Düzgün Baba

Düzgün Baba (Kırmançça: Bava Duzgı, Kürtçe: Dızgun Bava), Dersimli Alevilerin mitolojik karakterlerinden biridir.[1] Ayrıca Nazımiye'de Kıl köyü yakınında aynı isimle anılan bir dağı simgelemektedir. İnanışa göre o yöre halkınca Kemerê Duzgıni (Duzgı kayası), Bımbarek (Mübarek) ya da Kemerê Bımbareki (Mübarek kaya) olarak adlandırılan bu dağın zirvesinde kaybolmuştur.[2] O Kureşan topluluğunun mitolojik atası olan Seyyid Kureş/Kuresin oğlu varsayılır.[3] Söylencede ise Duzgı/Dızgun değil de, Haydar ya da Şah Haydar olarak geçer. Bununla birlikte ona neden 'Düzgün' denildiğine ilişkin bir rivayet de vardır. Bazı araştırmacılar yöre söylenceleri üzerinde fazlasıyla oynanmış olduğundan hareketle, Şah Haydar'ın onun asıl adı olduğu şeklindeki unsuru kuşkulu bulmuşlardır. Bu görüşe göre, Haydar Duzgı/Dızgun'un sadece lakaplarından biridir.[4] Kategorik bir tasnif yapılacak olursa, Duzgı/Dızgun 'hayali veliler'den sayılabilir. Çünkü bu tür velilerin, çoğunlukla ya anlamı bilinmeyen ya da garip bir anlamı olan adları vardır ve onlar pek çok kez bir dağı simgelerler. Buğday Dede (Tire), Kum Baba (Şile), Çitlenbik Dede (Kemalpaşa) ve Çınar Dede gibi.[5]

Düzgün Baba hakkındaki anlatı

Düzgün (Duzgı/Dızgun), inanışa göre keramet sahibi bir velidir. Öyle ki hakkındaki söylence, onun çok soğuk geçen bir kış ayında hayvanlarını sürekli tok ve besili tutabildiğini öyküleştirmiștir. Bu yüzden otlatmaya götürdüğü keçiler başkalarınınkine göre hep sağlıklı görünmüşlerdir. Oğlunun bunu nasıl başardığını merak eden seyit Kureş bir gün onu izlemeye karar verir. Sonunda görür ki, Haydar kuru dalların üzerine asasıyla dokunduğu zaman dallar hemen yeşeriyor ve böylece o keçileri besliyor. Keçilerden biri Kureş'in çalılıkların arkasındaki hışırtısından ürkünce, Haydar dönüp keçiye seslenir: Ne oldu sana böyle? Yoksa Kuresi Khur'u mu gördün? Bunu der demez çalılıkların ardından çıkıp kendisine doğru gelen babasını gören Düzgün Baba, babasının adını andığı için utanıp dağa doğru kaçar ve gözden kaybolup dağda sır olur.[6]

Düzgün adının kökeni

Dersim Alevi inançlarında önemli bir yere sahip olan Düzgün Baba, Kırmancki'de Duzgı, Kurmancide ise Dızgun olarak bilinir. Dersim'e 1220 li yıllarda Dersime 12 talip aşireti ile gelen Horasan Erenlerinden "Seyyid Mahmudu'l-Kebir-Seyyid Hacı Kures'e Qûr soyundan olan ve kendi adıyla anılan Mubarek dağı diye adlandırılan ,Düzgün dağında sır olduğuna inanılan, Eren'dir Veli'dir sırrı Evliyadır. Anlatılanlara bakıldığında Duzgı ,Düzgün veya Düzgün Baba nın soy ataları Kirmanşahtan gelmişlerdir. Konuştukları lisan da Kirmanşah'ca denilen kırmançkidir ki ,bunu da aynı soydan gelenlen Kureyşanlıların Cem'lerde söyledikleri ezgi ve kullandıkları lisandan anlıyoruz. Kırmançki veya Dersimce dilinden Duzgı veya Düzgün Baba anlamı kusursuz ,muntazam ,doğru ve güzel anlamına gelmekle birlikte Türkçe ile de aynı içeriğe sahip olduğu gibi,Duzgün,Duzgı adı Tunceli/Dersimde Kımançki'de kutsalı ifade eder. Kurmanç diline göre ise Dızgu veya Dızgı adı hakaretli bir içeriğe dönüşmektedir.

