Fasis Kuşatması
Lazika Savaşı savaşının bir parçası olan Fasis Kuşatması, 555-556 yıllarında Bizans İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu arasında gerçekleşmiştir. Farslar, Bizanslıların elindeki Lazika'nın Fasis şehrini kuşatmalarına rağmen ele geçirememişlerdir. Kuşatma ile ilgili bilgilerin çoğunun kaynağı 6. yüzyıl tarihçisi Agathiastır.[2]
Fasis Kuşatması | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Lazika Savaşı | |||||||
Lazika'nın haritası | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Sasani İmparatorluğu | Bizans İmparatorluğu | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Nahoragan |
Martinus Justinus | ||||||
Kayıplar | |||||||
Ağır kayıplar | Bilinmiyor |
Arka planı
Lazika Savaşı, 541 yılında Lazların, kralları II. Gubaz ile birlikte Bizans'a isyan edip Sasanilerin tarafına geçmesiyle başladı. Sasaniler hızlıca ülkeyi ele geçirdi, ancak Lazika Kralı Gubaz, Sasanilerin onu öldürmeyi, halkını sınır dışı etmeyi ve ülkeyi Sasani sömürgesi haline getirmeyi planladığını öğrendikten sonra Bizanslılardan yardım istedi.[3]
554'te, Sasaniler, Telephis'te Laz-Bizans kuvvetlerine karşı büyük bir zafer kazandı ve Bizans-Laz kuvvetlerini ülkenin batısına çekilmeye zorladı. Sasaniler, sonraki sene Bizanslıların Onoguris kalesini ele geçirmek için yapıkları saldırıyı başarılı bir şekilde önledi. 555 yılının ilkbaharında, Sasani general Naçoragan, Fasis nehrinin ağzında konumlanmış olan Fasis şehrini kuşatma girişiminde bulundu. Şehir, Bizans'ın başlıca savunma üssüydü.[4]
Düşman kuvvetleri ve kuşatma için hazırlıklar
Naçoragan, yaklaşık 60,000 erkekten oluşan bir ordunun başındaydı. Bölgedeki Bizans kuvvetleri magister militum per Armeniam Martinus ve yardımcısı Justinus (Germanus'un oğlu) tarafından yönetilmiştir. İki komutanının komutasındaki askerler 20,000 erkekten azdı.[5][6][7] Naçoragan, kasaba ve tahkimatın ahşaptan yapılmasından dolayı ateşe açık olduğu fark etmişti ve kolay bir zafer bekliyordu.[5]
Kasabanın Karadeniz ve Fasis Nehri arasındaki konumu, kasabanın doğu, kuzey ve batı tarafından korumalı olmasını sağlıyordu. Kasabanın güney tarafındaki ilk savunma hattı ise bir hendekti. Naçoragan'ın kuvvetleri yoğun çalışmayla hendekleri boşalttı ve Fasis'e bir tekne köprüsü inşa ederek şehri iki taraftan çevreledi.[5] Bu sırada, Bizans kuvvetleri surların çeşitli taraflarına konumlanarak kentin savunmasını örgütledi.[8]
Nehre en yakın olan batı köşesi Justinus tarafından korunurken, Martinus kendisini güneybatı tarafına göndermiştir. Güney sınırlar Angilas, Theodore ve Philomathius tarafından korunuyordu.[8] Angilas, sadece kalkan ve mızraklarla silahlanmış olan Maurilere önderlik etmiştir. Theodore, Trabzon'un dağlarında yaşayan ve yakın zamanda Hristiyanlaşmış Makronlardan oluşan ağır piyadelere, Philomathius ise İsaurialı sapan ve mızrak atıcılara liderlik etmiştir.[2][9] Güneydoğu tarafı ise Heruli ve Lombardlardan oluşan bir birliğe önderlik eden Gibrus tarafından korunuyordu. Doğu köşesi ise Doğu praetoria idaresinden bir birliğe liderlik eden Valerian'ın sorumluluğundaydı. Hangi birlikte kaç kişi olduğu bilinmemektedir. Kuşatma, Bizans gemilerinin Vend Dabragezas ve Hun Elmingir'in (Elminegeir) koruması altında nehre yerleştirilmesiyle başladı.[8]
