Allah'ın isimleri
Allah’ın isimleri ya da Allah'ın 99 ismi (Arapça:اَلأَسْماَءُ الْحُسْنَى, El Esmâ ül Hüsnâ / En Güzel İsimler), İslam toplumunda, Kur’an ve hadislerde Allah’a izâfe edilen fiil veya sıfatlardan türetilmiş veya doğrudan Allah'ı ifade amacıyla kullanılmış olan isimlerdir.
İslam'da Tanrı |
---|
dizisinin bir parçası |
İslam portali |
İnanış
İslam mistisizminde belirli sayıda tekrar edilerek şifacılıkta,[1] seyr-i sülukta, duaların kabulü, nazar ve büyü bozma tedavilerinde kullanılır. Kuran'da rakam olarak yer almaz. İslam toplumunda Allah’ın isimleri bu 99 isimden ibaret değildir. Bunların dışında Şafi, Kafi, Hannan, Mennan,[2] Hüda, mehterde Hazret-i Yezdan, Yunus Emre şiirlerinde Çalab gibi isimler de Allah’ için kullanılırlar.
- Allah
- Yaratıcının özel ismi kabul edilir ve diğer isimler O'na izafe edilir. "Allah gafurdur, rahimdir" denildiğinde bu isim-sıfatların fiilleri de O'na isnat edilerek "Allah rahmet etti" veya etsin şeklinde kullanılır.[3]
Kaynaklarda
Kur'anda değişik ayetlerde bu deyim kullanılır;
"En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın." (Âraf-180)
"De ki: ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur." (İsra-110)
"Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O’nundur." (Taha-8)
"O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Haşr-24)
Hadislerde:
"Allah'ın 99 ismi vardır. Yüzden bir eksik. Kim bunları sayarsa cennete girer. O tektir, teki sever" [4]
99 ismin metne ravi tarafından eklendiği, yani hadisin müdrec olduğu ifade edilmiştir. İbn-i Mace'nin de 99 isimden oluşan listesi bulunur ve bu iki ravinin listeleri birbirinden farklıdır. Her iki ravinin farklı isimlerinin toplamı 125 rakamını vermektedir.[5] Esma-ül Hüsna ile ilgili yazılan eserlerin hemen hepsinde Tirmizi'nin rivayeti esas alınmış ve Müslümanlar arasında meşhur olmuştur.
Tercüme edilmesi, etimoloji ve mitolojik etkileşimler
(Ayrıca bakınız:Kişisel tanrı, Arap mitolojisi, meal)
Kur'anda da kullanılan isimlerin bir kısmı yabancı kökenli olmakla birlikte yöresel söyleyiş ve yeni anlamsal yüklemelerle Araplaştırılmış (Muarreb) isimlerden oluşur; Allah, Rahman, Halik, Malik, Hakem, Hannan, Sultan, Kebir, Fatır, Fettah, Rab, Hadi, Tevvab, Musavvir, Kuddüs vb.[6] İthal sözcüklerden oluşan isimlere tercümelerde verilen farklı ve yer yer zorlama anlamlar ile, bazı isimler de insani sıfatlardan arındırmalar (tenzih) ve tanrı aşkı içeren mistik ögeler ilave edilirler. Ahad, Samed, Rahman, Hannan, Mennan birincilere, ikinci gruba da mütekebbir, mümin, tevvab, şekur, celil gibi isimler örnek gösterilebilir. Mümin, ismi fail olduğu ve güvenen, inanan anlamına geldiği halde ismi mef'ul olarak güvenilen anlamı verilir. Aynı durum tevbekar anlamına gelen Tevvab, çok şükreden anlamına gelen Şekur için de geçerlidir.
Bu isimlerden bazıları insansı özellikler taşır: Müntakim (intikam alan), Mütekebbir (kibirlenen), Sabur (sabırlı), Celil (Öfkeli) vb.
