Marduk Heykeli

Marduk Heykeli ya da bilinen diğer adıyla Bêl Heykeli (Bêl, anlamı "lord/efendi/tanrı", Marduk için ortak bir ad[2]), Babil antik kentinin koruyucu tanrısı Marduk'un geleneksel olarak şehrin ana tapınağı Esagila'da barındırılan fiziksel temsilidir. Babil'de yedi Marduk heykeli vardı ancak Esagila'da belirgin bir yere yerleştirilmiş ve şehrin ritüellerinde kullanılmış olan "bu" Marduk Heykeli, genellikle tanrının ana heykeline atıfta bulunur. Asullḫi adı verilen heykel, mēsu adı verilen bir ağaç türünden yapılmış ve altın ve gümüşle kaplanmıştır.

Marduk Heykeli'nde Marduk, ejderhası Mušḫuššu'ya binerken ve Tiamat'ın ilkel sularında ayakta dururken tasvir edilmiştir. Babil kralı I. Marduk-zakir-şumi'ye ait bir silindir mühründen alınmıştır (MÖ 9. yüzyıl).[1]

Mezopotamya'daki diğer şehirlerdeki tanrı heykellerine yapıldığı gibi Babilliler, bu heykeli gerçek tanrılarıyla birleştirmiş ve Marduk'un heykel aracılığıyla kendi kentlerinde yaşadığına inanmışlardır. Bu nedenle, heykel muazzam bir dini öneme sahipti. Babil'deki yeni yılı festivalinde kullanılmış ve Babil krallarının taç giyme törenlerine dahil edilerek taç, Marduk'un "elinden" alınmıştır.

Heykelin sahip olduğu muazzam önem nedeniyle heykel, bazen Babil'in düşmanları tarafından psikolojik savaş aracı olarak kullanılmıştır. Hitit, Asur ve Elamlar gibi düşman güçlerinin şehrin yağmalanması sırasında heykeli çalmasıyla Babil'in geleneksel ritüelleri tamamlanamadığı için Babil'de dini ve siyasi kargaşa ortaya çıkmıştır. Tesadüf eseri, heykeli çaldığı bilinen tüm yabancı krallar daha sonradan kendi aile üyeleri tarafından öldürülmüş ve Babilliler, bunu ilahi ceza olarak yorumlamıştır. Ya onu geri veren düşmanlar aracılığıyla ya da savaşıp heykeli başarılı bir şekilde geri alan Babil kralları aracılığıyla Babil'e geri getirilen heykel, büyük kutlamalara vesile olmuştur.

Heykelin nihai kaderi belirsizdir. Yaygın bir varsayım, Ahameniş Pers kralı I. Serhas tarafından MÖ 484'te Babil yönetimine karşı yapılan isyanın ardından yıkıldığı yönündedir fakat bu varsayım için kullanılan tarihsel kaynaklar tamamen farklı bir heykele atıfta bulunuyor olabilir. Heykelin tacı MÖ 325 yılında Büyük İskender tarafından restore edilmiştir ki bu da, heykelin o sırada hâlâ Esagila'da olduğunu gösterir. Daha sonraki hükümdarların Esagila'da "Marduk'a" hediyeler verdiğine dair az miktarda kaynak mevcuttur ve bu kaynaklardan bazıları, MÖ 2. yüzyılda Mezopotamya'daki Part egemenliği zamanına kadar gitmektedir.

Öncesi

Babil kralı Meli-Şipak'ın kudurru steli üzerindeki Marduk Heykeli (MÖ 12. yüzyıl)

Marduk, Babil şehrinin koruyucu tanrısıdır ve bu statüsünü, Babil'in ilk hanedanlığı döneminde Hammurabi'nın hükümdarlığından (MÖ 18. yüzyıl) itibaren devam ettirmiştir. Babil'de Marduk için yapılan ibadet asla Mezopotamya panteonundaki diğer tanrıların varlığının inkarı anlamına gelmese de bu durum, bazen tektanrıcılıkla karşılaştırılmıştır.[3] Marduk'a yapılan ibadet tarihi, Babil'in tarihine yakından bağlıdır ve Babil'in gücü arttıkça Marduk'un diğer Mezopotamya tanrılarına göre konumu da artmıştır. MÖ 2. bin yılın sonunda, Marduk bazen sadece "lord, efendi, tanrı" anlamına gelen Bêl olarak anılmıştır.[4]

Mezopotamya mitolojisinde Marduk, bir yaratıcı tanrıdır. Babil yaratılış efsanesi Enûma Eliš'e göre Marduk, Mezopotamya'nın bilgelik tanrısı Enki'nin oğludur ve tanrılar arasında yaşanan büyük savaş sırasında öne çıkmıştır. Efsanede, evrenin başlangıçta iki ilkel tanrının yani Tiamat (tuzlu su, dişi) ile Abzu'nun (tatlı su, erkek) bulunduğu kaotik bir su alemi şeklinde nasıl ortaya çıktığı anlatılır. Bu iki tanrı, başka tanrıları doğurur. Bu tanrıların (Enki gibi tanrılar dahil) varoluşun bu erken aşamalarında yapacak çok az işi vardır ve bu nedenle çeşitli faaliyetlerle meşgul olurlar.[3]

Sonunda çocukları yaşlı tanrıları kızdırmaya başlar ve Abzu, onları öldürerek onlardan kurtulmaya karar verir. Bundan endişe duyan Tiamat, Abzu'nun planı yürürlüğe girmeden önce babasını öldüren Enki'ye açıklar. Tiamat, onu uyarmak için komployu Enki'ye açıklamasına rağmen Abzu'nun ölümü Tiamat'ı dehşete düşürünce yeni eşi Kingu ile birlikte bir ordu kurarak kendi çocuklarını öldürmeye çalışır. Marduk diğer tanrıları kendisini onların lideri ve kralı olarak ilan etmeye ikna edene kadar savaştaki her çatışma Tiamat için bir zafer olarak geçer. Tanrılar, Marduk'un teklifini kabul eder ve Marduk, Kingu'yu yakalayıp infaz ederek ve Tiamat'a büyük bir ok atarak onu öldürür ve ikiye böler.[3]

Bu kaotik ilkel güçlerin yenilmesiyle Marduk, yeryüzünü yaratır ve gökleri düzenler. Marduk aynı zamanda insanın yaratıcısı olarak da bilinir ve insanı, kaos güçlerini yenmek ve uzaklaştırmak ve böylece Dünya'da düzeni sağlamak için tanrılara yardım etmesi amacıyla tasarlamıştır.[3]

Görünümü ve diğer heykeller

Marduk'un heykelinin yer aldığı Esagila Tapınağı da dahil olmak üzere Babil'deki peribolosun yeniden inşası.

Marduk'un fiziksel temsili olan Marduk Heykeli, Babil'in ana tapınağı Esagila'da yer almıştır.[3] Babil'de aslında yedi ayrı Marduk heykeli mevcuttu ve bunlardan dördü Esagila ve çevresindeki tapınak kompleksinde, biri Marduk'a adanan ziggurat olan Etemenanki'de ve ikisi diğer tanrılara adanan tapınaklardaydı. Marduk'un "bu" heykeli genellikle Esagila'da belirgin bir şekilde yer alan ve şehrin ritüellerinde kullanılan Marduk'un birincil heykeline atıfta bulunur.[5]

Marduk'un bu ana heykeline Asullḫi adı verilmiş ve heykel, mēsu adı verilen bir ağaç türünden yapılmıştır.[6] Oyulmuş ahşap heykel, altın ve gümüş gibi değerli metallerle kaplıydı.[7] Buna ek olarak heykele en azından kısmen altından yapılmış dini törensel giysiler de giydirilmiştir.[8] Bu heykel, Esagila'daki Marduk'un E-umuša adı verilen ibadet odasında tutulmuştur. Marduk'un çeşitli heykelleri arasında Asullḫi adı verilen heykel, şehrin başlıca ritüelleriyle bağlantısı açıkça belirtilen tek heykeldir ancak heykele nadiren isim verilmesine rağmen heykel, genellikle sadece "Marduk" veya "Bêl" olarak anılmıştır.[6] Asullḫi adı yüzyıllar önce ayrı bir büyü ilahı ile ilişkilendirilmiş fakat daha sonra Marduk ile birleştirilmiştir.[9]

