Şeriat

Şeriat (Arapça: الشريعة), İslam hukuku anlamında İslam'da farz kabul edilen ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili, dinî hukuka ait tüm kavram ve kurallara verilen isimdir. Fıkıh ise şeriatta bu kanun ve kuralların teorik ve pratik uygulama çalışmaları ile ilgilenen, bir anlamda şeriatın ne olduğunu belirleyen çalışmalara verilen isimdir. Dini terminolojide şeriat ayet ve hadis gibi dinin kaynağı kabul edilen Allah ve Muhammed'e ait sözlere, fıkıh ise dini otoritelerin bu kaynaklara ait söz ve fiillere getirilen yorumlara ve bunun ekollerine işaret eder.

Şeriat uygulayan ülkeler uluslararası örgütlerden insan hakları, eşitlikler, kadın hakları, çocukların korunması, bireysel tercihler ve kişi hak ve özgürlüklerinin korunmaması gibi konularda şiddetli eleştirilerle karşılaşmaktadırlar.[1] Şeriat ile Batı hukuk anlayışı arasında İslamın bireysel haklar ve özgürlükler kavramına yer vermeyişi önemli bir çatışma kaynağı olarak öne çıkmaktadır.[2]

İran'ın fâkihleri, büyük ayetullahlar (âyetullâhi'l-uzmâ). Fâkih, Kur'an ve hadis metinlerinden toplumsal kurallar istinbat eden ulemaya verilen isimdir.

Etimoloji ve kullanım

Şeriat, (çoğulu "şerâyi"), Arapça şerea' (الشر ع) kökünden bir sözcük olup; "yol, mezhep, metod, âdet, insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" anlamına gelir ve hüküm koymak manasında kullanılır. İslami literatürde bu anlamda Allah’a "Şâri-i Hâkim" denildiği de olur.

Şeriat terim olarak; Kur'an âyetleri, Muhammed'in söz ve fiilleri olarak anlaşılan (sünnet/hadis) ve İslâm bilginlerinin görüş ve yorumlarıyla oluşturulan dini kanunlar toplamıdır. Kelimenin diğer karşılığı "İslam hukuku" dur. Ayrıca "Musa'nın şeriatı", "Zerdüşt şeriatı" vb. gibi sadece kanun anlamında da kullanılabilir.

Şeriatı günlük kullanımda din anlamında ve ona eş değer kullananlar olduğu gibi, inanç, ibadet, ahlak eksenli bir yapı olarak kabul ettikleri dinden farklı olarak sadece muamelat ve ukubat ve feraiz den oluşan dini yasa ve hükümler olarak ele alan ilahiyatçılar da bulunmaktadır.

Şeriat, Batıni/Tasavvufi İslam anlayışında şeriat-tarikat-hakikat ve marifet basamakları ile ifade edilen dervişin seyr-i süluk olarak adlandırılan manevi yolculuğunun ilk basamağı kabul edilir.

Fıkıh

Şeriat hükümlerinin referansları / Usul-i Fıkıh

Şeriatın birincil kaynağı Allah'ın sözü olduğuna inanılan kaynağı Kur'an ve peygamberin sözleri Hadislerden oluşur. Ancak bu kaynaklarda kullanılan anlatımlar "yasa dili niteliği" taşımazlar. Kaynaklarda yer alan anlatım ve ifadelerden yasaların türetilmesi işlemini kaynakların yorumu ve ictihatlarla fıkıhçılar gerçekleştirmiştir ve bu görüşler şeriatın ikincil kaynağını oluşturmuştur. Bu anlayış ve yorumlar fıkıh ve kanun mezhepleri şeklinde gelişmiştir.

Fetva geleneksel olarak sosyal bir soruna, dini otoriteyi temsil eden müftünün anlayışına göre, dinin bu soruna yaklaşımını yansıtan ve caizdir, ya da caiz değildir şeklinde bir sonuç ve hüküm cümlesiyle bitirilen cevabına denir.

İcma farklı yorumlanmakla beraber şeriatın üçüncü ortak kaynağı kabul edilir. Hanefi ve Şafiiler kıyası, Şii Caferi mezhebi ise aklı, dördüncü kaynak olarak kabul ederler. Hanbelîler üç esastan sonrasını kabul etmezler.


İslâm Fıkhı

Hanefi hukuk ekolü dört delile dayanır. Şer'i deliller olarak da anılan bu kaynaklar şunlardır:

  1. Kur'an: Şeriatın ana kaynağıdır.
  2. Sünnet (Hadisler yoluyla)
  3. İcmâ (İslam bilginlerinin görüş birliği içinde bulundukları konular)
  4. Kıyas (Birbirine benzeyen meselelerin, hükümlerinde de benzerlik bulunması gerektiği düşüncesinden hareketle oluşturulan yeni hükümler; örneğin içki yasağından hareketle uyuşturucu kullanımının da dinen yasak ve haram olduğuna hükmedilmesi vb.)

Zahiri mezhebi icmâ ve kıyası kabul etmemiştir. Bir hükmün İslami nitelik taşıması bu kaynaklardan en az birisine dayandırılmasına bağlıdır.

Müctehidler şeriat hükümlerini ortaya koymada fer'î deliller adı verilen toplum yararı, örf ve adet, İslam'dan önceki şeriatlar, sahabe sözleri gibi deliller de kullanmışlardır.

Fıkıh âlimleri, şeriatı üç ana bölümde incelemiştir:

  1. Fariza (dini yükümlülük) veya ibadetler
  2. Muamelat (muameleler)
  3. Ukubat (ceza hukuku)

Yöresel anlayışlar: Örf ve adetlerin delil kabul edilmesi yanında Özel durumlar dışında Haram ve helal yiyeceklerin belirlenmesinde, Şafiî ve İbn Kudame gibi bazı fâkihler haram ve helalliğin kriterini "Arap'ın tabiatına uygunluk ve aykırılık" şeklinde belirlemişlerdir.[3]

Etiketler / İnsanların ve insan davranışlarının sınıflandırılması

Dini yükümlülükler de kendi içerisinde farz, vacip, müstehap gibi derecelere ayrılır. Ayrıca haram veya mekruh şeklinde kaçınılması gereken negatif yükümlülükler bulunmakta ve bunlara uymamanın cezai-sosyal yaptırımları bulunmaktadır.

Fıkıhta insan davranışları değişik kategorilere ayrılır (Ef'âl-i mükellefîn): Farz (Mutlak zorunluluk ifade eden eylemler ve ibadetler), Vacip (Gerekli, bir alt derece zorunluluk), sünnet, müstehap (sevilen işler), helal, mekruh (çirkin karşılanan; çok çirkin, tahrimen mekruh, az çirkin, tenzihen mekruh) haram (kesinlikle yasak) gibi.

