Antik Yunanistan'da ekonomi
Antik Yunanistan'da ekonominin en önemli özelliği Yunanistan'ın yetersiz topraklarında tarımın öne çıkan önemidir. Daha sonra, MÖ 6. yüzyılda sanatçılık ve deniz ticareti başta olmak üzere alım-satım işleri gelişmeye başladı. Klasik Çağ'da önemi artarak tarımı da geri de bıraktı.
Antik Yunanlardaki ekonomi olgusunun bugünkü ile karşılaştırılması yanlış bir düşüncedir. Yunanca οἰκονομία sözcüğü ya da kısaca ikos ev ya da ocak anlamına gelirdi. Bununla birlikte Ksenofon'un Ekonomi (Oeconomicus) adlı eserinde belirttiğine göre Antik Yunan'da ekonomi terimi tarım ve evin geçimi ile ilgiliydi. Yunanlar, ekkonomi sözcüğünü üretim ve alım-satım işlemleri ile ilgili özel bir terim kullanmıyorlardı ve bunu karşılayacak herhangi bir sözükleri yoktu. Ancak ekonomist Murray Rothbard'un söylediklerine göre Antik Yunan filozofları bugün ekonomi olarak nitelendirilebilecek soru ve sorunlarla sık sık karşı karşıya geliyorlardı.[1]
Tarım
Tarım, Antik Yunanistan'da ekonominin temelini oluşturmaktaydı. Çok eski zamanlardan beri, Yunan tarımı üç öge üzerine yoğunlaşmış bir biçimde yapılmaktaydı. En çok tahıl, zeytin ve üzümün yetiştirildiği Yunan tarımında doğal şartlar tarıma pek elverişli değildi ve bunun sonucunda ürünler zamanla talepleri karşılayamamaya başladı. Yunanların stenohôría adını verdikleri, toprağın cimriliği ve elverişizliği Yunanları, Yunanistan dışında koloni devletleri kurmaya yöneltti. Başta Anadolu olmak üzere pek çok şehir devleti kurarak buğday üretimini arttırmaya yöneldiler. Zeytin ağacı ve asma yetiştiriciliğini otlar, sebzeler ve yağ elde edilebilecek diğer ürünlerle tamamlanıyorlardı. Hayvan yetiştiriciliği elverişli otlakların azlığı nedeniyle çok az gelişmişti. Az oranda beslenen hayvanlar içinde en yaygın olanları koyun ve keçilerdi. Ormanlardan elde edilen tahtalar önce günlük yaşam gereksinimlerinde daha sonra triremeler yapmak için kullanılırdı. Bal elde edebilmek için arcılık da yapılan bir işti. Bal bu dönemde Yunanlar tarafından bilinen tek tatlandırıcıydı.
Bu kadar yoğun bir emek gerektiriyor olmasından, tarım Antik Yunanistan'da nüfusun neredeyse %80'ine iş sağlıyordu. Tarım işleri mevsimlere göre yapılırdı ve işçiler bunlara göre çalıştırılırdı. Zeytin toplama ve asmaları budama işlemleri güzün başlangıcında, tahılların hasadı yazın, ağaç kesimi ve tohum ekim işlemleri ile üzümleri toplama ise güzün yapılırdı.
Antik dönemlerde, toprakların büyük bölümü soylular tarafından elde tutulurdu. MÖ 7. yüzyıl boyunca nüfusun aşırı artışı ve buna bağlı olarak az işin bulunması nedeniyle köylüler ve soylular arasında baş kaldırmalara varan problemler yaşanıyordu. Bu sorun Atina'da hukukçu Solon'un çıkardığı yasalarla çözüldü. Bu yasalar para karşılığı köleliği yasaklayan ve köylü kesimi koruyordu. Geniş topraklara sahip olan Yunan soylularının mülkleri Roma dönemindekiler ile karşılaştırıldığında yine de oldukça küçük kalmaktadır.
