1787-1791 Osmanlı-Avusturya Savaşı
1787-1791 Osmanlı-Avusturya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ile II. Katerina'nın başında olduğu Rus İmparatorluğunun mütteffiki olan Kutsal Roma Cermen İmparatorluğuna bağlı Avusturya Arşidüklüğü arasında yapılan ve Avusturya'nın ufak toprak kazancı ile sonuçlanan bir savaştır.[1]
1787-1791 Osmanlı-Avusturya Savaşı | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı-Avusturya Savaşları | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Osmanlı İmparatorluğu | Avusturya Arşidüklüğü | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
I. Abdülhamit III. Selim Koca Yusuf Paşa Cenaze Mustafa Paşa Cezayirli Hasan Paşa |
II. Joseph II. Leopold Josias of Saxe-Coburg-Saalfeld Ernst Gideon von Laudon | ||||||
Kayıplar | |||||||
Ağır | Ağır |
Nedenleri
İmparator II. Joseph, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğunu eski gücüne çıkarmak için çalışmalar yapmaktaydı. Aydınlanmacı mutlakiyeti benimsemiş imparatorlardan biri olarak imparatorlukta ve Avusturya Arşidüklüğünde bir dizi reformlar yaptı. Bu arada Bavyera'yı elde etme ve eğer gerekirse Belçika (Avusturya Hollandası) üzerinden yayılmayı veya toprak değişimini amaçlayan bir siyaset güttü. Ancak karşısına kendisinden çok daha güçlü bir orduya sahip Prusya Kralı II. Friedrich çıktı.[2] Bu başarısızlık imparatoru güneyde Osmanlı İmparatorluğu üzerine başka bir yayılmacı siyasete itti. Bu şekilde imparator 1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşı'nın intikamını ve kaybedilmiş toprakları geri almayı planlıyordu.[3] Bu arada Osmanlı İmparatorluğu'da 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşında kaybedilen yerleri ve Rus İşgaline uğrayan Kırım'ı geri almayı planlıyordu. Rus İmparatorluğu ile çok sıkı bağları bulunan İmparator, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1787'de Rusya'ya savaş ilan etmesini bir fırsat olarak görüp hemen Ruslarla müttefiklik anlaşmasına varıp Osmanlılara savaş ilan etme yolunu seçti. Böylece Osmanlılar beklemedikleri şekilde Avusturya'yı karşında bulup iki cephede savaşmak zorunda kaldı.
Savaş
II. Joseph ordusunun başında Osmanlı toprakları üzerine yürümeye başladı. Ancak Osmanlılarda ilk olarak Avusturya ordusunu safdışı bırakmayı amaçlamışlardı. Muhadiye boğazı önlerinde Avusturya ordusu beklemediği şekilde Sadrazam Koca Yusuf Paşa komutasındaki, Osmanlı ordusunun saldırısına uğradı. Süren çatışmalarda Muhadiye Boğazı Muharebesinde Avusturya ordusu yenilgiye uğratıldı. Savaşta inisiyatif Osmanlıların eline geçti ve hemen ardından bu sefer Şebeş Muharebesi'nde Avusturya ordusu tekrar yenilgiye uğratıldı; bu muharebede II. Joseph ele geçirilmekten son anda kurtuldu. Osmanlı ordusu Avusturya kontrolündeki Temeşvar bölgesinde çok sayıda köy ve kaleyi geçici olarak işgal etti ve akınlar düzenledi. Avusturya ordusu Banat'dan çıkarıldı.
Bununla birlikte Avusturya ordusunun müttefiki Rusya ile Osmanlılar arasında yapılan muharebeler Osmanlılar açısından tam bir felaketle sonuçlanıyordu. Özi Kalesi gibi çeşitli kalelerin Rusların eline geçmesi Osmanlı ordusunun Avusturya üzerindeki harekâtlarının durmasına ve kuvvetlerini Rusya üzerine yönlendirmesine neden oldu. Bu da Avusturya'nın toparlanıp savaştaki inisiyatifi Osmanlı İmparatorluğu'ndan almasını sağladı. Avusturya kuvvetleri Prens Josias of Saxe-Coburg-Saalfeld komutasında bir kuvvetle tekrar ilerlemeye başladılar ve meşhur Rus general Aleksandr Suvorov komutasındaki Rus kuvvetleri ile birleşip Focşani Muharebesi ve çok ağır Osmanlı bozgunu ile sonuçlanan Boze Muharebesi'ni kazandılar; mareşal Ernst Gideon von Laudon komutasında bir Avusturya ordusu da; Belgrad üzerine yürüyüp 3 haftalık bir kuşatma harekâtı ile Belgradı ele geçirdi.[4] Avusturya, Hırvatistan'da ve Romanya'da belli ufak kazançlar sağladı. Sınıra yakın Orşova şehrini işgal etti. Bu kazançlar dışında bundan sonraki zamanda Avusturya ve Osmanlılar arasında savaş dengede devam etti. Osmanlı Ordusu Yerköyü Muharebesi'nde Avusturya ordusunu yenilgiye uğratıp ilerlemesini durdurdu.[5] Bu arada İmparator II. Joseph askerleri arasına yayılan salgın hastalıktan öldü.
