II. Dünya Savaşı tankları
Genel bakış
II. Dünya Savaşı sırasında, tankların yetenekleri çok artırıldı ve geliştirildi. Nazi Almanyası'nın ilk tankları zırh ve ateş gücü alanlarında rakiplerinin birçok tankına nazaran teknolojik olarak daha düşük seviyedeydi. Savaşın erken dönemlerinde Alman tanklarının tüm rakiplerine taktiksel kullanımları nedeniyle üstünlük sağlamaktaydılar. Alman doktrini mobilize piyade birlikleri ile hava desteğinden oluşan birleşik kuvvetlerin kullanılmasına ve Fransa Seferi operasyonu sırasındaki başarılı uygulaması nedeniyle de Blitzkrieg (yıldırım harekâtı) taktiğine önem vermekteydi. Bu doktrin Alman tanklarının telsiz ile donatılmasını gerektiriyordu, bu sayede benzersiz bir sevk ve idare üstünlüğüne sahip olmuşlardı. Buna karşın Fransız hafif tankları telsiz bulundurmuyordu çünkü savaş doktrinleri ağır ve önceden planlanmış hareketlere uymayı içeriyordu. 1940 yılı çarpışmalarında Fransız tankları genel olarak zırh ve ateş gücünde Alman tanklarına göre çok üstün olsalar da, zayıf sevk ve idareleri taktik anlamda bu avantajların sonucu etkilemesine engel olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi etkin tank boyutunun ne olması gerektiği konusunda denemeler yapılmıştır. Ağır tanklar arasında ABD'nin 86 tonluk T28 Süper Ağır Tankı ve Nazi Almanyası'nın 188 tonluk Maus tank denemeleri sayılabilir. Bu iki tank da savaş alanında hizmet vermemiştir. Savaş ilerledikçe ağır tanklara doğru bir eğilim ortaya çıktı. 1939 yılında, tankların çoğunun zırhı 30 mm veya daha azdı ve 37–47 mm'den daha büyük silah ile donatılmamışlardı. Orta sınıf tanklar aynı yıl 20 ton civarındaydılar. Hâlbuki 1945'te tipik bir orta sınıf tankının ağırlığı 30-40 tonu buluyordu, zırh kalınlıkları 100 mm'nin üzerinde, silahları da 75–85 mm aralığındaydı. Savaşın başlarında tüm ordularda ağırlıklı olarak bulunan hafif sınıf tanklardan, çok özel görevler dışında tamamen vazgeçilmişti.
Her zaman düşünülen ama önceleri her tankta bulunmayan taretler artık tankların vazgeçilmez bir parçası olarak kabul görüyordu. Tank toplarının diğer zırhlı hedeflere karşı kullanılması gerekliliği karşısında, tank topunun olabildiğince büyük ve güçlü olması ve ateş sahasının tamamını kullanabilmesi yaşamsal gerekliliklerden birisi sayılıyordu. Ayrıca tank topunun taretin üzerine takılması, tankın belli bir koruma perdesinin ardından da atış yapabilmesine olanak veriyordu. Gövdeye takılan silahlar aracın hemen hemen tamamının düşman ateşi altında kalmasını gerektiriyordu. Sovyet T-35, Amerikan M3 Lee, Fransız Char B ve İngiliz A-9 Cruiser gibi çok taretli ve çok toplu tanklar, II. Dünya Savaşı ilerledikçe kullanılmaktan vazgeçilen birer tasarım oldular. Tank personeli birkaç değişik topu aynı anda idare etmekte zorluklar yaşıyordu ve çift amaçlı yeni silahların kullanılması da çoklu silah kullanılması gerekliliğini ortadan kaldırıyordu. Tankların çoğunluğunda hâlâ gövdeye takılı bir makineli tüfek ile tarete takılı bir ya da daha çok makineli tüfek piyadeye karşı savunma amacıyla bulunduruluyor.
