Hukuki yorum
Hukuki yorum, bir hukuk meselesine uygulanacak olan hukuk kuralının belirlenmesi sürecinin önemli parçalarından biridir. Bazı hukuk kuralları, uygulanabileceği işlemler açısından yeterince açık olmayabilir. Bu nedenle söz konusu kuralın bulunduğu metnin incelenmesi ve anlamının belirlenmesi gerekebilir. İşte bu amaçla yapılan anlamlandırma faaliyetlerine hukuki yorum adı verilir.[1]
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yorumun konusudur. Yorumun konusu, kuralın yazılı olduğu metindir. Yorum yapacak olan kişi, kuralın yazıldığı metni okuyarak bu metinden bir anlam çıkarmaya çalışır. Bu kapsamda yapılan eylem, hukuk kuralının yorumlanması değil, kuralın dile getirildiği metin olmaktadır.
Bir diğer dikkat çekici nokta ise yorumun kişisel niteliğidir. Yorum, kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bir hukukî metin, kişilerce farklı anlaşılabilmektedir. Bu da yorumun kişisel niteliğini öne çıkarır. Bu nedenle, yapılan yorumlar bağlayıcı olmamakla birlikte, kuralı uygulayacak olan kişiye (çoğunlukla hâkime) sadece yol gösterici olabilir. Fakat bazı yorumlar vardır ki, bunlar kuralı uygulayacak olan kişiyi bağlar. Yani uygulayıcı, o yoruma bağlı kalarak hareket etmek zorundadır. İşte bu bağlayıcı yoruma otantik yorum adı verilir.[2]
Yorum, onu yapan kişi ya da makama göre farklı adlar alabilmektedir. Devletin organlarından yasama ve yargı organları yorum yapabilmektedir. Bununla birlikte bu organların bir parçası olmayan kişilerce de yorum yapılabilmektedir, bu kişi/makamlarca yapılan yoruma bilimsel yorum adı verilmektedir.[1]
Yorum teorileri
Klasik yorum teorisi
Klasik yorum teorisine göre, her hukukî durum için uygulanabilir nitelikte bir hukuk kuralı mevcuttur. Bazısının anlamı yeterince olmasa bile, her türlü duruma uygun bir kural mutlaka vardır. Hâkim, anlamı açıksa kuralı yorumlamadan, anlamı yeterince açık değilse anlamı yorumlayarak ortaya çıkarır. Dolayısıyla bu teori, hâkimin sadece kanunu uyguladığını, bir kural yaratmadığını ileri sürer.
Klasik yorum teorisi, tümdengelim metoduna benzer bir mantık yürütme tekniğine sahiptir. Hukuk kuralı ile somut olay arasında ilişki kurularak, olayın hukuk kuralına uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılır. Hâkim, hukuk yaratmaz, yaratılmış olan hukukun uygulanmasını sağlar. Bu bağlamda, hâkim yalnızca kanunun uygulayıcısıdır. Bu teori, judex est lex loquens (hâkim, konuşan kanundur) ilkesiyle temellendirilmiştir.[3]
Realist yorum teorisi
Klasik yorum teorisinin karşısında yer alan realist yorum teorisi, klasik teoriden farklı olarak hâkimin kanunu sadece uyguladığı görüşünü değil, yarattığı görüşünü de savunur. Bu teoriye göre, hâkim kanun metnini yorumlayarak anlamını belirlemelidir. Böylece bir nevi o kuralın yaratıcı hâline gelir. Hâkimin sadece uygulayıcı olduğunu savunan klasik teoriden ayrıldığı nokta ise, hukuk kuralı olarak kanun metnini değil, metnin anlamını baz almasıdır. Hâkimin uygulayıcı olarak değil, yaratıcı olarak kabul edilmesinin nedeni de budur.
Realist yorum teorisinde yorumlanan şey norm değil, normun yazılı olduğu metnin kendisidir. Yorum, normun değil, metnin yorumlanmasıdır. O metinle kural koyucunun ulaşmak istediği neticenin araştırılmasıdır. Bu neticeye yorum yapılmadan ulaşılamıyorsa, o hâlde yorum kaçınılmazdır.[4]
Yorum çeşitleri
Yorum, yorumu yapan kişi ya da makama göre farklı isimler alabilir.