Bu eylemlerin şeriat anlayışında maddi ya da manevi karşılıkları bulunur. Farz, vacip ve sünnet olarak nitelendirilen eylemlerin terki, mekruh ve haram olarak nitelendirilenlerin yapılması cezai (had veya tâzir cezaları olarak) karşılık görür. Örneğin, namaz kılmayanların dövülmesi, hapsedilmesi ve kılmamakta ısrar edenlerin öldürülmesi[4][5][6] bu kapsamda ele alınabilir.

Şeriat anlayışında insanlar hür-köle, Müslüman-zimmi, kadın-erkek gibi ayrımlar yanında ayrıca inanç ve davranışlarına göre mümin, muttaki, fasık, mülhid, mürted gibi etiketlerle de sınıflara ayrılır ve bu sınıfların hak, sorumluluk veya mahrumiyetlerine maruz kalırlar.

Afganistan'da Devrimci Kadın Birliği'nin 26 Ağustos 2001 günü gizlice kayda aldığı görüntülerde bir kadın, burkasını açtığı için iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün men edilmesinden sorumlu din polislerince halk ortasında sopayla cezalandırılıyor.

Uygulama sahaları

  • Hijyen ve arınma: Abdest ve gusül
  • Ekonomi kanunları: Zekat, vakıflar, faiz ve miras kanunları
  • Yeme içme ile ilgili: Oruç, kurban, içki
  • Ritüeller / İbadetler Allah'ın hoşnut ve razı olduğu her çeşit eyleme denir. (Abd; köle ve kul, kulluk, kölelik) İslami terminolojide ayet ve hadislerde özel şekil ve şartları belirlenen ritüellerdir. Namaz, oruç, hac, zekât ve kurban İslam'daki zorunlu ibadetlere örnek olarak verilebilir.
  • Evlenme ile ilgili: Nikâh, ayrılık, hulle,
  • Cezai yaptırımlar: Had, tâzir, kısas, cizye, irtidat
  • Askeri: Cihat (saldırı veya savunma amaçlı), sulh ve savaş esirleri
  • Giyim: Tesettür
  • Diğer: Ticaret ve davranışlar, köleler ve İslam olmayanlar

Yasalar ve uygulamalar

Muameleler

İnsanlar arasındaki medeni, ticarî, ekonomik ve sosyal ilişkiler, insanların devletle ve devletlerin de birbirleriyle münasebetleri bu bölümde yer alır. Şeriat hukukunda fıkıhçılar tarafından evlenme (nikâh), boşanma, nafaka, velâyet, vekâlet, vesayet, feraiz (miras), alış-veriş gibi toplum hayatına ait medeni işlemlere ve hatta devletler hukukuna ait hükümler ortaya konulmuştur. İslam fıkıhçıları ibadetler, cezalar, muamelat gibi hususlarda temel kaynaklarda yer almamasına rağmen hermafroditlerle ilgili hükümler de ihdas etmişlerdir.[7]

Miras paylaşım, avliyye ve reddiyye

Miras paylaşımı Nisa suresi 11-12 ve 179. ayetlerinde konu edilmiştir. Buna göre erkeklere mirastan kadınlara göre 2 kat hisse verilir. Mirasçıların paylar toplamının paydalar toplamından yüksek olması konusunda avliyye ve tam tersi durumlarda reddiyye yöntemleri kullanılır. Müslüman olmayanlarca eleştiri konusu da yapılan pay-payda eşitsizliği, İslam'ın erken dönemlerinde Müslümanlarca tartışılmış ve iki yaklaşım öne çıkmıştır.[8] İbn Abbas, bu durumda bazı pay sahiplerinin (kız kardeşler) düşük önceliğe sahip olup sadece diğerlerinden arta kalanı almasını önerirken, geri kalan çoğunluk tüm hisselerin orantılı olarak azaltılarak herkesin pay almasını savunmuştur.[8]

Vergiler

KKTC Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yapılan bir çalışmada Kur'an'ın ortaya koyduğu vergilerinin İslam öncesi Güney, Kuzey ve Hicaz Araplarında hatta daha eski toplumlarda yer alan vergi düzenlemelerinin aynısı olduğu sonucuna varılmıştır.[9] Cizye islami yönetimlerde gayrimüslimlerden alınan vergidir.

Kölelikle ve cariyelik

13. yüzyıl köle pazarı, Yemen

İslam'da insanlar satın alma, savaştan geri kalanların esir edilmeleri ve ganimet olarak cihat yapanlara dağıtılmaları ve ayrıca bu esir ve kölelerin yine esir veya köle olan insanlardan yaptıkları çocukların köle veya cariye sayılmaları yoluyla köleleştirilebilir.[10] Muâmelât bakımından köle mal gibidir. Alınıp satılabilir, hibe edilebilir, kiralanabilir, ortak mülkiyete konu olabilir. Kazandıkları efendisine âit olur. Kendisine karşı yapılacak haksız fiilden elde edilecek tazminatları efensidi alır. Başkasına karşı işleyeceği haksız fiillerde ise zararı ya efendisi öder ya da köleyi zarar görene devreder.[10] Hür bir erkek kendi câriyesi ile nikâh söz konusu olmaksızın cinsel hayat yaşayabileceği gibi, onu nikâh akdi ile eş edinmesi de mümkündür. Kısası gerektiren suçlarda köle, hür veya köle karşılığında kısas olarak öldürülür. Hanefilere göre bir köleyi öldüren hür kimse de kısas yoluyla öldürülür. Diğerlerine göre ise, bu durumda kısas uygulanmaz. Köle ve cariyelere zina ve zina iftirası suçunda hürlere verilen cezânın yarısı hırsızlık ve irtidad suçlarında tam cezâ uygulanır. [10]

Evlenme ve boşanmalar

Mutsuz bir kadın, kadıya kocasının iktidarsızlığını şikayet ediyor. (18. yy. Osmanlı minyatürü)

Nisa suresi 3. ayete dayandırılan nikâh hükümlerine göre bir erkek gücü yetiyorsa aynı anda esir ve cariyelerden sınırsız olarak, ayrıca ayette bir üst limit ifadesi bulunmamasına rağmen genel anlayışa göre hür olanlardan en fazla 4 kadınla evlenebilir. İslam'a göre kadın aynı anda tek bir erkekle evli olabilir. Kur'an ve hadislerde evlilik için alt veya üst yaş sınırı belirtilmemiş,[11] fıkıh teorisi açısından bebek veya 150 yaşındaki bir insanın bile evlenebileceğine hükmedilmiştir.[12]

"Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındaki sahip olduklarınızla (cariyelerinizle) yetinin. İşte bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur." (Nisa suresi, 3)

Şeriata göre gerekçesiz mutlak boşanma yetkisi erkeğe verilmiştir. Kadın erkeği; ancak hakimi ikna edecek geçerli sebepleri sunması durumunda hakim kararıyla boşayabilir. Ayrıca boşanma yetkisi evlilik sırasında veya sonrasında eşi tarafından kadına verilirse kadın da gerekçesiz olarak eşini boşayabilir.[13]

Ceza hukuku

Şeriat hukukunun kullanımda olduğu bir İslam ülkesinde, İslam’ın emir ve yasaklarına uymayan ve/veya suç işleyen kimselere karşı verilecek bedensel, maddi (mali) veya caydırıcı bazı cezai hükümleri kapsar.

Suçun ispatı / Şahitlik kuralları

Hukukun tesis edilmesinde en önemli belirleyicilerden birisi olan, kimlerin şahitliğinin kabul edileceği, kimlerin şahitliğinin kabul edilmeyeceği konusu, şeriat hukukunda en önemli konu başlıklarından birisidir:

Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında ayrıca diğer konularda kadınların şahitlik hakları erkeklerden farklıdır. Bu tip konuların şahitliğinde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.[14][15]

"Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir..." (Bakara suresi, 282)

Büyük günah işleyen ve dinde fâsık olarak tanımlanan kişilerin eylemlerine karşılık gelen had ve tâzir cezalarının yanında şahitlikleri de geçersizdir.

Suçlar ve cezalar

Cezalar başlıca 3 kısımda incelenir:

1. Kısas: Kısas tarihsel uygulamada iki tür uygulama şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birisi cana can, göze göz, dişe diş gibi kişinin bedensel bütünlüğüne karşı işlenen suçlarda suçu işleyenin ayni işlediği eylemle cezalandırılmasıdır. Diğer uygulama ise suçu işleyenin statüsü ve kendisine karşı suç işlenenin statüsü ile ilgilidir. Kabileci toplum anlayışında bir kişi diğer bir kabileden bir kadını, köleyi, şerefli bir kişiyi öldürdüğünde karşılık olarak öldüren kişinin ait olduğu kabileden de benzer statüye sahip bir kişi öldürülecektir.
Müminler! Öldürülen insanlar konusunda size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, esire karşı esir, kadına karşı bir kadın. Kim, öldürülenin kardeşi tarafından bir bedel karşılığı bağışlanırsa, örfe uysun ve bedeli güzelce ödesin.

—Bakara 2/178

Uygulama Bakara (2/178) ayetine göre yapılır. Ancak ayette geçen "kadına kadın" ifadesinin neshedilmesi ve ayette geçmediği halde Müslüman birisinin Müslüman olmayan bir kişiyi öldürdüğünde kısas uygulanıp uygulanmayacağı konuları tartışmalıdır.[16][17] Şeriat yasalarına göre köle bir insan hür bir insanı öldürdüğünde kısas yapılır, ancak hür bir insan bir köleyi öldürdüğünde kısas yapılamaz.[18] Abdülaziz Bayındır'a göre ilgili ayet ile Tevrat hükümlerinden dişe diş, göze göz, kulağa kulak, buruna burun ve yaralamalarda misliyle karşılık verme gibi kısas hükümleri kaldırılmıştır.[19]
2. Hudud Yasası (Had cezaları): Zina, hırsızlık, içki içmek, eşcinsellik, kazf, yol kesme ve irtidat cezaları.
  • Zina: Kur'an'a göre 100 sopadır. Zina yapan cariye ise o zaman da bu cezanın yarısı kadar ceza alır.[20] Ancak hadislere göre bekarlara 100 sopa, evlilere ise recm cezası verilir.[21][22] Şeriat yasalarında tecavüz (ırza geçme) gibi bir suç tanımı bulunmamaktadır.[23]
  • Eşcinsellik: Şeriat hukukunda eşcinselliğin ölünceye kadar hapis, 100 sopa veya recm şeklinde mezheplere göre farklılıklar gösteren tâzir cezaları bulunmaktadır.[7][22] (İlgili madde: İslam'da eşcinsellik)
  • Hırsızlık: Hırsızlık eyleminde sağ elden başlayarak, ellerinden bir tanesinin kesilmesi şeklindedir.[21][22]
  • İçki içmek: Kur'an'da cezası belirtilmeyen bir suç[24] olan içki içmenin cezası icma yoluyla 80 sopa olarak tayin edilmiştir.
  • Kazf: İffetli kadına yapılan zina isnadı, 80 sopa ile cezalandırılır ve şahitliği kabul edilmez. (İlgili madde: İfk Olayı)
  • Yol kesme: Eylemlerinin çeşidine ve ağırlığına göre sağ el ve sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi, hapsedilme veya sürgün cezaları verilir.
  • Dinden çıkma: Dini terminolojide "küfre girer" şeklinde ifade edilen eylemleri yapmaya irtidat, kişiye mürted denir. Fıkıhta farz veya sünnet olarak tanımlanan dini emirleri reddeden, hafife alan, alay veya saygısızlık eden veya "elfaz-ı küfür" denilen sözleri konuşan kişilere mürted denilir. Cezası ölümdür.[25]
Dinden çıkmaya ölüm cezası uygulayan devletler
Geleneksel İslam fıkıhçıları dini emirleri terk eden kişilerin mürted kabul edilip edilmeyeceğini de tartışmışlar ve bu konuda belirli eğilimler ortaya koymuşlardır. Yaşanan tartışmalar yoğunlukla şeriata göre namaz, oruç veya zekatın terki veya reddedilmesi gibi eylemlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ile ilgili değil, cezalandırılma veya öldürülmeleri sonrasında bu kişilerin cenazelerine yapılacak işlemlerle ilgilidir. Bu kişiler mürted kabul edildiklerinde cenaze namazları kılınmaz, Müslüman mezarlığına gömülemez, miras bıraktıkları devlet hazinesine kalır.[26][27][28]
  • Hanefiler ameli imanın bir parçası kabul etmedikleri için namaz, oruç gibi İslam'ın uygulanmasına dair ihmal veya ret içeren eylemlerde kişinin kanatılıncaya kadar dövülmesi veya ölünceye kadar hapsedilmesini de içeren tâzir cezaları ile cezalandırılmasını öngörürler, öldüklerinde cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır.[29][30][31]
  • Şafii, Maliki mezheplerine göre namazı terk etmek ceza miktarı ve şekli Kur'an ve sünnetle belirlenen suçlardandır ve terk eden “had” uygulanarak öldürülür. Ancak cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır, miras bıraktıysa mirasçılarına paylaştırılır.[29][30]
  • Hanbeli mezhebinde ise namazı terk eden ve bunda ısrarcı olan kişiler mürted kabul edilerek mürtedlere kılıçla öldürme şeklinde uygulanan “had cezası” tatbik edilir, cenaze namazı kılınmaz ve ceset Müslüman mezarlığına gömülmez.[30][32]
3. Tâzir cezaları: Lügatte azarlama, aşağılama, tahkir gibi anlamlara gelen tâzir, fıkıh terminolojisinde fâsıklık olarak nitelendirilen, küçük günahların sürekli işlenmesi veya daha büyük cezayı gerektirmeyen büyük günahlara belirli bir sınırı ve ölçüsü olmadan, hakim takdiri ile verilen cezaların adıdır. Tâzir cezalarında suçun kanıtlanması, şahitlik ve ispat gibi zorunluluklar bulunmamaktadır.[33]
Kısas ve had cezaları Kur'an ayetleriyle karşılığı belirlenen suçlardır. Diğer suçlar ise ceza miktar, yöntem ve uygulaması hakimin takdirine bırakılan, tâzir (toplum içinde azarlamadan sopa atmaya, sürgün, hapis ve idama kadar değişen) cezalarıdır. Tâzir cezalarının namazın terki ve irtidat örneklerinde görülebileceği gibi hafif olması diye bir kural yoktur.

