Doğum öncesi hormonlar ve cinsel yönelim
Doğum öncesi hormonal teori, belli hormonların fetüsün cinsiyet farklılaşmasında rol oynaması gibi kişinin cinsel yönelimine de etki ettiğini söyler. Doğum öncesi hormonlar cinsel yönelimin ana belirleyicisi olabilir ya da genler, biyolojik faktörler, çevresel ve sosyal durumlarla birlikte yardımcı bir faktör olabilir.
Cinsiyete uygun davranışlar
Doğum öncesi hormonal teori, belli hormonların fetüsün cinsiyet farklılaşmasında rol oynaması gibi kişinin cinsel yönelimine de etki ettiğini söyler. Gelişen beyin hücreleriyle etkileşim içinde olan hormonların ve genlerin etkilediği beyin yapısındaki farklılıkların cinsel yönelim dâhil olmak üzere sayısız davranıştaki cinsiyet farklılıklarının temeli olduğuna inanılır.[1] Doğum öncesi hormonlar çocuklardaki cinsiyete uygun davranışları (sex-typed behaviour) etkileyebilir.[1] Bu hipotez memeli hayvanlar üstünde yapılan çok sayıda deneysel çalışma sonucu ortaya atılmıştır. Benzer etkilerin insanlardaki nörodavranışsal gelişiminde görülmesi uzmanlar arasında büyük bir tartışma konusu olmuştur.[2] Son çalışmalar doğum öncesi maruz kalınan androjenin çocuklardaki cinsiyete uygun davranışları etkilediğine dair kanıtlar bulmuştur.[2]
Garcia-Falgueras ve Swaab[3] tarafından yapılan bir endokrinoloji çalışması sonucu cinsel kimlik ve cinsel yönelimi etkileyen ana mekanizmanın gelişen beyin üstündeki testosteronun etkisiyle ilgili olduğu tahmin edilmiştir.[4] Buna ek olarak rahim içinde maruz kalınan hormonların büyük oranda cinsel kimlik ve cinsel yönelim için belirleyici olduğunu öne sürmüştür. Testosteron, östrojen, projesteron gibi cinsiyet hormonlarının ilk olarak cinsel organların, daha sonra beynin cinsel olarak farklılaşmasında rol oynadıklarını söylemişlerdir. Ama hormonların etkisinin cinsel kimlik ve cinsel yönelimde çok önemli olmasına rağmen beynin cinsel olarak farklılaşmasında sadece hormonların rol oynamadığını belirtmişlerdir.[5]
Organizasyonel teori
Fetüslerdeki yumurtalıkların gelişimi androjenlerin varlığına ya da yokluğuna dayanmaktadır. Hamileliğin 6. ve 12. haftaları arasında testosteronun üretimi ve dhydrotestosterona olan dönüşümü erkek fetüsünün penisi, testis torbası ve prostatın gelişimi için önemli faktörlerdir.[6] Kadınlarda bu androjen seviyelerinin olmaması kadın cinsel organının gelişimiyle sonuçlanır.[6] Buna takip olarak beynin cinsel olarak farklılaşması gerçekleşir. Cinsiyet hormonları ergenlikte etkin olacak beyin üstündeki organizasyonel etkilerde rol oynar.[6] Bu iki süreç ayrı gerçekleştiği için genital maskülenleşmenin aşaması illaki beynin maskülenleşmesiyle ilişkili değildir.[6][7] Cinsiyet farklılıkları en çok hipotalamusta ve amigdalada olmak üzere beynin birçok yapısında bulunmuştur. Hamman ve meslektaşları (2003) amigdalanın insanların cinsel davranışlarındaki rolünü inceleyen bir araştırma yapmıştır. Katılımcılara cinsel içerikli fotolar (heteroseksüel bir çiftin cinsel aktivitede bulunduğu ve karşı cinsin çıplak olduğu fotolar) ve cinsel içerikli olmayan fotolar gösterilmiştir. Hamman ve meslektaşları kadınların görsel cinsel uyarıcıya karşı yüksek seviyede cinsel uyarılma yaşadığını, erkeklerinse amigdala aktivitesinin seviyesinde bir artış olduğunu gözlemlemiştir. Bulgulara dayanarak amigdalanın cinsiyet farklılıklarında önemli bir rol oynadığı öne sürülmüştür.[8] Cinsiyet farklılıkları üzerinde yapılacak ilerideki araştırmalar beynin maskülenleşmesi, feminenleşmesiyle ilgili daha sağlam yanıtlar verebilir.
Organizasyonel teori hakkında yapılan araştırmalar zordur çünkü ahlaki olarak araştırmacılar gelişen fetüsteki hormonları değiştiremez.[9] Bunun yerine doğal olarak oluşan anormalilerin gelişimini inceleyerek sonuçlar alabilirler. Organizasyonel etkilerle ilgili yapılmış en kapsamlı çalışma Congenital Adrenal Hyperplasia’dır. Bu teoriye göre insanlar fizyolojik cinsiyet farklılıklarını fetüste androjenler tarafından alır. CAH hastaları CAH olmayan hastalara göre daha erkeksi özelliklere sahip olmalıdır.[9] Androjen Duyarsızlığı Sendromu (Androgen Insensitivity Syndrome) androjenlerin organizasyonel etkileriyle ilgili başka bir gelişimsel anomalidir. Androjen davranışlara etki ediyorsa AIS kişiler erkeklere göre daha az, kızlara göre ise daha çok erkeksi özelliklere sahip olmalıdır.[9] Androjenlerin cinsiyet kimliğini önemli derecede etkilediğine dair bir kanıt yoktur. Doğum öncesi gelişmede orta derecede androjen seviyelerinin erkek cinsiyet kimliğinin oluşma ihtimalini arttırdığı görünmektedir ama bunun bir garantisi yoktur.[9] Araştırmacılar cinsel yönelim ve beynin farklılaşmasında sadece hormonların değil genlerin de (örneğin SRY ve ZRY genleri) rol oynadığını öne sürer.[10]
Doğum öncesi annesel stres
Hamile farelerin stres seviyelerinin artmasının anne karnındaki fetüsün gelişimini etkilediğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Ellis & Cole-Harding (2001) annesel stresteki birtakım olaylar zincirinin beyindeki cinsiyet farklılığını etkilediğini, stresin annenin adrenal salgı bezlerinin kan sistemine yüksek seviyede stres hormonu göndermesine neden olduğu, bunların önemli bir bölümünün plazental duvarı aştığı ve fetüsün en çok testosteron hormonu olmak üzere cinsiyet hormonlarını sürekli olarak almasını engellediğini gözlemlemiştir.[11] Annesel stresle ilgili araştırmaların küçük sayıda örnekler içermesi ve araştırmalarda hamilelikteki stres seviyesini doğru ölçmenin zorluğu yüzünden genellenebilirliği düşüktür.[11]
Başka kanıtlar ilk 3 aylık dönemin en önemli faktör olduğunu gösterse de bazı araştırmalar doğum öncesi stresin bebeğin önemli derecede eşcinsel ya da biseksüel yönelim geliştirme ihtimalini arttırdığını desteklemektedir.[1][11] Araştırmalar hamilelik sırasında nikotin ya da alkol tüketiminin erkek cinsel yönelimini etkilemediğini göstermektedir.[11] Kadınlarda annesel stresle cinsel yönelim arasında bir ilişki bulunamamıştır. Ama annesel stresle beraber sigara içilmesi sadece sigara içilmesine göre kız bebeklerin eşcinsel yönelim geliştirme ihtimalini daha fazla arttırmaktadır.[11] Endokrinoloji çalışmaları amfetaminlerin tiroid bezi hormonlarının kız bebeğin eşcinsel yönelim geliştirme ihtimalini arttırdığını bulmuştur ama bu annesel stresle birlikte incelenmemiştir.[1]
Erkek eşcinselliği & yüksek maskülenlik
Cinsel yönelimle rahimde belirlenen özellikler arasında bir ilişki olduğuna dair kanıtlar vardır.[12] Williams ve meslektaşları (2000) doğum öncesi hormonlar tarafından belirlenen 2D;4D parmak oranını (işaret parmağın yüzük parmağa oranı) incelemişler, lezbiyen ve heteroseksüel kadınlar arasında farklılıklar bulmuşlardır ama gay ve heteroseksüel erkekler arasında farklılık bulamamışlardır. 1998’de McFadden tarafından yapılan başka bir çalışmada beynin doğum öncesi hormonlar tarafından belirlenen işitsel sistemleri incelenmiş, farklı cinsel yönelimlerdeki kişilerde farklı fiziksel özellikler bulunmuştur. Swaab ve Hofmann suprakiazmatik çekirdeğin (SCN) eşcinsel erkeklerde heteroseksüel erkeklere göre daha büyük olduğunu bulmuştur. Suprakiazmatik çekirdek aynı zamanda erkeklerde kadınlara göre de daha büyük olmasıyla bilinmektedir.[13] Swaab ve Hofmann’ın hipotalamusla ilgili çalışmalarında (1990;2007) suprakiazmatik çekirdeğin seviyesinin eşcinsel erkeklerde kontrol grubununkine göre 1,7 kat daha büyük ve 2,1 kat daha fazla hücre içerdiğini bulmuştur.[14][15] Ayrıca gay erkeklerin ortalama olarak heteroseksüel erkeklerden daha yüksek testosteron seviyesine sahip oldukları, daha büyük ve kalın penislere sahip oldukları rapor edilmiştir.[16][17]