Yasama yorumu
Yasama yorumu, devletin yasama organınca yapılan yorumu ifade eder. Yasama organı, hukuk kuralını oluşturan kişi ya da makamdır. Bu yorum metoduyla, kuralın anlamını bizzat o kuralı koyan organ açıklığa kavuşturmaktadır.
Bu yorumun kaynağı ejus est interpretari cujus est condere ilkesidir. Bu ilkeye göre, kanunu koyan kimse yorumlamayı da o yapmalıdır.
Genel olarak kabul edilen görüş, yasama yorumunun söz konusu olabilmesi için ilgili devletin anayasası (temel kanunu) uyarınca böyle bir yetkinin yasama organına tanınması gerektiği yönündedir.
Doktrinde yasama yorumunu en isabetli ve en mantıklı yorum çeşidi olarak gören yazarlar vardır. Bu yazarlara göre, kanunu koyan organ, onun ne anlam içerdiğini en iyi bilebilecek durumdadır. Kanun koyucular, tarih boyunca kendi koydukları kuralların başkalarınca farklı yorumlanacağından endişe ederek bunu engellemeye yönelik hamleler yapmışlardır. Örneğin Justinianus, bu endişeyle Codex'e bu yönde bir hüküm koyarak, yorumlama işini sadece kendisinin yapabileceğini hüküm altına almıştır.[5]
Yargısal yorum
Yargısal yorum, mahkemelerce yapılan yorum türüdür. Mahkemenin önüne gelen somut olayda uygulanması gereken kuralın tespiti amacıyla yapılır. Yorum kaçınılmazdır, yani uygulanabilecek hukuk kuralının olmaması nedeniyle davanın reddedilmesi mümkün değildir.
Yargı makamlarınca yapılan yorum kural olarak serbesttir, yani önceden yapılan yorumlar hâkimleri bağlamaz. Fakat bunun da istisnaları olabilmektedir. Genellikle yüksek mahkemelerce bir konu hakkında yapılmış farklı yorumlarla ilgili olarak verilen içtihatlar bağlayıcı olabilmektedir. Türkiye'de Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulu tarafından verilen kararlar, kararla ilgisi olan türden davalarda mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir.[6]
Bilimsel yorum
Bilimsel yorum, yasama ve yargı organları dışında kalan kişilerin/makamların, genellikle hukuk bilim insanları tarafından yapılan yorumdur. Bu yorum türünün özelliği, herhangi bir somut olayla ilgi bulunmaksızın soyut çözümlemelere dayanıyor olmasıdır. Bu yönüyle, bilimsel yorumlar daha ziyade fikrîdir.
Bilimsel yorum bağlayıcı değildir. Mahkemelerin karar verme sürecinde sadece bir fikir kaynağı olabilirler. Hukukun kaynakları içerisinde, doktrin genellikle yardımcı bir kaynak olarak görülür, yani hukuku uygulayacak kişilere sadece yol gösterici, tavsiye verici nitelikte olabilirler. Bilimsel yorum da, buna paralel olarak hukuk uygulayıcılarına ancak yol gösterici bir yorum çeşidi olabilir.[7]
Yorum yöntemleri
Lafzî yorum
Lafız, kelime anlamı olarak söz, kelime gibi anlamlara gelir. Hukukî terim anlamı ise yasanın sözle anlatmak, bildirmek istediği anlamdır. Buna paralel olarak, lafzî yorum da kanun metnine bakarak yapılan yorum olarak tanımlanabilir. Bu yorum yönteminde; kullanılan kelimeler, cümleler, noktalama işaretleri, söz dizimi gibi unsurlara bakılır.[8] Bu nedenle lafzî yorumda dil bilgisi kuralları ve kelimelerin anlamları büyük bir öneme sahiptir.
