Selimiye Camii (Lefkoşa)

Selimiye Camii, tarihsel ismiyle Ayasofya Camii veya Ayasofya Katedrali, Lefkoşa'nın kuzey kesiminde bulunan cami ve eski Katolik katedralidir. Kentin ana camisidir. Selimiye Camii, Kıbrıs'taki hayatta kalan en büyük ve en eski Gotik kiliseye (iç ölçüler,: 66 X 21 m) ev sahipliği yapmaktadır.

Selimiye Camii
Temel bilgiler
Yer Lefkoşa, KKTC
Koordinatlar 35°10′35″K 33°21′52″D
İnanç İslam
Mimari
Mimari tür Cami
Mimari biçim Latin (Osmanlı ile minareler eklendi)
Tamamlanma 1209
Özellikler
Minare sayısı 2 adet

Toplamda cami, 2500 kişinin aynı anda ibadet edebilmesine olanak sağlayacak bir büyüklükte 1750 m2 ibadet alanına sahiptir.[1] Lefkoşa'da ayakta kalan en büyük tarihi binadır ve kaynaklara göre "İslam'ın yükselişi ile Osmanlı döneminin sonları arasındaki bin yılda Doğu Akdeniz'de inşa edilmiş en büyük kilise olmalıdır".[2] Kıbrıs'ın Lüzinyan kralları için taç giyme kilisesiydi.

Tarihi

Bizans kilisesiyle ilişkisi

Katedralin adı, Yunancada "Kutsal Bilgelik" anlamına gelen Ayasofya'dan gelmektedir. Tarihsel olarak bu ismin kökeninin aynı yerde kurulmuş bir Bizans kilisesinden türediği düşünülmüştür.[3] Ayasofya Katedrali'nin Bizans dönemindeki başpiskoposluk kilisesi olarak varlığını 11. yüzyılda yazılmış bir el yazmasına 1135-36 yıllarında düşülmüş bir not doğrular.[4] Bu kilisenin günümüzdeki Bedesten'in yerinde bulunduğu ve bazı mimari ögelerinin günümüz Bedesten'inin yapısında devam ettiği düşünülmektedir.

Tassos Papakostas'ın çıkarımlarına göre yanda, günümüzün Bedesten'i yerinde bulunan Bizans Ayasofya'sına ait, üzerinde ne olduğu bilinmeyen arazide, Frenk yöneticiler tarafından yeni bir inşaat olarak başlatıldı. İnşaatın yeterince ilerlediği aşamaya dek Ortodokslar eski Ayasofya'dan atıldı ve bu yapı Katolik katedrali olarak kullanıldı.[5] Katolik katedrali olarak Kutsal Bilgelik'e (Ayasofya) adanmış olması tipik olmayan bir durumdur ve eski Bizans kilisesinden yeni katedrale taşınırken aynı ismin korunduğunu göstermektedir. Taşınmanın 1220'lerde gerçekleştiği düşünülmektedir.[6]

İnşaat ve Frenk dönemi

Katedralin temeli 1209 yılında atıldı. Amadi ve Bustron gibi tarihçilerin aktarımına göre temel atımı, Lefkoşa'nın üçüncü Latin başpiskoposu olan Albert tarafından gerçekleştirildi. Bu dönemden başka hiçbir belgede Albert ismi anılmadığından modern tarihçiler bu anlatıma şüpheyle yaklaşmışlardır.[6] Nicholas Coureas, bunun hatalı olduğu düşüncesiyle ikinci başpiskopos Thierry'nin inşaatı başlatmış olduğunu savunur.[7] Mihalis Olimpios, tarihsel kayıtlardaki boşluklara dikkat çekerek kısa süreli (azami olarak iki yıllık bir dönem) dahi olsa Albert diye bir başpiskoposun görev yapıp temel atımında rol oynamış olabileceğini düşünür.[8] Philippe Plagnieux ve Thierry Soulard, 1209 yılında Başpiskopos Thierry'nin görevde olduğunu, Albert'in o dönemdeki Kudüs patriği olduğuna dikkat çeker. Kıbrıs'ın Latin kilisesi de Kudüs'ün egemenlik alanına girdiğinden Albert'in sıklıkla Kıbrıs'a gidip geldiğini düşünen Plagnieux ve Soulard, böylesi önemli bir tören için bölgedeki kilise hiyerarşisindeki en yüksek ismin adının anılmasının şaşırtıcı olmadığını ifade eder. Thierry'nin en geç 1211 yılında başpiskoposluk görevinden ayrılması ve bu dönemde Plagnieux ve Soulard'a göre Kıbrıs başpiskoposluğunun boş kalması nedeniyle ilk olarak inşaat duraksadı.[9] 1207 yılında Başpiskopos Eustorge de Montaigu'nün göreve başlamasıyla birlikte inşaat hız kazandı.[10] 1228 yılına gelindiğinde, kilise Eustorge'un hakimiyeti altında "büyük ölçüde tamamlandı".[7] Bazı kaynaklarda, IX. Louis'in Kıbrıs'a Yedinci Haçlı Seferi sürerken 1248'de geldiğinde inşaatı desteklediğini yazmasına rağmen,[11] bu iddiayı destekleyecek kanıt yoktur.[10]

