Bedia Katedrali
Bedia Katedrali (Kazakça: ბედიის მონასტერი), Abhazya'nın Tkvarçeli rayonuna bağlı Bedia köyünde yer alan bir Orta Çağ Gürcü Ortodoks katedralidir. Gürcistan'ın altbölümlerine göre Oçamçire Belediyesinde yer alan katedral, Karadeniz sahillerindeki tartışmalı bir bölgede yer almaktadır.
Bedia Katedrali ბედიის მონასტერი | |
---|---|
Bedia Katedrali ve arka planda Kafkas Dağları | |
Temel bilgiler | |
Yer |
Bedia, Tkvarçeli rayonu, Abhazya/ Agubedia, Oçamçire Belediyesi, Gürcistan |
Koordinatlar | 42°46′1.92″K 41°40′8.04″D{{#coordinates:}}: sayfa başına birden fazla birincil etiket olamaz |
İnanç | Gürcü Ortodoks Kilisesi |
Mimari | |
Mimar(lar) | Avtandil Şulavrel |
Mimari tür | Haçlı kubbe kilisesi |
Mimari biçim | Gürcü; katedral |
İnşaat başlangıcı | 10. yüzyılın sonları |
Tamamlanma | 999, Abhazya Kralı II. Bagrat'ın döneminde |
Özellikler | |
Kubbe sayısı | 1; kubbe ve kasnak birleşik |
Bedia Katedralinin yapımına 10. yüzyılın sonlarında başlandı ve 999 yılında Abhazya Kralı II. Bagrat'ın emriyle kutsandı. II. Bagrat, daha sonra Gürcistan Krallığı'nın ilk kralı olup III. Bagrat adını alacaktı. III. Bagrat, ölümünden sonra bu kilisede gömüldü. Bununla birlikte, günümüzde mevcut olan yapıların tarihi 13 ve 14. yüzyıllara dayanmaktadır. Bu yapılar, haçlı bir kubbe kilisesi, kuzey narteksin üzerine inşa edilmiş çan kulesi ve eski bir sarayın kalıntılarından oluşmaktadır. Ana kilisenin güney duvarında çağdaş duvar resimleri yer almaktadır. Bu duvar resimlerinin arasında III. Bagrat'ın portreleri ve soylu Dadiani ailesinin üyelerinin resimleri yer almaktadır.
Abhazya piskoposluğunda, Bedia Katedrali, piskoposluğun merkezi ve piskoposun konutuydu. 17. yüzyılda, kilisedeki hizmetler durduruldu, ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeniden başlatıldı.
Tarihsel ve mimari özellikleri
Tarihi kaynakların da desteklediği üzere, kompleks 10. yüzyılın sonlarında (c. 999) birleşik Gürcistan Krallığının ilk kralı olan Kral III. Bagrat tarafından yaptırılmıştır. Bagrat, Gürcü kronikler tarafından belirtildiği gibi “ondan bir Piskopos yaptı”. Manastır avlusunun ortasına inşa edilen Meryem ana kilisesi, manastırın ana kilisesidir. Kilisenin batısında, Bedia soylularının iki katlı sarayı yer almaktadır. Meryem ana kilisesi, 13 ve 15. yüzyıllar arasında büyük ölçüde değiştirilmiştir. Çan kulesi 12 ila 14. yüzyıllar arasında yaptırılmıştır. Piskoposlar sarayı ise 16. yüzyılda Bedia başpiskoposu Anton Zhuanisdze tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin iç kısmındaki duvar resimleri, 10 ve 11. yüzyıllar arası, 13 ve 14. yüzyıllar arası ve 16. yüzyıldan kalanlar olmak üzere 3 farklı dönemden kalmadır. Zemini manastıra açılan bir kapı işlevi gören çan kulesi, güneyden iki katlı Piskoposluk sarayı ile bitişiktir.