Kuşatma
Kuşatma, Sasanilerin bölgeyi ok yağmuruna tutmasıyla başladı.[8] Bizans birliklerinin genel komutanı Martinus, tüm orduya görev yerlerinde kalmaları için talimatlar verdi. Bizans birliklerinin, onları surlardan çıkmaya ve açıkta savaşmaya teşvik eden Sasani girişimlerini yok saymaları gerekiyordu. Ancak, yaklaşık 200 kişiden oluşan, Angilas ve Philomathius'un komutasındaki birlik, kasabanın kapısını açıp kasabadan çıktı ve savunma birliklerine ok atan Sasani okçulara saldırmaya başladı. Theodore ilk başta onları durdurmaya çalıştı. Ancak sonrasında çoğunluğun görüşüne boyun eğdi ve birlikleri okçulara saldırırken izledi. Theodore'un emirleri ihlal etmek istemediği, ancak askerler tarafından bir korkak olarak nitelendirilmeye de karşı olduğu raporlanmıştır.[2][9]
Bizans birlikleri Sasanilere kıyasla çok az kişiydi ve Agathias'ın belirttiğine göre bu birlik, Dailamitler hata yapmasıydı tamamen yok olacaktı.[2][9] Dailamitler, Pers dağlarından gelen yardımcı güçlerdi. Yaya olarak savaşan bu birliğin her bir üyesi kılıç, kalkan ve üç cirit ile silahlanmıştı.[10] Dailamitler Bizanslılara uzak mesafeden saldırmaya karşı çıktılar, onun yerine sakince Bizanslıların yaklaşmasını bekleyip kolayca Bizanslıların etrafını çevirmeye karar verdiler. Bizanslıları çevrelediler ancak şehir surlarına daha yakın konumlanmış olan düşman birliklerine umutsuzca saldırdılar. Dailamitler, kendi pozisyonlarını korumayıp saldırıya geçince Bizans birliklerini kaçması için bir yol oluştu. Böylece Angilas ve diğerleri şehre kaçabildiler.[2][9]
Martinus, askerlerinin moralini yükselten ve düşmana korka salan bir savaş hilesi tasarladı. Savunma kuvvetlerinin kullanması amacıyla, daha gelişmiş savunma yöntemlerini tartışmak için orduyu meclise çağırdı. Meclisteki tartışma, Konstantinopolis'ten gelen bir elçi gibi davranan, bilinmeyen bir kişi tarafından kesildi. Martinus, "imparatorluk mesaj"ının içeriğini toplanmış olanlara bildirdi. Savunmacıları cesaretleri için tebrik eden uydurulmuş mesaj, takviye kuvvetlerinin yaklaştığını yazıyordu, ve "elçi", takviye kuvvetlerinin Neocnus nehrinin (kasabaya yakın bir mesafede) yakınlarında kamp yaptığını iddia etti. Martinus, sonrasında sahte bir kızgınlıkla gelenlerin zaferi paylaşacağını söyledi ve "günün zorluklarını çekmek için doğanlarla beraber" diye bağırdı, birlikler desteklerini bağırarak gösterdi ve harekete geçmek için motive oldular.[5][8]
Aslında ortada Bizans takviyeleri yoktu, ancak takviyelerin yaklaştığı haberi Naçoragan'a ulaştı. Naçoragan, bu duruma iki şekilde tepki verdi. İlk önce büyük bir keşif birliği oluşturdu, birliği Bizans takviyelerini bulması ve gözlemlemesi için gönderdi, ve sonrasında kuvvetlerinin geri kalanını, şehrin surlarına genel bir saldırı başlatması için gönderdi. Takviye gelmeden şehri ele geçirmeyi umuyordu. Şehri ve sakinlerini yakmayı planlayan Naçoragan, kamp görevlilerini yakındaki ormana yolladı ve onlara şehri yakmaları için kereste toplamaları yönünde talimat verdi. Naçoragan ayrıca, keşif birliğinin göklere yükselen büyük dumanları izlemelerini emretti, çünkü bu, kentin düştüğü gösteren bir işaretti ve bunu gören birliklerin destek için geri gelmesi gerektiğini belirtti.[8]