Tarihçe

İslam'da son peygamber olan Muhammed'den önce de birçok peygamber geldiğine, peygamberlerin bazılarının kendi dönemlerine uygun kanunlar ile gönderildiğine, İslam şeriatının da önceki şeriatların bir devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olduğuna, bu şeriatların hükümlerini kaldırdığına, İslam'ın son ilahi din olduğuna inanılması dolayısıyla da İslami hükümlerin kıyamete kadar değişmezliğine inanılır:

"Allah dini doğru tutmanız ve onda ayrılığa düşmemeniz hususunda Nuh'a tavsiye ettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiyede bulunduğumuz dinle ilgili hususları size şerîat olarak koydu." (42:13).

Bununla beraber şeriat hükümleri baştan beri sabit ve değişmez hükümler olarak kalmamıştır. İslam'da nasih ve mensuh konusu baştan beri tartışılagelen bir konudur.[34] Muhammed'in ölümü sonrasında ise Halife Ömer'in Kur'an'da açıkça sayılmasına rağmen zekatın sarf yerlerinden "İslam'a ısındırılması gerekenler" maddesini bugün buna ihtiyaç kalmamıştır gerekçesi ile yürürlükten kaldırması dine dayalı hükümlerin zaman ve şartlara bağlı değişkenliği konusuna getirilen tipik örneklerdendir.

İslam'da en önemli hukuk bilginlerinden olan; Cafer-i Sadık (ö 765), Ebû Hanîfe (ö. 767), Şâfiî (ö. 819), Mâlik b. Enes (ö.795) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 855)'in temsil ettiği ekol ve görüşlerin sistemleştirilmesiyle şeriat ve fıkıh mezhepleri ortaya konmuştur. Şer'i deliller, ya da şeriatta hüküm kaynağı kabul edilebilecek kaynaklar başlangıçta sadece Kur'an ve Muhammed'in uygulamaları iken, sonraki dönemlerde köktenci eğilimler dışında gelişen İslam mezheplerinde fıkıhçılar bu kaynakları genişletilerek icma, kıyas, örf, istihsan, akıl (şiilikte) gibi insani, yerel ve dönemsel özellikleri olan yeni hüküm kaynakları tanımlamış ve bu kaynaklara dayalı hükümlerin de şeriatta geçerliliğini vurgulamışlardır.

Daha ileri dönemlerde ise akıl ile nasların hükümlerinin kaldırılabileceği tartışmalarının yapıldığı ve laiklik yönünde adımların atıldığı gelişmeler yaşanmıştır. Türklerin ağırlıklı mezhep önderleri olan Hanefi ve Maturidi anlayışı rivayet ve naslar karşısında aklı ve maslahatı öne alan özellikler taşımaktaydılar. İmam Maturidi, şeriata esas teşkil eden hüküm ayetlerinde, ayetin geçerlilik süresinin (neshi) belirlenmesinde veya geçici bir süreyle uygulamadan kaldırılmasında ve maslahatın belirlenmesinde ölçüt olarak aklı kabul etmiştir.[35] (bkz. İslam ve laiklik)

Harici video
Mustafa Öztürk İslam'da inanç, ibadet ve yasaların dönemsel değişimini 3 örnekle anlatıyor.

Günümüzde Fazlur Rahman Malik, Mustafa Öztürk ve benzer görüşe sahip ilahiyatçılar Kur'an'ın bir din kitabı olmasından hareketle ayetlerin dinin aslından olan iman, ibadet ve ahlak bakımından değerlendirilebileceğini, ahkam ile ilgili ayetlerin değişken töresel ve dönemsel (tarihselcilik) özellikler taşıdığı gerekçesiyle aynen uygulanmasının şekilci ve literalist yaklaşımın bir sonucu olduğu görüşlerini ileri sürmekte ve geleneksel şeriat uygulamalarına karşı çıkmaktadırlar.[36] Kur'an'daki ahkam ayetlerinin yaklaşık %80'inin dönemin Arabistan örf ve geleneklerini yansıttığı da bu çevrelerce ifade edilmektedir.

TESEV tarafından yapılan sosyal araştırmalarda son yıllarda Türk halkının şeriata olan desteğinin azalmakta olduğunu göstermektedir.[37]

Günümüzde uygulama

Günümüzde İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye ülkeler arasında şeriatı hiçbir şekilde uygulamayan, kısmen veya tamamen uygulayan veya bölgesel farklılıklarla birlikte uygulayan ülkeler bulunur.

  Yargıda şeriatı uygulamayan İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler
  Şeriatı kısmen (kişisel durumlarda: evlilik, boşanma, miras ve velayet) uygulayan, bunun dışında uygulamayanlar
  Şeriat kanunlarını bütünü ile kabul eden ülkeler
  Şeriatı bölgesel farklar gözeterek uygulayan ülkeler

Ayrıca değişik ülkelerde şeriat uygulamalarının ülkeler bazında geçerli olması için mücadele eden İslamcı ve İslamcı köktendinci akımlar, dini eğitim kurumları ve terör grupları bulunmaktadır.