Asarre adı verilen bir başka Marduk heykeli, Babillilerin marḫušu dediği ve muhtemelen klorit veya steatit olan bir taştan yapılmıştır.[10][11] Asarre, Esagila'nın orta avlusunun kuzey tarafında, Tanrı Ninurta'ya adanmış bir şapelde tutulmuştur.[10] Bu şapel, Ninurta'ya ithaf edilmiş olsa da Marduk heykeli ilgi odağı olmuş ve ve bu nedenle ana figür hâline gelmiştir.[6] Bu durum, Tanrı Ninurta'nın sadece Marduk'un bir yönü olarak görülmesiyle açıklanabilir ve antik dönemde tapınağı ziyaret eden kişi, Ninurta'nın yerine Marduk'u bulduğunda şaşırmamış olabilir.[12] Diğer heykeller arasında Esagila tapınak kompleksinin bir parçası olan ama tapınağın içinde yer almayan bir heykel de mevcuttu.[6] Bu heykel, taskarinnu adı verilen bir tür ahşaptan yapılmış ve E-kar-zaginna Tapınağı'ndaki Enki'ye (Marduk'un babası) adanan bir odaya yerleştirilmiştir.[6] Ayrıca "E-namtila Tapınağı"nda bir kaymak taşı heykeli; "E-ḫursag-tilla Tapınağı'ndaki Ninurta şapelinde" hematit heykeli ve "E-gišḫur-ankia, Bēlet-Ninua Tapınağı"nda bilinmeyen bir malzeme yapılan heykel mevcuttu.[6]

Rolü ve önemi

Kalhu kentinde keşfedilen ve bir tanrıya ait antik Mezopotamya heykelinin bir örneği olan Tanrı Nabu'nun (Marduk'un oğlu) devasa bir taş heykelinin yakın çekimi. Bu heykel, günümüze ulaşan antik Mezopotamya tanrısı heykeline bir örnektir. Irak Ulusal Müzesi'nde sergilenmektedir.

Babil şehrinin vatandaşları Asullḫi'yi gerçek Tanrı Marduk ile birleştirmiştir böylece tanrı, göklerde değil, şehrin insanları arasında tapınakta yaşıyormuş gibi düşünülmüştür. Bu nedenle, Marduk uzak bir varlık olarak değil de yakınlarda yaşayan bir arkadaş ve koruyucu olarak görülmüştür. Bu durum, tapınaklarında tanrıları için kullanılan temsillerle tanrılarını benzer şekilde birleştiren diğer Mezopotamya şehirlerinde de yaşanmıştır. Her yıl ilkbaharda Babil'de düzenlenen ve dini açıdan önemli olan on üç günlük yılbaşı festivalinde, heykel tapınaktan çıkarılır ve şehir surlarının dışındaki daha küçük bir binaya yerleştirilmeden önce şehrin başından sonuna kadar geçit töreni yapılır böylece heykel, temiz hava almış olur ve tapınağın içinden farklı bir manzaranın tadını çıkarabilirdi.[3] Heykel, geleneksel olarak Babil krallarının taç giyme törenlerine dahil edilmiş ve krallar, yeni yıl festivalinde tacını Marduk'un "elinden" teslim almıştır.[13] Bu, şehrin koruyucu tanrısı tarafından krallara krallık bahşedildiği anlamına gelmiştir.[13]