Tankların sevk ve idaresini büyük oranda artıran telsizler de bu savaş sırasında tanklarda bulundurulmaya başlandı. 1943 yılından itibaren iki yönlü telsizler artık her tankta mevcuttu.
Tanklar, mayın temizleme ve istihkâm görevleri gibi çok çeşitli askerî görevler için uyarlanmıştır. Özel olarak tasarlanmış tanklar da kullanılmıştır: Alev silahı kullanan tanklar, etkisiz hale gelen tankları çeken kurtarıcı tanklar, fazladan telsizleriyle komuta tankları gibi. Bu tank çeşitlerinin bazıları artık tank diye adlandırılmamakta ama zırhlı muharebe araçları olarak yaşamaktadırlar. Tüm başlıca güçler aynı zamanda tank avcıları ve saldırı topları da ürettiler. Saldırı topları genellikle taretsiz ve büyük kalibreli toplar taşıyan zırhlı araçlardı. Taretli araçlar, taretsiz araçlara nazaran daha pahalıya üretiliyorlardı. II. Dünya Savaşı'nda görülen bir eğilim de eski hafif tank araçlarının gövdeleri üzerine batarya tarzında daha büyük silahlar yerleştirerek tank avcıları ya da saldırı topları yapmak olmuştu. Örneğin Sovyet T-34 tanklarının taretine 85 mm'lik top takılabilirken, kapalı batarya şeklinde aynı gövdeye daha etkili 100 mm'lik top takılarak SU-100 olarak kullanılabiliyordu. Aynı şekilde modası geçmiş Panzer II hafif tankı değiştirilerek üstü açık kapalı batarya şeklinde 75 mm'lik güçlü PAK-40 topu takıldı ve Marder II olarak kullanıldı.
Nazi Almanyası
III. Reich'ın Panzer kuvvetleri savaşın başlarında çok etkileyici idi. Savaş planları iki ana tankı gerektiriyordu: orta sınıf tank olan Panzer III ve piyade tankı olan Panzer IV. Sonuç olarak, Polonya ve Fransa'nın işgalleri asıl olarak daha az gelişmiş olan Panzer I ve Panzer II hafif tanklarıyla birlikte, Çekoslovakya'dan gelen bazı hafif tanklar kullanılarak yapılmıştır. Savaş ilerledikçe daha ağır tankların üretimi de artırılmıştır. Ana orta sınıf tank olması düşünülen Panzer III tankının topu geliştirilerek yüksek hızlı 50 mm'lik top takılmıştı. Bu bile yeterlilik sınırlarını zorluyordu. Dolayısıyla başta destek tankı olarak düşünülen Panzer IV de facto ana orta sınıfı tankı oldu ve uzun namlulu yüksek hızlı 75 mm'lik top ile donatıldı. Tiger II tankı 2500 m'den Amerikan yapımı M4 Sherman, 1800 m'den yine Amerikan yapımı M26 Pershing ve 1200m den Sovyet yapımı IS-2 tanklarını yok edebiliyordu. Almanlar bu tankı propaganda için yoğun biçimde kullanmışlardır.
Bu tankın en büyük sorunu mekanik arızalardı. Tanka cephede acil ihtiyaç olduğundan yeterince denenmemiş ve sorunları giderilmemiştir. Özellikle transmisyon sorunları bazı tankların savaşmadan mürettebatı tarafından terk edilmesine neden oluyordu. Ayrıca çok ağır olmasından dolayı bazen tankı hareket ettirmek için tam gaz verilmesi gerekiyordu. Savaşın sonununa doğru Almanya'daki ham madde sıkıntısı nedeniyle zırhının çelik kalitesi düşüktü bu da darbe dayanıklılığını azaltıyordu (Ruslar tarafından testlerde, art arda darbe alan zırhta çatlaklar oluşmuştur) Tüm bunlara rağmen Tiger II, II. dünya savaşının en güçlü tanklarındandı. O kadar güçlüydü ki tecrübeli bir mürettebat ile 10 adet Amerikan yapımı M4A1 Shermanı yok edildiği kayıt edilmiştir. Almanların muhabere alanındaki deneyimleri Tiger ve Tiger II Königstiger gibi daha da ağır tank tasarımlarını yapmaya yönlendirdi.
- Alman Panzer III tankı.
- Alman Tiger I tankı.
- Alman Königstiger tankı savaşın en kuvvetli tankı idi.
Birleşik Krallık
Birleşik Krallık 1915’ten beri tank gelişiminde dünya standartlarını koyan ülke olmasına rağmen savaş yaklaştıkça bu liderlik konumunu kaybetmiştir. Birleşik Krallık Ordusu, bir dizi zayıf tank tasarımı ve başarısız bir doktrinle aksak bir şekilde savaşa girdi. İngiliz tank kullanımı daha çok klasik süvari görevleri ve piyade desteğiyle kısıtlı kalmış, Alman ve Sovyet taktiklerini oluşturan birleşik kuvvetler taktikleri kullanılmamıştır. Bunların sonucu zayıf silahlarla donatılan ve mekanik açıdan güvenilmez şu tanklar olmuştur: A-9, A-10 ve Crusader kruvazör tankları, Matilda I ve Matilda II piyade tankları ve sadece keşif görevlerinde kullanılan ölüm tuzağı olan bir seri hafif tank. Az da olsa başarılı sayılabilecek İngiliz tank tasarımlarıysa şunlardı: Valentine, Churchill, Cromwell ve Comet. Valentine tankı kalın zırhlı ve güvenilir bir piyade destek tankıydı ve çölde başarıyla kullanıldı. Churchill tankının kalın zırhı ve iyi arazi sürüş yeteneği vardı. Cromwell tankı hemen hemen Amerikan Sherman ya da Alman Pzkw-IV tankının eşdeğeriydi ancak 1944’ten itibaren az sayıda kullanılmaya başlanmıştır. Comet ise savaşın son aylarında kullanılmaya başlanan mükemmel bir tank tasarımıydı.
1942’nin ortalarından başlayarak İngiliz tank birliklerinin çoğu Amerikan yapımı M3 Stuart hafif tankı, M3 Lee tankı ve M4 Sherman tankıyla donatılmıştı.
Savaşın hemen öncesinde ve sonrasında İngilizler çok sayıda prototip tank ve özel görevlerde çalışacak modifiye tanklar ortaya çıkarmışlardır. Örneğin Churchill AVRE tankı, üzerine takılı olan 290 mm'lik direkt atış havan topuyla binaların yıkılması ve engellerin temizlenmesi için kullanılıyordu.
- UK Valentine tank.
- UK Churchill tankı.
Sovyetler Birliği
Sovyetler Birliği savaşa girdiğinde ve savaş bittiğinde dünyadaki tüm ülkelerin toplamından daha fazla tanka sahipti. Bu tankların çoğunun modasının geçmiş olduğu kanısı yaygın bir yanlış anlamadır. Aslında 1941’de hizmet altındaki Sovyet tanklarının çoğu T-26 idi ve 45 mm'lik toplarla donatılmış olan bu tanklar normal çarpışma menzillerinde çoğu Alman tankının zırhını delebiliyordu. Çoğunun telsizi vardı ve geliştirmeye açık olmasa da mekanik tasarımı sağlamdı. Christie süspansiyon sistemi ile donatılmış olan BT Serisi Tanklar da aynı 45 mm'lik toplarla donatılmışlardı ve dünya üstündeki en hareketli tanklardı. Her iki tank tipinin de 76,2 mm'lik howitzer topuyla donatılmış yakın destek versiyonları da bulunuyordu. Yine de, BT serisi tasarım kullanım süresinin sonuna yaklaşıyordu. Kızıl Ordu’da ayrıca amfibi T-37 ve Fransız AMR tankları üzerine tasarlanmış T-38 gibi binlerce hafif keşif tankı da vardı. Bu tankların kısıtlı çarpışma değerleri olsa da hareketlilikleri çok yüksekti. 7,62 mm'lik makineli tüfeklerle donatılmışlardı ve zırhları kâğıt inceliğindeydi. Kızıl Ordu’da ayrıca, çoğu yönden Alman Pzkw-IV tankına eşdeğer sayılan 400 kadar T-28 orta sınıf tankı vardı. Hâlbuki bu tasarım da 1931 yılından kalmaydı ve emeklilik çağına girmişti. Ne ilginçtir ki 1930’ların sonunda Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu tankların çoğunluğu yabancı tasarımları temel almış olsa da daha sonraları hizmete aldıkları tanklar savaşın en çok örnek alınan tankları haline gelmişlerdi. Sovyet tank gücünün 1941’de karşı karşıya kaldığı problemler, araçlarının teknik üstünlüğünden çok bakım koşullarının zayıflığı, hazır bekleme durumunun kötülüğü ve Büyük Tasfiye nedeniyle zayıf kalan komuta zinciriydi. Kızıl Ordu 1940'ta gelişmiş bir doktrin kabul etmişti ama uygulamaya koymaktan acizdi.