Değerlendirmeler

Sosyal bilimler açısından şeriat

Kur'an'da önerilen hukuki uygulamalar yeni değilir, aksine İslamiyet öncesi Arap toplumunun örf ve adetleri ile Tevrat'ta bulunan kanunların devamı niteliğindedir.[38] Örneğin faiz yasağı, recm cezası, namaz ve oruç gibi ibadetlerin benzerleri Kur'an'dan önce de var olmuştur.

Hammurabi Kanunları, Akatça çivi yazısı ile yazılmış 282 madde

Şeriat kurallarının bir kısmının bazı inanç esaslarıyla birlikte Sümerler gibi ilk şehir devletlerinin o günün anlayışına uygun şekilde oluşturduğu, insanlar arasında hukuki açıdan hür-köle ve kadın-erkek ayrımı içeren seksist kurallar ve yasalardan etkilenerek oluşturulduğu söylenebilir. Kısas, hırsızın elinin kesilerek cezalandırılması gibi temel ceza yasalarının Hammurabi Kanunları'ndan veya bu kuralları benimseyen Arap topluluklarının uygulamalarından alınarak şeriata konulmuş yasalar olduğu iddiaları[14] üzerinde durulmaya değer konulardandır. Erkeğe iki kadının payının verilmesi[39] ve bir erkeğin şahitliğinin iki kadına eşit olması gibi yasaların da aynı anlayışın türevleri olması mümkündür. İslam'da ilahi bir kaynak olarak kutsanan ve birçok inanç ve uygulaması içselleştirilen Yahudi yasalarının Sümer inançları ve Hammurabi Yasaları'yla bağlantılı olduğu başka araştırmacıların da dikkatini çekmiştir.[40] Bazı Batılı araştırmacılar Roma hukukunun hadisler yoluyla birçok açıdan İslam hukukunu etkilediği görüşlerini ileri sürmüşlerdir.[41]

Toplum düzenleyici olarak

  1. Çok evlilik: birden fazla kadın (Kur'an'da yazılana göre en fazla 4) ile nikâh, sınırsız cariye ile ilişki ve Şii Müslümanlıkta süreli nikâh anlamına gelen mut'a nikâhının cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygınlaşmasına sebep olabilmektedir. Öte yandan şeriat destekçilerine ve bazı İslam alimlerine göre ise çok evlilik sayesinde çocuk sahibi olamayan kadınlar veya dul kadınlar; karısı ve çocuğu olan erkeklerle evlenerek çocuk sahibi olma sorunu çözebilmektedirler. Ayrıca bazı İslam yorumcularına göre çok evlilik sayesinde zinanın da önüne geçilebilmektedir.[42]
  2. Çocuk evliliği: günümüzde çocuk istismarı olarak değerlendirilen bu evlilikler,[43][44] 6-9 yaşlarında[45][46] gerçekleşmesine izin verilen çocuk-yetişkin evliliklerinin çocuklarda beden gelişimini erken evrede durdurabilmekte, erken yüklenen sosyal sorumlulukların ise çocuk ruh sağlığında olumsuz etkileri gözlemlenebilmektedir.[47]
  3. Ergenlikten itibaren uygulanan zorunlu tesettür ve sıkı mahremiyet kurallarının kadın ve kızların beden ve ruh sağlığı üzerine etkileri: Vücudu sıkı bir şekilde yalıtan giyim tarzının, cilt üzerinde cilt kanserleri ve kuruma gibi dış etkilere karşı vücut üzerinde koruyucu pozitif etkilere sahip olabilmektedir. Bunun yanı sıra yeterli güneş ışınlarından mahrum kalan bir vücudun D vitamini yetersizliği sebebiyle, Ca ve Fosfor emiliminin düşmesiyle bağlantılı büyüme çağındaki kızlarda büyüme geriliği, yetişkinlerde kemik erimesi,[48][49] depresyon, şizofreni, otizm ve alzheimer hastalıklarına yatkınlığının[50] artması mümkündür.
    Nikab giyen kadın

İdeolojik-ayrımcı toplum yapılanmasının etkileri

  1. İnanan ama dini uygulamaları ihmal veya reddettiği için mülhid, fâsık gibi tanımlamalarla aşağılayıcı muameleye (namaz, oruç gibi tapınmaları, kadınlarda tesettür kurallarını ihmal edenlere verilen tâzir cezaları) maruz bırakılanların durumu, şeriat yasalarının kadın-erkek, köle-hür, inanan-inanmayan, takva sahibi-fâsık gibi ayrımlar ile farklı toplum kesimlerine farklı uygulanmasının getireceği toplum içi nefret ve gerginlikler.
  2. Dinsel grandiyöz kişiliklerin, mesih veya mehdi olduğunu ileri süren kişilerin etkiledikleri kitle[51] üzerinden toplumsal çatışmalara ve kitle ruh sağlığına olumsuz etkileri olabilmektedir.[52]
  3. Din savaşlarının yıkıcı etkileri, ele geçirilen mallar yanında kadın-erkek, çocuk esirlerin de mal ve ganimet sayılması,[10] alınıp satılmaları, cinsel kullanım dahil insan haklarına aykırı eylemler, insanların ruh ve beden sağlıklarını olumsuz etkiler.
  4. Dini yapılanma için harcanan yüksek bütçelerin bilim, eğitim, koruyucu sağlık hizmetleri ve sosyal yardımlar gibi alanların bütçelerinde meydana getireceği açıklar.
Mali'de faliyet gösteren silahlı yapılanma, şeriatçı Ensarüddin örgütü.