Hem yönetimi hem de Marduk'un dünyadaki vasal rolü, yılın bu zamanında her yıl yeniden teyit edilmiştir. Kral, şenliklerin beşinci gününde Esagila'ya tek başına girer ve başrahiple görüşürdü. Başrahip kralın kıyafetini çıkarır, yüzüne tokat atar ve Marduk'un heykelinin önünde diz çöktürürdü. Kral, daha sonra heykele halkına baskı yapmadığını ve yıl boyunca düzeni sağladığını söylerdi. Bundan sonra başrahip (Marduk adına) kralın hükümdarlığı için ilahi desteği almaya devam edebileceğini ve hükümdarlığın geri verildiğini söylerdi.[14] Kralın standart Masumiyet Bildirgesi şöyleydi:

[Ben] günah işlemedim, toprakların efendisi, ilahiliğini ihmal etmedim,
[Ben] Babil'i mahvetmedim, onun dağılmasını emretmedim,
[Ben] Esagila'yı titretmedim, ayinlerini unutmadım,
[Ben] herhangi bir ayrıcalıklı konunun peşine düşmedim,
[Ben] onların aşağılanmasına neden olmadım,
[Ben] Babil ile ilgilendim, surlarını yıkmadım![15]

Şehir için önemli olması nedeniyle Babil'in düşmanları heykeli sıklıkla psikolojik bir savaş aracı olarak kullanmıştır. Yabancı güçler, Babil'i fethettiğinde veya yağmaladığında heykel genellikle şehirden çalınmıştır ki bu, antik Mezopotamya'daki mağlup şehirlerin gücünü zayıflatmanın yaygın bir yoluydu. Heykelin ortada olmaması insanların dostu ve koruyucusu olan gerçek tanrının fiilen ayrılışını simgelediğinden bu tür olaylar Babilliler için büyük sıkıntıya neden olmuştur. Heykel olmadan yeni yıl festivali kutlanamaz ve dini faaliyetlerin gerçekleştirilmesi zor olurdu.[3] Babilliler, heykelin şehirden ayrılışının bir şekilde kendi kendilerine gerçekleştiğine inanmıştır.[16] İnanışa göre heykelin kendisi yolculuğa çıkmaya karar verince yabancı hırsızlar da heykeli çalarak bunu gerçekleştirmiş oluyordu.[16] Heykelin yokluğu Babilliler için kafa karışıklığı ve zorluk anlamına gelmiştir.[17] Babilliler, heykelin gittiği her yere refah götürdüğü için yabancı toprakların heykele sahip olmalarının yabancılara fayda getireceğini düşünmüşlerdir.[17] Dini heykelleri düşmanlardan alma uygulaması, düşmanın ilahi güç kaynağını ele geçirmek ve bu gücü bastırmak olarak görülmüştür.[16]

Tanrı heykelleri, bazen düşman güçleri tarafından yok edilmiştir. Tıpkı bir zamanlar Güneş Tanrısı Şamaş'ın koruyucu şehri Sippar'da Şamaş'ın heykeli, Babil kralı Simbar-şipak döneminde Suteanlar tarafından tahrip edilmiştir.[18] Bu heykeller muazzam bir dini öneme sahip olduğundan Şamaş heykeli, Kral Nabu-apla-iddina döneminde (MÖ 887-855), orijinalin bir kopyasının "ilahi bir şekilde ortaya çıkması" ve kralın yeni heykelin ritüel olmasını emretmesiyle yaklaşık iki yüzyıl sonrasına kadar değiştirilememiştir. Bu arada Sippar, heykelin yerine bir güneş diski koyarak tanrısına dua etmiştir.[19] Mezopotamya'daki tanrıların bir heykelle birleşmiş olmasına rağmen heykellerini "terk edebildiklerine" inanılmıştır. MÖ 8. yüzyıla ait bir dini metinde yer alan bilgilere göre Marduk'un heykelinin kötü durumda olmasından ötürü Tanrı Erra, Marduk'tan heykelden ayrılmasını önerir ve böylece Babilliler heykeli restore edene kadar Marduk yerine Erra hüküm sürebilirdi.[16]