Savaşın eşiğinde Kızıl Ordu birbiriyle çok yakından ilgili iki projeye başlamıştı. Mekanize kuvvetlerini organize etmek ve İspanya İç Savaşı ile Kış Savaşı’ndan çıkarılan derslerle modern tasarımlara başlamak. Bu tasarımların bazıları dünyanın geri kalanındaki tasarımların çok ötesine geçecekti.
Birçok mükemmel tasarım 1940-41 yıllarında üretime giriyordu. Bunların en önemlisi T-34 tankı olacaktı. Asıl olarak BT Serisi Tankların devamı olarak tasarlanan T-34’ler, kalın zırhı, çift kullanımlı ağır topu ile II. Dünya Savaşı’nın ilk yarısının en iyi orta sınıf tankı olmuştur. T-34 sonunda hemen hemen diğer tüm Sovyet tanklarının yerine geçmiştir. Ana tasarım o kadar iyiydi ki, 1945’e kadar daha ağır silahlarla, yeni taretlerle ve diğer değişikliklerle savaş alanında etkisini sürdürdü. Diğer dikkate değer bir tasarım da KV Serisi tanklardı. Bu tanklar T-34 ile aynı 76,2 mm'lik topu ve aynı V-2 dizel motoru taşıyorlardı. Ama KV’lerin torsion’’-bar süspansiyonu ve T-34’ten daha kalın zırhları vardı. KV’ler yavaştı ve hatları yarma amacıyla kullanılıyordu. KV-2 yakın destek tipi 152 mm'lik howitzer topu ile donatılmıştı. Üretimin bittiği ve çoğunun kullanılmaz hale geldiği 1943’e kadar KV Serisi tanklar Sovyet Ordusu’nun ana ağır tank sınıfıydı. 1944’lerin başında KV’lerin yerine geçen IS-2 122 mm'lik topla donatılmıştı, daha kalın zırhı ve daha iyi hareketliliği vardı. 1941’in yeni piyade destek tankı olan T-50’lerin 45 mm'lik topları vardı ama ‘’torsion’’-bar süspansiyon sistemi ve mükemmel zırhları vardı. Yeni motorun üretiminde karşılaşılan problemler nedeniyle 70 tane üretildikten sonra durduruldu. T-26’nın yerine geçmesi düşünülüyordu. Son olarak hafif keşif görevleri amfibi T-40 ile amfibi olmayan ve daha ucuz olan T-60 tankları tarafından yerine getiriliyordu.
