Artuk Bey
Artuk Bey (d. ? - ö. 1091), Artuklu Beyliği'nin kurucusu olan Türk komutandır.
Oğuzlar’ın Döğer boyuna mensup olup, 1063 yılında kendisine bağlı Türkmenlerle Selçuklu Sultanı Alparslan’ın hizmetine girdi. Bazı yabancı kaynaklarda telaffuzdan kaynaklı sebeplerle kendisinden Urtuk, Ortok, Ortuk ve Artak şeklinde bahsedilmiştir. Babası Eksük (Eksik) Bey, Selçuklular döneminde alt rütbede askeri komutan anlamına gelen “salar” unvanına sahipti.
1071’de yaşanan Malazgirt Meydan Muharebesi’nde görev alan Artuk Bey, Romen Diyojen ile Alp Arslan arasında imzalanan barış antlaşmasının VII. Mihail tarafından kabul edilmemesi üzerine diğer Selçuklu emirleriyle birlikte Kızılırmak’ı geçerek Orta Anadolu’ya akınlarda bulundu. 1072’de İmparator VII. Mihail, Norman ve Frank paralı askerlerinde bulunduğu Bizans güçlerini Anadolu’ya göndermişti. Ancak bir süre sonra Bizans komutanları ile Avrupalı paralı askerler arasında anlaşmazlık sonucu Norman-Frank paralı askerlerin komutanı Ursel’in (Roussel de Bailleul) isyanını bastırmakla Mihail’in amcası İoannis Dukas (Sezar) ile general III. Nikiforos görevlendirildi. İoannis Dukas 1073 yılında Sakarya Irmağı dolaylarında Ursel’e yenilerek esir düştü. Ursel esir aldığı Dukas’ı imparator ilan ederek İstanbul’u ele geçirmek amacıyla Sapanca Dağlarında üs kurdu. Durumun vahametini anlayan III. Nikiforos bu isyanı bastırmak için, o sıralarda İzmit dolaylarından akınlarda bulunan Artuk Bey ile iletişim kurarak onu Ursel üzerine saldırmaya ikna etti. 1074’de Artuk Bey’in yaptığı saldırıda gafil avlanan Ursel ve İoannis Dukas (Sezar) esir alınarak büyük bir bedelle Bizans’a teslim edildi.
Artuk Bey tüm bu başarılı seferlerini sürdürürken, büyük olasılıkla Anadolu’daki fethi yöneten Kutalmışoğlu Süleyman ile arasının açılması nedeniyle Sultan Melikşah tarafından görevinden alınarak 1076’da Luristan valiliğine atandı. Bu görevdeyken Lahsa ve Basra’da Karmatilerin, Bağdat’taki Halife’ye ve Selçuklular’a karşı başlattıkları isyanı bastırmakla görevlendirildi. Basra’ya gelen Artuk Bey şehre sokulmasa da ihtiyacı olan yiyecek ve diğer ekipmanı tedarik edebildi. 1077 yılı Ocak ayında Katif şehrine harekete geçerek burayı dirençle karşılaşmadan ele geçirdi. Ahsa’ya gelerek müttefik emirlerden Abdullah bin Ali ile birlikte Karmatiler’i kuşattıktan bir süre sonra Karmatiler teslim olmayı kabul etti. Bu esnada Bayreyn’e geçerek buradaki Karmatiler’i de itaat altına aldı. Diğer taraftan teslim şartlarını kabul eden Ahsa’daki Karmatiler şehri teslim etmeyerek yeniden savunmaya geçtiler. Artuk bey burayı yeniden kuşatsa da havaların sıcaklığı nedeniyle bir kısım askerini, Abdullah bin Ali’ye destek için kardeşi Alpkuş emrinde bırakarak Bağdat’a gitti. Burada Halife tarafından karşılanarak başarılı seferine istinaden kendisine Rükniddin ve Zahirüddin unvanları verildi.
