Roma Yunanistanı
Roma Yunanistanı, Yunan Tarihi'nin, Roma Cumhuriyeti'ne ait orduların MÖ 146 yılında Korint Muharebesi'nde Yunanlarla çarpışmasının sonrasında Yunan topraklarının Roma hâkimiyetine girmesi ve MS 330 yılında bugünkü İstanbul kentinin I. Konstantin tarafından (önce Nova Roma, Türkçe: Yeni Roma olarak) Konstantinopolis adı ile yeniden kurulmasına kadar geçen dönemine verilen addır.
Yunanistan tarihi dizisinin bir parçası |
---|
Neolitik Yunanistan
|
|
|
|
|
İlgili maddeler
|
Roma egemenliğine giriş
Bugünkü Yunanistan'ın, üzerinde bulunduğu yarımada MÖ 146 yılında bütünüyle Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katıldı ve bunu MÖ 133 yılında Ege Adaları'nın alınması izledi. Atina'da ve diğer büyük Yunan şehir-devletleri pek çok kez bu boyunduruğa karşı ayaklandıysa da MÖ 86 yılında gerçekleşen en büyük baş kaldırıda Roma Generali Lucius Cornelius Sulla yarımadaya girdi ve isyanları oldukça sert bir biçimde bastırdı. Pek çok şehrin harap olduğu bu askerî sefer sonrasında bölge, Caesar Divi Filius Augustus tarafından Achaea Eyaleti adıyla yeniden düzenlendi ve yapılandırıldı.
Yunanistan, Roma İmparatorluğu'nun doğudaki en önemli eyaletiydi. Bunun temelinde iki taraf arasındaki yoğun kültürel etkileşim ve benzerlik yatıyordu. İtalya ve Yunan dünyası arasındaki iletişim ortak bir anlaşma dili olan, Yunancanın Koini lehçesi ile sağlanıyordu. Galen gibi birçok Yunan filozof ve bilim adamı çalışmalarının büyük bir kısmını Roma'da gerçekleştiriyordu.
Roma ile ilişkiler
Roma İmparatorluğu tahtına geçen imparatorlar, Yunan kentlerine birçok yeni yapılar inşa ettirdiler. Özellikle Atina agorasındaki eserler ve Rüzgârlar Şehri bu dönemden kalma en önemli yapılardır. Roma egemenliği altında günlük yaşam öncesinde olduğu gibi sürmekteydi. Ancak Roma kültürü, Yunanlar tarafından tıp, mutfak ve tarım gibi konular başta olmak üzere önemli ölçüde etkilenmişti. Horatius'un bir eserinde bu konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır: Graecia capta ferum victorem cepit (Türkçe: Tutsak Yunan, zalim fatihini tutsak etti).
Büyük Yunan ozan ve yazarlarından biri olan Homeros'un epikleri Publius Vergilius Maro'ya, Aineias adlı eserini yazmasında esin kaynağı olmuş, bunun yanı sıra Sénèque le Jeune de eserlerini yazarken büyük ölçüde Yunan edebiyatının ögelerini kullanmıştır. Roma soyluları Yunanları geri kalmış ve önemsiz bir ulus olarak kabul ederlerdi ve Afrikalı Scipio gibi Yunan kültürü ile ilgilenen, Yunan felsefesini öğrenen komutan ve generallere büyük bir karşıtlık gösterirlerdi. Ancak buna rağmen Roma imparatorları bile Yunanlara karşı duydukları yakınlığı gizlemezlerdi. Bunların içinden İmparator Neron, 66 yılında Yunanistan'a bir ziyaret gerçekleştirmiş, aynı yıl düzenlenen, Yunan olmayanlar dışındaki kişilerin katılmasının normalde yasak olduğu Olimpiyat Oyunları'na da katılarak yarışmıştır. Katıldığı her yarışta onursal olarak zafer kazandırılsa da 67 yılında, Yunanları Korint'te düzenlenen İstmiya Oyunları'nı gerçekleştirme konusunda özgür bırakmıştır. İmparator Hadrianus da Yunanlara karşı hoşgörülü bir yönetici olmuş, İmparator olmadan önce bir dönem Atina'nın başkanlığını yapmıştır. Burada kendi adını taşıyan Hadrian Kapısı'nı inşa ettirmiş, Antinous adında, Bitinyalı (Bolulu) sevgilisi olmuştur.
Aynı dönemde Yunanistan da dâhil olmak üzere Roma İmparatorluğu'nun doğu eyaletlerinin hemen hemen hepsi Hristiyanlığın etkisi altına girdi. Pavlus'un emrindeki havariler Yunanistan toprakları içinde özellikle de Korint ve Atina'da dinsel konularda pek çok öğüt verdi ve bu din adamları sayesinde Yunanistan, Roma sınırları içinde Hristiyanlığın en çok yayıldığı alanlardan biri oldu.
Roma dönemi sonrası
2. ve 3. yüzyıllara gelindiğinde, Yunanistan toprakları daha fazla eyalete bölündü. Bu eyaletler Achaea, Makedonya, Epirus, Trakya ve Misya'ydı. Diocletianus'un hükümdarlığı süresünce Misya piskoposluk bölgesi ilan edilmişti ve burası Galerius tarafından yönetilirdi.
Theodosius'un hükümdar olduğu dönem içinde Yunanistan topakları Gotlar, Vandallar ve Heruliler kavimlerince pek çok kez istilaya maruz kaldı. 4. yüzyılda Vandallar Tesalya'yı istila edince, Arcadius şehri tahliye etti. Bunun üzerine boş şehre giren Vandallar Atina, Korint ve Mora'yı da yağmaladı. Stilicho, yağmacı güçleri 397 yılında topraklarından çıkardı ve Gotlar ile birlikte Vandallar da İtalya'ya yöneldiler. 410 yılında Roma'da ağır yağmalamalar yaptılar ve ömrü kısa da olsa İber Yarımadası üzerinde bir devlet kurdular.
Yunanların yaşadıkları topraklar Roma İmparatorluğu'nun neredeyse doğu yarısının bütününü oluşturmuş olsa da bu yörelerde nüfus çok seyrek ve toplum çok yoksuldu. Roma hâkimiyetine girilmesi ile Anadolu kentlerine ve özellikle de Konstantinopolis'e başlayan göçler, dış kavimlerin saldırılarıyla birlikte daha büyük hız kazandı. Bu, I. Konstantin'in yönetiminde tavan yaptı. Atina ve Sparta gibi geçmiş dönemlerde Yunan dünyasında en önemli kentler olmuş yerler, önemlerini büyük ölçüde yitirmiş, tüm bunlar yavaş yavaş gelişmekte olan Konstantinopolis'te toplanmaya başladı. Halkın yoksulluğuna ve nüfusun azlığına rağmen gerek Roma egemenliği boyunca, gerekse Bizans İmparatorluğu kurulduktan sonra Yunanların yaşadığı yerler Hristiyanlığın doğudaki en güçlü kaleleri olarak kaldı.