Barbarossa Harekatı (Nazi Almanyası'nın SSCB’yi işgali) sırasında Sovyet tanklarının çoğunluğunu T-26 ve BT Serisi tanklar oluşturuyordu. 900 güvenilmez ilk üretim T-34 ile birlikte birkaç T-40 tankı da ortaya çıkmıştı. 500 kadar da KV-1 ve KV-2 tankı bulunuyordu. İlk üretilen T-34’lerin çoğunluğu kolayca yakalandılar ya da yok edildiler. Bu erken yenilgilerin ana sebepleri koordinasyon eksikliği, iyi yetiştirilmemiş ve kötü lojistik desteğe sahip tank personeli ile genel olarak Kızıl Ordu’nun hazırlıksız olmasıdır. T-34’lerin başka bir zorluğu da yalnızca dört kişilik bir tank personeli olması nedeniyle tank komutanının aynı zamanda nişancıya da yardım etmesiydi. Fransız tank komutanlarında olduğu gibi topu doldurma görevleri olmasa da tankın ana silahı ile atış yapılırken komutanın savaş alanındaki olayları genel olarak iyi takip etmesini engellediği için Alman zırhlılarına taktik bir avantaj sağlamıştır.
1941’de yüksek sayıda T-60 kullanıma alındı ve 1942’de benzer T-70’ler de bunlara eklendi. Her iki hafif tankta da ‘’torsion’’-bar süspansiyon sistemi, hafif zırh ve küçük kamyon motorları bulunuyordu. Savaş alanındaki yeterlilikleri düşük olsa da basit yapıları nedeniyle üretimde kaldılar. T-60’ta yalnızca 20 mm'lik ve T-70'te de 45 mm'lik top bulunuyordu. Her ikisinde de yalnızca bir adamlık taret olduğundan etkin olacak şekilde personel bulundurulamıyordu. T-70, daha sonraları savaşta çok daha önemli olan SU-76 tanklarına temel teşkil etmiştir.
T-34’ler o tarihe kadar üretilmiş olan tüm Alman tanklarının modasının geçmesine neden olmuştur. Hatta, en iyi zamanlarında T-34'ler öyle başarılıydı ki her görevde yetkin görüldüğünden IS-2’ler hariç tüm tankların üretimi durdurulmuş ve tüm kaynaklar bu tankların üretimine ayrılmıştır. T-34’ler Almanları Panther ve Tiger gibi yeni ve daha ağır tank tasarımlarına dönmeye zorlamış, bu da Sovyet, Amerikan ve İngiliz tank kuvvetlerinin daha da güçlendirilmesini gerektirmiştir. Belki savaşın gidişatına önemli etkisi bulunan bu daha karmaşık ve pahalı tank üretme kararı Almanların zaten kritik olan tank üretme yeteneklerini zorlayarak, daha az tank üretimine sebep olmuş ve Almanların savaştaki inisiyatifi Müttefik Kuvvetler’e kaptırmasına neden olmuştur.
Savaşın ortalarına doğru KV Serisi tankların eksiklikleri ortaya çıkmaya başladı. Daha iyi olan Alman tanksavar silahlarına karşı dayanaksız olan bu tankların yavaşlıkları ve mekanik güvenilmezlikleri de en büyük engelleriydi. T-34’lerle aynı silahı daha yavaş ve daha pahalı bir gövdede taşıdığı için üretim kısıtlandı ve 1943’te hemen hemen durduruldu.
Savaşın ilerleyen dönemlerindeki hafif tank gereksinimi Amerikan M3 hafif tanklarıyla İngiliz ve Kanada Valentin tanklarıyla giderilmiştir. T-34’ün kendisi için keşif yapması gereken hafif tanklarla hemen hemen aynı hızlara sahip olması, hatta daha hızlı olması nedeniyle Rus hafif tank üretiminde de giderek azaltmaya gidilmiştir.