İbadet ve dini uygulamaların etkileri

  1. Abdest, toplu namaz ve hac ritüellerinin getirdiği riskler: Sık yıkanan ve kurulanmayan organlarda nemlenme nedeniyle, nem seven bakteri ve mantar enfeksiyonlarının[53] tırnak, ayak ve genital bölgelerde artışı.
  2. Yazın sıcak ve kuru mevsimde uzun süre sıvı alımının kesilmesine bağlı olarak gelişmesi muhtemel dehidratasyon,[54] buna bağlı olarak Güneş altında veya sıcak ortamda çalışan iş gruplarında güneş veya sıcak çarpması risklerinin artışı.
  3. Kronik hastalıklarda, hamile, diyabetik, hipertiroidi, çocuklarda, yoğun fiziksel efor gerektiren işlerde çalışan kişilerde uzun süreli gıda alımının kesilmesi sebebiyle metabolik dengenin bozulması, hamile orucunda bebek gelişim yetersizlikleri.[55][56][57]
  4. Uzun süreli açlık sonrası yenilen ağır bir yemek sonrasında solunum, kalp-dolaşım yetmezliklerinin ortaya çıkışı.[58][59]
  5. Psikosomatik değişiklikler: Ramazan orucu ile ilgili olarak daha çok sıvı alımı, sigara, kafein alımı ve uyku yetersizliği gibi sebeplere bağlanan kognitif fonksiyonlarda azalma, irritabilite ve letharji artışı, gerilim ve migren tipi baş ağrılarında artış, bunun trafik kazalarında artış gibi yansımaları bazı araştırmacılar tarafından not edilmiştir.[60]
  6. İdrar üzerine etkileri: Bazı araştırmalar ramazanda oruç tutanlarda gündüzleri idrar çıkışının azaldığına ve idrar osmolalite değerlerinin arttığına işaret etmektedir.[60] Bu değişiklikler idrarda taş oluşumu ve idrar yolu enfeksiyonları gibi ileri aşamalarda böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilecek birtakım hasarlarla bağlantılı değişikliklerdir.
Klitoris kesiminin Afrika'daki tahminî uygulanma alanı ve oranları

Diğer

Bazı İslam toplumlarında kadınlarda da icra edilen cerrahi sünnetin ürogenital sistem üzerine, çocuk ruh ve beden sağlığı üzerine erken ve geç dönem etkileri (yaralama, enfeksiyon, ruhsal travma, sakat bırakma veya sünnetin bazı hastalıklardan koruduğu iddiaları gibi) etkileri bulunmakta[61] ve sünnet karşıtlarınca çocuğun bedensel bütünlüğüne saldırı ve hak ihlali olarak değerlendirilmektedir.[62]

Etik sorunlar ve güncel yönetim sistemleri ile uyumsuzluklar

Maldivler'de "Demokrasiyle cehenneme gidilir" ve "İslam dünyaya hükmedecek" pankartlarıyla şeriat çağrısında bulunan bir grup, 2014

İnsan hakları, eşitlikler ve özgürlükler

Kadın hakları: Şeriat yasalarında miras, şahitlik, liderlik gibi konularda kadın-erkek arasında, ceza davalarında köle ve hür insanlar arasında,[63] yine şeriata göre suç sayılan zinanın cezalandırılmasında evli kişiler ile bekarlar arasında farklı uygulamalar bulunmaktadır.

Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında, ayrıca başka tipteki sorunların davalarında; kadınların şahitlikleri ile erkeklerin şahitleri eşit kabul edilmez.[64] Davalarda ve şahitliklerde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.[14][15]

Fâsıklık gibi, değerlendirenin tutumuna bağlı, subjektif değerlendirmeler kişilerin cezalandırılması ve şahitliklerinin geçersiz sayılabilmesi olanaklıdır.

Güncellik konusu, çocuk evlilikleri: İçtihadi kısım ayrı tutulursa, zaman, mekân ve gelişen toplumsal anlayışlar gibi değişken şartlara bağlı geliştirilmesi zorunluluk arz eden yeni yaklaşımlara şeriatın kapalı olduğu söylenebilir. Küçük, karasal yaşam tarzına sahip bir kabile toplumunun sınırlı zaman diliminde yaşadıkları örneklerden yola çıkılarak evrensel ve bütün çağları kapsayan yasa ve düzenlemeler yapılabileceği inancı sorgulanmaya açık bir konudur. İnsanların yaşam tarzı ve ibadetler gibi kişisel tercihlere saygı çerçevesinde kalması gereken eylemlerin ceza veya hak mahrumiyeti şeklinde yaptırımlara konu olması günümüzde kabul edilebilir değildir. Değişen hukuk anlayışı çerçevesinde verilebilecek diğer bir örnek günümüzde çocuğun cinsel istismarı sayılan çocuk-yetişkin evliliklerinin yasaklanmamış olması ve ilk İslam toplumundaki yaygınlığıdır.[65] Öte yandan, tarih boyunca şeriat kanunlarının geçerli olduğu ülkelerde her ne kadar 18 yaş altı çocukların evlendirilmesine müsade edilmiş olsa da; günümüzdeki bazı İslam yorumcuları tarafından çocuk evliliğininin İslam tarafından aslında yasaklandığı savunulmaktadır.[66] Yine günümüzde pek çok toplumda yasal bir durum olan evlilik dışı ilişkiler ve eşcinsellik şeriata göre suç kabul edilir.

Özgürlükler, LGBT bireyler: Fikir, inanç, ibadet ve ifade özgürlükleri şeriat yönetimlerinde sorunlu alanlardır. Kutsallara yönelik eleştiriler elfazı küfür sayılabilir, komedi ve karikatürler irtidat sayılıp ölümle cezalandırılabilir. Eşcinsellik, transseksüellik vb. yaşam tarzlarıyla trans bireylere yaklaşımlar da kanun önünde eşitsizlikler ve insan hakları ihlalleri açısından kritik edilmesi gereken konulardandır.

Pratiğe uyum zorlukları ve toplumsal ayrımcılık: Bir kişiye yönelik tecavüz veya zina isnadında güvenilirlik şartlarını taşıyan dört yetişkin erkeğin şahitliğinin zorunlu olması, aksi takdirde tecavüze uğramış bile olsa tecavüz veya zina isnadında bulunan kişi veya kişilerin iftira cezasıyla cezalandırılması.[67] Bu cezalar için kadın ve çocukların, Müslüman bile olsalar içki veya namaz gibi konularda dini yönden beğenilmeyen ve fâsık olarak tanımlanan kişilerin şahitliklerinin geçerli kabul edilmemesi söz konusudur.

Suç-ceza dengesi: Günümüz hukuk anlayışında cezaların intikam duygusundan uzak, caydırıcı, önleyici, ıslah amacına uygun ve işlenen suç ile uygun ağırlıkta bir karşı eylem olması amaçlanır. Bundan dolayı suçun hangi saiklerle işlenmiş olduğu, eylem öncesinde, sırasında ve sonrasındaki davranışlar göz önüne alınarak cezaların ağırlaştırılması veya hafifletilmesi söz konusu edilir. Şeriat hukukunda hırsızlık ve gasp arasında bir ayrım yapılmamış olması suç ve ceza dengesinin gözetilmemesi açısından da dikkate değerdir.