Bedia kilisesinin cepheleri, iç duvarları ve kilisede bulunan dini objeler tarafından korunan, Asomtavruli alfabesiyle Gürcüce yazılmış ve değerli taşlarla süslenmiş yazıtlar, kilisenin inşası, onarımı ve restorasyonu hakkında kanıtlar taşımaktadır. Yüzyıllar boyunca, Bedia Episkopos makamı, Gürcistan'ın en önemli dini, kültürel ve eğitim merkezlerinden biri olarak kalmıştır. Başpiskopos Anton Zhuanisdze, Bedia manastırında zengin bir kütüphane kurmuştur. Bu kütüphanede eski el yazmaları onarılarak yenilenmiş, teolojik eserler tercüme edilmiş ve kütüphane koleksiyonu yeni el yazmaları ile zenginleştirilmiştir. Bedia manastır kompleksi, Gürcistan'ın birlik ve bölünmezlik simgesidir. Birleşmiş Gürcü krallığının ilk kralı olan III. Bagrat ve annesi Kraliçe Gurandukht Bedia Katedraline gömülmüştür.
Bedia kilisesi Orta Çağ Gürcü mimarisinin karakteristik özelliklerini taşır. Tepesinde bir kubbe ile kaplanmış olan kilise, Gürcü topluluğun ana mimari unsurunu temsil ediyordu.
Kompleks bir çitle çevriliydi. Kompleksin batı tarafında, çit duvarı doğrultusunda, bir piskoposluk sarayı ve bir giriş kapısı bulunmaktadır.
Piskoposluk sarayının kalıntıları kilisenin batısında, yaklaşık 50 metre uzaklıktadır. Başlangıçta saray iki kattan oluşuyordu. Günümüzde ikinci kat neredeyse tamamen tahrip olmuştur. İkinci kattan yalnızca kuzey batı köşesi ve batı duvarı parçaları kalmıştır.
İkinci kattaki odaya açılan kapının üzerinde, yazıtlı bir timpani taşı durmaktadır. Bu yazıtın üzerinde Bedia başpiskoposu Anton Zhuanidze ve kiliseyi yenileyen Kirile Zhuanidze gibi isimler yer almaktadır. Ark girişi dekoratif süslemelerle süslenmiştir.
Sarayın 1968 yılındaki yenilenmesiyle beraber katlar arası çatılar onarıldı, zemin betonlaştırıldı ve birinci kata su sızmasını önlemek için ince katran katmanının arasına bir izolasyon tabakası yerleştirildi. Kapı, çan kulesinin üzerine yapıldığı kilise kompleksin batı kısmında yer almaktadır. Batı cephesinde, 14. yüzyılda yaşamış Giorgi Dadiani ve Kral Konstantin'den bahseden bir yazıt vardır. Girişin binası saraya bağlanmış ve bir bütün olarak algılanmıştır. Giriş, bir planlama meydanını temsil eder.
Küçük kubbeli kilise binası manastır kompleksinin merkezindedir. Planda, kilise, dikdörtgenin içerisine çizilmiş bir haç görünümündedir. Kilisenin merkezinde, çapraz kolların kavşağında gördüğümüz meydanda, aynı büyüklükteki pencerelerin bulunduğu 14 kristal yüzeyden oluşan bir küçük kubbe yapılmıştır. Küçük kubbe, batıda ayrı ayrı duran iki sütuna ve doğuda apsislere dayanmaktadır. Haçın doğu kolu bir apsis ile son bulurken, kalan kollar dikdörtgendir. Haçın kolları arasında kalan alan, doğudaki apsislerin yanında yer alan iki katlı depo odaları ve batıdaki ilave boşluklarla doldurulur. Apsislerin yanında bulunan daha küçük kat, tüm duvarın kütlesini temsil eder.
Üst galeri, kuzey ve güney neflerin ikinci katında yer almaktadır. Oraya bir merdivenle çıkılabilir. Kilisenin üç girişi vardır. Kiliseni tam ortasına küçük bir kubbe eklenmiştir. Kilisenin dışı, düzgün bir şekilde kesilmiş kumtaşları ile inşa edilmiştir. Kilisenin tüm pencereleri korunmuştur. Kilisenin iç tarafında, dış hatlar güvenlidir. Cephelerde ise, ikisi dışında tüm pencereler zarar görmüştür. Süsleme yoktur.
19. yüzyılın sonlarında, Bedia Kilisesi bitkilerle kaplanmış eski bir yapı gibi gözüküyordu. Yine de kubbenin büyük kısmı korunmuştur. Kilisenin en iyi korunan kısmı ise apsislerin döşemesidir. 20. yüzyılın başlarında, kiliseyi “yenilemek” amacıyla, Rus rahipler ve rahibeler zarar gören kubbeyi tamamen kiliseden çıkardılar. Ayrıca kolayca çıkarılabilir taşları da çıkardılar.