Beyazıt Meydanı
Beyazıt Meydanı, İstanbul’da tarihi yarımadada merkezi bir konuma sahip meydandır. Konumu Bizans döneminde şehrin en önemli meydanlarından olan Theodosius Forumu’yla büyük ölçüde örtüşmektedir.
Osmanlı Döneminde Meydan ve İşlevi
Eskiden Theodosius Forumu’nun bulunduğu arazinin kuzey kısmına İstanbul’un fethinden hemen sonra ilk olarak bir saray inşa edildi. İnşası 1458’de tamamlanan[1] bu ilk saray, daha sonraları Topkapı Sarayı’nın yapımıyla Eski Saray olarak bilinmeye başladı.
1506-12 yılları arasında II. Bayezid döneminde sultanın adını taşıyan külliye Eski sarayın güneyinde kalan alana inşa edildi. Külliyenin kurulduğu tarihten sonra, Eski Saray'ın duvarları ile kuzey sınırı çizilen ve külliyenin binaları arasında kalan bölgeye Beyazıt Meydanı denmiştir.[2] 1585 yılında İstanbul Kadısına verilen bir emirde Atmeydanı'nın yılda bir kez ve Beyazıt Meydanı'nın ise ayda iki kez süpürtülmesi gerektiği görülmektedir.[3] Bu da Beyazıt Meydanı’nın günlük kent hayatında ne kadar sık ziyaret edilen bir yer olduğuna işaret eder.
Padişahların kızlarının evlilikleri ve şehzadelerin sünnet düğünleri Eski Saray’da yapılırdı. Bu törenler için geleneksel olarak yaptırılan nahıllar (süslenen yapma ağaçlar) Beyazıt Meydanı’nda halkın beğenisine sunulurdu.[2]
Meydanın halk eğlenceleri için kullanıldığı da bilinmektedir. Müzisyenler, fal bakanlar, hayvan oynatıcıları, hokkabazlar ve cambazların meydanda yaptıkları gösteriler; 1577 – 1578 yılları arasında İstanbul'u ziyaret eden Stephan Gerlach’ın anlatılarında yer alır.[2]
1800’lü yıllara kadar meydan işlevini neredeyse hiç değiştirmez.[2]
Beyazıt Külliyesi
Beyazıt Külliyesi; banisi olan Sultan II. Bayezid’in hükümdarlığı sırasında tamamlanan cami, imaret ve medreseden ve sultanın ölümünden sonra külliyeye eklenen hamamdan oluşur. Beyazıt Camisi, orijinal Fatih Camisi’nin deprem sonucu yıkılması nedeniyle İstanbul’da korunan en eski selatin cami olma özelliğini taşımaktadır. Beyazıt Camisi’nin iki taraftan yarım kubbelerle desteklenen merkezi kubbesi, Ayasofya’nın planıyla benzerlik göstermektedir. Hem kentin ticari merkezi olan Kapalıçarşı’ya hem de yoğun nüfuslu bir mahalleye yakınlığı sebebiyle Osmanlı dönemi boyunca en büyük cemaate sahip camilerdendir. Külliyenin çifte hamamı oldukça büyüktür, hatta kubbesinin boyutu caminin kubbesine yakındır. Medresesi de şeyhülislamın burada ders veriyor olması sebebiyle en itibarlı olanlar arasındadır.[2]
Geç Osmanlı Dönemi Düzenlemeleri
Eski Saray II. Mahmut dönemi sırasında Yeniçerilerin kaldırılmasının ardından kurulan yeni orduya 1826 yılında tahsis edilmiştir. 1828’de buraya Beyazıt Yangın Kulesi inşa edilir. 1864– 1866 arasında bugünkü İstanbul üniversitesi Rektörlüğü olan Harbiye Nezareti binası ve anıtsal kapısı mimar Bourgeois tarafından inşa edilmiştir.[4]
1901 yılında, II. Abdülhamit, İstanbul’un en göz önünde olan kent alanlarının Avrupalı şehirlerle yarışır hale gelebilmesi için Paris elçisi Salih Münir’i bir uzman bulmakla görevlendirir. Salih Münir bu iş için o dönemin en gözde mimarlarından, 1900 Paris Uluslararası Sergisi’nin mimarlık departmanının başkanlığını yapmış olan Beaux-Arts eğitimli Joseph Antoine Bouvard’a teklifte bulunur. Bouvard, Paris’teki iş yoğunluğu sebebiyle İstanbul’u ziyaret edemeyecek durumda olmasına rağmen teklifi kabul eder. Bouvard’ın masrafları Fransız hükümeti tarafından karşılanır ve hazırladığı projeler resmi bir hediye olarak İstanbul’a sunulur.[5]
Bouvard, aralarında Beyazıt Meydanı da olan meydan düzenleme projelerini tamamıyla kendisine gönderilen şehir fotoğrafları ve planlar üzerinden geliştirir. Bouvard’ın projesinde büyük kusurlar vardır. Herhangi bir ana plana dayanmayan projeler arasındaki bağlantılar net değildir ve arazilerdeki kot farkları tamamen göz ardı edilmiştir.[5]
