Muhteşem yalnızlık
Muhteşem İzolasyon (ya da Muhteşem İnziva), 19. yüzyıl sonlarında Britanya İmparatorluğu'nun (ya da yaygın kullanımla İngiltere'nin) Muhafazakâr Parti tarafından yönetildiği dönemde, özellikle de Benjamin Disraeli ve Salisbury Markisi'nin Başbakanlıkları sırasında Kıta Avrupası için benimsediği dış politika.[1] Terim ilk olarak 1896 yılında, Kanada Maliye Bakanı George Eulas Foster tarafından kullanılmıştır.[2]
Nedenleri
19. yüzyılın sonlarında Rusya'nın güçlenmesi, Almanya ve İtalya'nın birliklerini sağlamaları üzerine Avrupa'daki güç dengeleri oldukça değişmişti. Almanya önce Avusturya-Macaristan ile 1879'da İkili İttifak'ı kurmuş, bu ittifaka 1882 yılında İtalya da katılmıştı. Fransa ile Rusya ise Almanya'nın bu yükselişine 1892'de İkili İtilaf'ı kurarak yanıt vermişlerdi. Kıta Avrupası'nın adeta ikiye bölündüğü bu dönemde, İngiltere iki tarafa da yanaşmamayı tercih etmiştir. İngiltere için öncelik, 19. yüzyıl başlarından itibaren denizaşırı sömürgeleriyle genişlettiği imparatorluğun dış ticaret ağlarını işler vaziyette tutmak ve özellikle Hindistan ile olan ticaret yollarının güvenliğini sağlamaktı. Böylece Avrupa'da kutuplaşmanın arttığı 1870'ler ve 1880'lerde İngiltere, enerjisini ve ekonomik kaynaklarını Kıta Avrupası'nda kullanmak yerine denizaşırı sömürgeleriyle ilgilenmeyi ön plana almıştır.[3]
Sonuçları
Orta Doğu'da 19. yüzyılın başlarında, özellikle Napolyon'un Mısır seferinin ardından, artarak gelişen İngiltere-Fransa rekabeti, 19. yüzyıl sonlarında İngiltere'nin Muhteşem İzolasyon politikası sayesinde önemini yitirmeye başlamıştır. Fransa bu sayede, İngiltere gibi önemli bir ülkeyle rekabetten kurtulduğu için yeni güçlenmekte olan ve Kıta Avrupası'nda geleneksel Fransız gücünü tehdit etmeye başlayan Almanya ile olan mücadelesine odaklanabilmiştir. Aslında İngiltere, 19. yüzyıl sonlarında Faşoda Buhranı'nda (1898) Fransa ile savaşın eşiğine gelmişti. Rusya ile de Orta Asya ve Afganistan'da rekabet halindeydi (Büyük Oyun). Ancak II. Wilhelm'in 1888'de Almanya'da kayzerliğe gelmesi, 1889 ve 1898'de Osmanlı İmparatorluğu'nu iki kez ziyaret ederek Orta Doğu üzerindeki yayılmacı emellerinin örneklerini sunması üzerine İngiltere, yükselmekte olan Almanya tehlikesini ön plana almaya başladı.[4] 20. yüzyıl başlarında, Almanya'ya karşı İngiltere-Fransa ve İngiltere-Rusya yakınlaşması başlayacak ve İkili İtilaf, 1904'te İngiltere-Fransa Dostluk Antlaşması ile Üçlü İtilaf'a dönüşecektir. Böylece I. Dünya Savaşı'na giden süreçte son viraj da dönülmüş olacaktır. İngiltere'nin İkili İtilaf'a katılmaya karar vermesi, Muhteşem İzolasyon döneminin bitişi anlamına gelir.
Yeniden gündeme gelmesi
Muhteşem İzolasyon kavramı, 21. yüzyılda İngiltere siyasetinde tekrar gündeme geldi.[5] 2011'de Muhazafakâr Başbakan David Cameron'un, İngiltere'ye senede 26 milyar sterline mal olacak ancak Euro bölgesinde yaşanan krizin sona ermesini sağlayacak bir anlaşmayı imzalamayı kabul etmemesi üzerine "Muhafazakârlar Muhteşem İzolasyon günlerine geri döndü" görüşleri basına da yansımıştır.[6]
Ayrıca bakınız
Notlar
- Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, 2006, s. 575
- İngilizce Wikipedi maddesi: http://en.wikipedia.org/wiki/Splendid_isolation 24 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Özgür Erdem, "Ortadoğu'da Emperyalist Paylaşım", İleri dergisi, sayı 59, Ekim-Aralık 2013
- Oral Sander, Siyasi Tarih-1.Cilt-İlkçağlardan 1918'e, İmge Kitabevi, 2000
- Nigel Jones, "'Very well, alone!' Splendid isolation has always been Britain's default position" 23 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., The Daily Mail, 9 Aralık 2011
- Nick Fletcher, "European leaders resume Brussels summit talks: live coverage" 8 Temmuz 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., The Guardian, 9 Aralık 2011