Hülâgû
Hülâgû Han (d. 1217 - ö. 8 Şubat 1265, Meraga), Batı Asya'nın çoğunu ele geçiren Moğol hükümdar. İlhanlıların kurucusudur. Cengiz Han'ın torunu olmakla birlikte diğer Moğol İmparatorluğu'nun büyük hanlarından Mengü Han, Arıkbuka Han ve Kubilay Han'ın da kardeşidir.
Hülâgû هولاگو | |
---|---|
İran İl Hanı | |
İlhanlı hükümdarı | |
Hüküm süresi | 1256 – 8 Şubat 1265 |
Sonra gelen | Abaka Han |
Eş(leri) |
Dokuz Hatun Guyuk Hatun Kutuy Hatun Ölcey/Olcay Hatun Yesuncin Hatun |
Çocukları |
Abaka Han Ahmet Teküder Tandon Han Hıyaksemet Han Tarakay Han |
Hanedan | Börçigin |
Babası | Tuluy |
Annesi | Sorgaktani Hatun |
Doğum | 15 Ekim 1218 |
Ölüm |
8 Şubat 1265 (46 yaşında) Meraga |
Defin | Şahi Adası, Urmiye Gölü |
Dini | Tengricilik[1][2] |
Hülâgû, 1255 yılında ağabeyi Mengü Han tarafından Orta Doğu'da henüz ele geçirilmemiş toprakların fethini tamamlamak üzere görevlendirildi. Görevleri, güneydoğu İran halklarından olan Lurları hakimiyet altına almak, Haşhaşi tarikatını ortadan kaldırmak, Abbasi Halifeliği'ni yıkmak, Eyyubi ve Suriye topraklarının istilası ve son olarak da Mısır'daki Memlük Devleti'ni yıkmaktı. Mengü Han, Hülâgû'ye teslim olanlara iyi davranmasını, karşı koyanları ise tamamen ortadan kaldırmasını emretti.
Annesi Sorgaktani Hatun ve karısı Dokuz Hatun, tıpkı yakın arkadaşı ve komutanı olan Ketboğa gibi dinine bağlı birer Nasturi Hristiyanlardı. Moğol İmparatorluğu'nun dinlere karşı alışılmış hoşgürüsüne karşın Hülâgû'nün Müslümanlara olan düşmanlığında bu üçünün etkisi olduğu düşünülüyor.
Haşhaşiler ve Bağdat Seferi
Mengü Han'ın emriyle her on Moğol erkeğinden ikisi, emrindeki orduya alınan Hülâgû, belki de o zamana kadarki en büyük Moğol ordusunun başında sefere çıktı. Luristan Atabeyliği kolayca ele geçirildi. Haşhaşilerden alınmasının imkansız olduğu düşünülen Alamut Kalesini almak için sefere çıktı ancak kaleler çok sert bir şekilde direniyordu. Haşhaşilerin lideri olan Rükeneddin Hürşah Maymundiz kalesinde bulunuyordu. Hülagu kaleyi 4 gün boyunca kuşattı ise kaleyi alamadı. Hayatından endişe eden Rükneddin Hürşah Hülagu'ya elçi göndererek eğer kendisinin ve ailesinin canını bağışlarsa bütün kaleleri teslim edeceğini söyledi. Hülagu teklifi kabul etti. Hürşah teslim oldu daha sonra diğer kalelerin önüne giderek teslim olmalarını emretti. Alamut kalesi komutanı Mukaddem el Din ilk önce tereddüt edip direnmeye devam etti ancak 4 gün sonra direnmekten vazgeçip kaleyi moğollara teslim etti. Kaleye giren Moğollar kaleyi tahrip edip yağmaladı, geçirip meşhur kütüphanesini yaktılar Lemeser kalesi 1 yıl sonra ele geçirildi ancak Girduh kalesi 1270 yılına kadar direndi Mönge Han'ın emriyle başta Nizarilerin imami Rükneddin Hürşah olmak üzere 100.000'i aşkın Nizari İsmaili katledildi.[3] Daha sonra Bağdat'a yönelen Moğol ordusu, Halifeye yapılan teslim ol çağrısına olumsuz cevap verilmesini, Büyük Han'ın da emrine uygun olarak istila bahanesi olarak kullandı.
Hülâgû halifeden teslim olmasını istediğinde, Halife Mustasım, eğer kendisine saldırırsa Allah'ın gazabına uğrayacağını söyleyerek teslim olmayı reddetti. Birçok kaynak Halife'nin saldırıya karşı yeterli önlem almadığını yazıyor, ne ordusunu güçlendirdi, ne de Bağdat'ı çevreleyen surları. Aslında, en yapmaması gerekenleri yapmıştı; Hülâgû'yü kızdırmıştı, bu da Hülâgû'nün kuşatma için aradığı mazeretti. Bağdat'a vardığında Hülâgû orduyu bölümlere ayırdı. Böylece şehir her taraftan tehdit edilecekti. Abbasi ordusu, batıdan saldıran Moğol kuvvetlerinin bir kısmını geri püskürtmeyi başardı fakat sonraki çarpışmalarda yenildiler. Yapılan Düceyil Muharebesinde Moğollar, Düceyil Nehri'ndeki setleri yıkarak Abbasi ordusunu tuzağa düşürdüler, askerlerin neredeyse tamamı kılıçtan geçirildi ya da boğuldu. Daha sonra şehir kuşatıldı ve birkaç gün içinde de şehri çevreleyen surların tamamı Moğol ordusunun kontrolüne girdi. Mustasım anlaşma teklif etti fakat kabul edilmedi. Moğollar 13 Şubat 1258'de şehre girdi ve şehir bir hafta boyunca yağmalandı, halk katledildi.