Tanrılar, gökyüzü ile Dünya'da aynı anda var olabilir ve Dünya'daki varlıkları aynı anda birden fazla yerde olabilirdi: örneğin, Şamaş ve Tanrıça İştar (Venüs gezegeniyle ilişkili bir seks, savaş, adalet ve siyasi güç tanrıçası)[20] birçok farklı şehirde kült imgelerde ortaya çıkmış ve aynı zamanda kendi göksel bedenlerinde hâlâ mevcut olarak görülmüştür.[21] Heykeller ve diğer kült imgeler zarar görebilecek olsa da bu, tanrıların kendilerine fiilen zarar verildiği anlamına gelmemiştir.[22]

Tarihi

Marduk'un yolculukları

Marduk Heykeli'nin yolculuğu
y. MÖ 1595 Hitit kralı I. Murşili, Babil'i yağmalar; heykel, Hattuşaş'a taşınır.
y. MÖ 1344 Hitit kralı I. Šuppiluliuma, heykeli muhtemelen bir iyi niyet göstergesi olarak geri verir.
MÖ 1225 Babil, Asur kralı I. Tukulti-Ninurta tarafından yağmalanır; heykel, Asur'a taşınır.
? Heykel, Babil'e geri döner ve daha sonra Sippar'a taşınır.
y. MÖ 1150 Sippar, Elam kralı Şutruk-Nahunte tarafından yağmalanır; heykel, Elam'a taşınır.
y. MÖ 1125-1104 I. Nebukadnezar, Babil kralı olarak hüküm sürer; Elam'ı yener ve heykeli şehre geri getirir.
MÖ 689 Asur kralı Sanherib, Babil'i yağmalar; heykel, Asur'daki İssete'ye taşır.
MÖ 668 Heykel, Şamaş-şum-ukin'in Babil kralı olarak taç giyme töreni ile şehre iade edilir.
MÖ 484 Babil, Ahameniş kralı I. Serhas'a karşı ayaklanır ve sert bir şekilde karşılık alır. Bazı uzmanlar, heykelin bu dönemde yok edildiğine veya ortadan kaldırıldığına inanır.
MÖ 325 Büyük İskender'in heykelin tacını restore ettiği söylenir.
MÖ 127 Hyspaosines'in Babil'de bulunan Esagila'da "Marduk'a" hediyeler verdiğinden bahsedilir.

Heykel ilk olarak Hitit kralı I. Murşili'nin MÖ 1595 dolaylarında Babil'i yağmaladığı zaman şehirden çalınmıştır.[3] Murşili'nin Babil'e karşı savaşı, şehrin ilk hanedanlığını sona erdirmiş ve imparatorluğu harabeye çevirmiştir.[23] Babil, Kassit Hanedanı altında krallığını yeniden inşa etse de heykel, yüzyıllarca Hitit Krallığı'nda kalmış ve muhtemelen Kral I. Şuppiluliuma tarafından MÖ 1344 dolaylarında iyi niyet göstergesi olarak iade edilmiştir.[3]

Heykel daha sonra Asur kralı I. Tukulti-Ninurta'nın MÖ 1225'te Babil'i ele geçirip şehri yağmalaması sonucu heykel, Asur'un başkenti Asur'a götürülmüştür. Bundan sonra heykele tam olarak ne olduğu belli değildir fakat heykel, iade edilmiş ve daha sonra bilinmeyen nedenlerle yakınlardaki Sippar şehrine taşınmıştır. Sippar, MÖ 1150 civarında Elamlar tarafından kralları Şutruk-Nahunte yönetimi altında yağmalanmıştır. Kral, heykeli çalarak anayurdu Elam'a götürmüştür. Heykel başarılı bir şekilde ele geçirilmiş ve Babil kralıI. Nebukadnezar'ın Elamlara yönelik yaptığı seferden sonra heykeli Babil'e geri götürmüştür.[3][24] Nebukadnezar'ın heykeli başarılı bir şekilde geri getirmesi şehirde büyük bir olay olarak görülmüş ve bunun anısına birkaç edebi eser yazılmıştır. Bu eserlerden biri muhtemelen Enûma Eliš'in erken bir versiyonudur.[25]