çünkü bu ismin anlamı nedenle "Düzgün" bu orijinal ismin Türkçeye uyumlaştırılmış bir biçimidir ki, kimileri onun doğruluk ve dürüstlüğünden ötürü bu isimle anıldığını düşünmüşlerdir.[7] Yani bu süre içinde yerel mitleri Türkçe terimlerle açıklayabilme yolunda, onlara bazı yeni unsurlar eklenmiş var sayılır.Son zamanlarda internette Ağu içen oacakların en büyüğüdür üstünüdür gibi denilerek Oniki İmam bile Ağuçana bağlanmaya çalışılmaktadır diye yazılsa da ,Ağuyu içenin ve parmaklarından akıtan kişinin ve Alaaddin Keykubat'ın fırına attığı kişinin de Seyyid Hacı Kureyş olduğu konusunda birçok delil ve anlatım vardır.[8]

Duzgı/Duzgın adının da bu dönemden itibaren düzgün sözcüğüne bağlanarak, Türkçe var sayıldığı olası görülmektedir. Böylece ismin kaynağı onun orijinal biçimi olan Duzgı/Dızgun'da gizlidir. Duzgı/Dızgun'un ise, bölgede başka bir veli olan Tuzik/Tujik Baba'nın adından dönüşmüş olduğu öne sürülmektedir. Tujik/Tuzik Kürtçe'de keskin, sivri anlamlarına gelir. Tujik de Duzgı gibi Dersim'de aynı zamanda bir dağı simgeliyor olup, yakın bir zamanda onun da antik bir tanrının (Zerdüşti Ermenilerinde Vahagn) devamı olduğu tespit edilmiștir.[9] Öyle ki bu görüşün bir parçası olarak, Tujik adının Zerdüşti Ermeniler arasında 'cehennem' anlamına gelen duzakhtan [10] geldiği, onun duzakh'ın yeni yerel dillerin telaffuzuna uyumlaştırılmış formu olduğu savunulmuștur.[11]

Tujik aslında eski bir yanardağdır ve muhtemeldir ki ona bu ismin verilişi bu özelliğinden kaynaklanmıştır. Benzer bir örneğe Tendürek adında rastlanır. Zira Türkler bu dağı aynı zamanda Cehennem dağı olarak adlandırmışlardır. Burada da aynı motivasyon rol oynamışa benzemektedir. O da eski bir volkanik dağdır ve yöre halkının bazen dağdan gelen garip sesler duyduklarını söylemesi buna yorulmaktadır. Ayrıca Tendürek adının etimolojik kökeni dolaylı olarak cehennem metaforuna gönderme yapar. Şöyle ki, o tandır sözcüğünün başka bir forumuna dayanır ki, tandır halk nazarında bir tür küçük cehennem olarak görülen fırın anlamına gelmektedir.[12]

Düzgün Baba kültünün kökenleri

Yakın bir zamanda Ermeni Mithrası (Mehr veya Mihr) ile Bava Duzgı/Dızgun Bava arasında bir devamlılık ilişkisi olduğu tespit edilmiş, bunu destekleyen pek çok bulgu ortaya koyulmuştur.[13] Bu görüşe göre, Dersim dağları eski zamanlarda Hristiyanlaştırılma sürecine karşı direniş gösteren Zerdüşti Ermeniler için bir sığınak olmuştur. Her şeyden önce antik 'Dersim'i çevreleyen kuşakta bazı Zerdüşti tanrılarına ait kült yerlerinin var oluşu bunun açık işaretlerinden biri sayılır. Örneğin Bagayarič (şimdiki Pekeriç, Erzincan) Ermeni Mithrası'nın bir kült merkeziydi. Kemah (Türkiye) Ahuramazda'ya ait bir başka kült yeriydi (Ermeni Ohrmazd). Kaldı ki onlardan kalan izler bugün bazı Dersim yer adlarında tespit edilebilmiştir. En açık örnek, Mercan dağlarının adının etimolojik olarak Mithra adıyla ilişkili olmasıdır.[14] <<Bu parağrafta yazılanların doğruluğunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü Seyyid Düzgünün atalarının bin'li yıllarda Anadoluya gelip inanç itikatla ve kerametle irşad etmeleri bunların Ermeni veya Zerdüşt olmadıkları bunların Muhammed Ali nesli pakinden olduğunu gösteriyor ki Dersim'deki halk kabulü de böyledir.>>

Toponomi dışındaki bazı mitolojik unsurlar bu sürekliliği daha da kristalleştirmektedir. Her şeyden önce Mithra bir tür sözleşme tanrısı olup, yalana karşı doğruluğu savunurdu. Düzgün Baba ise, Dersimli Aleviler arasında doğruluğun ve dürüstlüğün koruyucusudur. O söze güvenirliğin timsalidir. Bireyler arasında çözümlenememiş bazı müşkül sorunların, çözüm amacıyla ona havale edildiği ve bunu yapan kimsenin 'davamı Düzgün Baba'ya bıraktım,' dediği görülür. Bu nedenle bazı yazarlar onun adını (Düzgün) bu özelliğine yorarlar.