İslamda Allah için kullanılan Ahad, Samed, Aziz, Rahman, Malik, Vedud gibi isimler İslam öncesinde Ortadoğu veya komşularında tapınılan Anat, Şamaş, Aziz, Rahman, Molek, Wedd gibi tanrı isimleri ile benzeşir.[7] Allah ve put isimleri arasında göze çarpan bu ilişkiye dillerin evrimini inceleyen antropolojik araştırmaların aksine olarak İslami teorisyenlerce put isimlerinin Allah'ın isimlerinden türetildiği şeklinde açıklamalar getirilir.[8] Muazzez İlmiye Çığ put isimlerinin Allah'ın isimlerinden sayılmasının tek tanrıcılığa giden yolda gerçekleştirilen değişimlerden birisi olduğunu kaydeder. O’na göre çok tanrıcı olan Sümerler daha sonra bu tanrıların isimlerini Marduk üzerinde toplarlar ve Marduk’un 50 kadar ismi olur. İlmiye çığ aynı eğilimin Allah’ın isimleri konusunda da yaşandığını söyler ve bir araştırmacının Ahad ve Samed isimlerinin Allah’a atfedilmesi konusundaki analizini aktarır.[9]
Allah'ın isimleri
No | Okunuşu | Arapça yazılış | Kelimenin anlamı veya açıklanması |
---|---|---|---|
1 | Allah | الله | El-ilah kelimesinin zamanla kaynaşmasından türediği düşünülmektedir." |
2 | Rahmân | الرحمن | Araplaştırılan bir kelimedir.[10] "Merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden." |
3 | Rahîm | الرحيم | "Acıyan, merhamet eden." |
4 | Adil | العدل | "Adil, insaflı, aşırı gitmeyen, her şeyi yerli yerince yapan" |
5 | Afüv | العفو | "Affedici, cezalandırmaktan vazgeçen anlamına gelmektedir" |
6 | Âhir | الآخر | "En son olan, sonuncu" |
7 | Alîm | العليم | "Çok bilen, bilgisi sonsuz, farkında olan, ilim sahibi." |
8 | Aliyy | العلي | "Ulu, yüce, üstün olan. Alî, yüksek, büyük ve yüce olan" |
9 | Azîm | العظيم | "Büyüklük sahibi, sınırsız ve kayıtsız büyüklük, pek azametli." |
10 | Azîz | العزيز | "Aziz, izzetli, onurlu." Aziz kelimesinden ayrıca Arapça dil kalıpları kullanılarak Azze, Azize, Muiz, muazzez gibi kelimeler türetilmiştir. |
11 | Bâis | الباعث | "Ölüleri dirilten." |
12 | Bâkî | الباقي | "Varlığının sonu gelmeyen, süreklilik sâhibi, sonsuza kadar kalan. Varlığının zamansal sonu gelmeyen, ebedî." |
13 | Bâri | البارئ | "Yaratan demektir." |
14 | Basîr | البصير | "Gören, her şeyi eksiksiz gören." |
15 | Bâsit | الباسط | "Ferahlatan, bolluk veren, açan, genişleten demektir." |
16 | Bâtın | الباطن | "Varlığı (zâtı) gizli olan, görünmeyen" |
17 | Bedî | البديع | "Örneksiz, emsalsiz yaratan demektir." |
18 | Berr | البَرّ | "İyi olan." |
19 | Câmi | الجامع | "Toparlayan, toplayan demektir." |
20 | Cebbâr | الجبّار | "Çokça güç kullanan, cebir yoluyla yapan." |
21 | Celîl | الجليل | "Celalet ve celadet (Kudret ve öfke) sahibi." |
22 | Dâr | الضار | "Zarar veren. Elem ve hüsrana uğratan." |
23 | Evvel | الأوّل | "Varlığı ilk olan. " |
24 | Fettâh | الفتّاح | "Açan, genişlik verici, darlıktan kurtaran." |
25 | Gaffâr | الغفّار | "Günahları bağışlayan, çokça örten. " |
26 | Gafûr | الغفور | "Gafûr, bağışlayan, affeden, mağfireti çok olan." |
27 | Ganî | الغني | "Zengin ya da çok zengin." |
28 | Habîr | الخبير | "Haberdâr olan, her şeyin iç yüzünden, gizli tarafından haberdâr olan." |
29 | Hâdî | الهادي | "Hidâyet verici, hidâyete kavuşturan." |
30 | Hâfıd | الخافض | "Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, dereceleri düşüren demektir." |
31 | Hafîz | الحفيظ | "Koruyucu ve muhafaza edici olan.." |
32 | Hakem | الحكم | "Hakem, hükmeden." |
33 | Hakîm | الحكيم | "İşleri hikmetli, hikmet sâhibi. " |
34 | Hakk | الحقّ | "Varlığı gerçek." |
35 | Hâlik | الخالق | "Yaratıcı. Hâlik, Allah'ın yoktan vâr eder yaratıcılığına işâret eden sıfat. " |
36 | Halîm | الحليم | " Yumuşak davranan, hilmi çok olan demektir." |
37 | Hamîd | الحميد | "İyi huylu." |
38 | Hasîb | الحسيب | "Hesap gören. Aynı zamanda hesap gören, muhasebeci ve sayman anlamına gelmektedir. Hasîb olarak Allah yeter.” (Ahzâb33/, 39)." |
39 | Hayy | الحيّ | "Diri ve canlı anlamında bir kelimedir. Hayat sâhibi." |
40 | Kābid | القابض | "Sıkan, daraltan, darlık veren anlamına gelir." |
41 | Kādir | القادر | "Kudretli, kudret sâhibi, istediğini yapmaya muktedir, gücü yeten demektir." |
42 | Kahhâr | القهّار | "Kahreden, kahredici, yok edici. " |
43 | Kaviyy | القويّ | "Kuvvetli. Kavî, kudretli, güçlü ve sınırsız kuvvet sâhibi." |
44 | Kayyûm | القيّوم | "Ayakta tutan." |
45 | Kebîr | الكبير | "Büyük." |
46 | Kerîm | الكريم | "Cömert, çok ikrâm edici, kerem sahibi." |
47 | Kuddüs | القدّوس | "Kutsal olan, pür, saf" |
48 | Latîf | اللطيف | "Kelime latif, ince hoş, nüfuz edici, saydam, güzel, yumuşak, gizli, derin, lütufkâr gibi anlamlara gelir." |
49 | Mâcid | الماجد | "Şânlı. Mâcid, ulu ve cömert, şânı yüce anlamlarını taşımaktadır. Kadri ve şânı büyük, kerem ve müsâmahası bol demektir." |
50 | Mâlik-ül Mülk | مالك الملك | "Mülkün sâhibi." |
51 | Mâni | المانع | "Engel olan. Mâni, bâzı şeylerin meydana gelmesine müsâde etmeyen, engelleyen demektir." |
52 | Mecîd | المجيد | "Şan, şeref sahibi." |
53 | Melik | الملك | "Hükümdar, kral" |
54 | Metîn | المتين | "Sağlam, metânetli, güçlü." |
55 | Mu'ahhir | المؤخّر | "Geride bırakan, erteleyen." |
56 | Mucîb | المجيب | "İcâbet eden. Duaya karşılık veren, (el-Bakara, 2/186) kabul eden, icâbet eden demektir." |
57 | Muğnî | المغني | "Zenginleştiren, zengin kılan." |
58 | Muhsî | المحسي | "Sayan, sayıp döken" |
59 | Muhyî | المحيي | "Canlandıran, dirilten." |
60 | Muîd | المعيد | "Döndüren. İade eden." |
61 | Muiz | المعز | "İzzet veren. Aziz kelimesinden türetilen Muiz, izzet ve azizlik veren anlamlarına gelir. (Ayrıntılı bilgi için bkn.Aziz)" |
62 | Mukaddim | المقدّم | "Öne geçiren. Mukaddim, öne alan." |
63 | Mukît | المقيت | "Besleyen, rızıkları yaratan, bilen, tâyin eden, her yaratılmışın rızkını veren demektir." |
64 | Muksit | المقسط | "Dürüst veya tasarruflu. Muksit, "Bütün işlerini dengeli yapan" anlamına gelir." |
65 | Muktedir | المقتدر | "Muktedir, gücü yeten, kuvvet sahibi demektir." |
66 | Musavvir | المصور | "Tasarımlayan, şekillendiren." |
67 | Mübdî' | المبدىء | "Varlık veren. Mübdî, hiç yoktan ortaya koyan, vâreden, yaratandır. " |
68 | Müheymin | المهيْمن | "Belirleyici, kontrol eden" |
69 | Mü'min | المؤمن | "İnanan, güvenen. İsim Allah'a izafe edildiğinde (ismi mef'ul) güven veren, güvenilen şeklinde anlamlandırılır." |
70 | Mümît | المميت | "Öldüren, can alan. Mümît, öldüren, ölümü her canlıya tâkdir edip bunu uygulayan, yaratıkların ölümünü yaratan, öldüren demektir." |
71 | Müntakim | المنتقم | "İntikam alan. Ancak din bilginlerince intikam alma Allah'a yakıştırılamadığı için "günahkârlara adaletiyle müstahak oldukları cezayı veren" şeklinde açıklamalarla ismin antropomorfik çağrışımı yok edilir." |
72 | Müteâli | المتعالِ | "Yüceltilen." |
73 | Mütekebbir | المتكبّر | Arapça K.B.R kökünden mütefa'il vezninde türetilen bir kelimedir. Kibirlenen, büyüklenen, gururlu anlamlarına gelir. Aynı kökten türetilen kibir, müstekbir vb. yergi ifade etmekte olup,[11] Tanrı için kullanıldığında ululuk sahibi, her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren anlamları verilir. İsim ayrıca antropomorfik çağrışımlar açısından dikkat çekicidir.""Bütün ihtişamın sahibi, Büyük ve büyüklenen."[12] Mütekebbir, “zatının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ulu” anlamına gelir.[11] |
74 | Müzil | المذل | "Zillete düşüren, hor ve hakir eden." |
75 | Nâfi | النافع | "Faydalandıran." |