Bu dönemki inşaatın destekçisi ana figür olan Başpiskopos Eustorge'un 1250'deki ölümüyle birlikte katedral üzerindeki çalışmalar durdu, yirmi yıldan uzun bir süre boyunca da devam ettirilmedi.[12] Bu dönemde Lefkoşa'daki Latin nüfusu hâlen nispeten kısıtlı olup, nefin ana hattının tamamlanması ve Olimpios'un düşüncesine göre bunun batı tarafında yer alan geçici eklentilerle birleştirilmesiyle, kente yeterli olabilecek bir kapasite mevcuttu. İlerleyen yıllarda Müslüman güçlerinin Levant'taki Haçlı devletlerine karşı zaferler kazanmasıyla birlikte buradan kaçan Katolik Hristiyan nüfus Lefkoşa'ya yerleşti, özellikle de Akka'nın 1291 yılında Müslümanlar tarafından ele geçirilmesiyle bu yerleşim iyice arttı. Bu, katedralin inşasının devamı için olabilecek gerekçelerden biriydi. Bir diğer olası neden, III. Hugues'ün kraliyet gücünü gösterme ihtiyacıydı. Bu dönemde Lüzinyan kralları hem Kıbrıs hem de Kudüs krallığını sürdürmekteydi, ancak III. Hugues'ün kuzeni Marie 1270'lerde Kudüs, Brienne Kontu ise 1260'larda Kıbrıs tahtı üzerinde hak iddia etmekteydi. III. Hugues, Kudüs patriğinin ziyaretçi olarak yönettiği bir törende 1267'de inşaat hâlindeki Ayasofya'da Kıbrıs Krallığı tacını giymek zorunda kaldı. Olimpios'a göre hem bu konjonktür hem de batı tarafında yer alan kraliyet imgeleri, III. Hugues'ün katedralin inşasını teşvik ettiğini düşündürmektedir. Bununla birlikte Hugues inşaat için şahsi olarak herhangi bir maddi destek sağlamamış olup, desteğine dair tek kanıt, 1270 tarihli bir belgede, katedralde kendisi ve ailesinin ruhunu kutsamak için ayin yapılması adına yıllık 500 besant ödeyeceğine dair taahhütüydü.[13]

1270'lerde katedralin batı tarafının yapımıyla devam edildiğinde, Eustorge döneminde yapılmış olan doğu tarafının mimarisinin Avrupa'da modasının geçmesi nedeniyle mümkün olduğunca mimari ve stilistik yenilikler getirildi.[12]

Katedral, 13. ve 14. yüzyıllarda, 1267 ve 1303 yıllarında iki kez depremden zarar görmüştür.[11][10] 1267 depremi nefin yapımında gecikmeye neden oldu.[14] Başpiskopos Giovanni del Conte'nin döneminde (1312-1332) tekrar inşaat hızında artış yaşandı, bu dönemdeki Gotik süslemeler nispeten daha yeni olan rayonnant usulü etkisinde yapıldı.[15] Del Conte 1319'a kadar nefin ve narteksin tamamlanmasını ve 1319'dan 1326'ya kadar orta koridorun, payandaların, cephenin ve bir şapelin/vaftiz bölümünün tamamlanmasını sağladı. Ayrıca katedralin süslemelerine freskler, heykeller,[16] mermer perdeler ve duvar resimleriyle başladı. 1326'da katedral nihayet kutsandı ve resmen büyük bir kutlama ile resmen açıldı.[14][16]

