II. Dünya Savaşı
II. Dünya Savaşı, 1939'dan 1945'e kadar süren küresel bir savaş.[1][2] Büyük güçler dahil olmak üzere, dünya ülkelerinin birçoğu bir araya gelip iki karşıt askeri ittifak oluşturdular: Müttefikler ve Mihver. Savaşa dönemin tüm büyük güçleri olan Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği, ABD, Çin Cumhuriyeti ve Fransa, Müttefik Devletler olarak; Almanya, İtalya ve Japonya, Mihver Devletleri olarak katılmıştır.[3] 100 milyondan fazla askerî personelin dâhil olduğu savaşta savaşa katılan ülkeler tüm ekonomik, endüstriyel ve bilimsel güçlerini, sivil ya da askerî kaynak farklılığı gözetmeksizin savaş için seferber etmiştir. Nükleer silahların kullanıldığı tek savaş olmakla kalmayıp Holokost gibi kitlesel sivil ölümlerin gerçekleştirildiği II. Dünya Savaşı, insanlık tarihindeki en büyük ve en kanlı savaş olmuş ve 1939-1945 yılları arasındaki bu savaşta 40-50 milyon insan ölmüştür.[4]
II. Dünya Savaşı | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Sol üstten saat yönünde: Wanjialing Muharebesi'nde Çinli askerler, I. El-Alameyn Muharebesi'nde Avustralyalı 25 poundluk top, Doğu Cephesi'nde Alman Stuka bombacı uçakları (1943-44 kışı), Lingayen Körfezi'nde Amerikan gemileri, Wilhelm Keitel teslimiyet belgesini imzalarken, Stalingrad Muharebesi'nde Sovyet askerleri | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Müttefikler:
Polonya (1939)
Yugoslavya Krallığı (1941-45) Bağımlı ve kukla devletler |
Mihver: Askerî müttefikler Bağımlı ve kukla devletler | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Josef Stalin Çan Kay Şek Charles de Gaulle |
Adolf Hitler Miklós Horthy Ion Antonescu Carl Mannerheim Jozef Tiso 30 Nisan 1945'ten sonra Karl Dönitz | ||||||
Kayıplar | |||||||
Askerî kayıp: - 16,000,000 Sivil kayıp: - 45,000,000 Toplam Kayıp: - 61,000,000 |
Askerî kayıp: - 8,000,000 Sivil kayıp: - 4,000,000 Toplam Kayıp: - 12,000,000 |
Savaşın başladığı tarih olarak genellikle Almanya'nın Polonya'yı işgal ettiği 1 Eylül 1939 kabul görür. Polonya'nın işgali ile birlikte Fransa ve Britanya İmparatorluğu ve İngiliz Milletler Topluluğu’na dahil olan çoğu ülke Almanya'ya ültimatom gönderdi. Almanya, Avrupa'da büyük bir imparatorluk kurmayı amaçlıyordu ki 1939'un sonundan 1941'in başına kadar bir dizi muharebe ve antlaşma ile Avrupa topraklarının çoğunu ele geçirdi ya da bastırdı. Alman-Sovyet Antlaşması sürerken, Sovyetler Birliği, 6 komşu ülkesinin topraklarını tamamen ya da kısmen işgal ederek topraklarına katmıştır. Britanya ve İngiliz Milletler Topluluğu Kuzey Afrika'da ve genişleyen deniz savaşlarında Mihver Devletleri'ne karşı savaşı sürdüren tek büyük güç olarak kalmıştır. 1941 Haziran ayında Avrupalı Mihver Devletleri, Sovyetler Birliği'ni işgal etmeye başladılar. Tarihteki en büyük kara savaşı cephesini başlatan bu işgal sonrası Mihver kuvvetleri askerî gücünün önemli bir bölümünü bu savaş için ayırmıştır. 7 Aralık 1941 tarihinde, 1937'den beri Çin'le savaşan ve Asya'ya hükmetmeye çalışan Japonya, Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Pasifik Okyanusu'ndaki Avrupalı devletlerin topraklarına saldırmış ve kısa sürede bölgenin büyük bir bölümüne hakim olmuştur.
Japonya'nın Pasifik Cephesi'ndeki bir dizi yenilgisi ve Avrupalı Mihver ordularının Kuzey Afrika ve Stalingrad'daki yenilgileriyle birlikte Mihver kuvvetlerinin ilerlemesi 1942 yılında durdurulmuştur. 1943 yılında Doğu Avrupa'daki Alman yenilgileri, İtalya'nın Müttefik kuvvetlerince işgal edilmesi ve Pasifik'teki Amerikan zaferleriyle birlikte Mihver Devletleri savaştaki kontrolü kaybetti ve tüm cephelerde geri çekilmek zorunda kalmıştır. 1944'te Batılı İttifak Kuvvetleri Fransa'yı, Sovyetler Birliği ise kaybettiği bölgeleri geri almakla kalmayıp Almanya'yı ve müttefiklerini işgal etmiştir.[5]
Sovyetler Birliği ve Polonya kuvvetlerinin Berlin’i ele geçirmesini takip eden Almanya'nın 8 Mayıs 1945'te koşulsuz teslimiyetiyle birlikte Avrupa’da savaş sona ermiş, Japon orduları ise Birleşik Devletler tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Bunu takiben Japon Adaları işgal edilmeye başlanmıştır. Asya'da savaş, 15 Ağustos 1945 tarihinde Japonya’nın teslim olmayı kabul etmesiyle sona erdi.
Savaş, 1945 yılında Müttefik Devletler'in Almanya ve Japonya'ya karşı kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı dünyanın politik düzenini ve sosyal yapısını derinden etkiledi. Sonraki yıllarda oluşabilecek çatışmaların önüne geçmek ve uluslararası dayanışmayı sağlamak için Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu. Savaş sonrasında Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği gibi süper güçler ortaya çıktı. Bu durum süper güçler arasında 46 yıl boyunca sürecek olan bir Soğuk Savaş dönemini başlattı. Bu dönemde Avrupalı büyük güçlerin etkilerinin azalması sonucunda Asya ve Afrika'daki sömürgeler bağımsızlıklarını kazanmaya başladı. Savaş süresince endüstrisi hasar gören birçok ülke ekonomisini tekrar yapılandırma dönemine girişti. Politik bütünleşme, savaş sonrası ilişkileri düzenlemek amacıyla özellikle de Avrupa'da, önem kazanmıştır.
Kronoloji
Almanya'nın Polonya'yı işgal ettiği 1 Eylül 1939 savaşın başladığı tarih olarak genel kabul görür. İki gün sonra Birleşik Krallık ve Fransa Almanya'ya savaş ilan eder. Japonya'nın Mançurya'yı işgal ettiği 13 Eylül 1931 ile II. Çin-Japon Savaşı'nın başladığı 7 Haziran 1937 da bazı çevrelerce savaşın başladığı tarih olarak kabul edilir.[6][7][8]
A. J. P. Taylor, savaşı Doğu Asya'daki Çin-Japon Savaşı ve Avrupa'daki İkinci Avrupa Savaşı olarak ikiye ayırır. Taylor bu iki savaşın 1941’de birleşerek 1945'e kadar süren tek bir küresel çatışma halini aldığını savunur.
23 Ağustos 1942'de başlayıp 2 Şubat 1943'te Almanların mutlak yenilgisiyle sonuçlanmış ve tüm Alman 6. Ordusu elimine edilmiştir. Stalingrad Muharebesi ile Almanların taarruz gücü kırılmıştır, bu olay savaşın Doğu Cephesi'nde kırılma noktası olarak kabul edilir. Almanlar, Kursk Muharebesi ile Ruslara karşı son büyük taarruzları gerçekleştirmişler ancak başarılı olamamışlardır. Stalingrad Muharebesi ile Alman kuvvetleri sürekli olarak Berlin'e kadar geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Başını ABD ve İngiltere'nin çektiği Batılı Müttefik Devletler'in 6 Haziran 1944'te Alman işgali altındaki Fransa'nın Normandiya sahillerine çıkarma yapması savaşın Batı Cephesi'nde kırılma noktası olarak kabul edilir.
Savaşın bitiş tarihi üzerine genel kabul görmüş bir tarih yoktur. Japonya’nın resmen teslim olduğu 2 Eylül 1945 yerine 14 Ağustos 1945 mütarekesi ile savaşın bittiğini savunan bir görüş vardır. Bazı Avrupalı tarihçilere göre Almanya’nın koşulsuz teslimiyet tarihi olan 8 Mayıs 1945 savaşın bitiş tarihidir. Japonya ile Barış Antlaşması 1951’e kadar imzalanmamıştır.
Savaş öncesi olaylar
Versay Rejimi ve Adolf Hitler'in yükselişi
Adolf Hitler'in 1933 yılında iktidara gelmesinden itibaren savaşın sonuna kadar izlediği strateji, üç aşamalı bir stratejidir. Hitler, iktidara gelmesinin hemen ardından Alman ekonomisinin büyümesini hedef almıştır. I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmak ve 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonucunda Alman ekonomisi ciddi sıkıntılar içerisine girmiştir. Yaşanan yüksek enflasyon, aşırı boyutlara varan işsizlik ve bunlara bağlı olarak sanayideki üretim-hammadde dengesizliği bu sıkıntıların başlıcalarıdır. Ayrıca orta sınıfların ve iş adamların sol ve komünizm korkusu Hitler'in yükselişinde çok önemli bir rol oynamıştır.
Ekonominin düzene sokulmasının ardından stratejisinin ilk adımında Hitler, Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin, Versay anlaşmasıyla getirilen sınırlamalardan kurtulmasını sağlamaya gayret etmiştir.