El sanatları
Antik Yunanistan'da el sanatları genellikle evde kullanılan eşyaların yapımı çevresinde gelişmişti. Ancak bu durum MÖ 8. ve 4. yüzyıllar arasında Yunanistan ekonomisinde ticari dışa açılımların gerçekleşmeye başlaması ile yavaş yavaş değişim göstermeye başladı. Batı Avrupa'da çok önemli bir yere sahip olan dokumacılık ve pişirilmiş toprak eşyaların yapımı MÖ 6. yüzyıla kadar yalnızca kadınlar tarafından yapılıyordu. Ekonominin hızlı büyümesi karşısında köleler de üretimin gerçekleştirildiği bu işyerlerinde yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandı. Bu dükkânlarda yalnızca renkli mendiller üretilirdi. Metal işçiliği, ahşap işçiliği, çömlekçilik ve dericilik özel işlerdi ancak pek çok Yunan tarafından hor görülür ve yapmaktan kaçınılırdı.
Dükkân ve işyerleri genelde bir aile tarafından işletilirdi. Bazı durumlarda, Yunanlar kölelerin işgücüne başvurma yoluna giderlerdi. Askerler için zırh üreten bir atölyede neredeyse 120 köle çalıştırıldığı belirtilmektedir. Demostenes'in kılıç üreten babasının dükkânındaysa 32 köle vardı. Perikles'in İ.Ç. 429 yılındaki ölümünden sonra Yunan dünyasında yeni bir toplumsal sınıf ortaya çıktı. Varlıklı dükkân ya da atölye sahiplerinin oluşturduğu bu sınıf yeni hakları da elde etti. Daha sonra bu sınıf içinde tabakçılar ve lir üreticileri de çıktı.
Özgür işçilere çalışmaları karşılık paraları, bu atölyeler düzenli ve sürekli bir iş garanti edemedikleri için önceden belirlenerek verilirdi. Atina'da şehrin yararına olan işlerde çalışan işçilere bir günlük çalışma karşılığı bir drahmi verilirdi. Paralar ödenirken kişinin hangi işi yapmış olduğuna bakılmazdı. Çalışma saatleri genelde güneşin doğuşuyla başlar, öğleden sonra biterdi.
Çömlekçilik
Bir çömlekçinin işi en uygun toprağı seçerek ürüne en iyi biçimi vermek ardından kurutup fırınlayark cilalama işlemini gerçekleştirmekti. Çömleklerin üretim büyük ölçüde gaz lambası, tabak, testi ve büyük kaplar gibi ev eşyalarına yönelikti. Bunun yanında ticareti yapılacak malların saklanması için gereken kaplar, dinsel nesneler ve bazen de sanatsal içerikli çömlekler yapılırdı. Çömlekçilikte kullanılan yöntem ve teknik Tunç Çağı'ndan beri bilinmekteydi. Çömlek yapımında kullanılan dönen mekanizma da antik Yunanlardan çok önce ortaya çıkmış, çok eski bir buluştur. Yunanlar bilinen çömlekçilik kural ve tekniğine herhangi yapıcı ve ileri bir katkıda bulunmamışlardır.
Antik Yunan kültüründe sanatsal biçimde tasarlanan vazo ve çömleklerde büyük ölçüde yabancı kültürlerin etkileri görülmüştür. Örneğin Korint şehrinin ünlü siyah-figürlü çömlekleri büyük olsalıkla Suriyelilerin metal işçiliğinde görülen yöntemden etkilenerek ortaya çıkmıştı.
Yunanistan'ın hemen her yerinde çömlekçilik en çok köleler tarafından yapılan bir işti. Atina'da çömlekçilerin pek çoğu Agora'ya yakın yerlerde toplanırdı. Çömlekçilik genelde küçük dükkân ve atölyelerde yapılırdı. Bu mekânalrda bir usta, maaşlı işçiler ve köleler birlikte çalışırdı.
Metal işçiliği
Metal yapıda olan madenler bugün de olduğu gibi Yunanistan'da bulunabilmekteydi. Bunlardan en bilineni Lavrion kentinde bulunan gümüş madenleridir. Bu madenler, MÖ 5. yüzyılda Atinalıların bu madenleri bulması, işlemesi ve ince işçilikle biçim vermesi ile birlikte Atina'nın hızla gelişmesine ve kalkınmasına yardımcı olmuştur. Bu madenlerde çalışanlar büyük ölçüde kölelerden seçilmiştir. Bu köle işçilerin pek çoğu Trakya ve Paflagonya gibi Karadeniz Bölgesi'nden getirilmiştir.