Lüzinyan yönetimi sırasında katedral, Kıbrıs Krallarının taç giyme kilisesi olarak hizmet vermeye başladı. Cenevizlilerin Mağusa'yı ele geçirmesinden sonra, Kudüs'ün Lüzinyan Krallarının ve son olarak Ermenistan Lüzinyan Krallarının taç giyme kilisesi haline geldi.[17] Ayrıca, 1310'da Tapınak Şövalyeleri Duruşmaları'na ev sahipliği yaptı.[2]

Katedral açılmış olmasına rağmen, bina hala tamamlanmamıştı. 1347'de Papa IV. Clement, depremden etkilendiğinden dolayı katedralin tamamlanması ve yenilenmesi için bir bildiri yayımladı. Bildiride, katedralin tamamlanması için çalışanlara 100 günlük ödenekli izin verileceği belirtiliyordu,[18] ancak bu çaba amacına ulaşamadı.[3] Revak ve kuzeybatı kulesi bu dönemde inşa edilmiş ve batı duvarının üç kapısı heykellerle süslenmiştir. Üç kemerli kabartmalarda krallar, peygamberler, havariler ve piskoposlar tasvir edilmiştir.[16]

1359'da, Kıbrıs'taki Papalık temsilcisi, Peter Thomas, Kıbrıs'ın tüm Rum Ortodoks rahiplerini katedralde bir araya getirdi, hapsetti ve dinlerinden döndürmek için vaaz vermeye başladı. Katedralden gelen bağırışmaların sesi, katedralin dışında büyük bir kalabalığın toplanmasına neden oldu ve kısa sürede rahipleri serbest bırakılması için bir isyan başladı ve katedralin kapıları yakıldı. Kral, daha sonra kovulacak olan vaizin, isyandan kurtarılmasını ve piskoposların serbest bırakılmasını emretti.[19]

1373 yılında, katedral Kıbrıs'a yapılan Ceneviz baskınları sırasında zarar gördü.[11]

Venedik dönemi

Ayasofya Katedrali, 1597'de oluşturulan Lefkoşa haritasında merkezi bir özellik olarak görülüyor

1491 yılında, katedral bir depremde ağır hasar gördü. Ziyaret eden bir hacı, koro alanının büyük bir kısmının yıkıldığını, koro alanının arkasındaki kutsal şapelin yıkıldığını ve Kıbrıslı Hugh III'e ait bir mezarın tahrip olduğunu ve altın kalıntılar ve kraliyet elbisesi içerisindeki kralın cesedinin ortaya çıktığını açıkladı. Altın hazine Venedikliler tarafından alındı.[20] Venedik Senatosu, hasarın onarılmasını emretti ve her yıl başpiskopostan 250 ducatlık katkı yapan özel bir komisyon kurdu. Onarım çok kapsamlı ve mükemmeldi; 1507'de Pierre Mésenge, binanın 20 ya da 22 yıl önce tamamen yıkılmış olmasına rağmen, çok güzel göründüğünü yazdı.[21]

Venedikliler Lefkoşa'yı surlarla çevirdiğinde, Ayasofya Katedrali şehrin merkezi oldu. Bu, kentin çevresinde şekillendiği orta çağ Avrupa katedrallerinin konumunu yansıtıyordu.[22]