İspanya İç Savaşı
Ülkede 1898'den beri önemli kolonilerin kaybedilmesi ile hızlanan ekonomik ve sosyal çöküntü iç savaş ortamını hazırlamıştır. 1923'te diktatör General De Rivera başa geçene kadar 33 tane kabine değişmiştir. Ülkenin yeni monarşik yapısında politik açıdan istikrarsız bir durumda oluşu, ekonomik ve sosyal durumu çok kötü bir biçimde etkilemiştir. Aynı zamanda asiller ve ordunun karşılıklı çıkarlar nedeniyle kralcı ve dolayısıyla sağ görüşlü olması gibi bir durum söz konusuydu. Ancak bu gruba karşıt Katalonya ve Bask bölgesindeki halk ve komünistler vardı. Bu gruplar De Rivera'nın döneminde biraz daha durulmuş gözükselerde yine de onun kendilerini zapt edememesi sonucu yönetimden gitmesi sonrası kurulan 2. Cumhuriyette Nasyonalistler ve sonrasında Cumhuriyetçiler yönetime gelmişler; ancak ülke içerisinde büyüyen karmaşayı engelleyememişlerdir. Bunun sonucunda Cumhuriyetçiler ile Milliyetçiler arasında iç savaş başlamıştır. İlk başlarda Cumhuriyetçiler avantajlı görünmüşlerdir; ancak daha sonra İspanya Afrikası ve İspanyol ordusunun bir kısmı milliyetçilere katılmıştır. Hitler ve Mussolini radikal eylemlerle Alman ve İtalyan pilotlarını savaşa sokmuş ilk zırhlılarını İspanya'da denemiştir. 1939'da General Franco önderliğinde milliyetçi güçler tamamen yönetimi ele geçirdiğinde toplam ölü sayısı 600.000 civarındadır.[9]
Anti-Komintern Paktı
Japon İmparatorluğu, Sibirya ve Moğolistan sınırlarında Sovyetler Birliği'le (SSCB) sürtüşmektedir. Bu gerilim Almanya'ya Japonya'yla yakınlaşma şansı tanır. 25 Kasım 1936 tarihinde Anti-Komintern Paktı'nı imzalarlar. Buna göre, her iki ülke, içlerinden birisi Sovyetler Birliği (SSCB) tarafından saldırıya uğrarsa diğerine destek sözü verir.
Berlin, İtalya'nın da bu anlaşmaya katılımı için baskı yapar. Mussolini bir yıl sonra, 6 Kasım 1937'de anlaşmayı imzalar. 1939 Şubat ayında Macaristan da Anti-Komitern Paktı'na katılır. Franco'nun İspanya'sı da bu ittifaka 27 Mart 1939'da katılır.
Ancak, II. Dünya savaşında Almanya SSCB'yle savaşmasına karşın, İspanya bu savaşta tarafsız kalmıştır.
Çin-Japon Savaşı
Çin-Japon Savaşı, Japonya'nın, Çin ve Mançurya'ya yayılma arzusundan ilerleme kaydetmişler, yerleşim birimlerine karşı zehirli gaz dahi kullanmışlardır. 1937'de Marko-Polo Köprüsü bölgesindeki bir olayı bahane ederek tekrar saldırıya geçen Japonlar, 1937'de Nankin, 1938'de de Kanton ve Hankov'u aldılar. Ancak bu savaşlar klasik askeri taktikler ve strateji açısından özel bir öneme sahip değildir. Japonlar'ın Mançurya üzerinden Moğolistan'a doğru ilerlemeleri, onları Rusya ile karşı karşıya getirmiştir. Bu durum Rusya'yı iki cepheli savaşa zorladığından 1939 yazında Stalin'i Hitler ile ittifak yapmaya zorlamıştır. Ancak Ruslar, 1939'da Kolkin'de Japonları yenmişler ve böylece Japon Kara Kuvvetlerinin modern bir güç karşısında başarılı olamayacaklarını ortaya koymuşlardır. Bu mağlubiyetten sonra Japonlar tekrar Pasifik ve Güneydoğu Asya'ya yöneldiler.
Avusturya'nın ilhakı
İlk kez 1919'larda ortaya atılan Anschluss düşüncesi uzun süre destek görmüştür. Avusturya tarafında Sosyalistler 1933'e kadar Anschluss'u desteklemişlerdir. Ancak Nazi Partisi iş başına geldikten sonra düşünceye soğuk bakılmaya başlanmıştır. Hitler Anschluss'u gerçekleştirmek için 1934'te Avusturya'da Nazilerin iktidarı ele geçirmesine yardım etmiş; ancak bu girişim başarısız olmuştur. 1937 yılında İtalya ile Almanya anlaşınca Hitler, Avusturya üzerindeki isteklerini sertleştirmeye başlamış ve Avusturya üzerinde baskı kurmuştur. Bunun üzerine Avusturya'da 12 Mart 1938'de plebist yapılması kararlaştırılmıştır. Ancak plebisit'ten bir gün önce Alman birlikleri Avusturya'yı işgal etmiş ve Avusturya Ordusu hiçbir direniş göstermemiştir. Ertesi gün yapılan plebisitte birleşme %99'dan fazla bir oy almıştır.
Münih Antlaşması ve Çekoslovakya'nın bölünmesi
Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin, Alman topraklarına katılmasıdır. Bu stratejik evrenin adımları, 12 Mart 1938'de, Avusturya'nın ilhak edilmesiyle başlamıştır. Ardından ikinci adım Çekoslovakya toprakları içindeki Südet bölgesidir. Hitler'in baskısıyla 29 Eylül 1938 günü imzalanan Münih Anlaşmasıyla Südet bölgesi Almanya'ya verilmiştir. Konferans, Alman, İtalyan, İngiliz ve Fransız başbakanlarının katıldığı, Çekoslovakya'nın temsilci bulundurmadığı bir anlaşmadır. Anlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda Hitler, hiç zaman kaybetmemiştir. Anlaşma, 1 Ekim 1938'de yine silah kullanılmaksızın, uluslararası anlaşmalara dayanılarak, nüfusunun yüzde elliden fazlasını Almanların oluşturduğu Südet bölgesinin Almanlarca işgal edilmesine dayanmıştır. 15 Mart 1939'da ise Çekoslovakya'nın kalanını da topraklarına eklemeleri anlaşmada yer almıştır.
Bu olaylara kadar Hitler, stratejisinin adımlarını atarken, silah kullanmamıştır. Ancak geriye tek sorunlu bölge kalmıştır: Danzig bölgesi. Versay Anlaşmasıyla Polonya'ya verilen Danzig bölgesi, hâlâ Alman yönetiminde olan Doğu Prusya ile Almanya arasındaki kara bağlantısını kestiğinden, Alman hükumeti, Polonya hükumetinden, Doğu Prusya'yla arada bir kara bağlantısı oluşturulması yönünde bir teklifi görüşmesini istemiş ve böylece Danzig Sorunu ortaya çıkmıştır.
Alman-Sovyet Paktı
3 Mayıs 1939'da Sovyet Dışişleri Komiseri olan Litvinov görevden alınarak yerine Vyaçeslav Mihayloviç Molotov atanmıştır. Bu atama Sovyet dış politikasında keskin bir dönüşe işaret etmiştir. Litvinov döneminde SSCB, Alman yayılmacılığına karşı Birleşik Krallık ve Fransa ile bir protokol oluşturmak için girişimlerde bulunmuş, ne var ki her seferinde reddedilmişti. Molotov döneminde ise SSCB, Alman hükûmeti ile bir saldırmazlık paktı için çalışmıştır. Uzun diplomatik görüşmeler sonucunda 23 Ağustos 1939 günü SSCB ile Almanya arasında bir saldırmazlık paktı imzalanması karara bağlanmıştır.
Genel sebepler
- Almanya: Adolf Hitler, öncelikle Orta Avrupa, ardından Doğu ve Batı Avrupa'yı Almanya topraklarına katmak amacındadır. İkincil planı ise Asya'yı, özellikle Sovyetler Birliği ve Yakın Doğu'daki stratejik noktaları ele geçirmektir.
- Japonya: I. Dünya Savaşı sonunda Almanya'nın Uzak Doğu sömürgeleri Japonya'ya verilmişti. Üstelik Çin'in bir bölümü de Japonya'nın hakimiyetindeydi. Ancak bu kadar sömürge bile hızla sanayileşen ve büyüyen Japon ekonomisini doyuramıyordu. Ekonomik çıkarlar için ABD ile yakınlaşan Japonya, savaşın patlak vermesi ile Almanya'ya yakınlaşmıştır. Pearl Harbor Saldırısı ile kesin olarak savaşa girmiştir.
- ABD: Savaşın başında tarafsız kalan ABD, sonraları Fransa ve Birleşik Krallık'a silah yardımı yapmıştır. Japonya tarafından Pearl Harbor'da saldırıya uğramış ve kesin olarak savaşa girmiştir. ABD'nin savaşa girmesi ve Almanların Sovyetler Birliği'ni istila etmesi savaşın seyrini değiştirmiş, Almanya genişleme politikası yerine var olan sınırlarını koruma politikasını uygulamıştır.
- Sovyetler Birliği: I. Dünya Savaşı'ndan sonra batı yerine Orta Asya'ya yönelik politikalar izlemiştir. Zengin petrol rezervleri sayesinde savaşta lojistik ve teknoloji alanlarında en güçlü devletlerden biri olmuştur. Almanya ile saldırmazlık anlaşması yapmasına rağmen Alman istilasına uğramıştır. Almanlar'ın bu istilası ve SSCB'ye karşı aldığı yenilgiler II. Dünya Savaşı'nın seyrini değiştirmiştir.
- Birleşik Krallık: Adolf Hitler tarafından Avrupa'daki tek rakip olarak görülen Birleşik Krallık, Almanya'nın Avrupa'nın tamamına yayılmasını önlemiştir. ABD tarafından sürekli mühimmatla desteklenen Birleşik Krallık, ABD'nin savaşa girmesine kadar özellikle Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ön plana çıkmış, Orta Avrupa'da kesin bir hava hakimiyeti sağlamıştır. ABD'nin savaşa girmesiyle birlikte kara kuvvetleriyle ön plana çıkan Birleşik Krallık, II. Dünya Savaşı'nın en büyük aktörü olmuştur.
- İtalya: I. Dünya Savaşı'ndan istediğini alamayan İtalya dar bir sömürge alanıyla sanayisini beslemeye çalışıyordu. Ayrıca I. Dünya Savaşı'nda İtilaf devletleri ile görüş ayrılığına düşen İtalya, Mussolini'nin faşist politikaları nedeniyle Avrupa'da sorun teşkil ediyordu. İtalya'nın eski Roma İmparatorluğu gibi güçlü bir devlet olmasını isteyen Mussolini, Almanya ile yakınlaşarak Mihver blokunda savaşa girmiştir. İtalya; Kuzey Afrika ve Balkanlar'da ilerlemiştir.