Önemli Yunan maden kentleri:
Ticaret
Deniz ticareti
Çok eski dönemlerden beri, Yunanistan'ın coğrafyası ve konumu, toplumu dışarıdan buğday alma zorunluluğna itmiş, bu nedenle de Yunanlar deniz ticaretine yönelmişlerdir. İlişkide bulundukları komşu kültürler içinde en çok buğday sağladıkları yerler Libya, Mısır, İtalya (özellikle Sicilya) ve Karadeniz'i çevreleyen yerledeki ülkelerdir. Atina ve Korint ülkeye gelen malların adalara dağıtımının gerçekleştiği bir durak noktası görevindeydi. Ülkeye alınan diğer önemli ürünler papirüs, baharatlar, kumaş, gemi yapımı için metaller, tahta ve zifttir. Kendi sattıkları mallar ise şarap, çeşitli boyultarda çömlekler ve zeytin yağıdır. Bunların yanında Atinalalar, tüm Yunanistan'da ünü olan Penteli Dağı'ndan çıkarılan mermerleri de satmış, ince işle işlenmiş, gümüş oranı yüksek madenî paralar da üretmişlerdir. Dışarı satılan bu paralar sadece para birimi olarak kullanılmamış, bu tip paranın kullanılmadığı yerlerde eritilerek yeniden gümüşe çevirmek suretiyle metal olarak da kullanılmıştır. Mevcut kaynaklar Yunan ticaretinde pazarlanan malların tutar ve miktarına ilişkin yeterli ölçüde bilgi vermemektedir.
Bazı tarihçi ve araştırmacılar Yunanalarda ticaret hacmini ölçmek için kesin olmayan bazı varsayımlarda bulunmuşlardır. Daniel Jew, MS 4. yüzyılda Atina şehrinin gelirlerinin yaklaşık olarak yarısının ticaretten geldiğini hesaplamıştır. Bir başka tarihçi Ian Morris, Akdeniz'de MS 4. yüzyılda ticaretin, 1. yüzyılda olanın %20'si kadar olduğunu söylemiştir.
Antik Yunan ticaretinde iş yapan başlıca kişiler empori (ἕμποροι) adı verilen tüccarlar sınıfıydı. Yaşadıkları şehirde meclis ticaretini yaptıkları ürüne göre onlardan vergi alırdı. Atina'nın en önemli limanı Pire'de mallardan alınan bu vergiler önceleri %1, daha sonra %2 olarak konulmuştur. 5. yüzyılın sınlarına gelindiğinde bu oran eski Yunan ölçü sistemine göre 33'e yükseldi. (Andocides, I, 133-134). 413 yılında, Atina, Dilos Antlaşması'na katılan şehirlerden vergi almayı durdurdu ve gelirini arttırmak için kontrolündeki tüm limanlarda %5 vergi uygulaması başlattı. (Tukididis, VII, 28, 4 Bu ithal malları bilinçli olarak ağır vergiledirmek için değil yalnızca şehre giren parayı arttırabilmek içindi.
Ülkede ticaretin gün geçtikçe büyümesi finansal tekniklerin gelişmesine katkı sağladı. Nakit sıkıntısı yaşayan pek çok tüccar giderlerini karşılayabilmek amacıyla borç alma yoluna gittiler. Atina'da 4. yüzyılda büyük çaplı bir girişim için alınan paranın tutarı yaklaşık 2.000 drahmiydi. Bu paralar kısa süre için faiz ile verilirdi. Genelde çıkılacak yolculuk süresince verilen bu borçlar bazen belirli hafta ya da aylarla da sınırlandırlabilirdi. Faiz oranları çoğu kez %12 dolaylarunda olup, %100'e kadar çıktığı görülmüştür. Anlaşmaların şart ve hükümleri her zaman belgelerde yazılı olarak kayıtlı tutulur bu kurala yalnızca dost ve arkadaşlar arasında verilen borçlarda rastlanmazdı. Para ödünç alan kişi bütün riskleri göze alır bir aksilik durumunda parayı veren kişi, tüccar Pire'ye döndüğünde onun tüm varlığına ya da filosuna el koyabilirdi.