Daha iyileşen Alman tanklarına karşılık verebilmek için Sovyetler 1943-44 kışında 85 mm'lik top ile donatılan ve savaş sonuna kadar sahip olduğu hız ve hareket üstünlüğünü koruyan T-34-85’lerin üretimine başladılar. Bu tankların özelliği de sonunda üç kişilik tarete sahip olmasıydı. Bu şekilde artık tank komutanı savaş alanını tümüyle izleyebiliyor ve taktik görevlerini yerine getirebiliyordu. Sovyetlerin bir başka karşılığı da 122 mm'lik topla donatılmış IS-2 ağır tankıydı. IS-2’ler ağırlıkları aynı kalmasına rağmen KV’lerden daha üstün bir zırh taşıyordu. Bunu başarmak için tankın arkasındaki zırh azaltılmış ve daha çok isabet alma ihtimali olan ön kısımdaki zırh kalınlığı artırılmıştır. Güçlü silahı ve eğik kalın zırhıyla savaşın en güçlü tankı olduğu tartışılmaktadır.
1945’in ortalarında üretilemeye başlanan IS-3’lerin daha aerodinamik bir görüntüsü ve geniş kâse şeklinde konik taretleri vardı. IS-2’lerden daha kalın zırhı olsa da daha hafifti ve 50 tonun altında kalıyordu. IS-3’lerin zırh tasarımı savaş sonrası tank tasarımlarını büyük oranda etkilemiştir. Ondan etkilenen tanklar şunlardır: Sovyet T-55 ve T-62 tankları, Amerikan M48 Patton tankı ve Batı Alman Leopard tankı.
Sovyet tank üretimi Amerika hariç tüm ülkeleri geride bırakmıştır. Bunu, birkaç tasarım üzerinde katı bir standartlaşma sağlayarak, genellikle küçük değişiklikler yaparak ve tasarım değişikliğine ancak önemli bir gelişme sağlayacakları zaman izin vererek başarmışlardır.
Amerika Birleşik Devletleri
Amerika Birleşik Devletleri II. Dünya Savaşı boyunca diğer ülkelerden daha fazla tank üretmiştir. Amerikan üretimi tanklar sadece ABD Ordusu’nu değil aynı zamanda Fransa (1942’den sonra), Birleşik Krallık ve diğer Müttefik Kuvvetler ordularını da beslemekteydi. SSCB’ye benzer şekilde ABD de birkaç iyi tasarım seçip bunları standartlaştırmıştır. Amerikan tank tasarım ve üretim deneyimlerinin eksikliği göz önüne alındığında bu tasarımların dikkate değer olduğu söylenebilir.
ABD’nin savaşa girmesinden önce Amerikan Ordusu’nda yalnızca birkaç tank bulunuyordu. En önemlileri hafif tank olan M-2 serisi idi. Bu tanklar mekanik olarak çok güvenilirdi ve yüksek hareket kabiliyetine sahipti. Radyal uçak motorlarının kullanılması nedeniyle yüksek bir silüetleri vardı. Yalnızca birkaçı Guadalcanal’da savaşa katıldı. 1941’in M-3 hafif tank serisi, daha kalın zırhlı ve 37 mm'lik silahlarıyla M-2’lerin geliştirilmiş haliydi. 1940'ta üretime giren yeni orta sınıf tank ise M-2A1’di. Bu oldukça zayıf bir tasarımdı. İnce bir zırhı, yüksek bir silüeti, bir 37 mm'lik topu ve yedi adet makineli tüfeği vardı.
1940 yılından başlayarak yeni tank tasarımları hazırlandı. Fransa Seferi orta sınıf tankların önemini göstermişti ve Amerikan Ordusu’nun 75 mm'lik topu olan bir orta sınıf tanka ihtiyacı vardı. Bu, Müttefik Kuvvetler’in savaş süresince en önemli tankı olan M4 Sherman tankı olacaktı.