Naçoragan planını oluştururken, Justinus fırtına öncesi sessizlikten yararlanmaya karar verdi: şehri terk ederek 5.000 erkek süvari ve bir piyade kuvvetine liderlik ederek civardaki büyük kiliseye gitti. Sasaniler bir şekilde ayrılmalarını fark edemediler ve aynı sabah büyük saldırılarına başladılar. Oklar ve mızraklar havada uçuşurken, Sasaniler silahları ahşap duvarları yıkmaya çalışıyordu. Savunmacılar, silahlara "büyük taş blokları" ve düşman askerlerine daha küçük taşlar atarak saldırıya cevap verdi. Savaşın ilk aşamaları Justinus'un kutsal bölgeden dönmesi için yeterince uzun sürdü. Justinus şehre geri dönemedi, yine de kendi kuvvetlerini örgütleyebildi ve düşman kuvvetlerine arkadan saldırdılar. Ani saldırıları, düşman hatlarını kırarak hasara yol açtı. Sasani kuvvetlerinin bir kısmı, Justinus'un adamlarının uydurulmuş Bizans takviyeleri olduğuna inanıyordu.[5][8]
Paniklenen Sasani birlikleri geri çekilmeye başladı ve Dailamitlerin çoğu "baskı altında olanları rahatlatmak" için görev yerlerini terk ettiler. Angilas ve Theodore şehri kuşatan birkaç asker kaldığını fark etti ve kuşatmacılara karşı ani bir saldırı başlatmak için yerlerinden çıktılar. Geride kalan birkaç Dailamit ya Bizanslılar tarafından öldürüldü ya da kaçmaya zorlandı. Geriye kalan Dailamitlerin çoğu, "akrabalarının" tehlikede olduğunu belirtti ve Angilas ve Theodore'la yüzleşmek için mevcut konumlarını terk etti. Ancak karşı saldırıları örgütsüz olduğu için etkisiz kaldı.[2][11]
Yakınlardaki Sasani kuvvetleri, Dailamitlerin aceleyle geri çekildiklerini, paniklediklerini ve "her yönden aşağılayıcı bir biçimde kaçmaya" başladıklarını düşünüyorlardı. Dailamitler desteksiz bırakıldı ve "kaçarken onlara katılmak için koştular". Agathias, onları “çifte yanlış anlama”nın nedeni ve kurbanları olarak görmektedir. Böylece Angilas ve Theodore, Sasani kuvvetlerinin kaçışına neden oldu. Bizans birliklerinin geri kalan kısmı, duvarların arkasından dışarı fırladı ve kaçan düşmanları takip etmeye başladı. Sasani ordusunun bütün sol kanadı dağıldı, ancak sağ kanat sağlam kaldı ve savaşmaya devam etti.[2][11]
Sasani kuvvetlerinin sağ kanadında savaş filleri vardı. Bu birlik, Bizans'ın ilerlemesini durdurmuş olabilir, ama fillerden biri paniğe kapılıp Sasani kuvvetlerine karşı saldırıya geçti. Sasani süvarilerinin atları, saldıran filden korkup, paniğe kapılarak cıvatalandı. Karışıklıkta, Sasani kuvvetleri dağıldı. Naçoragan geri çekilme emrini verdi, ancak o zamana kadar kuvvetlerinin çoğu ya savaş alanından kaçtı ya da çoktan geri çekilmişti.[8][11]