Avrupa'da savaşın başlaması
Polonya
Alman ordusu o dönemin en güçlü ordusuydu. Danzig Sorunu'nun diplomatik yollarla çözümünün uzun sürmesi üzerine Alman orduları 1 Eylül 1939 sabahı Polonya sınırlarını geçtiler. Yıldırım savaşı tekniklerinin ilk kez hayata geçirilişi olan Polonya Seferi, bu ülkenin toprak bütünlüğünü uluslararası platformda garanti etmiş olan Birleşik Krallık ve Fransa'yı harekete geçirmiştir. 3 Eylül'de Birleşik Krallık, bir gün sonra da Fransa, Almanya'ya savaş ilan etmiş ve seferberlik hazırlıklarını başlatmıştır. Ancak Alman panzer birlikleri, harekâtın ilk haftasının sonunda Polonya cephelerini yarmış ve geniş kuşatmalara girişmiştir. Müttefikler'in askeri bir müdahalesi için artık olanak görünmemektedir.
17 Eylül 1939 günü, Sovyet Kızıl Ordusuna bağlı birlikler Polonya'nın doğu sınırlarından saldırırlar. İki ateş arasında kalan Polonya, 27 Eylül 1939'da teslim olur, direnen birlikler de 5 Ekim 1939 günü teslim olurlar.
1940 yılının Haziran ayında Stalin, Baltık Ülkelerine gönderdiği notada, SSCB'ye yakın hükumetlerin işbaşına getirilmesini ister. Hemen ardından da Kızıl Ordu Litvanya, Letonya ve Estonya topraklarına girer. 14 Temmuz'da bu ülkelerde yaptırılan genel seçimlerle işbaşına gelen hükumetler SSCB'ye katılma kararı alacaklardır. Böylece I. Dünya Savaşı sonunda yeni Sovyet hükumetinin elinden çıkan bu topraklar tekrar kazanılmıştır ve bu topraklar SSCB'nin Baltık Denizine açılmasında, Leningrad limanının güvenliği anlamına gelmektedir.
Baltık Denizi konusunda Stalin'in öngördüğü diğer bir önlem ise onu, Finlandiya hükumetiyle görüşmelere yönlendirecektir. Görüşmelere 9 Ekim 1939'da başlanmıştır. Görüşmelerden bir sonuç alınamayacağı kanısına varan Stalin yönetimi tarafından, 28 Kasım 1939'da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı Fin hükumetine bildirilir ve 30 Kasım 1939 da Kızıl Ordu Finlandiya'ya saldırır. Bu hareket Paris ve Londra'yı, Moskava'ya karşı takınılacak tavır konusunda düşünmeye sevk etti. Birleşik Krallık hükûmeti Moskova ile siyasal münasebetlerini kesmeyi reddetti. Ancak her iki memleket halkoyunda Finlandiya lehinde şiddetli bir heyecan uyanması, Polonya'nın yok edilmesi sırasında Almanya'yla bir savaşı göze alabilecek kuvvette olmadıkları inancıyla hareketsiz kalmayı tercih etmiş Fransa ve Britanya hükumetlerini, Finlandiya meselesinde harekete geçmeye zorladı. Her iki hükûmet de SSCB'ye savaş ilan etmeden Finlandiya'ya 100.000 kişilik bir askeri kuvvet yollama kararı aldılar. Böylece Fransa ve Birleşik Krallık küçümsedikleri Sovyet ordusuyla ve SSCB'yle, Almanya'nın yanı başında savaşmayı göze almış oluyordu. Ancak Sovyet Rusya'dan çekinen İsveç ve Norveç, Müttefik kuvvetlerin kendi topraklarından geçmesine izin vermediler. Bu ret, Müttefikler'in çok hazırlıksız oldukları bir sırada Sovyet Rusya'yla savaşa girişmelerine engel olarak ağır bir tarihi hatayı önlemiş oldu. SSCB'nin Finlandiya Seferi 6 Mart 1940'ta Finlandiya hükumetinin, Ruslarla barış görüşmeleri için masaya oturmak zorunda kalmasıyla son bulacaktır.
Kış Savaşı
SSCB’nin Kuzey batıda Baltık Denizine dar bir alanda Leningrad körfezi sahili vardı. Bunun hemen kuzeyinde ise Finlandiya toprakları başlıyordu. Finlandiya sınırı Leningrad'ın sadece 32 km batısından başlamaktaydı.
Bu bölge SSCB için hayati önem taşımaktaydı. Bu yüzden Stalin bu toprakların SSCB'ye bağlı olmasının gerekli olduğu görüşündeydi. Stalin’in Finlerden istediği bu topraklar 1.700 kilometre karedir. Bunun karşılığında Finlandiya-Rusya sınırının orta kesimlerinden 3.500 kilometre karelik bir araziyi teklif etmektedir. Finlandiya hükûmeti, böyle bir anlaşmaya varmanın, taviz vermek istemedikleri tarafsızlık tutumuyla bağdaşmayacağı gerekçesiyle konuya sıcak yaklaşmadılar. Bunun üzerine Stalin bu toprakları satın almak istedi. Bu önerisi de reddedildi.
Finlandiya’nın tutumu karşısında Stalin’in tutumu hızla sertleşti. 28 Kasım 1939'da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık anlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı Fin hükûmetine bildirildi ve 30 Kasım 1939'da Sovyet orduları savaş ilan etmeksizin Finlandiya’ya saldırdı ve ertesi gün Finlandiya'nın sınır şehri Terijoki (bugün Zelenogorsk)'ye girerek, orada Fin komünist Otto Ville Kuusinen'in başkanlığında kukla bir devlet olan Fin Demokratik Cumhuriyeti'ni ilan ettirdi.
6 Mart 1940'ta Fin hükûmeti, Ruslar’la barış görüşmeleri için masaya oturmaya razı oldu. Bu sırada Rus kuvvetleri Koivisto (bugün Primorsk)'yu ele geçirmiş ve Viipuri'ye dayanmıştı.
Fin hükûmeti anlaşmayı çaresiz kabul eder. Savaş boyunca Fin kayıpları 25 bin ölü ve yaralıdır. Sovyet kayıpları ise 49 bin ölü, 158 bin yaralı. Ancak Finlerin kaybettikleri toprakları geri alma arzusu yüzünden barış sadece 1 yıl sürdü ve Finlandiya, Almanya'nın yanında savaşa girdi.
Kuzey Avrupa
Fransız Başbakanı Reynaud, Parlamentoda gitgide artan gerginliği ve halkoyunda gizli Stuttgart radyosunun (Bu radyo, Almanlarla işbirliği yapan bir Fransız tarafından işletiliyordu. Stuttgart haini olarak adıyla anılan bu Fransız, savaştan sonra yakalanarak kurşuna dizilmiştir) kışkırtıcı yayınlarıyla çoğalan açık hoşnutsuzluğu gidermek için, bekleme politikasını terk ederek, daha dinamik ve haşin bir politikayı denemek istedi. Bu amaçla Londra hükûmetini, İsveç çeliğinin Almanya'ya akmasını önlemek için Norveç'e bir çıkartma yapmaya ikna etti. Ancak Müttefik kuvvetlerden önce davranan Almanlar, 9 Nisan 1940 sabahı Norveç'e, deniz yolunun güvenliği için de Danimarka'ya saldırdı. Norveç'in istilasındaki stratejik amaçları İsveç'ten ithal ettikleri demir cevheri yolunun güven altına alınması ve Norveç fiyortlarında denizaltıları için üsler oluşturabilmekti. Danimarka kısa sürede teslim olurken Norveç direnme gösterdi. 10 Haziran 1940'ta Norveç de teslim oldu. Müttefikler'in Norveç'te oynadığı kumar, askeri bir bozgun ve manevi bir yıkılışla sona ererken, Norveç'i de Alman işgali altında esir bir ülke durumuna getirdi. 24 Nisanda Norveç bir hükûmet komiserinin emrine verildi ve Quisling'in başkanlığında bir nasyonal sosyalist hükûmet kuruldu. Meclislerin güvensizliği karşısında Reynaud hükûmeti 9 mayısta, Chamberlain hükûmeti 10 mayısta istifa ettiler. Aynı gün Alman saldırısı beklenmedik bir anda batıya döndü. Reynaud istifasını derhal geri aldı; Chamberlain yerine İngiliz kabinesini Churchill kurdu. Avrupa ve bütün dünya için karanlık ve felaketli günler başlıyordu. Belçika ise 27 Mayıs'ta teslim oldu.
Benelux ve Fransa Savaşları
10 Mayıs 1940 günü, 110 yedek tümen tarafından desteklenen 190 tümenden meydana gelmiş bir Alman ordusu; 91 Fransız tümeni, 12 Belçika tümeni, 12 Britanya tümeni, 1 Polonya tümeni ve küçük bir Hollanda ordusu tarafından müdafaa edilmekte olan batı cephesine taarruza geçti. Almanların savaş planı ise ancak şubatta kesin şeklini alıyordu. Belçika ve Hollanda'ya yönelen saldırılarla Manş Limanını (Fransa Seferi) ve Paris'i ele geçirmek. Asıl taarruz ise daha güneyde, Arden Ormanları üzerinden Sedan yönünde Fransa topraklarına yönelikti. Hitler, Birleşik Krallık ve Fransa'nın Almanya'ya Hollanda ve Belçika'yı geçerek hücum edeceğini bildiğinden kuvvetlerinin çoğunu Belçika üzerine sevk etti. Bunun üzerine Fransa ve Birleşik Krallık ordusunun en mükemmel silahlandırılmış motorize birlikleri derhal, Alman ordusunu kuzeyden kuşatmak ve gerisinde Ruhr Bölgesini ele geçirmek amacıyla Belçika üzerinden hücuma geçti. Ancak Alman birlikleri korkunç bir hızla ilerliyordu. Paraşütçü birliklerinin göz açtırmayan hücumları sonunda Meuse üzerinde birçok köprüler ve Hollanda'nın meşhur "Eben Emael" kalesi Almanların eline geçti. Hava bombardımanlarıyla yerle bir edilen Rotterdam ve hemen ardından Lahey işgal edildi. Hollanda bir baştan bir başa Almanlar tarafından işgal edildi. Kraliçe Vilhelmina, Birleşik Krallık'a sığındı, ordu yok edildi, Müttefikler'in zırhlı birlikleri süratle güneye çekilmeye başladı. Bir başka Alman ordusu da Lüksemburg üzerinden geçerek Meuse Nehrine varmış, nehri Namur'la Sedan arasındaki birçok noktadan geçmişti. Sedan Harekâtı 15 Mayıs'ta tam bir bozgun halini aldı. Fransız sınırının delinmesi, Belçika birliklerini Anvers-Louvain müdafa hattını terk ederek Lys'e ve İngiliz birliklerini Douai-Peronne hattına çekilmek zorunda bıraktı. Paul Reynaud 16 Mayıs'ta Suriye'de bulunan General Weygand'ı General Gamelin'in yerine tayin etti. Weygand Abbeville'den kuzeye ve Ypres'den güneye giden iki hat üzerinde taarruza geçti; ancak önemli bir sonuç alamadı. Belçika orduları 25 ile 28 mayıs arasında ümitsiz bir savaşla Lys üzerinde karşı koydu. 26 Mayıs'ta İngiliz birlikleri anavatana dönme kararı aldı. 27 mayısta Belçika sınırı birçok noktada delindi. Belçika'nın, düşmana karşı koymasına artık imkân yoktu. Kral Leopold, 28 mayısta Almanlarla teslim anlaşmasını imzaladı. Bu üç ülkenin tümüyle istilasını önlemek için İngiliz Yurtdışı Sefer Kuvveti ve Fransız orduları kuzeye ilerleyince, taarruz çıkış hattı Arden Ormanları olan ve Manş Kanalı yönünde ilerleyen Alman zırhlı birlikleri tarafından kuşatılmış oldu. Gerçek şuydu ki Belçika, Müttefik ordularının mağlubiyeti ile, izleri savaştan sonra dahi silinmeyecek çok ağır ve feci şartlar altında kaderiyle baş başa bırakılmıştı. Belçika'nın işgali üzerine Britanyalılar kıtadaki 235.000 kişilik ordularını ve Fransızlar 115.000 kişiye varan kuvvetlerini Almanların aralıksız bombardımanları altında, büyük zorluklarla, Dunkerque limanından deniz yoluyla tahliye edebildiler; ancak bütün silah, cephane ve mühimmat kaybedilmişti. Bu, Müttefikler'in meşhur kuzey ordusunun sonu demekti.