Savaşta çarpışmalara katılan ilk Amerikan tankları M3 Stuart ve M3 Grant tanklarıydı. M3 Lee tanklarının “Grant” tipleri İngiliz tasarımlı bir tarete ve altı kişilik personele sahipken, “Lee” tiplerinde orijinal taret ve yedi kişilik personel korunmuştu. Bu tankların önemli birçok eksiklikleri vardı ama batıdaki müttefiklerin sahip olduğu en iyi tanklardı ve zamanında Alman karşılıklarından zırh koruması ve ateş gücü konusunda üstündüler. M3 hafif tankları çölde İngiliz kruvazör tankları kadar iyi silahlandırılmıştı ama mekanik açıdan daha güvenilirdi. 37 mm'lik ana topu Alman keşif tanklarının ana silahlarından daha güçlüydü. Bunun sonucunda bu tanklara İngilizler tarafından “Honey” (Tatlım) diye ad takılmıştı. M3’ler ve onlardan geliştirilen M5 hafif tank serisi savaş süresince hizmette kalmıştır. 1943 yılında 37 mm'lik silah, içinde görev yapılması tehlikeli bir tank haline getirmesine rağmen daha iyi bir tankla değiştirilemiyordu. 1943 yılında önerilen ve 57 mm'lik topla donatılmış ve daha iyi zırha sahip olan T7 hafif tankı hiçbir zaman üretime geçmemiştir.
Amerikan M3 Grant tankının ortaya çıkmasıyla İngilizler sonunda Alman tanklarıyla mücadele edebilecek yetenekte bir silaha sahip olan ve kendi 2 ve 6-pounder’larından daha iyi tanksavar silahları çekebilen bir tanka sahip olmuşlardı. İngiliz 6-pounder (57 mm'lik) toplar M3’lerin 75 mm'lik toplarından daha iyi zırh delme yeteneğine sahip olsa da yüksek patlayıcılıkları daha azdı. M3’ler önceden İngiliz tankları tarafından ateş altında tutulmuş Alman tanksavar silahlarına başarıyla saldırabiliyor ve o günkü Alman tanklarıyla yeteri kadar baş edebiliyorlardı.
M3’ler ilk hizmete girdiğinde Alman orta sınıf tanklar karşılık veriyordu ama 75 mm'lik silahların gövdeye takılı olması onları dezavantajlı konuma düşürüyordu. Çepeçevre dönebilen taretin üzerinde 37 mm'lik top da bulunuyordu ama hem taret hem de gövde üzerindeki ana silah tankın boyunun artmasına neden olmuştu. Amerikan 1. Zırhlı Tümeni M3’leri Afrika’da da kullandı. M3’ler önemli sayılmayan ve geçici sayılan bir çözümdü. Kuzey Afrika Harekâtı’ndan sonra Amerikan ve İngiliz Ordusu’ndaki M3’ler yavaş yavaş devreden kalktı. “Yedi kardeşin mezarı” adı takılan bu tanklar Kızıl Ordu’da bir müddet daha kullanımda kaldı.
Savaşın en önemli Amerikan tank tasarımı ise M4 Sherman tankıydı. Bu tanklar Sovyet T-34 tanklarından sonra en çok üretilen tank olmuştu. Aynı zamanda hemen hemen tüm Müttefik Kuvvetler tarafından kullanılan tek tanktı. M4’ler Amerikan, İngiliz, Kanada, Fransız, Polonya ve Çin kuvvetlerinin ana tanklarıydı. İlk hizmete girdiği 1942 yılında Alman Panzer III ve Panzer IV orta sınıf tanklarının eşdeğeri sayılıyorlardı. 1943’ün ortalarından başlayarak SSCB’ne 4.000’in üzerinde tank gönderilmişti. Savaş boyunca M4’ler hemen hemen tüm rakiplerine karşı koyabilecek güçteydiler, ta ki 1943’lerin sonunda Alman Panther ve Tiger tankları Sherman tanklarına güçlü bir tehdit oluşturana dek.
Hatalı Amerikan zırhlı doktrini, 1944-45’lere kadar Sherman’ların zayıf silahlarla donatılmasına neden oldu. Amerikan doktrini tankların ana olarak piyade desteğinde kullanılmsını savunuyordu. Savaşmak için ise hem çekilebilen hem de kendinden tahrikli silahlarla donatılan M10 Wolverine gibi tanksavar sınıfı zırhlılar kullanılıyordu. M10’ların zırhı inceydi ve açık taretli 3 inçlik topuyla savaş ortalarında oldukça kuvvetli bir zırhlıydı.
