Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılılaşma
Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılılaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nda meydana gelmiş Avrupa'yı esas alan yapısal reform sürecini kapsar.
Arka plan
Osmanlı İmparatorluğu feodal, teokratik değil ama ümmetçi bir yapıydı. Batı tipi bir gelişme sergilemiyordu. Şeriat, devlet işlerinde ana kanun olmasına rağmen, örfi hukuk ve maslahat ile laik bir gelişme de vardı. Yükselme yıllarında şeriat olaylara uygun giderken, gerileme ve çöküş yıllarında olayların şeriata uygunluğu öne geçti. Olayların hızına yetişemeyince içtihat kapısı kapatıldı ve böylece gericilik başladı.
İlmiye sınıfı Osmanlı'da hakim sınıftı. Şeyhülislam, kazasker, kadı, müftü, hocalar. Kamuoyunu oluşturan ana mertebeler bunlardı. Batı'daki ruhbanlarla karşılaştırıldığında ruhban sayılmazlardı. Ancak devlete ve topluma hakimdiler. Seyfiye (ordu) ve kalemiye (idare) onların yanındaydı. Gerilemenin bir sebebi ilmiyenin bozulmasıydı.
Batılılaşma, Batı gibi olmadır. Çünkü Batı ilim ve teknikte ilerlemiştir, üstündür. Osmanlı geri kalmıştır, savaşlarda yenilgiye uğramaktadır. Üstelik Batı sadece teknik değil medeni üstünlüğü de ele geçirmiştir. O halde Osmanlı, Batı'ya benzeyecektir. Kurumlar değiştirilecek, Batı'ya elçiler ve aydınlar gönderilecektir.
Tarihçe
Her tür yenilik girişimi ilmiye ve yeniçerilerin direnişi ile karşılaştı. İlk defa Lale Devri ile yenileşme başladı. Matbaa kuruldu, tiyatro oynandı. Fakat tüm bunların ardında Patrona Halil İsyanı çıktı. Ancak Ulema ve Yeniçeri gücüyle bastırıldı. Fransız İhtilali sırasında tahta çıkan III. Selim, Nizâm-ı Cedîd (Yeni Düzen) hareketini başlattı, bu hareket radikal bir hareketten çok, eskiyle yeninin bir arada var olması demekti. Bu da yeniçeri isyanıyla, Kabakçı Mustafa isyanıyla patlak verdi. Selim öldürüldü. Batı, isyancılara yardım etti.
II. Mahmud ve Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa Sened-i İttifak'ı imzaladı. Sekbân-ı Cedîd kuruldu. Ancak Yeniçeriler yine ayaklandı, Alemdar'ın evini bastılar ve Alemdarın evini yakarak kendisiyle beraber yaklaşık 300 yeniçeriyi de öldürdüler. II. Mahmud, 1826'da ilmiyeyi yanına çekerek Yeniçeri Ocağı'nı yok etti. Bu büyük bir olaydı. Batılılaşma hareketi esas bu noktada başladı. Padişahın adı gavur padişaha çıkmıştı.
1839'da Sadrazam Mustafa Reşit Paşa Tanzimat'ı ilan etti. Gülhane Hattı Hümayunu, bir rönesanstı. Abdülmecid'in, Ali ve Fuat paşaların, Genç Osmanlıların rönesansı. Muhalif aydınları Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Agah Efendi ilk Batıcı aydınlar, Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye ilk danıştay, orduda yenileşmeler, eğitimde Darülfünun, ilk ve orta okullar. Bu dönemde Batılılaşma artık zaruri bir ihtiyaç olmuştu ancak devletin esas unsuru Osmanlılık ve İslam'dı. Batı ise Batılılaşmaya mecbur ediyordu. 1856'da Islahat Fermanı ilan edildi. 1868'de Şûrâ-yı Devlet kuruldu, ilkel bir meclis idaresi. 28 Müslüman, 13 gayrimüslimden oluşan 41 üyeli bu meclis bütçeyi inceleme yetkisine sahipti ama kısa bir sürede sadrazamın nüfuzuna girdi.
1876'da Kânûn-ı Esâsî (meşruti padişahlık) ilan edildi. Meclis-i Mebûsan tam demokratik değildi, karşısında padişah, sadrazam, Heyet-i Vükelâ, Meclis-i Âyan, Şûrâ-yı Devlet vardı. Meclis-i Mebûsan'ın 80 Müslüman, 50 gayrimüslim üyesiyle iki kere toplanabildi. 1878'de II. Abdülhamid meclisi kapattı, bu kapanış 31 yıl sürdü.
1908'de Meşrutiyet'in ilanı, Abdülhamid tarafından Kânûn-ı Esâsî'nın yeniden yürürlüğe konmasıyla başladı. 1909 ve 1911'de ise değiştirilerek parlamenter sisteme uygun hale getirildi. Ne var ki bu defa da tek partici bir meclis oldu. İttihad ve Terakki ile muhalefet arasında bir kan davası başladı. Batılılaşma hareketleri milliyetçiliğin yükselişiyle canlandı. Üniversitede kadın erkek eşitliği, kadınların iş hayatına atılmaları, milli eğitim, dilde Türkçecilik, Türk Ocakları, İtibarı Milli Bankası, kaza birliği ve benzeri.
Kaynakça
- Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri, İBÜY Y. İst.2004.
- Nurullah Ataç, Diyelim, 1954.
- Bülent Daver, Laiklik, 1950.
- Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İctimaiyat, 1958.
- Kemal Karpat, İslam'ın Siyasallaşması, 2004.
- Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, 1946.