Yasal sorunlar / Legalite

Malezya'nın Malakka eyaletinde bir şeriat mahkemesi

Cezalarda kanunilik, mezhepsel farklılıklar: Şekli ve miktarı konusunda görüş birliği bulunmayan ibadetlerin terk edilmesinin[68] şeriat yönetiminde ceza veya hak mahrumiyetlerine konu olması, zorbalık, insan hakları ihlali gibi sakıncaları yanında cezaların kanuniliği ilkesine de aykırıdır. Şeriat hukukunda tâzir cezaları için kanunilik ilkesi bulunmamakta, tamamen hakim veya siyasi otoritenin takdiri geçerli olmaktadır.[69] Şiilikte meşru ve makbul kabul edilen mut'a, bir Ehl-i Sünnet mezhebi tarafından had cezası uygulanması gereken bir haramdır. Tâzir cezalarına konu olabilen büyük günah, farz, vacip, zekat, namaz, tesettür, sünnet, hadis gibi kavramlar her mezhep ve bölgede farklı anlayış, yorum ve uygulama şekilleri bulunan dini kavramlardır.

Savaş suçları: savaşlarda teslim olduğu halde insanların öldürülmesi, yenilen tarafa uygulanan tehcir, mallarına el koyma, eli kılıç tutanların öldürülmesi, kadın, çocuk ve diğer esirlerin köle sayılması, alınıp satılması, savaşı kazanan tarafın cinsel kullanımına sunulması, sanat eserlerine ve tarihsel mirasa dönük yıkımlar gibi birçok eylem günümüzde savaş suçları kapsamında değerlendirilir. Bu eylemlerin bir kısmı planlı ve sistematik bir şekilde uygulandığında insanlığa karşı suçlar kapsamındadır.

Demokrasi ile uyum

Şeriat yönetimlerinde şura, icma gibi demokratik kavram ve yöntemlerin yanında, ulul emre itaat gibi otokratik kavramlar bir arada bulunur.

Ayrıca bakınız

Dış okumalar

İlgili kitaplar

  • Şeriat ve Kadın, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1987
  • Şeriat ve Kölelik, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 1999
  • Şeriat, İnsan ve Akıl, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 2005
  • Şeriat ve Eşitsizlik, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 2006
  • Modern İslam Hukuk Düşüncesi, Reşid Rıza Örneği, Özgür Kavak
  • Mukayeseli İslam Hukuku, Hayrettin Karaman (3 Cilt)
  • İslam Hukukunda Bağlayıcılık Bakımından Hz. Peygamber'in İctihad ve Tasarrufları, Murat Şimşek, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
  • İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri, İzzeddin ibn Abdüsselam, İz Yayınları
  • Doğumu, Ölümü ve Dirilişi İslam Devleti, Noah Feldman
  • Hanefi Mezhebi Bağlamında İslam Hukukunda Külli Kaideler, Necmettin Kızılkaya, İz Yayınları