Doğum sırası efekti
Gay erkeklerin ortalama olarak daha fazla büyük erkek kardeşe sahip olma fenomuna doğum sırası efekti (fraternal birth order effect) denir. Fazla sayıda büyük erkek kardeşe sahip olan erkeklerin fetüste daha fazla androjene maruz kaldıkları öne sürülmüştür. Doğum sırası efektinin kadınlarda görüldüğüne dair bir kanıt yoktur. Doğum sırası efekti teorisi birkaç erkek hamileliğinden sonra anne bağışıklık sisteminin erkek bebeğe bir reaksiyon geliştirdiğini söyler.[18] Boagert hipotezinde “Bağışıklık sisteminin amacı erkek fetüsünün beyin hücrelerinin (ön hipotalamus da dâhil) yüzeyindeki erkeğe özgü moleküller olabilir. Antierkek antikorlar bu moleküllere bağlanabilir ve onların normal cinsel farklılıklardaki rolüne engel olabilir. Bu da erkek bebeğin kızlara değil erkeklere ilgi duymasına neden olabilir.” demiştir.[18] Garcia-Falgueras and Swaab “Doğum sırası efekti annenin erkeklerdeki Y kromozomu üretimine bağışıksal reaksiyon vermesiyle açıklanabilir. Annenin bu bağışıklık reaksiyonu vermesi her erkek hamileliğinde artıyor olabilir.” demiştir.[1]
Anne her erkek çocuk doğurduğunda erkek bebeğin eşcinsel olma ihtimalinin bir önceki erkeğinkinin yüzde 33-48’i kadar arttığı tahmin edilmektedir ama bu oran popülasyondaki erkek eşcinselliğin sadece küçük bir bölümünü açıklamaktadır. Bu yüzden bu hipotez eşcinsel erkeklerin çoğunluğu için geçerli değildir.
Doğum sırası efektiyle beraber el yanlılık doğum öncesi hormonların cinsel yönelime olan etkisinin başka bir kanıtıdır çünkü el yanlılık erken sinirsel gelişimin bir işareti olarak düşünülmektedir. El yanlılıkla diğer bağlantılı şeyler (örneğin beyinsel yanlılık, doğum öncesi hormonal profil, uzaysal yetenek) de cinsel yönelimle bağlantılıdır. Doğum sırası efekti sadece sağ yanlı erkeklerde gözlenmiştir, sol yanlı erkeklere bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.[14][19]
Erkek eşcinselliği & düşük maskülenlik
1991’de yapılan bir çalışmada Simon LeVay cinsel davranışları kontrol eden ve doğum öncesi hormonlarla bağlantılı olduğuna inanılan ön hipotalamustaki nöronların çok küçük bir kümesinin heteroseksüel erkeklerde eşcinsel erkeklere göre 2 kattan daha fazla büyük olduğunu bulmuştur. Bu bölge aynı zamanda heteroseksüel erkeklerde heteroseksüel kadınlara göre de 2 kattan daha fazla büyük olduğu bulunduğundan eşcinsel erkeklerdeki hipotalamustaki bu cinsel farklılığın kadınsal yönde olduğu öne olduğu sürülmüştür.[14] 2003'te Orageon State Üniversitesi’ndeki bilim adamları koyunlar üstünde yaptığı bir çalışmada benzer sonuçlar elde etmiştir.[14]
Kadın eşcinselliği
Kadınların cinsel yönelimini inceleyen çoğu deneysel ve teorik araştırma lezbiyen kadınların maskülen, heteroseksüel kadınların feminen olduğu fikrinden hareket eder.[20] Bu fikir eşcinselliği cinsel ilgi ve cinsel kişiliği tersine çeviren biyolojik anormalliklerin sonucu olarak gören araştırmacaların “tersine çevrilme” teorisinin izinden gitmektedir.[20] El yanlılıkla ilgili yapılan çalışmalarda heteroseksüel kadınlara göre lezbiyen kadınlarda sağ yanlı olmama durumunun daha yüksek oranda görülmesi doğum öncesi maskülenleşme ve cinsel yönelim arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir çünkü sağ yanlı olmama durumu erkeklerde kadınlara göre de daha yüksek oranda görülmektedir.[20] En az 6 farklı laboratuvarda toplanan datalarda lezbiyen kadınların heteroseksüel kadınlara göre daha maskülenleşmiş 2D;4D parmak oranına sahip olduğunun gözlenmeside bu bağlantı tezini desteklemektedir.[21] Bu efekt henüz heteroseksüel ve eşcinsel erkeklerde gözlenmemiştir.[21] Ama bu parmak oranlarının doğum öncesi androjenlerle bağlantılı olduğu tartışmalıdır.[14] Başka doğum öncesi faktörlerde bunda rol oynayabilir. Bazı araştırmalar bu hipotezi desteklerken diğerleri desteklememiştir.[14]