Osmanlı dönemi

878'de Selimiye Camii, İngilizlerin şehri ele geçirmesinden hemen sonra

1570 yılında kentin 50 günlük Osmanlı kuşatması sırasında katedral çok sayıda insana sığınak görevi yaptı. Şehir 9 Eylül'de düştüğünde, Baf Piskoposu Francesco Contarini, ilahi yardım isteyerek insanları cesaretlendirdi ve binadaki son Hristiyan vaazını verdi. Katedralin kapısı kırıldı ve piskopos ve diğer Hristiyanlar öldürüldü. Katedraldeki mobilya ve süs eşyaları gibi Hristiyan eşyaları parçalandı ya da çöpe atıldı[3]; koro alanı ve nef tahrip edildi.[23] Daha sonra, 15 Eylül'de ev sahipliği yapacağı ilk Cuma namazına hazırlık için caminin içi yıkandı. Komutan Lala Mustafa Paşa'nın katıldığı bir törenle katedral camiye dönüştürüldü.[3] Aynı yıl boyunca, iki minare, mihrap ve minber gibi İslami yapılar eklendi.[24]

Caminin ilk imamı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Mora bölgesinden gelen Moravizade Ahmet Efendi idi.[25] Bütün imamlar, Lefkoşa'nın fethi sırasında kullanılan bir kılıca yaslanarak, Cuma günü vaazlardan önce merdivenlerden minbere çıkma geleneğini sürdürdü.[26]

Caminin dönüştürülmesinin ardından cami Sultan Selim Vakfı'nın mülkiyeti haline gelir. Diğer bağışçılar bakımın sağlanmasına yardımcı olmak için birtakım vakıflar kurar. 16. yüzyılda Kıbrıs valisi olan Okçuzade Mehmed Paşa, Sultan Selim Vakfı'na gelir sağlamak için bir dükkan bağışlar; diğer bağışlar kırsal kesimdeki mülkleri ve diğer dükkanları içerir. Vakıf, fonlara bakmak için mütevelli görevi görür ve 16. yüzyılın sonlarında yıllık 40.000 akçe Medine'ye gönderilir.[27] Osmanlı döneminde, adanın en büyük camisi idi ve Osmanlı valisi, idareciler ve seçkinler tarafından Cuma namazı için kullanılırdı. 18. yüzyılın sonlarında, önde at sırtında gelen yetkililerden, ardında da alt makamlardaki yetkililerin yürüyerek takip ettiği büyük bir alay, her cuma camiye geldi.[28]

Cuma namazı nedeniyle Lefkoşa ve çevre köylerden çok sayıda Müslüman camiye akın eder. Camide oluşan kalabalıklar nedeniyle, caminin yanında bir pazar gelişir ve alan bir ticaret merkezi haline gelir. Caminin çevresindeki alan, Büyük Medrese ve Küçük Medreseler gibi medreselere yakın bir yerde inşa edildiğinden dolayı bölge bir eğitim merkezi haline de gelir.[23]

1874'te Sultan Abdülaziz'in Lefkoşa'yı ziyaret edeceği söylentileri üzerine, ziyaretten sonra "Aziziye Kapısı" adı verilecek olan yeni bir kapı inşa edilir. Kapı, bölgede önceden var olan bir Lüzinyan penceresinin genişletmesiydi ve yapımında çevreden elde edilen mermer ve diğer malzemelerin parçaları kullanılmıştı. Kapının süslemeleri, bölgedeki bir lisenin hat öğretmeni hattat Es-Seyyid Ahmet Şukri Efendi'nin yazdığı bir yazıttır. Yazıt, padişaha övgüler içermektedir. Kapı, Abdülaziz'in emriyle Nazif Paşa tarafından yapılmıştır. Selvi ağaçlarından oluşan iki süslü figürle çevrilidir. Geçit daha sonra kadınlar girişi olarak kullanıldı ve daha sonra kullanımı terk edildi ve tamamen kilitli kalmaya başladı.[29]

İngiliz hakimiyeti ve 20. yüzyıl

1949'da imamlar, ezanı okumak için minareye tırmanmayı bıraktılar ve yerine hoparlörler kullanmaya başladılar. 13 Ağustos 1954'te Kıbrıs Müftüsü, Kıbrıs'ın fethi sırasında imparatorluk yapan Osmanlı sultanı Selim'in onuruna camiye resmen "Selimiye Camii" adını verdi.[3]