Fransa'da, Başkan Paul Reynaud, kendisini bekleyen çok zor olaylara karşı koyabilmek için 18 Mayıs'ta Mareşal Philippe Petain'i hükûmete davet etmişti. 15 haziranda ise orduda zırhlı birliklerin ısrarla kullanılmasını isteyen General de Gaulle'ü Savaş Bakanlığı Müşteşarlığına tayın etti. Hükûmetin değişmesi Fransa'nın kaderini değiştirmedi. 14 Haziran 1940'ta Alman birlikleri Paris'e girdi. Aynı gün hükûmet Bordeaux'a çekildi. Alman askerleri Paris'e girmeden 4 gün önce (10 haziran) İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa'ya savaş ilan etti. Bu sırada Alman ordusu Loire yönünde ilerliyor, Maginot hattını geçerek İsviçre sınırına doğru yürüyordu. Fransa çöküyordu. Reynaud, 16 haziranda istifa etti. Yeni kabineyi Mareşal Petain kurdu ve 17 Haziran'da İspanya aracılığı ile Almanya'dan, Vatikan aracılığı ile de İtalya'dan teslim şartlarını bildirmesini istedi. Bu sırada Münih'te buluşmuş olan Hitler ve Mussolini, Fransa'ya teklif edilecek olan mütareke şartlarını belirliyorlardı. 22 Haziran 1940'ta Fransa ateşkes anlaşmasını Almanya ile imzaladı. Aynı gün Alman orduları Lyon'a girdi. İtalya ile mütareke anlaşmasını 24 Haziran'da Roma'da imzalandı. Alman güçleri kuzey Fransa’yı ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını işgal etti, Fransa topraklarının üçte ikisi, Alman kontrolüne girdi. İtalyan zırhlı birlikleri de Alpler bölgesinden Fransa'ya girdi. Menton, İtalya'nın kontrolüne girdi. Ayrıca Fransız Somalisi'ndeki Cibuti limanı ve Cibuti-Adis Abela demiryolu üzerinde İtalya'ya tasarruf hakkı tanınıyordu. Fransa bu savaşta 100.000 asker kaybetmiş, sivil halktan 80.000 kurban vermiştir.
Britanya Savaşı
Fransa'nın savaş dışı kalmasıyla Almanya'nın karşısında tek bir düşman kalıyordu: Birleşik Krallık. 19 Temmuzda Hitler, Birleşik Krallık'a barış teklifinde bulundu; ancak Londra bu teklifi şartsız olarak reddetti. Böylesine bir barış, Almanya'nın kıta üzerindeki hakimiyetini tanıması demek oluyordu. Ayrıca Almanya'nın tüm kuvvetlerini doğu cephesine kaydırmasına imkân veriyordu. Bu ret üzerine Hitler, Birleşik Krallık'ı da barış masasına oturmaya zorlamak, gerekirse istila etmek için Britanya Savaşı'nı başlatmıştır. Hitler, İngiliz filosunu imha etmek ya da felce uğratmak konusunda pike bombardıman uçaklarına güveniyordu. Britanya Savaşı, Almanya tarafından, Britanya'nın istilası için hazırlanmış olan Denizaslanı Operasyonu'nun hazırlık evresi olarak düşünülmüş olup, RAF'ın (İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri) imhasını amaçlamaktadır ve esas olarak Luftwaffe (Alman Hava Kuvvetleri) tarafından yürütülmüştür. 8 Ağustos'ta Göring hava kuvvetlerine hücum emri verdi; ancak Alman uçakları Birleşik Krallık'ta ümit etmedikleri bir müdafaayla ve tanımadıkları bir silahla karşılaştılar. Bu yeni silah radardı. Bu yeni aletle İngilizler, Birleşik Krallık'a doğru yola çıkan Alman uçaklarının yerlerini ve istikametlerini çok önceden keşfedebiliyorlardı. İngiliz hava filosunu savaş dışı bırakmayı hedef alan Alman uçakları, her hücumdan ağır kayıpla dönüyordu. Bu durum karşısında Almanya, İngiliz hava ve deniz üslerini ve endüstri merkezlerini hedef almaya başladı. 6 eylülde Alman saldırısı, Londra üzerine toplandı. Londra bir ay boyunca her gün bombalandı. Bu bombardımanlar sırasında 14.000 kişi ölmüş, 20.000 kişi yaralanmış olduğu düşünülmektedir. İngiliz havacıları, Alman uçaklarına, Londra'da yarattıkları cehennemi çok ağır bir şekilde ödetti. RAF'ın sert direnci karşısında Luftwaffe, Göring'in emriyle 7 Ekim'de geri çekilmek zorunda kalmış ve harekât başarısız olarak sona erdirilmiştir. Bu savaşta, RAF 700 uçak kaybetmesine karşın, Luftwaffe'nin kaybı 3000 uçağı geçiyordu. Londra savaş süresince her gün bombardımana tutuldu. Ekimde şehre atılan bomba sayısı 10.000, kasımda ise 7500 olarak tespit edilmiştir. Aralık ayında şehirde büyük hasarlar oldu; 1941 yılı başında Coventry'de ayakta kalmış tek bir duvar yoktu. Ama buna rağmen Hitler, partiyi kaybetmişti. Napolyon gibi o da, hayatının en tehlikeli kumarını oynamak ve Birleşik Krallık ile bir ölüm-kalım savaşına girişmek zorundaydı. Böylece mücadele, karayla denizin çarpışması olarak bir başka cephede yeniden başlıyordu.
Kuzey Afrika Cephesi
İtalya'nın 10 Haziran 1940'ta Almanya safında savaşa girmesiyle savaş Kuzey Afrika'ya da sıçramış oldu. Zaten Libya, Eritre ve Somali İtalyan kontrolündeydi.
İtalya'nın Kuzey Afrika'da operasyon alanı olarak belirlediği bölge, Nil Nehri ve Tunus arasında kalan Batı Çölü'ydü. 1939 yılı ortalarından itibaren Mısır'daki İngiliz Orta Doğu Kuvvetleri, Libya'daki İtalyan kuvvetlerini yoklama taarruzlarıyla taciz etmekteydi. General Creagh komutasındaki 7. Zırhlı Tümenin askerleri bu çatışmalarla “çöl fareleri” olarak anılacaktır.
Libya’daki İtalyan kuvvetleri Mareşal Graziani komutasında 7 tümenlik ve 300 tanklık bir kuvvetle 13 Eylül 1940'ta İngilizlere saldırmışlar, Mısır topraklarında az biraz ilerledikten sonra, ciddi bir direnişle karşılaşmamalarına karşın Sidi Barrani'de duraklayıp savunma sistemleri oluşturmaya koyuldular. Aralık ayında henüz Nil Irmağına ulaşamadan Wavell’in komutasındaki birlikler tarafından durduruldular. Çarpışmalar sonunda İtalyanlar Bingazi’nin ötesine püskürtüldü.
7 Aralık 1940 gecesi, General O'Connor komutasındaki bir İngiliz birliği İtalyan mevzilerine saldırdılar. Sidi Barrani'nin Britanyalı kuvvetlerinin eline geçmesiyle İtalyan birlikleri dağılmışlardır.
3 Ocak 1941'de yeniden taarruza geçen O'Connor, 22 Ocak da Tobruk limanına ulaştı ve ileri Harekâtını sürdürdü. 7 Şubat 1941'de Bingazi'ye ulaşmıştır. İtalyan birliklerinin Kuzey Afrika'da pozisyonlarını korumaları iyiden iyiye güçleşmişken, Britanya hükûmetinin dikkatinin Balkanlar'a yönelmesi nedeniyle Kuzey Afrika'daki harekât durmuştur.
12 Şubat 1941'de General Erwin Rommel Kuzey Afrika'da yeni oluşturulan Alman Kuzey Afrika Kolordusu'nun komutanı olarak Trablusgarp'a ulaşmıştır. Rommel, 31 Mart 1941 günü El Ageyla'daki İngiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir. 2 Nisan 1941 de, Almanya'nın Balkan Cephesini açmasından iki gün sonra Bingazi yönünde ilerlemesine devam eden Rommel, Britanya 2. Zırhlı Tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakmıştır.
Rommel'in birlikleri Batı Çölü'nde 600 km kadar ilerlemişler, fakat Tobruk limanı Britanyalıların elinde kalmıştır. Nisan 1941 ayı içinde Rommel iki kez Tobruk'a yüklenirse de sonuç alamaz.
15 Mayıs 1941 sabahı Britanyalı birlikleri Alman hatlarına "Brevity Harekâtı" kod adıyla bilinen bir taarruzda bulunurlar. Halfaya Geçidi'ni ele geçirmelerine karşın Almanların karşı taarruzları sonucu Brevity Harekâtı başarısız olmuştur.
