Süleyman Nazif

Süleyman Nazif, (d. 29 Ocak 1870, Diyarbakır – ö. 4 Ocak 1927, İstanbul) Osmanlı İmparatorluğu ve cumhuriyet döneminde yaşamış Türk şair, yazar ve bürokrat.

Süleyman Nazif
Doğum 29 Ocak 1870(1870-01-29)
Diyarbakır, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 4 Ocak 1927 (56 yaşında)
İstanbul, Türkiye
Meslek Şair ve yazar

Servet-i Fünûn dönemi şairi olan Süleyman Nazif, edebî anlayış ve üslup olarak Namık Kemal’in takipçisidir.[1] Edebî mahareti kadar, hazırcevaplığı ve nükteleri ile de üne kavuşmuştur.[2]

Yaşamı

Süleyman Nazif'in imzalı fotoğrafının Nevsal-i Milli'de basılan hali.

1870'te Diyarbakır'da dünyaya geldi. Babası, şair ve tarihçi Said Paşa; annesi bir aşiret liderinin kızı olan Ayşe Hanım'dır. Şair Faik Ali Ozansoy'un ağabeyi, İffet Halim Oruz'un da dayısıdır.[3]

Babasının görevi nedeniyle Harput ve Maraş’ta bulunduktan sonra Diyarbakır’da rüştiye öğrenimi gördü.[4] 1879'da Mardin'deki babasının yanına gitti ve öğrenimini özel yollardan gerçekleştirdi. Farsça'yı babasından, Arapça'yı Muş müftüsü Emin Efendi'den Fransızca'yı da Aleksander Gregoryan adlı bir Ermeni'den öğrendi.

1892’de babasını kaybettikten sonra Diyarbakır Valiliğinde Meclis-i Vilayet kâtipliği, yaptı; 1895 tarihli Diyarbakır Vilayet Salnamesi’ni hazırladı. Bir yanda da Diyarbakır Gazetesi’nde başyazarlık yaptı, vilayet matbaasını yönetti.

1896'da Diyarbakır'a Ermeni meselesini araştırmak için gelen Abdullah Paşa'nın takdirini kazandı ve Abdullah Paşa ile Musul'a gitti.[4] Yedi ay sonra tekrar Diyarbakır’a döndü; görevlerinden istifa ederek İstanbul'a gitti. II. Abdülhamit yönetimine karşı mücadele edebilmek için 1897'de Paris'e kaçtı. Sekiz ay kaldığı Paris’te Ahmet Rıza Bey'in çıkardığı Meşveret gazetesinde istibdat aleyhine yazılar yazdı ; “Malumu İ'lam” isimli risale ile “Namık Kemal” adlı risalesini “Abdullah Tahir” takma adıyla bastırdı.

Yurda dönüşünden sonra II. Abdülhamit tarafından vilayet mektupçusu sıfatıyla Bursa'da ikamete memur edildi; 1908’e kadar Bursa’da kaldı. Bu dönemde Mısır'da İmzasız Risaleler'i yayınlanmış, ve Servet-i Fünûn dergisine de dedesinin ismi olan İbrahim Cehdî müstearı ile yazılar göndermişti. 1906'da ilk şiir kitabı “Gizli Figanlar”’ı imzasız olarak Mısır’da bastırdı. Ardından El Cezire Mektupları adlı eseri yayımlandı.

II. Meşrutiyet dönemi

1908'de II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul'a döndü; İttihat ve Terakki Partisi’ne üye oldu. Bir süre Ebuzziya Tevfik ile birlikte Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkardı. Daha önce Paris'te yayımladığı Malumu İ'lam isimli risaleyi yeniden bastırdı.

Yeni yönetim tarafından Basra (1909), Kastamonu (1910), Trabzon (1911) valiliklerinde görevlendirildi. 1912'de İstanbul'a gelerek Hak Gazetesi'ni çıkardı. 1913'te Musul ve 1914'te Bağdat valilikleri yaptı. Bağdat valisi iken Şıpka Kahramanı Süleyman Paşa’nın mezarını yaptırarak mezarının başında okunmak üzere bir hitabe hazırlamak istedi ancak bunu gerçekleştiremeyince bu arzusunu hitabeyi risale olarak “Süleyman Paşa” ismiyle bastırmak suretiyle gerçekleştirdi.[4]

I. Dünya Savaşı yılları

1915'te devlet memurluğundan ayrılıp tüm zamanını yazarlığa ayırdı. Yazılarını 1917’de “Batarya ile Ateş” adıyla bastırdı. Aynı yıl Türk askerinin Galiçya Cephesindeki kahramanlıklarını anlatan “Âsitân-ı Tarihte” yayınladı.

1918’de “Firâk-ı Irak” adlı ikinci şiir kitabını yayımladı. Kitapta “Kübalılar" adlı şiir dışında tüm nesir ve nazım yazılar, Irak'ın Osmanlı Devleti’nden ayrılması üzerine kaleme alınmıştır.[5]

Mütareke dönemi

1918'de Cenap Şahabettin ile birlikte "Hadisât" gazetesini çıkardı. İstanbul’un işgalinden sonra Hadisat gazetesinde işgalcileri uyararak halkın böyle bir işgali kaldıramayacağını söyledi. Vilayât-ı Şarkiyye Müdafâ-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulmasına öncülük etti.[1] 23 Ocak 1920’de Darülfünun’da Türk dostu Pierre Loti'yi anmak üzere düzenlenmiş gibi gösterilen ancak Fransız kuvvetlerini protesto niteliği taşıyan toplantıda meşhur “Pierre Loti Hitabesi” ile dinleyicileri coşturdu. İstanbul'un işgali'ni sert dille eleştirdiği “Kara Bir Gün” başlıklı yazısı Hadisat’ta yayınlandığında büyük yankı uyandırdı.[6] Yazısında İstanbul'a küstah bir Napolyon çalımıyla giren Fransız komutanını ayıplıyor, yeriyor; Paris'in de bir zamanlar Almanlar tarafından böyle işgal edildiğini hatırlatıyor, onları alkışlarla karşılayan azınlıkları da yerden yere vuruyordu. Bu hareketleri nedeniyle İngilizler tarafından Malta adasına sürüldü.