Ticaret, bütün Yunanistan'da özgürdü. Şehir meclisi yalnızca malların miktarını denetlerdi. Atina'da ticareti denetleyen yöneticilere Pritanis adı verilirdi. Bunlar ticaretle ilgili düzenlemeleri yeniden gözden geçirmiş ve kendi altında özel bir komite ile buğday, un ve ekmek ticaretini yönetmiştir.
Akdeniz'de bugüne dek bulunan gemi batıklarının sayısı antik dünyada gelişmiş bir ticaretin olduğunu gösteren bir kanıttır. MÖ 8. yüzyıldan kalma yalnızca iki gemi batığı bulunurken, 4. yüzyıldan kalma 46 batık keşfedildi. Bu da bu dönemler arasında ticaret hacminin büyük bir artış gösterdiğini göstermiştir. Batan gemilere bakıldığında gemilerin yük kapasitesi de aynı oranda artmış, ticaret %30 oranında büyümüştür.
Perakende satışlar
Antik Yunanistan'da perakende satış ile ilgili var olan bilgiler oldukça kısıtlıdır. Köylüler ve zanaatkârlar kendi ürettikleri bazı araç-gereçleri satarlarken, uğraşları yalnızca perakende satış olan bazı tüccarlarda vardı. Bunlar kápêli adı ile anılırlardı. (κάπηλοι) Kendi aralarında da örgütlenirlerdi ve balıkçılar, zeytinciler, yağcılar ve sebzeciler gibi alt birimlere ayrılırlardı. Kadınlar parfüm ve kurdelalar satarlardı. Pazaryerinde satış yaptıkları yerler için makûl ücretler öderlerdi. Satış yapan kadınlar toplum tarafından değersiz görülmekle birlikte ölçü ve tartıda hile yapmakla suçlanırlardı. Bu nedenle düzenli olarak tartı ve ölçüleri yetkililerce denetlenirdi.
Perakende satışı kendilerine iş edinmiş kişilerin yanında, kendi yetiştirdiği ürünlerden ihtiyaç fazlası olanlarıda satanlar vardı. Bunlar genelde sebze, zeytin yağı ve ekmek olurdu. Bu Attika'da küçük çiftçilerin çoğu için böyleydi. Kasabalarda bu satışların yapımı genelde kadınlara düşerdi. Örneğin Evripides'in annesi kendi bahçesinde yetiştirdiği maydanozları pazarlarda satardı. (cf. Aristophanes, The Acharnians, v. 477-478).
Vergi toplama işlemleri
Doğrudan vergi toplama Antik Yunanistan'da yaygınlaşmiş bir olgu değildi. İsfora adı verilen (εἰσφορά) vergi türü yalnızca çok varlıklı kişilerden, özellikle de savaş dönemlerinde toplanırdı. Bunun dışında yine varlıklı kişilerden alınan vergiler savaş gemilerinin onarımlarında, bakımlarında, tiyatrolarda çalışan ekiplerin paralarının ödenmesinde, festival giderlerinde vb kullanılırdı.Bu vergiler bir bakıma zorunlu olarak toplanırdı. Bu tip giderleri karşılamak için pek çok şehirde yalnızca zenginlerden alınan bu vergiler, Milet ve Teos gibi şehirlerde yurttaşların üzerine yüklenmişti.
Diğer yandan, doğrudan toplanmayan vergiler şehirler için oldukça büyük öneme sahipti. Bu vergiler satın alınan evler, köleler, büyük ve küçükbaş hayvan sürüleri, şarap, saman ve bunlar gibi malların içinde olurdu. Bu tür vergileri toplama görevi telône (τελῶναι) adı verilen vergi tahsildarları tarafından yürütülürdü. Ancak bu her şehirde aynı değildi. Tasos'taki (Bugünkü Taşöz) altın madenleri ve Atina'nın ticaretten kazandığı yüksek gelirler onları bu tür vergileri toplamak zorunluluğundan kurtarmıştı. Tesalya ve Sparta gibi şehirlerde birer sosyal sınıf olan Helotlar ve Penestalar da vergilerini bağlı oldukları şehir devletine verirlerdi.