Bağdat'tan Basra’ya geçen Artuk Bey burada bulunurken kardeşi Alpkuş’un, bölgede kendi hakimiyetini kurmak isteyen Abdullah bin Ali tarafından öldürüldüğünü haber aldı. Hızlıca hareket edip Ahsa’yı kuşatsa da uzun süre geçmesi nedeniyle Abdullah’ın oğlu Ali’yi kardeşinin kanının diyeti olarak alarak Luristan’a geri çekildi. Selçuklu vasalı olarak Güney-Güneydoğu Anadolu’daki bazı yerleşimler Mervaniler emirlerin yönetimi altında bulunmaktaydı. 1080’de emir Nizamüddin Nasr’ın ölümünden sonra yerine geçen Nasruddevle Mansur’un yaptığı bazı icraatları, topraklarında yaşayan halkı rahatsız etmesinin yanı sıra Selçuklular içinde tehdit oluşturmaya başlamıştı. Bu esnada halifenin vezirliğinden azledilen Cuheyroğlu Fahruddevle Selçuklu Sultanı Melikşah’ın huzuruna çıkarak onu Mervaniler üzerine bir sefere çıkmaya onu ikna etti. Melikşah tarafından yarı bağımsız hükümdar anlamına gelen melik unvanı verilerek Diyarbakır bölgesinin hakimi olarak atandı (Temmuz 1083). Artuk Bey’de diğer birçok Selçuklu emirleriyle birlikte Fahruddevle’ye yardım için görevlendirildi. Sıkışık bir durumda kalan Nizamüddin Nasr, kendisine yardım karşılığında Diyarbakır, Cizre ve bazı kaleleri kendisine vereceğini belirterek Musul, El-Cezire ve Halep hakimi olan Şerefüddevle Müslim’in desteğini aldı. Şerefüddevle Müslim’in Diyarbakır önlerine gelip burada ordugahını kurduğu bilgisini haber alan Selçuklu kuvvetleri Fahruddevle, Artuk Bey ile Çubuk Bey önderliğinde Diyarbakır’a doğru harekete geçti. Şerefüddevle Müslim kuşatıldığını anlayınca akrabalık bağı bulunan Fahruddevle ile barış yapmaya çalıştı. Esasen Fahruddevle onunla barış yapıp zarar görmeden çekilmesi için Selçuklu kuvvetlerini geri çekmeye karar verse de Artuk ve diğer Türkmenler buna razı olmadı. Bu esnada büyük ihtimalle Artuk Bey’in iznini alan Çubuk Bey ani bir baskınla Şerefüddevle Müslim’in ordusunu dağıtırken, Şerefüddevle’de kaçarak Diyarbakır kalesine sığındı. Fahrüddevle bu olayı haber alınca tüm ganimetin İsfahan’da bulunan sultana gönderilmesini istemişse de Artuk Bey bunu kabul etmemiştir. Bunun yanı sıra Artuk Bey, kendisine haraç vermeyi öneren Şerefüddevle Müslim’in emniyetli bir şekilde topraklarına çekilmesini de sağladı (Ağustos 1084). Bu yaşananlardan sonra Selçuklu ordusundan ayrılan Artuk Bey, Fahrüddevle’nin şikayeti üzerine Melikşah’ın huzuruna çıkmak için İsfahan’a geçti.
Melikşah tarafından hoş karşılanmayan Artuk Bey, bunun üzerine Suriye Selçukluları yöneticisi Tutuş’un hizmetine girdi. Tutuş tarafından kendisine Kudüs ve yöreleri ikta olarak verildi. Bu sırada Musul ve Halep bölgesi emiri Şerefüddevle Müslim ile Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı I. Süleyman Şah arasında sınır çatışmaları yaşanmaktaydı. Süleyman Şah 1084’de Antakya’yı ele geçirdikten sonra Halep’i de topraklarına katmak istiyordu. Müslim bu durum karşısında Artuk Bey’den yardım istedi. Artuk Bey, Anadolu’daki görevlerinden alınmasında rolü olan Süleyman Şah’a karşı Müslim ile ittifak yapmayı kabul etti. Ancak tam olarak ittifak gerçekleşmeden Süleyman Şah ile savaşa giren Müslim yenilerek öldürülmüştü. Artuk bey bundan sonra güçlerini toparlayarak Diyarbakır üzerine sefer hazırlıklarına başladı. Bu sırada Sultan Melikşah kendisini yeniden bağlamak amacıyla ona değerli hediyeler yollamıştı. Ancak Artuk Bey bunları kabul etmeyerek bir nevi sultana karşı isyanını göstermişti. Bunun üzerine Melikşah bölgedeki emirlerine Artuk Bey’i kontrol altına alma talimatı gönderdi. Bu emirler Artuk Bey tarafındaki Türkmen beylerine elçiler yollayarak onların sultana isyan içinde bulunmamalarını istediler. Türkmen beylerinin büyük bölümünün kendisinin hizmetinden ayrılması üzerine El-Cezire topraklarına çekildi.
Süleyman Şah 1085’de gönderdiği ulaklarla Halep kumandanına şehrin kendisine teslimini istedi. Kale kumandanı İbnülhuteyti ise Melikşah’a haber göndererek gelecek cevaba göre hareket etmek istiyordu. Sultandan cevabın gelmemesi üzerine kale komutanı bu sırada Dımaşk’ta bulunan Tutuş’a haber göndererek şehri teslim almasını istedi. Artuk Bey’in de desteğini alan Tutuş harekete geçerek şehre yürüyünce Süleyman Şah’ta karşı harekete geçti. 4 Haziran 1086’da meydana gelen ve Artuk Bey’in önemli rol oynadığı Ayn Seylem Muharebesi’nde Süleyman Şah öldükten sonra Tutuş şehrin kendisine teslimini istedi. Kale kumandanı İbnülhuteyti bu seferde şehri ona teslim etmeyerek sultan Melikşah’a teslim edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Tutuş ile birlikte Halep’in kuşatılması ve sonrasında da şehrin büyük bölümünün ele geçirilmesinde bulundu. Ancak şehri tam ele geçiremeden Sultan Melikşah’ın Halep’e yaklaştığı haberi üzerine Tutuş Dımaşk’a, kendisi de Kudüs’e çekildi. Bundan sonraki süreçte faaliyetleri hakkında pek bir bilgi bulunmayan Artuk Bey, 1091 yılında Kudüs’te vefat etmiştir.[1] Ölümünden sonra oğlu İlgazi Bey tarafından babasının adıyla bilinen Artuklu Beyliği kurulmuştur. Diğer oğlu Sökmen Bey’de bu beyliğin Sökmenoğlu kolunu yönetmiştir.
Kaynakça
- Sevim, Ali (2011). "Ünlü Türk Komutanları Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur,"2. Baskı. Ankara: Türk Tarih Kurumu. ISBN 978-975-16-0248-0.