Bir süre sonra Avusturya Arşidüklüğü, Fransız İhtilali sonucu artan Fransız askeri tehdidi yanında, ülkesindeki toplumlarda Fransız İhtilalinden kaynaklanan fikirlerden milliyetçi bir ayaklanma tehdidi ve aynı anda iki cephede savaş durumu belirince Osmanlı İmparatorluğu ile apar topar Ziştovi Antlaşması antlaşmasını imzalayarak savaştan çekildi. Bu anlaşmada Avusturya'nın kazançları çok düşük kaldı.[1][6] Antlaşma neticesi Belgrad Osmanlılara geri verilirken Avusturya sadece bugünkü Romanya topraklarında bulunan Orşova şehri ve şimdiki Hırvatistan topraklarında kalan iki küçük yerin (iki küçük köyün) kendisine bırakılmasına razı olmak zorunda kaldı.
Bu savaş Osmanlı İmparatorluğu açısındanda felaketle sonuçlanmıştır; ancak bunun nedeni Avusturya'nın işgalleri değil, mütefiki Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğunu uğrattığı ağır yenilgilerdir. (Bkz.1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı)
Cepheye bir diğer damgayı vuran faktör salgın hastalıklardır. Volkmar Braunbehrens'e göre 1788 boyunca Avusturya ordusunda salgınlar lazzaretto denen normalde deniz yolculukları için kurulan karantina yerlerinin tıka basa dolmasına yol açmıştır, ordunun yarısı hastalıklardan nasibini alıp binlerce asker ölmüştür. Vaktinin çoğunu savaş nedeniyle cephede geçirmek zorunda olan imparator II. Joseph'de bu salgınlardan birine yakalanıp, sarayına dönerken 20 Şubat 1790'da hastalıktan ölmüştür.[7]
Bu aynı şekilde Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasındaki son büyük savaştır; zira Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu yıkılınca Avusturya Arşidüklüğü'nün devamı olarak Avusturya İmparatorluğu ve sonrasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kurulmuş ve 1918 yılındaki yıkılışına kadar gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerekse Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bir daha birbirleri ile açık bir şekilde çarpışmamıştır. Buna ilaveten iki imparatorluk arasındaki ilişkilerde 1914'te I. Dünya Savaşına birlikte Almanya yanında müttefik olarak girecek kadar ilerlemiştir. Bu savaş sonrası Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Balkanlarda genel olarak Rus İmparatorluğu karşısında Osmanlı İmparatorluğu'nun yanında bir politika izler hale gelmiştir.
Avusturya'daki Sonuçları
Avusturya için ise bu savaş ekonomik açıdan çok kötü sonuçlara yol açmıştır. Kazanılan düşük toprak kazançları yanında Avusturya ve Kutsal Roma Cermen imparatorluğu maliyesi iyice zora düşmüş, Macaristan ve Belçika dominyonlarında zaten yapılan reformlara tepkisi olan, feodal lordlar ve halk bu savaşta ekonominin çökmesi ile isyanlar çıkarmıştır.[8] Reformlardan geri adımlar atılmak zorunda kalmıştır.
Savaş Avusturya için "zararlı ve sevilmez" bulunmuştur.[9] Pek çok kültürel elitin morali kalmamış, pek çok aristokrat aile, oğullarının askere alınma korkusuyla Viyana'yı terk etmiştir. İmparator Joseph için söz verdiği aydınlanmacı reformlara ihanet ettiği yolunda yaygın bir görüş yerleşmiştir.[10] Braunbehrens, savaştaki Avusturya'yı şöyle tarif eder: "Halk üzerine yerleşen muazzam ekonomik yüklerin ateşlediği açık bir muhalefet vardı." "Gıda fiyatları büyük ölçüde yükseldi bazı durumlarda ikiye katlandı; Viyana tarihinde ilk defa fırınlar yağmalandı."[11] Sosyal bozukluğun sonuçları Viyana'nın canlı müzik hayatının büyük şekilde azalmasına neden oldu; iki opera kumpanyasının kapatılması ile salon konserleri ve canlı performanslar düştü. Bu durum aristokratlara muhtaç Mozart ve diğer benzer müzisyenlerin kariyerlerini etkiledi.
Kaynakça
- Britannica, 1988
- Jeremy Black, From Louis XIV to Napoleon: the fate of a great power p 136
- Stanford J. Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey (1976) Volume 1 p 259
- Britannica, 11th edition
- Ayla Efe. "Silistre Eyaletinde Osmanlı-Rus Savaşları Küçük Kaynarca'dan Berlin'e" (PDF). s. 144. 10 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2012.
- Miller (1901, 459) Miller bu kazançları "Orşova şehri ve Hırvat Sınırındaki iki küçük yerden başka hiçbir şey yok." diye tarif eder.
- Braunbehrens 1990, 311
- P. G. M. Dickson, "Monarchy and Bureaucracy in Late Eighteenth-century Austria." English Historical Review 1995 110(436): 323-367. Issn: 0013-8266 Fulltext: in Jstor
- Solomon 1995, 432
- Solomon 1995, 433
- Braunbehrens 1990, 312