İnanışa göre, Dersimde evli biri eğer hâlâ bir oğul sahibi değilse, Düzgün Baba ziyaretine gidip kurban kesip adak adar ve bir oğul versin diye ona yalvarıp dua eder. Eğer muradı olursa da, oğluna Düzgün adını verir. Dersimde Düzgün adının yaygın oluşu bundandır. Bu özelliğe de Mithra'da rastlanır. Nitekim o Avesta'da 'oğullar veren' (putro-da) olarak da bilinir. Dersimli alevilerin -Mithra takipçilerinin yaptığı gibi- sabah güneşinin ilk ışıklarında Duzgı'ya dua etmeleri ise, bir başka açık ortak unsur olarak kaydedilmiştir. Nitekim Mithra başlangıçta güneş ışığının tanrısı olmakla birlikte zamanla bir güneş tanrısına dönüştürülmüştür.

Mithra ve Duzgı çobandırlar. Mithra bir kartal tarafından sembolize edilir. Duzgı'nın da aynı zamanda böyle bir sembolü vardır ki, Heliyo Chal olarak bilinir. İkisi de süvaridirler ve kırmızılar içindedirler. Bu nedenle Duzgı'ya Surela (<sur; kırmızı) lakabı yakıştırılmıştır. Üstelik Mithra'nın olduğu gibi (Anahita), onun da bir kız kardeşi (Xaskar) vardır. Anahita su tanrıçası olup saflığı simgelerken, Xaskar'ın ise Duzgı dağı üzerinde kutsal bir su kaynağı vardır. Bu ziyaret onun adıyla Xaskarê olarak anılır. Ziyaretçisi iyi kalpliyse, su kaynağından içtiğinde kaynağın kurumayacağına inanılır. Bu inanç saf ve lekesiz sayılan Anahita kültüne gönderme yapar. Çünkü o Avesta'da lekesiz (an-ahita) demektir. Ayrıca Xaskar adı da muhtemelen 'altından yapılmış' anlamına gelen Ermenice oskrhat sözcüğünden geliyor olup, aynı köklere işaret eder. Öyle ki, Anahita çoğunlukla altından giysileriyle tarif edilir. Sonuç olarak Xaskar ve Duzgı/Dızgun, haklarındaki baskın görüşe göre antik dönemde bu dağlık bölgede yaşamış olan Zerdüşti Ermenilerin Anahita ve Mithra kültlerinin bir devamı olarak ortaya çıkmışlardır.[15]

Farklı görüşler

Düzgün'ün Türkçe bir isim, Düzgün Baba'nın ise Mahmud Hayrani'nin oğlu olduğunu ileri sürenler de olmuştur.[16] Fakat Türkçe bir kelime olmasına rağmen, Düzgün'ün neden Türkiye'de değil de, sadece bu dağlık Zaza bölgesinde, Dersim'de bu kadar popüler bir isim olduğu açıklanamadığı gibi, bu gibi ideolojik kurgular hakkında şimdiye dek herhangi bir tarihsel delil de sunulamamıştır. Bu ismi taşıyan ne bölge tarihinde biri, ne Hacı Bektaş'ın herhangi bir tarihsel halifesi ya da yoldaşı ve ne de Mahmudi Hayrani'nin böyle bir oğlu vardır. Bazı kaynaksız teoriler aslında onun Zerdüşti Ermeni tanrılarından Mehr'in (Mithra) yöreye intikal eden Kürt aşiretlerince bir veliye dönüştürüldüğü söylemektedir.[17]

İleri okumalar

  • Ahmet Kerim Gültekin, Tunceli'de Kutsal Mekân Kültü, Ankara, 2004: Kalan (ISBN 9789758424481)