76 | Nûr | النور | "Nûr, rûhânî ışık. " |
77 | Râfi | الرافع | "Yücelten, yükselten." |
78 | Rakîb | الرقيب | "Kontrol ve gözetim altında bulunduran." |
79 | Ra'ûf | الرؤوف | "Esirgeyen, şefkat ve merhamet gösteren. " |
80 | Reşîd | الرشيد | "Doğru yola eriştiren." |
81 | Rezzâk | الرزّاق | "Rızıklandıran." |
82 | Sabûr | الصبور | "Sabırlı olan." |
83 | Samed | الصمد | "Her şey kendisine muhtaç olan, kendisi ise hiçbir şeye muhtaç olmayan. Geleneksel meâl çalışmalarında Samed kelimesine birebir tercüme şeklinde anlam verilmez ve "kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama her şey ona muhtaç olan; tüm canlıların ihtiyaçlarını gideren ve her türlü istekte doğrudan kendisine başvurulan" şeklinde açıklamalarda bulunulur." |
84 | Şehîd | الشهيد | "Şâhit, gören " |
85 | Şekûr | الشكور | "Çokça teşekkür eden" |
86 | Selām | السلام | "Esenlik kaynağı. Selām, İslam sözcüğüyle aynı semantik kökten türer. Her çeşit âfet ve kaderlerden emin olan demektir. Selām ismiyle Allah, her türlü eminliğin, sâlimliğin aslı olup, ayıptan, kusurdan ve her çeşit eksikliklerden uzak olan yüce yaratıcı olduğunu kullarına belli etmiştir. Selam kelimesi aslında barış demektir. İbranicede karşılığı Şalom'dur. Selim, Süleyman (Solomon) isimleri bu kökten türemiştir." |
87 | Semî | السميع | "İşiten." |
88 | Tevvâb | التوّاب | "Çokça tevbe eden, pişmanlık duyan. Allah için kullanıldığında tevbeleri kabul eden şeklinde tercüme edilir." |
89 | Vâcid | الواجد | "Vâreden, icâd eden." |
90 | Vâhid | الواحد | "Tek." |
91 | Vâlî | الوالي | "Yöneten, idâre eden." |
92 | Vâris | الوارث | "Vâris, mülkü devralan. " |
93 | Vâsi | الواسع | "Genişleten, genişlik veren. " |
94 | Vedûd | الودود | "Sevilen, veya sevecen. Hûd:90 ve Buruc:14 ayetlerinde kullanılmış bir kelimedir." |
95 | Vehhâb | الوهّاب | "Karşılıksız bolca veren, hîbe eden." |
96 | Vekîl | الوكيل | "Vekalet eden." |
97 | Velî | الولي | "Veli, dost." |
98 | Zâhir | الظاهر | "Görünen, âşikâr olan." |
99 | Zülcelâl-i vel-İkrâm | ذو الجلال والإكرام | "Şanlı ve İkrâmlı. Zülcelâl-i vel-İkrâm hem azamet, hem de fazl-u kerem sâhibi demektir." |
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- "Arşivlenmiş kopya". 2 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ağustos 2020.
- "Arşivlenmiş kopya". 18 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2014.
- Karagöz, İsmail (2007). ESMA-İ HÜSNA (PDF). Ankara: Diyanet İşleri Bakanlığı Yayınları. s. 534. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2016.
- Müslim, Zikr, 5 ,II, 2063
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2016.
- THE FOREIGN VOCABULARY OF THE QURAN By ARTHUB JEFFEBY, Ph. D. Professor of Semitic Languages School of Oriental Studies Cairo 1938
- "Arşivlenmiş kopya". 11 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2013.
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/52463
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 5 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2013.
- https://archive.org/details/foreignvocabular030753mbp/page/n157/mode/2up?q=rahman
- "TDV İslam Ansiklopedisi, Bekir Topaloğlu". 21 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ekim 2016.
- http://www.konevider.org/docs/esma-i-husna.pdf 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Akademik çalışma Dr Ramazan SÖNMEZ N.Erbakan Ün.Yabancı Diller Yük.Ok.Öğr.Gör.
- https://kurul.diyanet.gov.tr/SoruSor/DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VFPQTTSsWSo 15 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Diyanet gov.tr Dini kavramlar sözlüğü
Dış bağlantılar
- Esmaül hüsna 17 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.