Gece vakti geldiğinde, en az 10 bin Sasani askerinin öldüğü ve ekipmanların çoğunun kaybedildiği bildirildi. Bizans tarafından sayılmış ölü sayısı 200'den azdır. Bizanslılar kuşatma teçhizatlarını ateşe verdi. Sasani hizmetkarlar, kapıcılar ve keşif birliği kentten dumanların yayılmaya başladığını görünce kentin fethedildiğini sanarak Bizanslıların olduğu yere doğru koşmaya başladı. Koşanlardan yaklaşık 2000'i o gece öldürüldü, geriye kalanlar esir alındı.[12]
Sonrası
Naçoragan'ın malzemeleri tükeniyor, kış yaklaşıyordu. Kuşatmayı bitirdi ve ertesi gün inzivaya çekildi. Birlikleri Kotais ve Moçereisis'e doğru yöneldi. Sasani takviyeleri savaşın gidişatını değiştirmek için çok geç geldi ve onlar da geri çekildi.[12] Lazika'nın batı bölgeleri tartışmasız bir şekilde Bizans güçlerinin kontrolü altında kaldı. Naçoragan kışı İberya Krallığı'nda geçirdi.[8] Savaştaki hüsranın haberi Sasani şahı I. Hüsrev'e (r. 531–579) ulaştı, şah generaline çok sinirlendi. Agathias, Hüsrev'in emriyle Naçoragan'ın derisinin canlıyken yüzüldüğünü yazmıştır. "Derisi, vücudun şeklini koruması baştan ayağa kadar tek parça halinde yırtılmış, sonra dikilmiş ve mesane gibi şişirilmişti". Kralların Kralı Hüsrev, bu eylemi "düşmandan önce kaçan herkese" karşı bir uyarı olarak yaptığını bildirmiştir.[5]
Notlar
- Siege Warfare and Military Organization in the Successor States (400-800 AD)... 20 Aralık 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. "The Romans defended Phasis which was situated near the sea ..."
- Martindale, Jones & Morris (1992), pp. 81–82
- Bury (1958), pp. 101–102, 113
- Bury (1958), p. 119
- Holmes (1905), pp. 728–730
- Greatrex & Lieu (2002), pp. 120, 122
- Evans (1996), p. 168
- Bury (1889), pp. 458–462
- Agathias, ed. Frendo (1975), pp. 90–93
- Bury (1889), p. 451
- Agathias, ed. Frendo (1975), pp. 96–97
- Agathias, ed. Frendo (1975), p. 99
Kaynakça
- Bury, John Bagnell (1889), A History of the Later Roman Empire from Arcadius to Irene, Vol. I, MacMillan & Co., ISBN 978-1-4021-8369-0, 3 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 20 Aralık 2018
- Bury, John Bagnell (1958), History of the Later Roman Empire: From the Death of Theodosius I to the Death of Justinian, Volume 2, New York: Courier Dover Publications, ISBN 978-0-486-20399-7, 10 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 20 Aralık 2018
- Evans, J.A.S. (1996), The Age of Justinian: The Circumstances of Imperial Power, Routledge, ISBN 978-0-415-02209-5
- Frendo, Joseph D., (Ed.) (1975), Agathias: The histories, Walter de Gruyter, ISBN 978-3-11-003357-1, 23 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 20 Aralık 2018
- Holmes, William Gordon (1905), The age of Justinian and Theodora: a history of the sixth century A.D., vol. II, G. Bell and sons, ISBN 978-1-4212-5069-4, 28 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 20 Aralık 2018
- Greatrex, Geoffrey; Lieu, Samuel N. C. (2002), The Roman Eastern Frontier and the Persian Wars (Part II, 363–630 AD), Routledge, ISBN 0-415-14687-9
- Martindale, John R.; Jones, A.H.M.; Morris, John (1992), The Prosopography of the Later Roman Empire, Volume III: AD 527–641, Cambridge University Press, ISBN 0-521-20160-8, 27 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 20 Aralık 2018