14 Haziran 1941 gecesi Britanyalı birlikleri ikinci bir taarruza giriştiler. "Savaş Baltası Operasyonu" kod adlı bu harekâtta Britanyalı birlikleri, Halfaya Geçidi'ne ve Rommel'in merkezdeki garnizonuna saldırırlar. Halfaya Geçidi, her iki tarafın askerleri arasında "Cehennem Geçidi" olarak adlandırılacaktır bundan böyle. Her iki taarruz da Britanyalılar açısından başarısız olur. Harekâtın üçüncü günü başlarken Rommel, tüm birliklerini, Britanyalıların geri çekilme hattını tutmak amacıyla Halfaya Geçidi'nin yanından ileri sürecektir. Bu tırpan hareketi durdurulamayınca İngilizler geri çekilmek zorunda kalırlar.
Tobruk'taki köprü başına ulaşma yönünde Britanyalıların üçüncü girişimi, "Crusader Harekâtı" olarak kayıtlara geçmiştir. 18 Kasım 1941'de başlatılan harekât bu kez başarılı olur. 4 Aralık 1941'de Rommel, Tobruk önlerinden de çekilmek zorunda kalmıştır. Rommel, daha önce savunma hatları oluşturduğu Gazala Hattı'na çekilmiştir ama, 13 Aralık 1941'deki Britanyalı saldırısı karşısında geri çekilmek zorunda kalır, İngilizlerin 200 tankına karşılık elinde kullanılır durumda 30 tankı vardır.
27 Aralık 1941 tarihinde Rommel, birkaç gün önce ulaşan 30 tanklık takviye kuvvetini kullanarak Britanyalı hatlarını yeniden Gazala Hattı'na kadar ileri itmiştir. Alman Afrika birliklerinin başarılı olamamasının en büyük sebebi Britanyalı casus denizaltılarından biri olan SARAH'ın Almanların deniz yoluyla ulaştırdıkları mühimmatlarının yollarını ve geçiş zamanlarını tespit etmesi ve böylece Alman ve İtalyan deniz ikmalimin kesintiye uğramasıdır. Rommel sipariş ettiği silahların yaklaşık yarısına ulaşabiliyordu.
21 Ocak 1942'de Rommel yeniden taarruza geçmiştir. Bu harekât Britanya birliklerini Bingazi'ye kadar geri atacaktır.
Balkan Cephesi
Marita Harekâtı (Yunanistan)
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın Yunanistan Savaşı'nda ülkeye saldırması ile Nisan 1941'de başlamış ve Ekim 1944'te Almanya'nın ana topraklardan geri çekilmesi ile son bulmuştur. Geri çekilmenin ardından yine de Girit ve bazı önemli adalar 1945 Haziran'ına dek Alman askerî birliklerinin denetimi altında kalmıştır.
Yunanistan'ı ilk olarak işgal etmeye kalkışan devlet İtalya'dır. Ekim 1940'ta ülkeye saldıran İtalya'nın Yunanistan'ı almada yaşadığı başarısızlığın ardından Alman lider Adolf Hitler, Balkanlar'ı kontrol altına alabilmek için ordusunu doğruca Yunanistan'a yönlendirmiştir. Hızlı bir "Yıldırım savaşı" taktiği ile 1941 Nisan'ında ülkeye girilmiş ve Mayıs ayının ortalarına doğru Yunanistan, Almanya, İtalya ve Bulgaristan olmak üzere üç farklı devletin işgâli altında kalmıştır.
İşgal altında olunan süre boyunca sivil Yunanistan halkı birçok zorluk ile karşı karşıya kalmış ve 300.000 sivil açlık ve salgın hastalıklardan dolayı yaşamını yitirmiştir. Ülkenin ekonomisi tamamı ile çökmüştür. Bu güçler ülkeyi denetim altında bulunduran gruplara karşı gerilla atakları ile saldırmışlar ve büyük casusluk eylemlerinde bulunmuşlardır. 1943 yılına gelindiğinde bu direnişçi gruplar birbirleriyle çatışmalara girmişler ve tam bağımsızlığın alındığı 1944 yılında krizde olan ülkede iç savaşın çıkmasına neden olmuşlardır.
Merkür Harekâtı
II. Dünya Savaşı'nda 20 Mayıs 1941 sabahında Fallschirmjäger'lerin (Alman Paraşütçü Hafif Piyadesi) Girit Adasına havadan indirilmesi ile başlamıştır. İşgal amaçları bağlamında başarıya ulaştıysa da, Alman tarafının verdiği kayıpların büyüklüğü nedeniyle, Alman ordusu bir daha hava indirme operasyonu yapmamıştır.
Girit Muharebesi dünya tarihindeki en büyük hava indirme operasyonu olarak nitelenmekte olup ve tüm dünyada hava indirme tümenlerinde taktik açıdan öğretilen önemli bir muharebedir. Her ne kadar Müttefikler'in II. Dünya Savaşı'nda yapmış olduğu Market Garden Operasyonu'nda daha fazla sayıda paraşütçü komando kullanıldıysa da söz konusu operasyon zırhlı birliklerle desteklendiğinden, hava desteği dışında destek olmadan yapılan bu Alman saldırısı en büyük hava indirme operasyonu olarak kabul edilir.
Doğu Cephesi I
"Barbarossa"
Norveç, Fransa ve Balkanlar'ın istilasıyla, Batı'dan gelebilecek bir dizi askeri tehdidin önlemini almış olan Hitler, dikkatini bu kez doğuya, Sovyetler Birliği'ne çevirmiştir. 22 Haziran 1941 günü kısa bir hazırlık ateşinin ardından Alman panzer birlikleri Sovyet sınırını geçerler.
Böylece II. Dünya Savaşı'nın Doğu Cephesi savaşlarının açılış hamleleri sayılabilecek Barbarossa Harekâtı başlamış olur.[10]
Doğu Cephesi 22 Haziran 1941 tarihinde başladı ve harekâtın ilk aylarında Wehrmacht’ın hızlı ilerleyişine ve Kızıl Ordu’nun ciddi ölçüde kayıplarına sahne oldu. Emrindeki tank kolordularıyla hızla Moskova önlerine gelen Mareşal Fedor von Bock, Hitler tarafından zorla geri dönüp Smolensk'teki Rus ordularını esir alması istenince, Moskova'yı terk etmiş olan Stalin zaman kazanıp kendi birliklerini savunma yapmaları için Moskova'ya yığdı. Sonbahar aylarındaki yağışlar, Rus direnişinin giderek kendini toparlaması ve sertleşmesi, ardından da o yıl erkenden bastıran kış şartlarının oluşturduğu zorluklarla Alman ordularının ilerleyişi durma noktasına geldi. 5 Aralık 1941 akşamı, Moskova'ya yönelik Alman saldırıları sonlanmak zorunda kaldı.
Doğu Cephesi'nde savaş boyunca Naziler milyonlarca Sovyet savaş esirini öldürdü.
Stalingrad Muharebesi
1942’de Hitler, Karadeniz'le Hazar Denizi arasında bulunan Kafkasya petrol yataklarını ve bu bölgenin hemen kuzeyindeki Don ve Donets nehirleri arasındaki sahayı ele geçirmeyi hedefledi. Bu planın ilk adımı Mavi Durum kod adıyla bilinecektir. Mavi Durum, Alman ordularına Stalingrad ve Kafkasya yolunu açmak içindir. Mavi Durum'da belirlenen hedeflere ulaşılmasından sonra Alman orduları iki grup olarak operasyonları sürdürdüler. Stalingrad kentinin ele geçirilmesi yönündeki operasyonlar, Stalingrad Muharebesi ile II. Dünya savaşı’nın dönüm noktalarından biri oldu.[11]
Stalingrad’ı kuşatan Alman birlikleri Rusların Uranüs Operasyonu kod adını verdikleri karşı taarruzla çembere alındı. Çemberi kırmak amacıyla Alman Don Ordu Grubunun giriştiği Kış Fırtınası Operasyonu ise Kızıl Ordu’nun karşı operasyonu (Küçük Satürn Operasyonu) ile başarısızlığa uğramıştır.[12]
Küçük Satürn Operasyonu’nun başarısının hemen ardından Kızıl Ordu, Satürn Operasyonu ile, Kafkasya’da zaten güçlükle ilerlemekte olan Alman ordularının geri bağlantısını kesmek amacıyla taarruzlara başlamıştır. Bu taarruzların durdurulamayacağı ortaya çıkınca Alman birlikleri 1943 yılının Ocak ayı başlarında Kafkasya’dan çekilmek zorunda kalmışlardır.
1943 yılı ocak ayı ortalarına doğru daha kuzeyde Kızıl Ordu’nun giriştiği karşı taarruzlar sonucu, Don ve Donets bölgesi tekrar Rusların kontrolüne geçmiştir.
Asya-Pasifik Cephesi
Pearl Harbor
Japonlar güçlerine güveniyordu. En güçlü, en modern donanmanın ellerinde oluşu, Çin'in zengin bölgelerinin işgalini tamamlamaları ve Avrupa'daki karışık ve güvensiz durum Japonları Avrupa Uzakdoğu sömürgelerine saldırı arzularını körükledi. Endonezya (Hollanda Hindistanı), Pasifik adaları, Fransız Çinhindi, Burma ve Hindistan iyi bir hedef olarak namluda duruyordu. Ancak kolay gibi görünen bu harekât Japonlara göre güçlü ve resmen olmasa da Müttefik cephesine destek verebilecek bir Amerikan deniz filosu Pasifik'te bulunurken gerçekleştirilemezdi. Bu amaçla bir nevi Amerikan su üstü gücüne suikast olacaktı. Japonlar da Amerika kendini toparlayana dek, kızaklardan yeni binlerce tonluk savaş canavarları çıkarmadan evvel işgal işini bitirmiş halde muzafferiyetlerinin tadını çıkaracaklardı. Bu büyük görev amacıyla o güne dek denizlerde kullanılmamış büyüklükte bir hava gücü Amiral Nagumo'nun yönetimine verildi. Birçok savaş gemisi ve uçakları Oahu yakınına taşıyacak altı uçak gemisi hazırlandı. Torpil uçakları, Vals uçakları, yüksek irtifa bombardıman uçakları; gemileri yok etme işi, avcı uçaklarıysa Amerikan uçaklarını henüz yerdeyken imha için (Alman taktiği) uçak gemilerine yerleştirildi. Toplam 429 uçak kendine güvenle yola koyuldu...