Kaynakça

  1. https://tr.euronews.com/2018/12/14/avrupa-konseyi-ile-seriat-hukuku-krizi-kapida
  2. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/211700
  3. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 27 Mart 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2017.
  4. "Arşivlenmiş kopya". 9 Nisan 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
  5. Necati Yeni el, Hüseyin Kayapınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve şerhi c. 2, s. 112
  6. "Arşivlenmiş kopya". 26 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ekim 2012.
  7. "Arşivlenmiş kopya". 16 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2020.
  8. Yiğit, Metin (2018). ""Miras ayetlerinde matematiksel hata" iddiası üzerine" (PDF). Dicle İlahiyat Dergisi, 2. 9 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2020.
  9. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 22 Mart 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Nisan 2017.
  10. "Arşivlenmiş kopya". 16 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2020.
  11. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/905533
  12. https://sorularlaislamiyet.com/kiz-cocuklari-dokuz-yasinda-evlenebilir-mi-0
  13. "Arşivlenmiş kopya". 3 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2013.
  14. "Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler". 1 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2012.
  15. Buhârî, İman 21; Müslim, 907, ; Nesâî, 3:147; Muvatta, 1:187
  16. "Arşivlenmiş kopya". 27 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2017.
  17. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 15 Aralık 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2017.
  18. "Arşivlenmiş kopya". 27 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2017.
  19. "Arşivlenmiş kopya". 23 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2020.
  20. Nisa Suresi, 25. ayet
  21. "Arşivlenmiş kopya". 3 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
  22. "Arşivlenmiş kopya". 9 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
  23. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 3 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Temmuz 2020.
  24. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 17 Haziran 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
  25. "Büyük Şafi Fıkhı" (islamiyontem.net)
  26. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  27. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  28. "Arşivlenmiş kopya". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  29. ""Büyük felaket: Namazı terk etmek" (ismailaga.org.tr)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  30. ""Namazı terk etmenin hükmü" (namazzamani.net)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  31. ""Who does not pray?" (islamhouse.com)" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  32. ""Namazı terk etmenin cezası" (halisece.com)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
  33. Ertuğrul Gazi TUNCAY (2017). "İslam Hukukunda Sınırı Belirlenmemiş Cezalar" (PDF). İslam Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 3. s. 85. 21 Nisan 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2020.
  34. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 14 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2018.
  35. "Arşivlenmiş kopya". 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mart 2015.
  36. "Arşivlenmiş kopya". 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2015.
  37. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 5 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2015.
  38. Fatih Duman (2006). İslamiyet öncesi Arap folklorunun Kur'an'daki yeri (Yüksek lisans). Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi. Erişim tarihi: 12 Ağustos 2020. Bizim üzerinde durduğumuz, Kur'an'ın da işaret ettiği İslam öncesi Arap folklorundaki mitolojik unsur ve menkıbeleri Kur'an'ın yok saymadığıdır. Kur'an'a baktığımızda O'nun emrettikleri ve anlattıkları da hiç yoktan olan şeyler değildir. Bunlar o toplumda bilinen ve icra edilen şeylerdir. Kur'an'da emredilen ibadetlerin bir kısmı zaten Arapların yaşamında kültürlerinde, örf ve adetlerinde, bir kısmı da Tevrat'ta bulunuyordu. Örneğin namaz, oruç, hac, zekat... gibi. Burada Kur'an'daki hukuk sistemi Arapların geleneksel hukuk sistemiyle Tevrat'ın bir karışımıdır dersek abartmış olmayız. Araplarda kısas, diyet, hırsızın elinin kesilmesi cezaları olduğu gibi örtünme de köklü bir gelenek halinde idi. Yahudilikte de kısas bulunduğu gibi faiz de yasaklanmıştı. Bazı durumlarda zina eden kadın ve erkek taşlanarak öldürülürdü.
  39. http://www.scribd.com/fullscreen/48144731?access_key=key-z0aofrmkp5wvq13aqe9
  40. "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mart 2015.
  41. "Arşivlenmiş kopya". 3 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2014.
  42. "Çok Evlilik". İslâm âlimleri çok evliliğin hangi sebeplerle meşrû kılındığı hususunda bazı değerlendirmeler yapmışlardır. 1. Milletlerin güçlü ve itibarlı olmalarında çeşitli etkenlerin yanı sıra nüfusun önemli rol oynadığı bir gerçektir. Tek başına yeterli sayılmamakla birlikte nüfus faktörü olmadan güçlü millet olmak ve büyük devlet kurmak mümkün değildir. Bu hedefe ulaşabilmek için gerektiğinde çok evlilik yönteminin kullanılması sağlıklı bir yol olarak görülmüştür. 2. Savaşlar sebebiyle, hatta nüfus artışının tabii seyri sonucu bazan kadın nüfusu erkek nüfusundan fazla olabilmektedir. Tarihte meydana gelen ve günümüzde tekrarlanan olaylar bu sosyal gerçeğin sürüp gideceğini göstermektedir. Kadın ve erkek nüfusu arasındaki sayısal farklılığın tedbir alınmadığı takdirde birtakım sosyal ve ahlâkî problemleri beraberinde getireceği muhakkaktır. Nitekim II. Dünya Savaşı’ndan 7 milyonluk bir insan kaybıyla çıkan Almanya’da ortada kalan dul kadınların problemi uzun süre Alman sosyolog ve ahlâkçılarını meşgul etmiş ve tedbir olarak bir ara çok evliliğe izin verilmesi de düşünülmüştür. 3. Evlenip aile kurmanın amaçlarından biri de çocuk sahibi olmaktır. Kadındaki bir rahatsızlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan ailelerde meselenin çözümü, çok evliliğin uygulanmadığı toplumlarda boşanıp yeniden evlenmeye bağlıdır. İslâm dini böyle bir durumda erkeğin eşini boşaması yerine ikinci defa evlenmesini, hem birinci eş hem de toplum için daha insanî ve ahlâkî bulmaktadır. 4. Hemen hemen bütün toplumlarda azımsanmayacak sayıda erkeğin hiçbir hukukî ve ahlâkî sorumluluk yüklenmeden fiilen birden fazla kadınla ilişki kurduğu bilinen bir gerçektir. Bu ilişkiye bazan samimi ve güçlü bir sevgi, bazan da birinci eşle cinsî münasebette bulunmanın hem dinen hem de tıbben sakıncalı olduğu âdet ve lohusalık halleri veya başka durumlar sebebiyet vermekte, bu açıdan da söz konusu münasebet mâzur görülebilmektedir. Bu sosyal realitenin aile ve toplum hayatında meydana getireceği olumsuz etkileri en aza indirmeyi amaçlayan İslâm dini çok evliliğe izin vermiş ve mevcut olan bir fiilî durumu hukukî ve ahlâkî esaslara bağlamıştır. TDV İslam Ansiklopedisi. 5 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ekim 2020.
  43. "Q & A: Child Marriage and Violations of Girls' Rights". Human Rights Watch (İngilizce). 14 Haziran 2013. 20 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
  44. Çocuk evlilikleri ve travmalar
  45. Çocuk Gelinler - Pakistan’da evlilik yaşı altıya düştü!
  46. "Kızımı altı yaşında evlendirebilirim alimler öyle diyor" - DW Türkçe
  47. "Arşivlenmiş kopya". 9 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
  48. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/gunes-isigindan-yararlanmayan-kadinlar-411426
  49. http://arsiv.sabah.com.tr/2005/12/02/cp/gnc101-20051127-102.html
  50. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/673896
  51. https://www.aligok.com.tr/paranoya-siniflandirma/
  52. http://www.erzurumgazetesi.com.tr/haber/Islam-Dusunuru-Ihsan-Eliacik-tan-guncel-bir-degerlendirme-/30900
  53. https://www.medimagazin.com.tr/ilac-sanayi/tr-yaz-aylarinin-en-sik-rastlanan-deri-hastaligi-mantara-dikkat-8-12-9925.html
  54. http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(09)61506-3/fulltext
  55. http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0167629611001081
  56. "Arşivlenmiş kopya". 2 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.
  57. http://www.independent.co.uk/life-style/health-and-families/health-news/pregnant-women-who-fast-for-ramadan-risk-damage-to-their-babies-study-finds-2010055.html
  58. http://www.acibadem.com.tr/guncelsaglik/GuncelSaglik.asp?t=677
  59. "Arşivlenmiş kopya". 9 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
  60. http://www.nature.com/ejcn/journal/v57/n2s/full/1601899a.html
  61. Sünnetin Çocuk Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi: Gözden Geçirme Çalışması 11 Temmuz 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Dr. Mesut YAVUZ, Dr. Türkay DEMİR, Dr. Burak DOĞANGÜN
  62. https://hthayat.haberturk.com/anne-baba/cocuk-sagligi/haber/1015480-sunnet-gereklilik-mi-gelenek-mi
  63. "Arşivlenmiş kopya". 14 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2012.
  64. "Arşivlenmiş kopya". 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mart 2013.
  65. "turandursun.com". 1 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2012.
  66. "İSLAM ÇOCUK YAŞTA EVLİLİĞİ YASAKLAR". Şii veya Sünni her mezhebe göre, yaşına bakmadan çocuklar evlendirilebilir. Osmanlılar, 1917’de çıkardıkları Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde erkeklerin 12, kızların da 9 yaşını bitirmiş olmaları şartını getirmişlerdir. Ortaya koydukları gerekçe şöyle özetlenebilir: “Velilerin erkek ve kız çocuklarını evlendirmelerini, dört mezhep de caiz gördüğü için onların, düğünlerle felakete sürüklenmeleri kural halini almış ve bu ailelerden çoğu, ölü doğmuş cenin gibi zifaflarının ilk aylarında çözülmeye mahkûm olmuştur. Sünnilerden küçüklerin evlendirilmesini caiz görenler, Aişe validemizin, Nebimiz ile çocuk yaşta evlendiğini delil getirirler. Milliyet. 2013. Erişim tarihi: 21 Ekim 2020.
  67. "Arşivlenmiş kopya". 30 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Temmuz 2020.
  68. "Arşivlenmiş kopya". 14 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ekim 2012.
  69. Ertuğrul Gazi TUNCAY (2017). "İslam Hukukunda Sınırı Belirlenmemiş Cezalar" (PDF). İslam Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 3. s. 85. 21 Nisan 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2020.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.