Teknik olarak Sherman tankları üzerlerindeki 75 ya da 76 mm'lik silahlardan daha güçlü silahları alabilecek konumdaydı. Mükemmel sayılan İngiliz 17-pounder topu İngiliz Sherman tanklarının %25’ine takılarak bu tanklara birçok Alman ikinci nesil tankına karşı koyabilme yeteneği vermiştir. Hâlbuki iyi bir yüksek patlayıcılı mermisi bulunmayan 17-pounder iyi bir genel amaçlı tank silahı değildi. Savaş sonrasında İsrail Ordusu Shermanların üzerine 105 mm'lik bir tanksavar silahı takacaktı. Savaşın sonuna kadar zayıf silah donanımlı Sherman’lar Panther ve Tiger’ların karşısında zor anlar yaşadılar.
Normandiya Harekatı’na gelindiğinde Shermanlar Müttefik Kuvvetler’de değişik işler için de kullanılan bir tank olmuştu. Tıpkı İngilizler tarafından Churchill tankının değişik şekillerde kullanılması gibi. Bazı Shermanlar ‘'Duplex Drive’’ adı verilen sistemle donatılmışlardı ve Sherman DD tankları şişirilmiş lastikler ve indirilebilen perdeler yardımıyla yüzdürülebiliyordu. Bunların yanı sıra bir buldozer kepçesi taşıyan M1 Dozer Blade, büyük bir vinci olan Sherman sahil zırhlı kurtarma aracı (Sherman BARV), taretin üzerine takılmış çoklu füze rampası olan Sherman T34, alev fırlatıcılı POA-CWS-H5, geçici köprü olarak kullanılabilen Sherman Twaby tankı, mayın gürzüne sahip Sherman Crab Mark I tankı ve bunun gibi birçok tank çeşidi bulunuyordu.
ABD aynı zamanda II. Dünya Savaşı’nın en iyi hafif tankı olduğu tartışılan M24 Chaffee tankını da piyade destek görevini üstlenmesi için üretti. M24’lerin torsion-bar süspansiyonları, 75 mm'lik topu ve yüksek hareketlilik yetenekleri vardı. Ergonomik açıdan da bu tank bayağı iyiydi. Ancak M24’ler 1944 Aralık ayına kadar savaşa girmedi ve savaş sonuna kadar ancak birkaç Amerikan tank birliğinde hizmet verebildi. Yine savaşın sonlarına doğru M26 Pershing’ler de hizmete girebildiler. Pershing tankı torsion-bar süspansiyonu olan, mükemmel 90 mm'lik topla donatılmış ağır zırhlı bir tanktı. Yine de M4A3 ile aynı Ford GAA motoruna sahip olduğundan biraz gücü düşüktü. M26 tasarımı o kadar iyi bir tasarımdı ki M60’ların sonuna kadar savaş sonrası tüm Amerikan tank tasarımlarının modelini oluşturdu.
Alman ikinci nesil tankların üstünlüğüne savaşın sonuna kadar karşılık verilemedi ama Almanlar zaten 1943’ten itibaren inisiyatifi kaybetmişlerdi. ABD üretiminin net gücü, Amerikan birleşik silah kuvvetlerinde kullandıkları üstün taktikler ve her seviyedeki Alman hataları Amerikan güçlerinin genellikle üstün gelmesine neden olmuştur. İlginçtir ki, bu gidişat savaşın başında zayıf zırhlı ve silahlı Alman panzerlerinin kendilerinden daha güçlü Fransız, İngiliz ve Rus rakiplerini Blitzkriegin ilk aşamalarında ezip geçmesini sağlayan taktik ve nedenlerle aynıydı.
- ABD M4 Sherman tankı.
- ABD M10 Wolverine tanksavar tankı.
- ABD M24 Chaffee tankı.