Kütahya Lisesi
Kütahya Lisesi, “Taş Mektep” olarak da adlandırılan Kütahya Lisesi “12 Kanunsâni (Ocak) 1306” Rumi, yani 25 Ocak 1890 Miladi tarihinde eğitime açılmış ve bir asrı aşkın hizmet vermiş bir tarihi yapıdır. Kütahya İdadisi 1884 tarihinde Mutasarrıf Tevfik Paşa'nın önderliğinde yapımına başlanmış, 1886 yılında Hacı Yusuf başkanlığında bir heyet, hükûmetten 1000 Lira alarak, halktan da yardım toplamış ve inşaat üç sene devam ederek Mutasarrıf Haşim Paşa'nın gayretleriyle tamamlanmıştır. 25 Ocak 1890 da Lise (İdadi) olarak öğretime açılmıştır. İlk Müdürü Enver Bey ve daha sonra Abdürrezzak Bey, Yunus Bey, Fevzi, Osman, Nuri, Muharrem, Abdullah ve Nesih Bey'ler bu görevi yerine getirmişlerdir.[1]
Kütahya Lisesi | |
---|---|
| |
Eski ad | Kütahya İdadisi |
Genel bilgiler | |
Konum | Kütahya, Türkiye |
Başlama | 1884 |
Tamamlanma | 1889 |
1916-17 yıllarında Ziraat İdadisi olarak son sınıfı, ziraat ve umumi olmak üzere iki şubeye ayrılmış ve daha sonra sınıflı yatılı teşkilatına kavuşmuştur. I. Dünya Savaşı'nın heyecanını ve mütarekenin acılarını tadan İdadi binası, İstiklal Savaşı'nda Alay Komutanlığı ve Askeri Hastane olarak hizmet gördükten sonra, 1922, 23 yıllarında “Sultanî” olarak tekrar eğitim görevini üstlenmiştir. Okulun açılışından bir müddet sonra, Kütahya’ya gelen Gazi Mustafa Kemal 24 Mart 1923'te Kütahya Sultanîsi'ni ziyaret etmiştir. Atatürk'ün bu ziyareti sırasında yaptığı konuşma şöyledir:
Muallime hanımlar ve Muallim efendiler, bu irfan sakafı altında hepinizi bir arada görmekten ve cümlenizi birden selamlamaktan fevkalade memnunum. Memleketimizi, heyet-i ictimaiyemizi hedef-i saadete isal için iki orduya ihtiyaç varıdır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalini yoğuran irfan ordusu, bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, alidir, muhteremdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi yekdiğerine mürehcahtır ? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan orduları mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun kıymet ve kutsiyetini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduyu niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz. Muhterem Muallime hanımlar ve Muallim beyler, biz iki ordudan birincisine, vatanı çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduyu bütün dünya biliyor ve bütün dünya şahit oldu ki pek mükemmelen malikiz. Vatanın dört sene evvel düştüğü büyük felaketten sonra yoktan var olan bu ordu vatanı yok etmeye gelen düşmanı vatanın harim-i ismetinde boğup mahvetti. Yalnız, işiniz yalnız bu orduya malikiyyetle bitmiş, gayemiz yalnız bu ordunun zaferiyle hitama ermiş değildir.
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin payidar neticeler vermesi ancak irfan ordusu ile kaimdir. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun semaratı üful eder. Milletimizin hakiki saadet ve selamete isal etmek istiyorsak, milletimize emin ve müstekar bir ati bahş eylemek istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve heyete götüren bugünkü şekli idaremizin ebediyetini istiyorsak biran evvel büyük, mükemmel, nurlu bir irfan ordusuna malik olmak zaruretinde bulunduğumuzu inkar edemeyiz.
Eski idarelerin, eski hükümet sistemlerinin en büyük fenalıklarından biridir. İrfan ordusuna layık oldukları büyük ehemmiyeti vermemeleridir. Eğer bu ehemmiyet verilseydi, istikbali ellerine tevdi ettiğiniz sizlere istikbal kadar, emin bir mevki verilmek lazım gelirdi. Henüz üç buçuk, dört senelik hayata malik olan millî idaremizde vakt-a irfan ordusu ile layık olduğu kadar iştigal edilmemiştir. Fakat bundaki zarureti milletin münevverleri olan sizler elbette ki herkesden daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetlerimizi yalnız cepheye hasr ettiğimiz, bütün menabiimizi cephedeki orduda temerküz ettirmeye mecbur olduğumuz bu kısa müddet içinde bittabi irfan ordusuyla layıkıyla meşgul olmazdık. Lakin Cenab-ı Hakka binlerce hamd-ü sena olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için sarf ettiğimiz bütün emekler mes’ud semaratını verdi. Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı himmetle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin, hizmetlerimizin mes’ud ve muzaffer semerelerini aynı parlaklık ve feyz ve bereketle istihsal edeceğiz.
Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki muşahabet ve mutabakatı arz etmiş olmak için şunu da ilave edeyim : Kıymetli bir eserde ordunun ruhu heyet-i zabıtan ve kumanda heyetidir deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti, zabıtan ve kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz Muallime hanımlar ve Muallim beyler, sizlerde irfan ordusunun zabıtan ve kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde 3, 4 sendir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız harpde ordunun ruhu olan zabıtan ve kumanda heyet ve erkanı kıymetlerinin yükseldiğini nasıl ibraz ve ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız nur ve inkılap mücadelesinin milletimize bir karanlık gibi çöken cehl-i umumiyeyi mağlup ve makhür etmek harbinde dair irfan ordusunun ruhu olan siz Muallime hanımlar ve siz Muallim beylerin aynı kabiliyeti ihsas ve iras edeceğinize eminim. Hepinizi bu emniyetle selamlarım muhterem arkadaşlarım.
4 Aralık 1933 tarihinde çatıdan başlayan yangınla bütün ahşap kısımları yanan lise, bundan sonra Gazi Kemal İlkokulu'nda öğretime devam etmiş ve 1937, 38 ders yılında tamir edilerek eğitime yeniden başlanmıştır. Daha sonra şehrin nüfusunun artması nedeniyle Vali Ertuğrul Süer zamanında yanındaki yeni bina yapılmaya başlanmış ve 16 Mart 1964 (Öğretmen Okullarının kuruluş günün) de Taş Mektep'e bağlanarak eğitim ve öğretime devam etmiştir.[2][3]
Kaynakça
- Kalyon, M. Kütahya İli Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Eğitim, 1998, s, 56-59
- Kütahya Lisesi 100. Yıl Albümü, 1990
- Kalyon, M. Kütahya'da Selçuklu-Germiyan ve Osmanlı Eserleri, Kütahya Belediyesi Kültür Yayınları, 2000, s, 382-386