Başlangıçta, ABD savaşa doğrudan katılmasa da, Birleşik Krallık'a büyük ölçüde ekonomik ve askeri malzeme yönünden destek sağlıyordu.
7 Aralık 1941’de, bir pazar sabahı, Japon uçak gemilerinden havalanan yüzlerce avcı, torpido ve bombardıman uçağı, Hawaii Adalarından Oafu Adasında bulunan Pearl Harbor deniz üssüne geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Japonlar bombaladıkları 8 Dretnoddan 6'sını batırdı ya da kullanılamaz hale getirdi. Amerika donanmasına ait 3 uçak gemisi (CV-5 USS Yorktown, CV-6 USS Enterprise, CV-8 USS Hornet)nin seferde oldukları için bu saldırıdan kaçabilmesinden dolayı, Japonların bu hava taarruzu her ne kadar başarılı görünse de esasen Japonya açısından büyük bir şanssızlık olarak kabul edilmektedir.
Pasifik Savaşları'nın ilerleyen aşamalarında, deniz savaşlarında hava gücünün belirleyici bir rol oynadığının kanıtlanması da göstermektedir ki, hava unsurlarını taşıyan Amerikan uçak gemilerinin zarar görmemiş olması, savaşın kaderi üzerinde yaşamsal bir rol oynamaktadır.
Yine de bu olay üzerine ABD Kongresi 8 Aralık 1941’de Japonya’ya savaş ilan etti. Kaçınılmaz olarak Japonya'nın müttefiki olan Almanya ve İtalya 11 Aralık günü ABD'ye savaş ilan etti. Bir gün sonra ise Japonya, Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya'ya savaş ilan etti.
Pearl Harbor baskınıyla aynı gün, Taiwan (Formoza) adasından kalkan Japon uçakları Filipin Adalarına yönelik bir hazırlık saldırısı başlattı. Bu adalara hemen ardından Japon birliklerince çıkarma yapılarak işgal edildi. General Douglos MacArthur komutasındaki ABD ve Filipin güçleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Japonlar 1942 Mayıs'ında Filipinler'i ele geçirdiğinde 36 bin asker ve 25 bin sivil esir alındı.
İzleyen aylarda Japon kuvvetlerinin ileri Harekâtı devam etti. Guam, Wake Adaları, Hong Kong, Malaya işgal etti. Malaya yarımadasındaki Singapur 1942 Şubat'ında Japonların eline geçti. Japon ilerlemesi, Brunei, Saravak, Borneo, Timor, Cava, Sumatra, Selebes, Yeni Britanya, Solomon Adaları, Yeni Gine’nin doğusu, Gilbert Adaları, Andaman Adası, ve Aleut Adaları'na kadar yayıldı.
Bu başarılar Japonya'ya, Güneydoğu Asya denizlerinde kesin bir üstünlük sağlamıştır.
Mercan Denizi
Nisan 1942 sonlarında Japonlar, Yeni Gine'nin güneydoğusundaki Port Moresby'de ve Solomon Adalarının güneyindeki Tulagi'de hava üsleri kurarak Avustralya ve Yeni Kaledonya arasındaki Mercan Denizinin denetimini ele geçirmeye hazırlanıyorlardı.
Japonların Port Moresby'yi ele geçirme planını haber alan Müttefikler eldeki bütün hava ve deniz kuvvetlerini alarma geçirdiler.Japonların 3 Mayıs'ta Tulagi'ye çıkarma yapmaları üzerine, Tuğamiral Frank J. Fletcher komutasındaki keşif kuvvetine bağlı bir uçak gemisinden havalanan ABD uçakları Japon çıkarma grubuna saldırarak bir destroyeri, birkaç mayın tarama ve çıkarma gemisini batırdı.
4 Mayıs'ta Rabaul'den yola çıkan asıl Japon kuvvetlerini oluşturan deniz birliklerinin çoğu doğuya doğru dolambaçlı bir yol izledi.
İki tarafın uçak gemileri 5-6 Mayıs günlerini birbirlerini aramakla geçirdi. 7 Mayıs sabahı Japon uçak gemisinden havalanan uçaklar bir ABD destroyeriyle tankerini batırdı. Fletcher'ın uçakları da Japon hafif uçak gemisi Şoho'yu ve bir kruvazörü batırdı. Ertesi gün Japon uçakları ABD uçak gemisi Lexington'ı batırdı ve Yorktaown'a büyük hasar verdi. Buna karşılık ABD uçakları da büyük Japon uçak gemisi Shokaku'yu savaşamayacak ölçüde ağır hasara uğrattı.
Çok uçak kaybeden Japonlar, hava korumasının yetersizliği ve karadan havalanan Müttefik bombardıman uçaklarının saldırıları karşısında Port Moresby'ye giden kuvvetlerini Rabaul'de geri çekmek zorunda kaldılar. Zaferle sonuçlanan çarpışmalar boyunca yalnızca uçakları kullanan Müttefik deniz kuvvetleri, hiçbir zaman Japon savaş gemilerine atış menziline girecek kadar yaklaşmadı.
Midway
Midway Muharebesi (ミッドウェー海戦 Midway Kaisen / Midway Deniz Muharebesi) (Japon kod adı: MI Harekâtı, MI作戦/Emu Ai Sakusen), Muharebenin amacı stratejik Midway adası'nı almak ve Amerikan uçak gemilerini yok etmekti. Bu amaçla toplanan Japon armadasında 200 parçalık Japon filosunda 8 uçak gemisi ve 11 zırhlı bulunuyordu. Buna karşılık Amerikalılar 3 uçak gemisi etrafında 76 parçalık bir filo hazırlayabilmişlerdi.
Ne var ki Japonlar güçlerini dağıttılar. İki uçak gemisini, Amerikalıları kuzeye çekmek için Aleut Adaları’na doğru göndermişler, iki uçak gemisini de esas filonun çok gerisindeki çıkarma filosuna tahsis etmişlerdi. Japon şifresini çözen Amerikalılar birçok bocalamaya ve USS Yorktown (CV-5)’ın bu sefer batmasına rağmen, Japon İmparatorluk Filosu’nun belkemiği olan en önemli dört Japon uçak gemisini batırdılar. Bu savaşın Amerikalılar lehine sonuçlanmasındaki en önemli etken Amerikan ordusunun Japon şifreleme sistemini çözmeleri ve Japonların bundan haberi olmamasıdır. Japon uçak gemilerinin batırılmasındaki etken ise Japon amiralinin hazırda bekleyen silahları yüklenmiş muharebe uçaklarının saldırı filosu geri dönmedi diye bombardıman cephanesi yüklemek amacıyla hangara indirmesi ve bu sırada Amerikan uçaklarının gemilere saldırmasıdır.
Bu savaşta ve sonraki savaşlarda Japon donanmasının yenilmesindeki en önemli etkenlerden biri Japon gemilerinde radar bulunmaması olacaktır.
Guadalcanal
Guadalcanal, II. Dünya Savaşı'nda Japonya'nın 3. Ana Savunma Hattının bulunduğu bölge olarak bilinir. Amerikalı donanması Midway zaferinden sonra gözünü Guadalcanal'a çevirdi. Sahil çıkartmasında oldukça zorlanacaklarını sanıyorlardı. Fakat Japon askerlerinden çıkartma anında hiçbir ses gelmedi. O anlık Amerikan askerleri kendilerini şanslı hissettiler. Guadalcanal'da yaşayan yerliler sayesinde Japonların bulunduğu mevzilere kadar ilerlediler.
Leyte Körfezi, 1944
Batıdaki Deniz Savaşları
Akdeniz’de Müttefikler, özellikle İngilizler açısından deniz hakimiyeti yaşamsal bir önem taşımaktadır. İngiliz İmparatorluğu'nun Uzak Doğu bağlantısı Akdeniz üzerinden sağlanmaktaydı. Ayrıca Kuzey Afrika'daki askeri varlığının takviyesi ve ikmali açısından da bu deniz yolunun önemi büyüktü. Art arda uygulanan başarılı deniz operasyonları (Mers-el-Kebir Savaşı, Taranto Savaşı, Matapan Yarımadası Savaşı gibi) bu deniz yolunda İngiliz hakimiyetini sağlamış olmakla birlikte bir süre için Uzak Doğu bağlantısı Afrika kıtasının güney ucu dolaşılmak zorunda kalınarak sağlanmıştır.
Atlas Okyanusu'ndaki deniz savaşları ise, Bismarck olayı dışında, Alman denizaltılarıyla Müttefik deniz ve hava güçleri arasında sürmüştür. Savaşın genel çizgisi, deniz ticaret hatlarına saldıran Alman denizaltılarıyla onları önlemeye çalışan Müttefik su üstü gemileri ve uçakları arasında geçmiştir.
Kuzey Afrika Çıkarması
8 Kasım 1942'de Britanyalı ve ABD güçlerinden oluşan bir görev kuvveti Fas ve Cezayir kıyılarına bir çıkarma yaptı. 6 Ağustos 1942 günü başlayan İngiliz taarruzu karşısında (II. El Alameyn Savaşı), geri çekilmek zorunda kalan Rommel, bu çıkarma harekâtı sonucu iki ateş arasında kalmış oluyordu.
General Montgomery komutasındaki Britanyalı 8. Ordusunun ileri Harekâtı, Rommel'in döşemiş olduğu onbinlerce mayın dolayısıyla ağır aksak ilerleyebiliyor.
Böylece Britanyalı 8. Ordusu, 13 Aralık 1942'de Tobruk’a ulaşabiliyor. 1943 yılının ocak ayı sonunda ise Libya tümüyle Rommel’in kontrolünden çıkmıştır. Artık Kuzey Afrika’da durum tümüyle ABD ve Ingilizlerin kontrolü altındadır.
İtalya Cephesi
10 Temmuz 1943 ve 2 Mayıs 1945 tarihleri arasında Britanyalı ve Amerikalı donanmalarının Husky Harekâtı ile Sicilya'ya yapmış olduğu çıkarmayla açılmış olan cephedir.
Müttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman askeri varlığını ortadan kaldırdıktan sonra İtalya'ya yöneldiler. İtalya'ya bir çıkarma yapılmasından önce Sicilya adasındaki Alman askeri gücünün de kırılması gerekmişti. İtalya topraklarına Müttefik çıkarması iki noktadan yapılmıştır. General Montgomery’nin 8. Ordusu, Sicilya’dan hareketle dar Messina boğazını geçerek İtalyan çizmesinin parmak ucuna çıkmıştır.