Yeni-Asur kralı III. Tiglat-Pileser, MÖ 729 yılının ekim ayında Babil'i fethetmiş ve ardından Yeni Asur hükümdarları, Asur kralı olmalarına ek olarak kendilerini Babil kralı olarak ilan etmiştir.[26] Yeni-Asur kralı Sanherib, bir dizi ayaklanmanın ardından intikam olarak Babil'i MÖ 689'da yağmalamış ve yok etmiştir. Sanherib, kendisini Babil kralı olarak ilan ettiğinde geleneksel (heykel ile) taç giyme törenini gerçekleştirmediği için Babilliler tarafından sapkın olarak görülmüştür.[3] Şehrin yıkılmasının ardından Sanherib, heykeli çalmış ve Asur'un kuzeydoğu kesimlerindeki İssete kasabasında tutmuştur.[2] Sanherib, MÖ 681'de oğulları Arda-Mulissu ve Sharezer tarafından öldürüldüğünde Babilliler bunu Marduk'un ilahi cezası olarak görmüştür.[3] Sennacherib'in halefi Asur kralı Esarhaddon, MÖ 670'lerde Babil'i yeniden inşa ederek Esagila'yı restore etmiştir. Esarhaddon'un rehberliğinde, Esagila'da heykeli desteklemek amacıyla altın bir kaide yapılmıştır.[2] Heykel, Esarhaddon'un halefi olan Babil kralı Şamash-şum-ukin'in MÖ 668 baharında taç giyme töreni sırasında nihayet şehre geri getirilmiştir.[27] Sanherib'in orijinal heykeli gerçekten yok ettiği ve MÖ 668'de Babil'e iade edilen heykelin bir kopya olması mümkündür: Sanherib'in bazı yazıtları Babil'deki tanrıların heykellerinin parçalandığını ima ederken diğerleri, Marduk heykelinin Asur'a taşındığını açıkça belirtir.[28]

Asur'un Babil'i yönetmesi, MÖ 626'da Nabopolassar'ın başarılı isyanıyla sona ermiş ve Nabopolassar, Yeni Babil İmparatorluğu'nu kurmuştur.[29] Nabopolassar'ın oğlu ve varisi II. Nebukadnezar, Babil sokaklarını genişleterek yeni yıl festivalinde heykelin şehirdeki geçit töreni daha kolay olmasını sağlamıştır. Yeni-Babil İmparatorluğu, MÖ 539'da Ahameniş İmparatorluğu'nun Büyük Kiros tarafından Babil'in fethi ile sona ermiştir. Kiros, şehre ve heykele saygı göstermiş ve şehrin fethini anlatan yazıtları, Marduk'un savaşta kendi tarafında olduğunu açıkça belirtir.[3]

Heykel bulunduğu şehirden alınarak sık sık psikolojik bir savaş aracı olarak kullanılsa da bunu yapan güçlü yabancı yöneticiler, kendi aile üyelerinin elinde ölme eğilimindeydi. I. Murşili, Şutruk-Nakhunte, I. Tukulti-Ninurta, Sanherib ve daha sonra I. Serhas kendi ailelerinin üyeleri tarafından öldürülmüştür.[30] Özellikle Sanherib'in öldürülmesinden sonra Babillilerin verdiği tepkiden görülebileceği üzere bu tür ölümler, Babil halkı tarafından ilahi bir ceza olarak görülmüştür.[31]

Serhas ve Babil

MÖ 484'te, Ahameniş kralı I. Serhas döneminde Babil, Ahameniş yönetimine karşı aynı iki çağdaş isyan çıkarmış ve bu isyanlar, isyancı liderler Bel-şimanni ve Şamash-eriba tarafından yönetilmiştir.[32] Bu isyanlardan önce Babil, Ahameniş İmparatorluğu içinde özel bir konuma sahipti. Ahameniş kralları, Babil'in kendi krallıkları ile şahsi bir birlik içinde birleştirmiş, imparatorlukları içinde ise az çok ayrı bir varlık olarak algılayarak Babil kralı ve Toprakların kralı unvanlarını kullanmıştır. Serhas, bir önceki kraliyet unvanını kademeli olarak kullanmayı bırakmış ve daha önce büyük olan Babil satraplığını (Yeni Babil İmparatorluğunun topraklarının çoğunu oluşturan) daha küçük alt birimlere bölmüştür.[13]