Mimari

Koro yerinin çevresinde çevre koridoru bulunmaktadır, ancak herhangi bir şapel apsisi bulunmamaktadır. Bu, Başpiskopos Thierry'nin memleketindeki Notre Dame de Mantes de dahil olmak üzere diğer bazı katedralleri etkileyen Notre Dame de Paris'in planının izlendiğini göstermektedir. Şapeli oluşturan çapraz sahın, koridorlarla aynı yüksekliğe sahiptir ve gezi alanının batısına iki dikme ile bağlıdır. Bu, Lüzinyan Hanedanı'nın memleketi olan Fransız şehri Lusignan'ın piskoposluk kilisesi olan Poitiers Katedrali'nin planını izler. Osmanlı yapımı Aziziye Kapısı katedralin doğu ucunda olmasına rağmen, kuzey ve güney girişleri başlangıçta nefin dördüncü dikmesinde yer almaktaydı. İlk düzenlemenin Sens Katedrali'nden sonra modellendiği düşünülmektedir.[10]

Kilisedeki gömüler

(Halen bir kilise olarak hizmet vermekte iken yapıda bulunan gömüler):

Galeri

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dipnotlar
  1. "Lefkoşa'ya 3657 mümin aranıyor". Haber Kıbrıs. 20 Şubat 2011. 24 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2016.
  2. Schabel 2012, s. 158.
  3. Keshishian, Kevork K. Nicosia: Capital of Cyprus Then and Now (2nd bas.). Lefkoşa: The Moufflon Book and Art Centre. ss. 173-8.
  4. Papacostas 2006, s. 11.
  5. Papacostas 2012, s. 93.
  6. Olympios 2018, s. 38.
  7. Coureas, Nicholas (1997). The Latin Church in Cyprus, 1195–1312 (illustrated bas.). Ashgate. s. 211. Erişim tarihi: 17 Mart 2015.
  8. Olympios 2018, s. 40.
  9. Plagnieux ve Soulard 2006, s. 122.
  10. Schabel 2012, s. 155.
  11. Güven 2014, s. 424.
  12. Olympios 2018, s. 105.
  13. Olympios 2018, s. 167.
  14. Setton 1977, s. 168.
  15. Schabel 2012, s. 157.
  16. "Latin Cathedral of St. Sofia (Selimiye mosque)". Ministry of Foreign Affairs of the Republic of Cyprus. 2 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mart 2015.
  17. Schabel 2012, s. 159.
  18. Papantoniou, Giorgos; Fitzgerald, Aoife; Hargis, Siobhán, (Edl.) (2008). POCA 2005: Postgraduate Cypriot Archaeology : proceedings of the fifth annual Meeting of Young Researchers on Cypriot Archaeology, Department of Classics, Trinity College, Dublin, 21–22 October 2005. Archaeopress. s. 18. ISBN 9781407302904.
  19. Andrews 1999, s. 67.
  20. Setton 1977, s. 169.
  21. Enlart, Camille (1987). Gothic art and the Renaissance in Cyprus (illustrated bas.). Trigraph Limited. s. 88. ISBN 9780947961015.
  22. Erçin, Çilen (2014). "The Physical Formation of Nicosia in the Turkish Republic of Northern Cyprus from 13th to 15th Century" (PDF). Megaron Journal. 9 (1). Yıldız Teknik University. ss. 34-44. Erişim tarihi: 15 Mart 2015.
  23. Gürkan, Haşmet Muzaffer. Dünkü ve Bugünkü Lefkoşa (3rd bas.). Galeri Kültür. ss. 117-8. ISBN 9963660037.
  24. Alasya 2002, s. 363.
  25. Bağışkan, Tuncer (31 Mayıs 2014). "Lefkoşa Şehidaları (1)". Yeni Düzen. 24 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mart 2015.
  26. Fehmi, Hasan (1992). A'dan Z'ye KKTC: sosyal ve ansiklopedik bilgiler. Cem Publishing House. s. 129. Erişim tarihi: 18 Mart 2015.
  27. Jennings, Ronald C. (1993). Christians and Muslims in Ottoman Cyprus and the Mediterranean World, 1571-1640. New York and London: New York University Press. s. 54.
  28. Bağışkan 2013.
  29. Bağışkan 2005, s. 101.
Bibliyografya

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.