Geçmişte düşük yapmayı engellemek için kullanılan bir ilaç olan beyaz billur tozunun (diethylstilbestrol (DES)) kadınların cinsel yönelimiyle olan ilişkisi incelenmiştir.[20] Anne karnındayken DES'e maruz kalmış kadınlar kontrol grubundaki kadınlara göre daha yüksek oranda (%17’ye %0) eşcinsel birliktelik yaşadıklarını rapor etmiştir. Ama DES kadınların büyük çoğunluğu tümüyle heteroseksüel yönelime sahip olduğu rapor edilmiştir.[20]
Congenital adrenal hyperplasia (fetüs gelişirken yüksek androjen seviyelerinde oluşan otozomal resesif bir hastalık) hastalarının kontrol grubundaki kadınlara göre daha maskülenleşmiş cinsiyet rollerine ve daha yüksek oranda eşcinsel yönelime sahip olduğu gözlenmiştir.[22][23][24][25][26] Bu duruma bu hastalığa sahip kızlar maskülenleşmiş bir cinsel organla doğdukları için aileleri onları daha erkeksi yetiştirmiş ve bu da cinsel yönelimini etkilemiştir diye açıklama getirilebilmektedir. Ama kızların cinsel organlarının maskülenleşme seviyeleriyle cinsel yönelimleri arasında bir korelasyon olmadığı gözlenmiştir. Bu yüzden ailesel etkinin değil doğum öncesi hormonların önemli faktör olduğu öne sürülmüştür.
Congenital adrenal hyperplasia ve DES çalışmaları doğum öncesi hormonal teoriyi bir parça desteklemektedir ama sadece eşcinsel kadınların küçük bir bölümünün eşcinselliğini açıklamaktadır.[20]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Garcia-Falgueras, Alicia, & Swaab, Dick F., Sexual Hormones and the Brain, op. cit., p. 24.
- Hines, Melissa (Ekim 2010). "Sex-related variation in human behavior and the brain". Trends in Cognitive Sciences. 14 (10). ss. 448-456. doi:10.1016/j.tics.2010.07.005.
- Garcia-Falgueras, Alicia, & Swaab, Dick F., Sexual Hormones and the Brain: An Essential Alliance for Sexual Identity and Sexual Orientation, in Endocrine Development, vol. 17, pp. 22–35 (2010) (ISSN 1421-7082) (authors are of Netherlands Institute for Neuroscience, of Royal Netherlands Academy of Arts and Sciences) (author contact is 2d author) (vol. 17 is Sandro Loche, Marco Cappa, Lucia Ghizzoni, Mohamad Maghnie, & Martin O. Savage, eds., Pediatric Neuroendocrinology)
- Garcia-Falgueras, Alicia, & Swaab, Dick F., Sexual Hormones and the Brain, op. cit., p. 25.
- Garcia-Falgueras, Alicia, & Swaab, Dick F., Sexual Hormones and the Brain, op. cit., pp. 23–24 (reference omitted).
- Bao, Ai-Min (18 Şubat 2011). "Sexual differentiation of the human brain: Relation to gender identity, sexual orientation and neuropsychiatric disorders". Frontiers in Neuroendocrinology. 32 (2). ss. 214-226. doi:10.1016/j.yfrne.2011.02.007. PMID 21334362. Tarih değerini gözden geçirin:
Tarih ve yıl parametreleri birlikte kullanılmamalı
(yardım) - Garcia-Falgueras, Alicia, & Swaab, Dick F., Sexual Hormones and the Brain, op. cit., p. 24 (single quotation marks so in original).
- Hamann, Stephan (Nisan 2003). "Men and women differ in amygdala response to visual sexual stimuli". Nature Neuroscience. 7 (4). ss. 411-416. doi:10.1038/nn1208.
- Berenbaum, Sheri A. (Nisan 2011). "Sexual differentiation of human behavior: Effects of prenatal and pubertal organizational hormones". Frontiers in Endocrinology. 32 (2). ss. 183-200. doi:10.1016/j.yfrne.2011.03.001.