Malta sürgünlüğü

Süleyman Nazif, Malta’da 20 ay kadar kaldı. Oradayken “Çal Çoban Çal” adlı eseri basıldı (1921)[4] “Dâüssılâ” adlı şiiri ününü iyice arttırdı. 1922’de İstanbul’a dönebildi.

Son yılları

Süleyman Nazif'in Edirnekapı Şehitliği'nde bulunan kabri

Malta sürgünü dönüşünde millî duygulara hitap eden yazılar yazmaya devam etti. İstanbul Muallim Mektebi’nde verdiği “Namık Kemal” adlı konferansın metni, 1922’de aynı isimle neşredildi.[4] Aynı yıl, mektuplar ve makalelerden oluşan “Tarihin Yılan Hikâyesi” adlı eserinde son Osmanlı hükümdarı Mehmet Vahdettin'e şiddetle hücum etti. Padişahların halkın elinden gasp etmek suretiyle sahip oldukları mallarla ilgili makalelerini de 1922’de “Çalınmış Ülke” adıyla kitaplaştırdı. Daha önce yeni Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayınlanan “Nâsîrîddün Şâh ve Bâbîler” adlı eserini 1923’te yayımladı. Malta sürgünündeki ruh hâlini anlatan “Malta Geceleri” adlı üçüncü şiir kitabı, 1924’te yayımladı. Cemiyet-i Akvam’daki İngiliz delegesinin Türkiye’deki Hıristiyan azınlığa yapılan muamelenin tespiti için bir heyet gönderilmesini istemesi ve aynı dönemde Fas’taki istiklâl mücadelesini bastırmak için Fransız, İspanyol ve İngiliz kuvvetlerinin birleşmesi üzerine Süleyman Nazif, bu konudaki makalelerini bir araya getirdiği “Hazret-i İsâ’ya Açık Mektup” adlı eserini 1924'te bastırdı.[4] Bu, Hristiyanları İsa’ya şikayet eden bir şikayetname idi.

Ölümüne kadar yazdığı diğer eserler şunlardır: Mehmet Akif (1924, daha önce Servet-i Fünûn’da çıkan beş makalesinden oluşur), Külliyât-ı Ziya Paşa (1924), İki Dost (Ziya Paşa ve Namık Kemal, 1925), Fuzûlî (1926), İmâna Tasallut-Şapka Meselesi (Fes yerine şapka giyilmesi konusunda İskilipli Atıf Hoca ile giriştiği polemik yazıları 1925), Kâfir Hakîkat (1926, Fas Mücahidi Abdulkerim’in esir düşmesi üzerine yazmıştır), Lübnan Kasrı’nın Sahibesi (1926, Fransız romancı Pierre Benoit’ten çeviri roman), Yıkılan Müessese (1927, İttihat ve Terakki hakkında yazdıkları).[4]

1927 yılı başında zatürreden öldü. Cenazesini kaldıracak malvarlığı dahi bulunmuyordu. Cenaze giderleri, Türk Hava Dergisi'ne yaptığı birçok yazı yardımlarının yüklediği manevî bir borçla Türk Tayyare Cemiyeti tarafından karşılandı. Cenaze, belediye cenaze arabasıyla Ayasofya Camii'ne getirildi. Namazı orada kılındıktan sonra Edirnekapı dışında toprağa verildi. Kabri İstanbul Belediyesi’nce yaptırıldı. Daha sonra vefat eden yakın dostu "vatan şâiri" Mehmet Âkif Ersoy, hemen yanı başına defnedilmiştir.

Başlıca eserleri

Süleyman Nazif'in Diyarbakır Gazi Köşkü'ndeki büstü.
  • Gizli Figanlar (Şiirler, 1908)
  • Batarya ile Ateş (1917)
  • Fırâk-ı Irak (Irak’tan Ayrılış, Şiirler, 1918)
  • Fuzuli (1920)
  • Tarihin Yılan Hikâyesi (1922)
  • Çal Çoban Çal (1922)
  • Malta Geceleri (1924)
  • Mehmet Akif (1924)
  • Hz. İsa'ya Açık Mektup[7] (1924)
  • İki Dost (1926)
  • El-Cezire mektupları
  • Mâlum-u İlâm
  • Victor Hugo'nun Mektubu
  • Boş Herif
  • Süleyman Paşa
  • İki İttifakın Tarihçesi
  • Batarya İle Ateş
  • Asitanı Tarihte
  • Pierre Loti Hitabesi
  • Namık Kemal
  • Tarihin İsyan Hikâyesi
  • Nasırüddin Şah ve Babiler (1923)
  • Mehmed Akif
  • Çalınmış Ülke
  • İmana Tasallût
  • Külliyat-ı Ziya Paşa
  • Kafir Hakikat
  • İki Dost
  • Fuzuli
  • Lübnan Kasrı'nın Sahibesi
  • Yıkılan Müessese

Kaynakça

Dış bağlantılar

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.