Ay Sarayı
Ay Sarayı (İngilizce: Moon Palace), Paul Auster’ın 1989 yılında yayımlanan romanı.
Roman, ana karakter ve anlatıcı Marco Stanley Fogg’un hayatını anlatmakta olup yaşanan olaylar Manhattan’da ve ABD’nin ortabatı kesiminde geçmektedir.
Özet
Anne ve babasını çok küçük yaşlarda kaybetmiş olan Marco Stanley Fogg, dayısı Victor tarafından büyütülmüştür. Fogg, üniversiteye başlar ve yaklaşık 9 ay boyunca yurtta kaldıktan sonra bir ev tutarak buraya taşınır. Victor Dayı, çok varlıklı biri olmadığından hediye olarak yeğenine sadece o zamana kadar topladığı 1492 kitabını verebilir ve bunları kabul etmesini ister. Bu kitaplar amcasının en önemli serveti olduğundan Marco bunları almayı başlangıçta kabul etmese de dayısının ısrarları karşısında buna razı olur. Marco üniversiteyi bitiremeden dayısı ani bir şekilde ölür ve böylece Marco son akrabasını da kaybetmiş olur. Bu beklenmedik durum karşısında iyice sarsılan Marco, içine kapanır ve tüm vaktini amcasından kalan kitapları okuyarak geçirmeye ve başka hiçbir şey yapmamaya başlar. Parası tükendikçe dayısından kalan kitapları satar ve kitapların da tamamı tükenince oturduğu evden ayrılarak Central Park’ta yaşamaya başlar. Burada geçirdiği haftalardan sonra, açlıktan ve bakımsızlıklıktan kendini kaybetmişken üniversiteden bir arkadaşı ve daha sonra uzun süreli bir birliktelik yaşayacağı Kitty Wu tarafından kurtarılır. Bir süre arkadaşının evinde kaldıktan sonra, Thomas Effing isimli yaşlı ve varlıklı bir adamın yanında iş bularak onun evine taşınır. Daha sonradan öğreneceği üzere Thomas Effing, Marco’nun büyükbabasıdır.
Effing, oldukça yaşlı ve huysuz bir adamdır. Eski bir ressam olan Effing’in asıl adı Julian Barber’dır. Marco, onun evinde kaldığı sürece esas olarak yaşlı adamın asistanlığını üstlenir. Ölümünden sonra, Effing’in mirasının bir kısmını Marco’ya bıraktığı ortaya çıkar. Marco bu parayı kullanarak Kitty Wu ile yeni bir eve çıkarken, bir yandan da Effing’in hiç görmediği oğlunu aramaya başlar. Effing’in oğlu Solomon Barber adlı bir öğretim görevlisidir ve Marco, Solomon’u bularak ona babası hakkındaki gerçekleri anlatır. Solomon ile Marco oldukça iyi iki dost haline gelirler ve Marco, bir kürtaj meselesi yüzünden Kitty Wu’dan ayrıldıktan sonra Amerika’yı baştan sona geçerek kendini aramaya karar verdiğinde Solomon ona bu yolculukta eşlik eder. Daha sonra Solomon Barber’ın Marco’nun ölü bildiği babası olduğu ortaya çıkar, ancak Marco bu gerçeği öğrendiği anda gerçekleşen bir kaza sonucu Solomon Barber da ölür. Böylece Marco, babasını buluğu anda kaybetmiş olmaktadır. Marco yolculuğuna yalnız başına devam eder, ve roman bir Kaliforniya sahilinde söylediği şu sözlerle sonlanır: “... Burası yaşamımın başladığı yer.”
Önemli Karakterler
Marco Stanley Fogg / M.S.
Marco Stanley Fogg, romanın ana karakteri ve anlatıcısıdır. Babasını hiç tanımayan ve annesini çok küçük yaşta bir trafik kazasında kaybetmiş olan Marco ile dayısı Victor ilgilenmiştir. Kendini Marco ya da Stanley isimleri yerine sıklıkla M.S. olarak tanıtmaktadır.
Marco ismi, Çin’e kadar gitmiş olan ünlü kâşif Marco Polo’ya yapılmış bir göndermedir. (M.S. de romanda Çin kökenli Kitty Wu’yu “keşfetmiş”tir. Bununla birlikte amcası Victor’un Marco’ya verdiği kitapların sayısı da tam olarak Kristof Kolomb’un “Yeni Dünya”yı keşfettiği yıl olan 1492’dir).
Stanley ismi, ünlü muhabir Henry Morton Stanley’ye yapılmış bir göndermedir.
“Fogg” soy ismi, kitapta da açıklandığı üzere, aslında Avusturya ismi olan Fogelmann’dan gelmektedir. Bu isim, Göçmen Bürosu tarafından kısaltılarak Fog (Sis) haline getirilmiş, ve daha sonradan sonuna bir “g” daha eklenmiştir. Fogg ismi, Jules Verne’in 80 Günde Devrialem kitabının kahramanı Phileas Fogg’a yapılmış bir göndermedir.
M.S. ismi Marco’nun dayısının romanda belirttiği gibi manuscript (taslak halindeki yazı) kelimesinin baş harflerinden oluşmaktadır. Victor dayıya göre herkes, kendi hayatını, kendi hikâyesini kaleme almaktadır. M.S. ismi ayrıca multiple sclerosis (doku sertleşmesi) isimli bir hastalığa ifade etmektedir.