Klasik yazarlar tarafından yazılmış metinlere göre Serhas, iki isyanın ardından Babil'den acımasız bir intikam almıştır. Antik yazarlara göre Serhas, Babil'in surlarını tahrip etmiş ve şehirdeki tapınaklara zarar vermiştir.[33] Esagila'nın büyük bir hasara maruz kaldığı iddia edilmiş ve Serhas'ın Marduk Heykeli'ni şehirden uzaklaştırdığı,[34] muhtemelen İran'a getirip erittiği de öne sürülmüştür (klasik yazarlar, heykelin tamamen altından yapıldığını ve bunun da olası eritilme nedeni olacağını belirtmiştir).[33] Tarihçi Amélie Kuhrt, Serhas'ın tapınakları yıkmasının olası olmadığını fakat bunu yaptığına dair hikâyenin, Babilliler arasındaki Pers karşıtı bir duygudan kaynaklanabileceğine düşünür.[35] Serhas'ın heykeli eritmesinin hikâyesi esas olarak antik Yunan yazarı Herodot'tan kaynaklanır ki Heredot, diğer taraftan tamamen güvenilir kabul edilmez ve Pers karşıtı olarak görülür. Ancient History Encyclopedia (lit. 'Antik Tarih Ansiklopedisi') yazarı Joshua J.Mark şunu yazmıştır: "Herodot'un hikâyesi, henüz yerle bir ettiği şehirdeki tanrı heykelini yok eden bir Pers kralının Pers karşıtı propagandası olabilir."[3] Dahası, heykelin Babil'den uzaklaştırılıp uzaklaştırılmadığı da şüphelidir.[33] Pierre Briant, From Cyrus to Alexander: A History of the Persian Empire (lit. 'Kiros'tan İskender'e: Pers İmparatorluğu'nun Tarihi', 2002) çalışmasında Serhas'ın şehirden bir heykeli taşımasının mümkün olduğunu ancak bunun Tanrı Marduk'un heykelinden ziyade bir adamın altın heykeli olduğunu düşünmüştür.[36][37] Önceki dönemlere göre heykelden pek söz edilmese de çağdaş belgelerde, Babil yeni yıl festivalinin Pers döneminde bir şekilde devam ettiği öne sürülmüştür.[38] İktidarın Babillilerden Perslere geçmesi ve isyandan ötürü şehrin seçkin ailelerinin Serhas tarafından değiştirilmesi nedeniyle festivalin geleneksel ritüellerinin ve etkinliklerinin önemli ölçüde değişmiş olması mümkündür.[39] Serhas'ın Babil'e karşı intikamını gösteren çağdaş kanıtlar eksik olsa da[40] sonraki yazarlar, onun şehrin tapınaklarına verdiği zarardan bahseder. Örneğin, hem Romalı tarihçi Arrian hem de Yunan tarihçi Diodorus Siculus, Büyük İskender'in Serhas tarafından yıkılan veya hasar verilen şehirdeki bazı tapınakları nasıl restore ettiğini anlatır.[33]

Daha sonraki anmalar

Arrian ve Diodorus Siculus, Marduk Heykeli'nden bahsetmez ki bu da, heykelin İskender döneminde artık Esagila'da olmadığı şeklinde yorumlanır.[3] Ancak heykel, Esagila'da bariz bir şekilde mevcuttu ve heykelin tacının İskender tarafından MÖ 325 yılında restore edildiğinden bahsedilir.[41][42] Taç, boynuzlu olarak betimlenir ve boynuzlu taçlar, kutsallığı belirtmek için kullanılan antik bir Mezopotamya tarzıdır[41] fakat heykelin bu tacı, heykelin tacının nasıl olması gerektiğini anlatan antik Babil tasvirleriyle çelişir.[1]

