beyin, geldiği gündenberi, yaptığı icraatı görerek — iman-ı kâmil sahibi olduğuna inandığımız için — bu şikâyeti kendilerinin yazmalarını ümit ve taleb ederiz.») demeleri üzerine, Mutasarrıf Ali beye hitapla «— Bey efendi, bu dakikada özür dilemez ve düşüncelerinizi değiştirmezseniz, durumu yüksek makamlara arzetmeye mecbur kalacağım.» deyince Ali Bey ayağa kalkarak, Müftü ve Şeyh efendilerin ellerini öpmüş ve okunan ayetin farkında olmadığını beyan ederek özür dilemişti.
O sırada, Kuleönü köyünden Deli Hafız adında birisi, 95 yaşında olan Isparta naibi Tevfik Efendiye baş vurarak, tarlasındaki buğdayların, çekirgeler tarafından yok edilmesini önlemek üzere, çekirgelere hitaben bir ilâm yazmasını istemiş. Naip efendi Şer'iye mahkemesi başkatibine, abdest aldırtarak, çekirgelere hitaben üç tane ilâm yazdırmış. Bunları tarlasında çekirgelerin geleceği yerlere asmasını söylemiş. Deli Hafız bunları götürüp tarlasına asmış ..O civardaki bazı köylülerin söylediklerine göre çekirge saldırmamış (!).