Victor Dayı
Victor Dayı, sıska ve uzun boylu, gaga burunlu bir bekar olarak tanımlanır. Hayatını klarnet çalarak kazanmaktadır. Zamanında ünlü Clevelenad Orkestrası’nda da çalmış olan Victor Dayı, yetenekli ama hırstan yoksun bir müzisyendir. Tüm Fogg’lar gibi onun hayatında da mutlak bir gayesizlik hakimdir. Kurulu bir düzeni olmayan Victor Dayı, sürekli hareket halindedir. Cleveland Orkestrası’ndan ayrıldıktan sonra “The Moonlight Moods” ve ”The Moon Men” gibi daha küçük gruplarda çalmaya başlamıştır. Hayatını kazanmak için özel klarnet dersleri de veren Victor Dayı’nın en son işi ansiklopedi satıcılığıdır.
Oldukça hayalperest bir adam olan Victor dayı başta beyzbol olmak üzere tüm sporlara meraklıdır. Zengin hayalgücü ve yaratıcılığı sayesinde yeğeni Marco için sürekli ilginç aktiviteler ve oyunlar uydurmayı başarmıştır. Oldukça açık fikirlidir ve film izlemeyi, kitap okumayı çok sevmektedir. Annesinin ölümünden beri Marco’yu himayesine almış ve yeğeniyle arasında otoriteye değil dostluğa dayalı bir ilişki geliştirmeyi başarmıştır. Zamansız ölümü, Marco’nun sarsılmasına neden olmuştur.
Thomas Effing / Julian Barber
Asıl ismi Julian Barber olan Effing, romanın sonunda ortaya çıkacağı üzere Marco’nun büyükbabasıdır. Gençliğinde oldukça ünlü bir ressamdır. Elizabeth Wheeler ile evlenmiş, fakat cinsel anlamda eşinden herhangi bir yakınlık görmemiştir. Julian Barber, Batıya doğru bir seyahate çıkmaya karar verince, onun bir daha geriye dönmeyeceğinden ensişe duyan eşi Barber ile birlikte olur. Gerçekten de gezide bir kaza geçiren ve daha sonra bir yılı aşkın bir süre gözlerden uzak bir çölde tek başına yaşayan Barber, bir daha evine ve hamile karısına dönmeyince herkes tarafından öldü sanılır. İsmini Thomas Effing olarak değiştiren Barber yeni bir hayata başlar.
Thomas ismi Julian Barber’ın hayran olduğu ünlü ressam Thomas Moran’dan dolayı seçilmiştir. Effing ise kelime olarak “lanetli” anlamına gelmektedir. Barber, bu soyadını hayatının mahvolmuş ve lanetlenmiş olduğuna inandığı için seçmiştir. Bir kaza sonucu tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelen Effing, Paris’e taşınarak bir süre burada kalır. Daha sonra New York’a taşınarak burada yaşamaya başlar ve hiç görmediği bir oğlu olduğunu öğrenir, ama onunla hiç temas kurmaz. Asistanı bir kazada yaşamını yitirince onun yerine birini bulmak için ilan verir ve sonuçta Marco Fogg’u asistan olarak işe alır. Marco’nun temel görevi gözleri görmeyen yaşlı adama kitap okumak, onu gezintiye çıkarmak ve etrafta olanları anlatmaktır.
Kitty Wu
Yaşam enerjisi ile dolu bir genç kız olarak tasvir edilen Kitty, Çin kökenli olup Marco gibi anne ve babasını çok küçük yaşta iken kaybetmiştir. Amcasının ölümünden sonra Central Park’ta yaşamaya başlayan Marco’nun bu dönemi atlatmasında yardımcı olmuş ve daha sonra da Marco ile tutkulu bir ilişki yaşamaya başlamıştır. Marco ile Kitty arasındaki ilişki, 80 Günde Devrialem Kitabındaki ana karakter Phlieas Fogg’un Hint bir kadını ölümden kurtardığı bölüme yapılmış bir gönderme olarak yorumlanabilir.
Effing’in ölümünden sonra Marco ve Kitty birlikte yaşamaya başlarlar. Bu dönemde Kitty hamile kalır ve Marco ile Kitty arasında kürtaj ile ilgili bir fikir ayrılığı yaşanır. Bu anlaşmazlık daha sonradan ayrılmaları ile sonuçlanacaktır. Marco, Kitty’yi bir daha ancak babasının ölümünün ardından arar ama Kitty artık başka biri le birliktedir ve Marco’ya geri dönmeyi reddeder.
Yazarın yaşamı ile benzerlikler
- Hem Paul Auster hem de Marco Fogg 1947 yılında doğmuştur.
- Marco ve Solomon, babasız büyümüşlerdir. Paul Auster da gerçek hayatta babasıyla çok fazla görüşemediği bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmiştir.
- Hem Paul Auster, hem de Marco Fogg New York’taki Columbia Universitesi’ne gitmiştir.
- Her ikisi de parasızlık ve zorlu yaşam koşuulları nedeniyle büyük kilo kayıpları yaşadıkları dönemler geçirmişlerdir.
- Hem Thomas Effing hem de Paul Auster bir dönem Paris’te yaşamışlarıdr.