Moğollar'ın Bağdat'ı istilasıyla karşılaştırıldığında Alaric'in Roma istilası oldukça nazik görünür. Kaçmaya çalışanlar yakalanıp öldürüldü. Ölü sayısı hakkında tahminde bulunmak oldukça güç olsa da değişik yaklaşımlar var. Bazıları yaklaşık 90,000 kadar olduğunu savunurken, müslüman tarihçi Abdullah Wassaf birkaç yüzbin veya daha fazla Bağdatlının öldürüldüğünü tahmin ediyor. Hülâgû Han, zamanın Fransa kralı IX. Louis'ye mektubunda ordusunun yaklaşık 200,000 kişiyi öldürdüğünü söylemektedir. Yapımı nesiller boyu süren cami, saray ve hastaneler yağmalandı ve yok edildi. Halife yakalandı ve öldürülmeden önce halkının katledilmesi ve şehrinin talan edilmesi izletildi. Bozkır kültürüne göre asil kan yere akarsa, tüm alem düşmanınız olur. Bu yüzden Halife keçeye sarılıp atlar tarafından çiğnetilmişti. Bir oğlu hariç tüm oğulları da öldürüldü.
Daha önceki örneklere baktığımızda Moğollar sadece dirençle karşılaştıkları şehirlerde, ele geçirdikten sonra halkıyla birlikte büyük bir yağma ve katliam yapıyorlardı. Eğer şehir savaşmadan teslim alınmışsa halkı bağışlanıyordu, Bağdat kuşatmasında da olduğu gibi kısa süren çarpışmalar sonucunda alınmışsa yağma yapılmakla birlikte bu kadar büyük bir vahşet olmuyordu. Bağdat'ın yağma edilirken sergilenen vahşet Moğol tarihinin de en acımasız olayıydı. Bazı Çin şehirlerinin de Bağdatla aynı kaderi paylaştığı söylenir fakat bunlar belgelenmemiştir. Bundan yüzyıllar sonra bile Bağdat terkedilmiş, harabe şehir görünümünden kurtulamadı. Tüm bu anlatılanlar Hülâgû'nün Moğol hanları arasında niye en korkulan ve en büyük kan dökücülerden olduğunu açıklamaktadır.
Son dönem
Bağdat'ın alınmasından sonra çevredeki daha küçük şehirler Hülâgû Han'a bağlılıklarını bildirdiler. Moğol ordusu Suriye'ye Eyyubiler üzerine döndü ve Akdeniz kıyılarına kadar birlikler gönderildi. Mısır da bir sonraki hedef gibi görünüyordu fakat Büyük Han Mengü'nün ölümü Hülâgû Han ve ordusunun büyük kısmını bu seferlerden vazgeçmek zorunda bıraktı. Arkasından gelen taht kavgaları bir kardeşinin hapse girmesi ve diğerinin de Büyük Han seçilmesiyle sonuçlandı. Fakat Mengü Han'ın ölümünden sonra Moğol birliğinden bahsetmek güçtür. İmparatorluk dört bölüme parçalanmıştır ve Hülâgû Han'ın kurduğu İlhanlı Devleti bunlardan biridir. Orta Doğu'da kalıp sefere devam eden Moğol ordusu Ayn Calut Muharebesi'nde Türk askerlerinden teşkil edilmis Memlük'lere yenildi. Filistin ve Suriye toprakları kaybedilmişti. 1262'de Hülâgû hakimiyetindeki bölgeye döndü fakat yokluğundaki mağlubiyetlerin intikamını alma fırsatı bulamadı. Hülâgû Han ordusunu toplayıp Ayn Calut yenilgisinin intikamını almak üzere sefere çıktığı sırada Berke Han, Nogay Han komutasındaki ordusunu İlhanlılar üzerine göndermişti. Bunun üzerine Hülâgû Han seferden vazgeçip kuzeye döndü. Kafkasların kuzeyindeki bölgeyi alma girişimleri sonuç vermedi ve Nogay Han tarafından bozguna uğradı. Bu Moğol orduları arasındaki ilk savaştı ve imparatorluk birliğinin bozulmasının açık göstergesiydi.
Hülâgû Han 1265 yılında öldü ve atı ve cariyeleri kurban edilerek onunla birlikte gömüldü. Cenazesi şamanist geleneklerine göre yapılan son hükümdardır. Mezarı Urmiye Gölü'ndeki bir adadadır. En büyük oğlu Abaka Han yerine geçti ve babasının politikasını devam ettirdi.
Kaynakça
Vikisöz'de Hülâgû ile ilgili sözleri bulabilirsiniz. |
- Grousset, René (1970). The Empire of the Steppes: A History of Central Asia (İngilizce). Rutgers University Press. ISBN 9780813513041.
- Vaziri, Mostafa (2012). "Buddhism during the Mongol Period in Iran". Buddhism in Iran: An Anthropological Approach to Traces and Influences (İngilizce). Palgrave Macmillan US. ss. 111-131. ISBN 9781137022943.
- Bernard lewis,Haşişiler Sebil yayınları.