İkinci çıkarma operasyonu olan Salerno çıkarması ise, Salerno'nun güneyindeki iki plaja, bir İngiliz, bir Amerikan kolordusu tarafından yapılmıştır. Çıkarmanın üçüncü gününde Müttefik harekâtı durdurulmuş, ancak ilerleyen günlerdeki takviyeler ve ağır bombardımanlar sonucu sağlam bir köprü başı oluşturulabilmiştir.
Aynı gün İtalya, Müttefikler'le bir mütareke imzaladı, fakat bu mütareke Salerno çıkarmasına kadar gizli tutuldu. Çıkarma birlikleri esas hedefleri olan Napoli'ye Harekâtın üçüncü haftasında ulaşıyorlar.
22 Ocak 1944'te Müttefikler Roma'nın 40 km güneyinde, Anzio’ya bir çıkarma daha yapıyorlar.
Çok çetin çatışmalarla geçen İtalya Cephesi, 29 Nisan 1945'te İtalya topraklarındaki Alman birliklerinin Müttefikler'e yenilmesi ve İtalya'nın kayıtsız şartsız teslim olması ile cephe kapanmıştır.
Doğu Cephesi II
Kursk Savaşı
Kursk Savaşı (Almanya'nın verdiği kod adı: Unternehmen Zitadelle/Hisar Harekâtı), II. Dünya Savaşı sırasında Doğu Cephesi'nde, Alman kuvvetlerinin Kursk çıkıntısına karşı 1943 Temmuz ve Ağustos aylarında giriştikleri genel taarruzdur. Bugüne kadar yapılmış en büyük tank çarpışmaları ve bir günde en fazla kayıp verilmiş hava çatışmaları bu muharebede gerçekleşmiştir. Almanların Doğu Cephesi'nde gerçekleştirdiği son stratejik taarruzdur. Sonucundaki Sovyet zaferi, Doğu Cephesi'nde inisiyatifi Sovyetlere vermiştir ve savaşın sonuna kadar da öyle kalmıştır.
Kursk çıkıntısı, Almanların Stalingrad'daki yenilgisi sonrasındaki Sovyet taarruzu ve Alman karşı saldırısı sonucu oluşmuştu. Almanlar, çıkıntıyı kuzey ve güney kanatlarından keserek cepheyi kısaltmayı ve Kızıl Ordu birliklerini çembere alarak yeni bir büyük zafer elde etmeyi umuyorlardı. Ancak Sovyetlerin, Hitler'in planları hakkında iyi bir istihbaratı vardı. Bu ve Almanların yeni silahları, özellikle de Panter tankını bekleyerek taarruzu sürekli ertelemeleri Kızıl Ordu'ya derin bir savunma hattı oluşturmak ve karşı saldırı için stratejik rezervleri uygun yerlere konuşlandırmak için yeterli zamanı verdi.
Almanlar derin savunma hatları içinde tamamen yorulduktan sonra Sovyetler kendi karşı saldırılarını yaparak 5 Ağustos'ta Orel ve Belgorod'u ve 23 Ağustos'ta da Harkov'u geri alarak Almanları geniş bir cephede geri attılar. Bu savaş 2 yıldır işgal altında kalan Kiev'in 2 Kasım 1943'te kurtarılmasının önünü açmıştır.
Sovyetler daha önce kış harekâtlarında başarı elde etmişlerse de bu, Sovyetlerin savaştaki ilk başarılı stratejik yaz harekâtıydı. Bu stratejik operasyon daha sonra harp akademileri derslerinde yer aldı. Kursk Savaşı, bir yıldırım savaşının düşman hatlarını yaramadan yenilmesiyle sonuçlanan ilk muharebedir.
Bagration Harekâtı
Normandiya Çıkarması'ndan 16 gün sonra ve Almanya'nın Sovyetler Birliği'ne savaş ilan ettiği günün üçüncü yıldönümünde, Alman hatlarının merkez bölümünde, 22 Haziran 1944 günü geniş kapsamlı bir Kızıl Ordu taarruzu başlatılmıştır. Stalin, harekâtın kod adı olarak prens Bagration’un adını seçmiştir. Napolyon savaşları sırasında, çağın en üstün taktik kumandanlarından biri sayılan Bagration, 1812 de Napolyon ordularına karşı Borodino’da verilen savaşta ölmüştü.
Ruslar, 124 tümende 1,2 milyon asker, 5.200 tank, 30 bin top ve 6 bin uçağı bu cepheye sürmüşlerdir. Almanlar bu saldırıya, eksik kadrolu 63 tümende 350 bin dolayında asker, 900 tank ve 10 bin topla göğüs germek durumundaydılar.
Taarruzun ilk günü bitmeden Alman hatları iki cephede yarıldı ve 53. Kolorduyla birlikte Vitebsk kenti kuşatıldı. Aynı gece Luftwaffe, Ukrayna’daki Poltava Amerikan üssüne bir hava akını düzenledi. 44 adet B-17 ağır bombardıman uçağı pistde imha edildi. Üsteki yarım milyon galonluk akaryakıt da kullanılamayacak duruma getirildi.
Alman 53. Ordu’sunun yarı mevcudunu oluşturan 5 tümen için 25 Haziran'da Hitler, çekilme emrini verdi ama 28 Haziran'a gelindiğinde 53. Kolordu’dan geriye pek bir şey kalmamıştı. 53. Kolordu’nun 5 tümeninden sadece biri, ağır kayıplarla Rus kuşatmasından kurtulabilmiştir.
Aynı gün mareşal Rokossovski emrindeki Sovyet kuvvetleri Minsk’in hemen güney doğusundaki Bobruisk kentini ve dolayısıyla Alman 9. Ordusu’nu kuşatırlar. Kuşatma altındaki bu ordudan sadece 15 kişi kurtulabilecektir; Kızıl Ordu 70 bin tutsak alır.
2 Temmuz 1944'te Rokossovski’nin öncü birlikleri, Minsk’in 60 km batısında, Varşova bağlantısını sağlayan kara ve demiryolunu keserler. Kızıl Ordu birlikleri bir haftada 225 km yol kat ederek Alman tümenleri, kolorduları arasından geçip Merkez Ordular Grubu’nun geri bağlantısını kesmiştir.
Merkez Ordular Grubu’ndan arta kalan 4. Ordu 3 Temmuz'da Berezina Nehri'nde kalan tek köprüden batıya geçerek imha olmaktan kurtulur. Nehri geçmişlerdir ama Berezina Savaşı Alman 4. Ordu’su için çok ağır kayıplarla sağlanabilen bir geçiş olmuştur. Ne var ki Berezina Nehri'nin batısında tutunmak da mümkün olamaz. Zaten aynı gün Minsk’in Rusların eline geçmesiyle de 4. Ordu kuşatılmış duruma düşmüştür. Havadan ikmal girişimleri de başlar başlamaz başarısızlığa uğrar. 11 Temmuz 1944 günü, 4. Ordu’dan sağ kalanlar da teslim oldular. Böylece 1941 yazında Alman işgaline giren Belarus bu harekâtla kurtarıldı.
12. Kolordu komutanı general Müller, direnmenin intihardan farksız olacağını anlayarak elindeki tüm kuvvetlerle 8 Temmuz 1944'te teslim olmuştur. Berezina bataklıklarını geçip uçsuz bucaksız ormanlarda birkaç kola ayrılan 27. Kolordu, çemberden çıkmak için çabalamaktadır şimdi. 13 temmuzda Vilna kenti Rus'ların eline geçer ve kenti savunan Alman tümeni imha edilir.
Merkez Cephede yaşananlar tam bir bozgundur. Üç haftadan kısa bir sürede Kızıl Ordu’nun başardığı bu dev kıskaç harekâtıyla Merkez Ordular Grubu, neredeyse tümüyle savaş dışı kalmıştır. Almanlar, 200 bin asker ve subay ile 22 generalin içinde bulunduğu toplam 55 tümenini kaybetmiştir. Bazı kaynaklarda ise Alman kayıplarının 400 bini bulduğu belirtilmektedir.
Stratejik bombardıman
II. Dünya Savaşı’nın özelliklerinden biri, gerek cephede olsun, gerekse cephe gerisinde, hava unsurlarının yoğun olarak kullanılmasıdır. Cephe gerisine yönelen hava taarruzları, lojistik hedeflere yönelmiştir, silah sanayi tesisleri, destek sanayi tesisleri, enerji santralleri, petrol depolama ve rafineri tesisleri, iletişim ve ulaşım hatları bombardımanın hedefleri olmuşlardır.
Britanya Savaşı'nın son bulması ve Doğu Seferi'nin başlamasıyla Alman hava kuvvetlerinin önemli bir bölümü Rusya'da bulunmaktadır. Dolayısıyla Alman hava kuvvetlerinin Batı'daki faaliyetleri, önleme faaliyetleri olarak kalmıştır.
Böyle olunca Stratejik Bombardıman, esas olarak Müttefik bombardıman filolarının Alman tesislerine yönelik bombardımanlarıdır. Ne var ki, zaman zaman sivil hedefler de bu bombardımana hedef olmuştur. Köln, Essen, Bremen, Hamburg gibi Alman kentlerine yoğun hava saldırıları düzenlenmiştir.
"İkinci Cephe"
Normandiya Çıkarması
6 Haziran 1944 gece yarısı Müttefik Paraşütçü Birlikleri'nin Normandiya sahili arkasındaki kritik yerleşim bölgelerine indirme yapmasıyla başlamıştır. Gün ağrırken Müttefikler'in hava ve donanma bombardımanı ile ilk Müttefik askerleri sahilde önceden belirlenen bölgelere çıkarma yapmışlardır. Bu bölgelere Utah, Omaha, Gold, Juno ve Sword kod adları verilmişti.
Müttefik kayıplarının en yüksek olduğu çıkarma bölgesi Omaha kumsalıdır. Diğer çıkarma bölgelerinde de, sert bir direnişle karşılaşılmasına rağmen ilerleme sağlanmış, yeterli derinliği olan köprü başları oluşturulmuştu.
26 Haziran 1944'te yoğun çatışmalardan sonra Amerikalıların eline geçen Cherbourg, ibrenin artık Müttefikler'den yana döndüğünün açık göstergesidir. Kuvvet üstünlüğü artık yerine oturmuş, işlemeye başlamaktadır. Amerikan savaş sanayi Avrupa topraklarına oluk oluk akmaktadır. Cherbourg gibi derin bir liman, büyük teknelerin bile yanaşıp yüklerini boşaltmaları için uygundur. Müttefikler için böyle bir liman, tüm kan dolaşımının ana atardamarıdır.