Bouvard’ın Beyazıt Meydanı için projesi alanı Beyazıt Medresesi’ni yıkmak suretiyle fazlasıyla genişletip 4 adaya bölmeyi öngörüyordu. Bu yeni alanın güney tarafına, Harbiye Nezareti ile aynı aks üzerine yüksek kuleli bir “Belediye Sarayı” inşa edilecekti. Meydanın batı tarafında ise birbirinin aynısı iki bina yapılacaktı, bunlar da “Sanayi ve Ziraat Müzesi” ve “Devlet Kütüphanesi” olacaktı. Beyazıt Camisinin açısının meydanın kalanına uymaması problemi yoğun bir ağaçlandırma ile gizlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca Beyazıt Camisi’nin minber duvarının ardındaki hazirenin ve II. Bayezid türbesinin de yıkılması planlanmıştır.[5]
Proje Osmanlı bürokrasisi tarafından onaylanmıştır ancak projenin öngörülen masraflarını o dönemdeki devletin karşılayamayacak olması sebebiyle hayata geçirilmemiştir.[5]
Cumhuriyet Dönemi Düzenlemeleri
Beyazıt Meydanı, İstanbul’da erken dönem Cumhuriyet yönetiminin düzenleme yaptığı az sayıda yerden olmuştur ve 1920’lerde Vali Ali Haydar Bey’in girişimleriyle meydanın ortasına dekoratif bir çeşme inşa edilmiştir.[6] Otobüsler ve daha sonra yapılan tramvay hattı da bu havuzun etrafında tur atmaktaydı.
1950’lerde Demokrat Parti yönetiminde İstanbul’da büyük çaplı altyapı projelerine girişildi.[6] Tüm bu yol genişletme projelerine paralel olarak Beyazıt Meydanı’nın da yeniden düzenlenmesi gündeme gelir ve havuz yıkılır. Sürekli dolgu ve kazı çalışmaları tekrarlanan meydanın sonunda düzenlenebilmesi için Sedad Hakkı Eldem’e bir proje yaptırılır. Eldem’in projesi üniversitenin kotunun bir dizi merdiven ile Ordu Caddesi kotuna bağlanmasını planlıyor, yeni bir havuzun bu cadde yakınında inşasını öngörüyordu. Ayrıca Ordu Caddesi’nin öbür tarafında yapılacak bir binayla meydan bu tarafta da devam ettirilecekti, ancak bu yeni inşaat için Simkeşhane’nin doğu kanadının yıkılması gerekiyordu. Eldem’in projesi planlandığı gibi uygulamaya konmadı ve meydana bir yol kavşağı inşa edildi. 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen darbeden sonra da çalışmalar durdu.
Darbe sonrası yönetim meydanın adını Hürriyet Meydanı olarak değiştirir ve yeni bir düzenleme projesi için yapılan yarışmanın sonucunda Turgut Cansever projenin başına getirilir. Turgut Cansever’in projesi meydanın yayalaştırılması amacıyla geliştirilmiştir. Cansever projesinde Beyazıt Camisi’nin açısını esas alarak meydanda yeni bir doğrultu öngörmüştür. İstanbul Üniversitesi’nin kapısının önüne inşa edilecek bir dizi merdiven ve rampayla hem kot farkının aşılmasını hem de üniversitenin camiye paralel olmayan duvarını bu merdiven yapısı ile meydanın kalanıyla aynı doğrultuya gelmesini sağlamıştır. Fakat Turgut Cansever’in projesi de tam olarak uygulanmadı, meydan önce yayalaştırıldıysa da daha sonra otopark ve otobüs durağı haline geldi.[6] Daha sonra Vedia Dökmeci ve Yaprak Karlıdağ tarafından tasarlanan iki katmanlı ve Osmanlı mimarisinden esinlenen işlemeli istinat duvarlı proje bir yarışma kazandı. Ancak bu proje de uygulanmadı.
Toplumsal olaylar
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Tülay Artan (1994). Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.3.
- Turgut Akbaş (2011). Osmanlı İstanbul'unda Bayezid Meydanı ve Tarihi Çevresi.
- Ahmet Refik Altınay (1935). On Altıncı Asırda İstanbul Hayatı (1553 – 1591). Maârif Vekaleti Milli Talim ve Terbiye Dairesi Yayını.
- "İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü'nde Bulunan Taş Eserler", 25. 2016.
- Zeynep Çelik (1993). The Remaking of Istanbul - Portrait of an Ottoman City in the Nineteenth Century (İngilizce). University of California Press.
- Murat Gül (2017). Architecture and the Turkish City - An Urban History of Istanbul Since the Ottomans (İngilizce). Bloomsbury Publishing.
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta Beyazıt Square ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |