Mavi Sürgün
"Mavi Sürgün", Türk yazar Halikarnas Balıkçısı tarafından 1961 yılında yayımlanan anı türünde bir kitaptır. Kitap, yazarın asker kaçaklarının idam edilişini eleştiren bir yazısı yüzünden Bodrum'a sürülüşünü ve orada yaşadıklarını anlatır.
Kitabın 1998 yılında basılan on birinci basımının kapağı | |
Yazar | Halikarnas Balıkçısı |
---|---|
Ülke |
|
Dil | Türkçe |
Tür | Anı |
Yayımcı | Bilgi Yayınevi |
Sayfa | 226 sayfa |
Konu
Sürgün kararı öncesi
Kitabın en başında yazar İstanbul'daki rutin hayatından, yaptıklarından, çevresinden ve I. Dünya Savaşı sırasındaki ortamdan bahseder. Burada çeşitli gazete ve dergiler için yazdığı yazıları ve çizdiği karikatürleri anlatır. Bunların yanında yazarın alışveriş sonraları poşetleri taşımasına yardım eden ve sadece yazarın güvendiği yoksul çocuklar geniş olarak anlatılır. Bu şekilde devam eden hayatının ardından bir gün yazarın kapısına polisler dayanır. Apar topar karakola götürülen yazar, burada İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmak üzere Ankara'ya çağrıldığını öğrenir.
Yolda o zamanlarda çalıştığı derginin sahibi olan Zekeriya Sertel ile karşılaşan yazar, ona ne için götürüldüklerini sorar. Sertel de ona dergilerinde yayınladıkları ve asker kaçaklarının idamını eleştiren yazıları yüzünden çağrıldıklarını, fakat kısa bir azardan sonra geri yollanacaklarına inandığını söyler. Ancak Halikarnas Balıkçısı, bu mahkemenin çoğunlukla idamla sonuçlandığını bildiğinden tedirgin davranmaktadır.
Ankara'da yer alan Cebeci'deki hapishanede alıkonan ikili burada iki defa İstiklal Mahkemesi'nin karşısına çıkar. Yazar, o zamanlar çok küçük bir kent olan Ankara'da yine hapishanelerin de imkânsızlıklarla boğuştuğunu belirtir. Burada çok zor şartlar altında uzun bir süre kalan ikili, en sonunda bekledikleri idamın aksine sürgün kararını öğrenirler. İlk önce dergi sahibi Sertel Sinop'a sürülür. Ancak yazar buna rağmen daha uzun süre daha burada tutulur.
Sürgün yolculuğu
Uzun bekleyişin ardından yazar, iki jandarmayla beraber İzmir'e trenle yola çıkar. Burada yolcuların davranışlarını, konuşmalarını, doğanın canlılığını devamlı olarak betimleyen yazar, sonunda İzmir'e varır. Burada da gördüğü muamele değişmez. Uzun bir süre burada kalan yazar, yakınlarından aldığı bir miktar parayla ve yeni jandarmalarla yoluna devam eder. Sonraki durakları Aydın'dır. Yazar buranın tahtakurusu ve sivrisinek dolu karanlık koğuşlarında uzun bir süre kalır. Bu yaşantıları hakkında ayrıntılı bilgiler veren yazar, Bodrum hakkında da henüz hiçbir şey bilmiyordur. Ayrıca ilçenin ismini soğuk ve ürkütücü bulduğunu birkaç kez tekrarlar.
Aydın'dan sonra Çine ilçesine doğru, bir minibüsle yola çıkarlar. Yazar bu ilçede oldukça iyi karşılanır. Öyle ki, berbere hiçbir başka gözetmen olmaksızın gitmesine izin verilir. Yazar başta kabul eder, fakat berberde sıra olduğundan dolayı fazla bekleyerek iyi niyeti suistimal etmemek üzere karakola geri döner. Burada da bir süre kalan yazar, sırasıyla Muğla, Milas ve yürüyerek Bodrum'a uğrayarak aylar süren yolculuğunu tamamlar.
Sürgün dönemi
Yazar, üç yıllık sürgün dönemini sandığının aksine bir hapishanede değil, kalebentlik şeklinde sürdürecektir. Ancak Halikarnas Balıkçısı, buraya gelir gelmez Bodrum'a aşık olur ve yıllar sürecek olan Bodrum yaşantısını sürdürmeye karar verir. Öyle ki, mahlas olarak Bodrum'un eski adı olan "Halikarnas"ı kullanarak Halikarnas Balıkçısı ismini seçer. Yazar burada Musa adlı bir arkadaşından ve nişanlısından, oltayla tuttuğu balıklardan, 25 kuruşa kiraladığı evden, kahvehanedeki insanlardan ve bölgedeki genel yaşamdan bahseder.
Bir buçuk yıllık sürgün dönemini tamamlayan yazar, kendi deyimiyle adeta buranın yerlisi olmuşken birden gelen ve sürgünün geri kalan kısmını İstanbul'da tamamlayabileceğini bildiren haberle umutsuzluğa kapılır. Aslında bu durumun yazar için olumlu olması beklenirken, yazar bunun büyük bir mutsuzluk kaynağı olduğunu söyler. Bir buçuk yılını İstanbul'da annesinin yanında geçiren yazar, sonrasında ailesiyle beraber yeni aldığı tarım kitapları ile beraber Bodrum'a geri döner. Burada çiftçilikle ve balıkçılıkla uğraşan yazar II. Dünya Savaşı'na kadar burada yaşar. Ancak bu savaşın verdiği ekonomik zorluklar ve ilçede okulun bulunmaması gibi nedenlerle ailesiyle beraber burayı terk etmek zorunda kalır. Yazar, geri kalan hayatını İzmir'de sürdürür.
Üslup
Kitap oldukça betimleme üzerine dayalıdır. Ancak buna rağmen cümleler kısa ve özdür. Sözcüklerin arasında yabancı kökenli sözcükler oldukça az olup, anlatım günlük hayattan izler taşımaktadır. Yazar kitap boyunca kimi zamanlarda okuyuculara seslenir.
Basımlar
- Basım – 1961
- Basım – 1971
- Basım – 1979
- Basım – 1981
- Basım – 1983
- Basım – 1986
- Basım – 1990
- Basım – 1993
- Basım – 1995
- Basım – 1997
- Basım – 1998
- Basım – 2000
- Basım – 2003
- Basım – 2006
- Basım – 2007
- Basım – 2008
- Basım – 2010
- Basım – Kasım 2011
- Basım – 2012
- Basım – 2014
- Basım – 2015
Kaynakça
- ISBN 975-494-185-8