2011 yılında Amerikalı tarihçi Oliver D. Hoover, Seleukos İmparatorluğu'nun ilk kralı I. Seleukos Nikatōr'un Mezopotamya'daki yerel dini geleneklere saygı gösterme çabasından dolayı heykelin de dahil olduğu Babil'deki yeni yıl festivali sırasında geleneksel Babil taç giyme töreni geçirmiş olabileceğini öne sürmüştür.[43] Daha sonraki birkaç hükümdarın Esagila'da "Marduk'a" hediyeler verdiklerine atıfta bulunulmuştur. I. Seleukos'un oğlu ve halefi I. Antiohos Soter, veliaht prens olarak bulunduğu süre boyunca Marduk'a birkaç kez kurban vermiştir.[41] Mezopotamya'daki Part yönetimi döneminden kalan bir kaynak, Mesene hükümdarı Hyspaosines'in MÖ 127'de "Marduk'a" hediyeler verdiğini onaylar.[44]

Seleukoslar döneminden itibaren yeni yıl festivalinden çağdaş bir olay olarak bahseden günümüze ulaşmış hiçbir kaynak yoktur[45] ve geleneğin kutlandığı bilinen son zamanlardan biri MÖ 188'dir. MÖ 188 festivali sırasında, I. Antiohos'un büyük torunu III. Antiohos, festivale dikkat çekici bir şekilde iştirak etmiş ve festival esnasında kendisine Babil'in Esagila'daki başrahibi tarafından altın bir taç ile II. Nebukadnezar'ın kraliyet cübbesi dahil olmak üzere çeşitli değerli eşyalar verilmiştir.[46] Heykelin önünde Enûma Eliš'in nasıl ezberden okunduğunu ve Babil'in antik krallarının festival sırasında ritüel olarak nasıl tokatlanmaları gerektiğini açıklamak dahil yeni yıl festivallerinde heykelin rolünü içeren dini bir metne göre heykel, Hyspaosines'in zamanının ötesinde Part hükümdarlığı zamanına kadar bilinen bir tarihi nesnedir.[9]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Schaudig 2008, s. 559.
  2. Cole & Machinist 1998, s. 11–13.
  3. Mark 2016.
  4. Leick 2009, s. 348.
  5. Dalley 1997, s. 163.
  6. George 1997, ss. 65–66.
  7. Schaudig 2008, s. 561.
  8. Oppenheim 1949, s. 172.
  9. Brisch 2016.
  10. George 1997, s. 65.
  11. Steinkeller 2012, s. 263.
  12. George 1997, s. 67.
  13. Dandamaev 1989, ss. 185–186.
  14. Laing & Frost 2017.
  15. Deloucas 2016, s. 51.
  16. Herring 2013, s. 30.
  17. Clifford 2003, s. 11.
  18. Walker & Dick 1999, s. 58.
  19. Walker & Dick 1999, s. 60.
  20. Black & Green 1992, ss. 108–109.
  21. Herring 2013, s. 31.
  22. Schaudig 2008, s. 562.
  23. Bryce 2005, s. 99.
  24. Leick 2009, s. 349.
  25. Leick 2009, s. 351.
  26. Luckenbill 1926, s. 282.
  27. Johns 1913, s. 124.
  28. Walker & Dick 1999, s. 63.
  29. Lipschits 2005, s. 16.
  30. Brinkman 1973, s. 95.
  31. Parpola 1980.
  32. Waerzeggers 2018, s. 12.
  33. Dandamaev 1993, s. 41.
  34. Sancisi-Weerdenburg 2002, s. 579.
  35. Deloucas 2016, s. 39.
  36. Waerzeggers 2018, s. 3.
  37. Briant 2002, s. 544.
  38. Deloucas 2016, s. 40.
  39. Deloucas 2016, s. 41.
  40. Waerzeggers 2004, s. 150.
  41. Hoover 2011, s. 204.
  42. Kosmin 2014, s. 184.
  43. Hoover 2011, s. 205.
  44. Spek 2001, ss. 452–453.
  45. Deloucas 2016, s. 59.
  46. Kosmin 2014, s. 192.

Alıntı yapılan bibliyografiler

Alıntı yapılan web kaynakları

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.