General Bradley'in Normandiya'daki ordular grubuna bağlı 3. Ordu'nun komutasına 1 Ağustos 1944'te General Patton atanır. Patton, Müttefik ilerlemesi yönünden yeni bir soluk getirecektir.
Hitler'in giriştiği birkaç karşı taarruz ise ağır kayıplarla sonuçlanmış, başarısız girişimler olarak kalmıştır.
"Market Garden"
Market Garden Operasyonu, (17 Eylül - 25 Eylül 1944) II. Dünya Savaşı sırasında, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık ortak güçlerinin Belçika üzerinden Almanya'ya girmesini amaçlayan operasyondur. Alman birliklerinin düzenli geri çekilişi nedeniyle taktik Alman galibiyeti sağlamıştır. Amerikalılar büyük kayıplar vermelerine rağmen Belçika'yı ele geçirmişlerdir. Ancak Hollanda'ya yönelik harekât Arnhem'daki Alman karşı saldırısı nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
Lumberjack Harekâtı
Müttefikler'in planları nisan ayından önce Ren Nehri'ni geçmeyi öngörmemektedir. Fakat 7 Mart'ta Remagen yakınında Ludendorff Köprüsü sağlam olarak ele geçirilince iş değişir. Tam hızla bu köprüden Ren’i geçerler. Bu savaşın gidişatını değiştirecek bir olanaktır. Müttefik tank ve topları, motorize birlikleri, Bonn'un dolayısıyla Ruhr sanayi bölgesinin hemen güneyinden bu su kanalını geçmeye başlamıştır.
Patton, 29 Mart 1945'te Frankfurt'u alır, 12 Nisan'da ABD 9. Ordusu, Magdeburg yakınlarında Elbe Nehri'ni geçer. Artık Berlin'e 80 km kalmıştır.
Avrupa'da savaşın sonu
Berlin
1945 yılı başlarından itibaren Alman orduları gerek Batı'da Amerikan ve Britanyalı orduları karşısında, gerek Doğu'da Kızıl Ordu karşısında gerilemeye devam etmektedir. Ocak ayında Amerikan birlikleri Arden bölgesini ele geçirirken Kızıl Ordu da Vistül nehrine dayanır.
Mart ayında Müttefik kuvvetler Ren nehrini geçerek Alman topraklarında ilerlerken Kızıl Ordu da ilerlemesini sürdürür. Nisan ayı ise Nazi yönetiminin sonu olmuştur. 23 Nisan 1945'te Ruslar Berlin'e girmiş, 30 Nisan 1945'te ise Hitler intihar etmiştir. Almanlar, yarım milyona yakın bir kuvvetle Berlin'i 2 Mayıs 1945'e kadar savunsalar da, yoğun Rus taarruzları karşısında 150 bin kayıpla kenti kaybederler.
Oder-Neisse Hattı
Yalta Konferansı'nda (Şubat 1945) üç büyük Müttefik devlet (Birleşik Krallık, SSCB ve ABD) Polonya'nın SSCB ile sınırını batıya doğru, yaklaşık Curzon Hattı'na kadar çekmeyi kararlaştırdı. Bu düzenlemenin Polonya için yol açtığı toprak kaybı ise batıdaki sınırın Almanya'nın zararına olarak batı yönünde kaydırılmasıyla karşılandı. Josef Stalin Yalta'da, Baltık Denizindeki Świnoujście'den (Swinemünde) güneye doğru uzanarak Szczecin'in batısından geçen, daha sonra Frankfurt (Oder)'ın güneyinde Neisse (Nysa Łużycka) Nehri ile birleştiği noktaya kadar Oder Nehrini (Odra) izleyen, ardından Neisse Nehri boyunca Zittau yakınındaki Çekoslovakya sınırına kadar uzanan Oder-Neisse Hattı'nın sınır kabul edilmesini istedi. Stalin böylece 1939'da (Alman-Sovyet Antlaşması) işgal ettiği ve geri vermek istemediği Curzon Hattının doğusundaki topraklarını yitiren Polonya'nın bu kaybına karşılık bir ödün vermeyi düşünüyordu.
Ama yeni sınırın tam olarak nereden geçeceği konusunda Batılı Müttefikler ile SSCB arasında anlaşmazlık çıktı. ABD ile Birleşik Krallık böyle bir düzenlemenin yalnızca çok sayıda Almanın yer değiştirmesine yol açmakla kalmayacağını (Polonya'ya bırakılan topraklarda o sırada 5 milyon Alman yaşıyordu), aynı zamanda gelecekte Almanya'yı kayıplarını geri istemeye yönelteceğini, böylece kalıcı bir barışın kurulmasını önleyeceğini öne sürdü. Onların önerdiği sınır çizgisi Oder Nehri boyunca uzanıyor, sonra Wrocław (Breslau) ile Opole arasındaki bir noktada Oder ile birleşen bir başka Neisse Nehrini (Glatzer Neisse ya da Nysa Kłodzka) izliyordu. Anlaşmazlık nedeniyle Almanya-Polonya sınırı konusunda Yalta'da bir karara varılamadı. Ancak Batılı Müttefikler bu hattı “barış konferansına kadar geçici sınır” olarak kabul etmeye razı oldular (Potsdam, 1945).
Temmuz-Ağustos 1945'te Potsdam Konferansı toplandığında, Sovyet ordusu Oder-Neisse Hattı'nın doğusundaki bütün toprakları işgal etmiş ve bu bölgede Sovyet yanlısı geçici bir Polonya yönetimi oluşturulmuş bulunuyordu. ABD ve Birleşik Krallık bu tek yanlı hareketi şiddetle protesto etmekle birlikte oldubittiyi kabul ederek, SSCB'ye bırakılan Doğu Prusya'nın kuzey kesimi dışında, Oder-Neisse Hattı'nın doğusundaki bütün bölgenin Polonya'nın denetimine verilmesini onayladı. Potsdam Konferansı'nda ayrıca bölgedeki Almanların Polonyalılarca Almanya'ya gönderilmesine izin verildi. Ama Polonya-Almanya sınırının nihai olarak gelecekte toplanacak bir barış konferansında çizilmesi kararlaştırıldı.
Nazi Almanyası'nın Teslimiyeti
7 Mayıs 1945 günü General Jodl, Almanya'nın teslim belgesini imzaladı. Almanya resmi olarak 8 Mayıs 1945'te koşulsuz teslim oldu. Bu tarih Zafer Günü olarak kutlanmaktadır. Rusya zaman farkı dolayısıyla 9 Mayıs'ta kutlamaktadır.[13][14]
Japonya'nın Teslimiyeti
Iwo Jima
Iwo Jima Savaşı (Japonca: 硫黄島の戦い Iwo Tō no tatakai/Iwo Jima no tatakai, İngilizce: Battle of Iwo Jima), 16 Şubat 1945 - 26 Mart 1945 tarihlerinde Pasifik Okyanusunda bulunan Iwo Jima adlı küçük bir adada Japon İmparatorluğu ile Amerika Birleşik Devletleri arasında meydana gelen çatışmadır.
Okinawa Savaşı
Okinawa Savaşı (Japonca: 沖縄戦 Okinawa Sen), Pasifik Savaşı'nın son aşamasında 1945 yılında Okinawa Adalarına çıkarma yapan Amerika Birleşik Devletleri ile Japon İmparatorluğu arasında meydana gelen savaştır.
Atom Bombaları
Japonya, kendi adasına kadar geri çekilmek zorunda kalmasına rağmen, yoğun stratejik bombardımana karşın direnmesini sürdürmektedir. ABD başkanı Truman, Pasifik'teki savaşı bir an önce bitirebilmek için atom bombası kullanmaya karar verildiğini açıklar. 6 Ağustos 1945'te Hiroşima, 9 Ağustos 1945'te ise Nagasaki kentleri atom bombasıyla vurulur. Atom bombası binlerce sivilin kaybına neden olmuştur. Hem psikolojik harp olarak hem de toplu sivil tahrip açısından sıcaklığını günümüzde de korumaktadır.
14 Ağustos 1945'te Japonya, kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul etmiştir. Japonya'nın teslim belgesi ise 2 Eylül 1945'te USS Missouri savaş gemisinde imzalanmıştır.[15]
Etkileri
Kayıplar
Kaynakça
- Weinberg 2005, s. 6.
- Wells, Anne Sharp (2014) Historical Dictionary of World War II: The War against Germany and Italy. Rowman & Littlefield Publishing. p. 7.
- Ferris, John; Mawdsley, Evan (2015). The Cambridge History of the Second World War, Volume I: Fighting the War (İngilizce). Cambridge: Cambridge University Press.
- "World-War-II" 11 Mayıs 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Britannica.com. Erişim: 18 Kasım 2013.
- "History of German-American Relations » 1989–1994 – Reunification » "Two-plus-Four-Treaty": Treaty on the Final Settlement with Respect to Germany, September 12, 1990". usa.usembassy.de. 7 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2012.
- Ghuhl, Wernar (2007) Imperial Japan's World War Two Transaction Publishers pp. 7, 30
- Polmar, Norman; Thomas B. Allen (1991) World War II: America at war, 1941–1945 978-0-394-58530-7
- Seagrave, Sterling (5 Şubat 2007). "post Feb 5 2007, 03:15 PM". The Education Forum. Erişim tarihi: 13 Haziran 2008.
Americans think of WW2 in Asia as having begun with Pearl Harbor, the British with the fall of Singapore, and so forth. The Chinese would correct this by identifying the Marco Polo Bridge incident as the start, or the Japanese seizure of Manchuria earlier.
- Beevor 2012, s. 10.
- "Operation Barbarossa | History, Summary, Combatants, Casualties, & Facts". Encyclopedia Britannica (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.
- "Battle of Stalingrad | History, Summary, Location, Deaths, & Facts". Encyclopedia Britannica (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.
- Editors, History com. "Soviets launch counterattack at Stalingrad". HISTORY (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.
- Andrew Glass. "Nazi Germany surrenders, May 7, 1945". POLITICO (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.
- "V Day celebration outside Bolshoi Theatre". BBC News (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.
- "V-J Day". The National WWII Museum | New Orleans (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.
- "Research Starters: Worldwide Deaths in World War II". The National WWII Museum | New Orleans (İngilizce). Erişim tarihi: 2021-02-06.