- Ngun, Tuck C. (Ekim 2010). "The genetics of sex differences in brain and behavior". Frontiers in Neuroendocrinology. 32 (2). ss. 227-246. doi:10.1016/j.yfrne.2010.10.001.
- Ellis, Lee (26 Eylül 2001). "The effects of prenatal stress, and of prenatal alcohol and nicotine exposure, on human sexual orientation". Physiology & Behavior. 74 (1-2). ss. 213-226. doi:10.1016/S0031-9384(01)00564-9. PMID 11564471. Tarih değerini gözden geçirin:
Tarih ve yıl parametreleri birlikte kullanılmamalı
(yardım) - Wilson, G.D. & Rahman, Q (2005) Born Gay: The Psychobiology of Sex Orientation, Peter Owen, London
- Swaab DF, Zhou JN, Ehlhart T, Hofman MA (Haziran 1994). "Development of vasoactive intestinal polypeptide neurons in the human suprachiasmatic nucleus in relation to birth and sex". Brain Res. Dev. Brain Res. 79 (2). ss. 249-59. doi:10.1016/0165-3806(94)90129-5. PMID 7955323.
- Gooren, Louis (Kasım 2006). "The biology of human psychosexual differentiation". Hormones and Behavior. 50 (4). ss. 589-601. doi:10.1016/j.yhbeh.2006.06.011. PMID 16870186.
- Swaab, Dick (Aralık 1990). "An enlarged suprachiasmatic nucleus in homosexual men". Brain Research. 537 (1-2). ss. 141-148. doi:10.1016/0006-8993(90)90350-K. PMID 2085769.
- Brodie HK, Gartrell N, Doering C, Rhue T (Ocak 1974). "Plasma testosterone levels in heterosexual and homosexual men". Am J Psychiatry. 131 (1). ss. 82-3. PMID 4808435.
- Bogaert AF, Hershberger S (Haziran 1999). "The relation between sexual orientation and penile size" (PDF). Arch Sex Behav. 28 (3). ss. 213-21. doi:10.1023/A:1018780108597. PMID 10410197.
- Bogaert, Anthony (Ekim 2007). "Interaction of Birth Order, Handedness, and Sexual Orientation in the Kinsey Interview Data". Behavioral Neuroscience. 121 (5). ss. 845-853. doi:10.1037/0735-7044.121.5.845.
- Blanchard, Ray (Nisan 2007). "Birth Order, Sibling Sex Ratio, Handedness, and Sexual Orientation of Male and Female Participants in a BBC Internet Research Project". Archives of Sexual Behavior. 36 (2). ss. 163-176. doi:10.1007/s10508-006-9159-7. PMID 17345165.
- Peplau, Letitia (Ekim 2008). "Masculinity, Femininity and the Development of Sexual Orientation in Women". Journal of Gay & Lesbian Mental Health. 12 (1-2). ss. 145-165. doi:10.1300/J529v12n01_09.
- Gobrogge, Kyle L (Şubat 2008). "Genetic and Environmental Influences on 2D;4D Finger Length Ratios: A Study of Monozygotic and Dizygotic Male and Female Twins". Archives of Sexual Behavior. 37 (1). ss. 112-118. doi:10.1007/s10508-007-9272-2. PMID 18074216.
- Dittmann, V (Haziran 1990). "Chapter V (F) of ICD-10: mental, behavioural and developmental disorders—introduction and overview". Pharmacopsychiatry. 23 (suppl 4). ss. 137-41. doi:10.1055/s-2007-1014552. PMID 2197637.
- Dittmann, V (Haziran 1990). "Abnormalities of adult personality and behaviour (section F 6)—results of the ICD-10 field trial". Pharmacopsychiatry. 23 (suppl 4). ss. 170-2. doi:10.1055/s-2007-1014559. PMID 2197643.
- Dittmann, V (1 Ağustos 1992). "[ICD-10 in psychiatric diagnosis. The concept and initial practical experiences]". Versicherungsmedizin (Almanca). 44 (4). ss. 114-9. PMID 1509643.
- Zucker, KJ (Aralık 1996). "Psychosexual development of women with congenital adrenal hyperplasia". Horm Behav. 30 (4). ss. 300-18. doi:10.1006/hbeh.1996.0038. PMID 9047259.
- Hines M, Brook C, Conway GS (Şubat 2004). "Androgen and psychosexual development: core gender identity, sexual orientation and recalled childhood gender role behavior in women and men with congenital adrenal hyperplasia (CAH)". J Sex Res. 41 (1). ss. 75-81. doi:10.1080/00224490409552215. PMID 15216426.