Antik Yunanistan'da para
Madenî para basımı ve kullanımı ilk olarak MÖ 600'lerde Lidya'da başladı ve parayla ilgili her şeyin doğup geliştiği yer olan Lidya'nın kontorlünde Anadolu'daki Yunan şehirlerinde hızla yaygınlık kazanmaya başladı. Bu dönemden kaldığı sanılan, beyaz altından yapılmış ilk paralar Efes'teki bir tapınakta ortaya çıkarılmıştır. Para basma yöntemleri Yunanistan'a ancak MÖ 550'lerde varabilmiştir. Paranın, Yunanistan'da ilk kullanımı Atina ve Egina gibi kıyı kentlerinde olmuştur. Paranın kullanımı yaygınlaşmaya başladıkça şehir devletleri kendi ayakları üzerinde durabilmek için kendi paralarını basmaya başladılar. Buralarda da ilk paralar elektrumdan (altın ve gümüş karışımı) yapılıyordu. Bunu daha sonra saf gümüş ile yapılan paralar izledi. Bunun nedeni gümüşün bu bölgelerde bulunabilecek en değerli maden olmasıydı. Pangeo Tepeleri'nde bulunan madenler Trakya ve Makedonya'daki şehirlere para basmak için yeterince hammadde sağlıyordu. Lavrion kentindeki gümüş madenleri ise Yunan dünyasında en bilinen paralar olan Atina paralarının basılmasına olanak sağlıyordu. Daha az değerli bir maden olan tunç ile yapılan paralar ancak MS 5. yüzyılda görülmeye başlandı.
Kâğıt para yöntem ve sisteminin bilinmediği Yunanistan'da bu madenî paralar pek çok işlev görüyordu. Şehir devletleri arasında bir değiş-tokuş aracı olarak kullanılıyordu. Paralı asker, zarar tazmininde bu paralar kabul görüyordu. Ayrıca bunlar gelir kaynaklarıydı. Ülkeye giren yabancılar, vardıklarında paralarını yerel para birimi ile değiştirmek zorundalardı. Şehir meclislerinin kendi isteklerine kalmış olan bu değişimlerde genelde verilen paraya göre daha az Yunan drahmisi geri alınırdı. Ayrıca paralar madenlerin ülke içinde hareket içinde olmasına olanak veriyordu. Böylece gümüş madenleri olmayan Atina'da bile gümüşün çarşılarda bulunması sağlanıyordu. Kendi paralarını basmak her bir Yunan şehrine büyük bir saygınlık getiriyordu.
Notlar
- http://www.mises.org/story/2054 15 Haziran 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ,2006-06-22
Kaynakça
- (Fransızca) J. Andreau, R. Étienne, "Vingt ans de recherche sur l'archaïsme et la modernité des sociétés antiques", REA, 86 (1984), p. 37–64
- (Fransızca) M. Austin & P. Vidal-Naquet, Économie et société en Grèce ancienne, Armand Colin, coll. "U2", 1972. ISBN 2-200-21196-1
- (Fransızca) Anne-Marie Buttin, La Grèce classique, Belles Lettres, coll. "Guide Belles Lettres des civilisations", 2002. ISBN 2-251-41012-0
- (Fransızca)Christophe Chandezon, L'élevage en Grèce (fin Ve - fin Ier S. a.C.): l'apport des sources épigraphiques..., Paris: De Boccard, 2003, 463 p. (ISBN 2-910023-34-6).
- Moses Finley :
- The Ancient Economy, University of California Press, 1999 (1st edn. 1970). ISBN 0-520-21946-5
- (Fransızca) Le Problème de la terre en Grèce ancienne, Mouton, 1975 ISBN 2-7132-0001-6
- (Fransızca) Économie et société en Grèce ancienne, Seuil, coll. "Points Histoire", 1997 ISBN 2-02-014644-4
- (Fransızca) Yvon Garlan, Guerre et économie en Grèce ancienne, La Découverte, 1999 (ISBN 2-7071-3097-4)
- (Fransızca) Léopold Migeotte, L'Ëconomie des cités greques, Ellipses, coll. "Antiquité : une histoire", 2002. ISBN 2-7298-0849-3
- (Fransızca) Claude Mossé, Le Travail en Grèce et à Rome, PUF, coll. "Que sais-je?", 1985 (re-issue)
- (Fransızca) Claude Mossé, Annie Schnapp-Gourbeillon, Précis d'histoire grecque, Armand Colin, coll. "U", 2003 (2nd edition). ISBN 2-200-26562-X.