Kaynakça

Genel
  • Aksoy, G. (2006) Dersim Alevi Kürt Mitolojisi, Raa Haq'da Dinsel Figürler, İstanbul, Komal, ISBN 9789757102137
  • Aksoy, Gürdal (2000) 'Mithra'dan Bava Duzgın'a; Dersimde Antik Dönem İnançlarının Sürekliliği Üzerine', Munzur, sy. 2
  • Baran, Volkan (2005) 'Bava Duzgı Efsanesinin Doğrusu Hangisi', Munzur, sy . 21
  • Comerd, Munzir (1997) 'Dersim İnancında Duzgın', Ware, amor 11
  • Çakmak, Hüseyin (2008) 'Resmi Anlatımlarda ve Halk Anlatımlarında Duzgı Efsanesi', Munzur, sy. 29
Özel
  1. Dersimde Zazaca konuşanlar dillerine Kırmancki, Kurmancî'ye Kırdaşkî, Kurmancî konuşanlar ise Kırmancki'ye Zazakî ya da Dımılkî der. Aralarında ses benzerliği olsa da, Kırmancki Kurmanci'den farklı olup birbirleriyle karıştırılmamalıdır.
  2. Hüseyin Çakmak, 'Resmi Anlatımlarda ve Halk Anlatımlarında Duzgı Efsanesi', Munzur, 2008, sy. 29.
  3. Kureşan Dersim'de önemli bir dinsel topluluk olup, antropolojik bakımdan Zerdüşti Magiler ile Yahudi Levi topluluğunu andırırlar. Zira Kureşan (Kureyşan) sadece dinsel bir topluluk ya da bir sülale olmayıp, aynı zamanda bir aşiret sayılmaktadır.
  4. örneğin bkz. Çakmak, 2008, s. 32-3.
  5. Gürdal Aksoy, Dersim Alevi Kürt Mitolojisi, Raa Haq'da Dinsel Figürler, İstanbul, 2006, Komal, s . 47-9 ISBN 9789757102137.
  6. Khur aslında kâfir demektir. Safevi devleti döneminde Kızılbaş aşiretlerce Kuhr olarak kullanılmıştır ki, Arapça kufr ile ilişkilidir. Fakat yörede onun Sünni Kürtleri ifade ettiği ve bu nedenle Kur-manç adıyla bağlantılı olduğu düşünülmüştür. Bunun aksine, Kuresu Khur ifadesi aslında Kureşan topluluğunun bazı klanların Ermeni köklerine işaret eder görünmektedir (Khur için bkz. Gürdal Aksoy, Anadolu Aleviliği'nden Dersim'e, Alevi Tarihine Coğrafi bir Giriş, Ankara, 2009: Dipnot ISBN 9789759051877; Kureş adının kökeni hakkında bkz. Gürdal Aksoy, Dersim: Alevilik, Ermenilik, Kürtlük, Ankara, 2012, Dipnot).
  7. Düzgün adının kökeni için bkz. Aksoy, 2006, s. 50-7
  8. Aksoy 2006, s.206-14
  9. Aksoy 2012
  10. İranî kökenli bu Ermenice sözcük Türkçeye tuzak olarak geçmiştir.
  11. Aksoy, 2012, s. 99-115 ISBN 978-6054412501.
  12. Aksoy 2006, s. 56; Aksoy, 2012, s. 99
  13. Aksoy, 2006, s. 37-122.
  14. Mercan<Mehrcan<Mithrakana (Heinrich Hübschmann, Die Altarmenischen Ortsnamen 1967; www.archive.org/details/diealtarmenisch00hbgoog); Aksoy 2006.
  15. bkz. Aksoy, 2006, s. 37-122.
  16. Hamza Aksüt Aleviler adlı kitabında Kureşan ocağına ait olup olmadığı belli olmayan şecerede adı ocağın öncüsü olarak geçen Şeyh Mahmud'un, kimi araştırmacılarca Akşehirli Seyyid Mahmud Hayrani'yle bir tutulduğunu, fakat bunun kabul edilemez olduğunu, çünkü şecerenin tarihsel bir değeri olmadığın savunur (Aksüt, Aleviler, Ankara, 2009, Yurt Kitap-Yayın, s. 147 ISBN 978-975-9025-61-8). Zeki Görgü ise, Yazılı ve Sözlü Anlatımlarda Seyyid Mahmud Hayrani adlı kitabında, Seyyid Kureş'i Bava Duzgın'ın kardeşi, Seyyid Mahmud Hayrani'yi ise kardeşinin torunu olarak kaydetmiştir (Görgü, Yazılı ve Sözlü Anlatımlarda Seyyid Mahmud Hayrani, Ankara, 2004, Kalan yayınları, s. 9 ISBN 975-8424-52-1
  17. ayrıntılı bilgi için bkz. Aksoy 2006

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.