Lafzî yorum, Amerikan anayasa hukuku literatüründe textualism (metinselcilik) olarak tanımlanır. Bu akımın savunucularına göre, buradaki yorumda, kullanılan kelimelerin günlük dildeki sade, açık ve olağan anlamlarına bakılmalıdır.[1][9]
Tarihî yorum
Tarihî yorum, kanun koyucunun kanunu koyarken güttüğü amaç, ulaşmak istediği gaye, yani niyeti baz alınarak yapılan bir yorum yöntemidir. Bu metoda göre, hükmün konduğu zamandaki kanun koyucunun muhtemel (subjektif) iradesi araştırılır.[1] Bunun için yalnızca kanun metinlerine bakılmaz. Ayrıca; ilgili kanunun hazırlık çalışmalarına, hazırlanan raporlarına, kanunla ilgili görüşme tutanaklarına bakılmalıdır.[10] Amerika'da tarihî yorum metodunu karşılayan tabir intentionalism (niyetselcilik) ya da original intent (esas niyet) olarak geçmektedir.[11]
Sistematik yorum
Sistematik yorum, söz konusu kuralın içinde bulunduğu kanunda düzenlendiği bölüme, diğer maddeler karşısındaki duruma ve ilgili kanunun genel sistematiğine bakılarak yapılan yorum metodudur. Kuralın kanunda bulunduğu bölümün adı, diğer maddeler gibi unsurlar kuralın anlamının belirlenmesinde etken olabilir. Bu metotta, kuralları tek tek anlamlandırmak yerine, bir bütün oluşturacak şekilde yorumlamanın daha doğru olacağı görüşü hâkimdir.[12]
Teleolojik yorum
Teleolojik (amaçsal, gaî) yorum, kuralın ihdas edildiği dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak kanun koyucunun amacını tespit edebilmek amacıyla yapılan yorumdur.[13] Tarihî yorum metodundan farkı, bu yorum metodunda kuralın ihdas edildiği dönemin şartları da göz önünde bulundurularak kanun koyucunun amacının tespit edilmek istenmesidir.[1] Tarihî yorumda ise o dönemin şartlarından bağımsız olarak tamamen ve sadece kanun koyucunun o dönemdeki subjektif iradesi tespit edilir.[14]
Kavramcı yorum
Kavramcı yorum metodu, Alman tarihçi hukuk okulu tarafından savunulan bir yorum metodudur. Bu metot, bir kuralın yorumlanmasında ilgili kuralın soyut içeriğinden hareket edilmesi gerektiğini savunur. Bu içerik ise hukuk biliminin geliştirdiği kavramlar ile belirlenebilir. Bu yüzden bu metotta çeşitli hukukî kavramlar (borç, sözleşme, ifa, iptal, cayma vs.) önemli rol oynamaktadır. Bu metodu savunanlar, ülkenin her yerinde aynı metodun uygulanması gerektiğini, böylece hukukun uygulanmasında birlik, uyum ve kesinlik oluşturmaya çalışmak gerektiğini ileri sürmüşlerdir.[15]
Menfaatler içtihadı yöntemi
Menfaatler içtihadı yöntemi de Alman hukukçuları tarafından geliştirilmiş bir metottur. Bu metot, 1900 yılında Alman Medeni Kanununun kabul edilmesinden sonra ortaya atılmıştır. Buna göre, kanun sosyal gelişmelere uygun olarak yorumlanmalıdır. Her hukukî uyuşmazlığın temelinde bir menfaat çatışması vardır. Hâkim, her iki tarafın da menfaatlerini dengelemelidir. Bir diğer deyişle, bu menfaatleri tatmin etmelidir.[16]
Yorumda kullanılan mantık kuralları
Yorum yaparken faydalanılan bazı mantık kuralları vardır. Bu kurallar şöyledir:
Kıyas
Kıyas, karşılaştırma anlamına gelir. Hakkında bir kural bulunmayan bir meseleye, benzer bir başka meseleye uygulanan hükmün uygulanabilmesine kıyas denir. Kıyas yapılabilmesi için, bu iki meselenin birbirine benzer olması gerekir. Özellikle de aralarında illet, yani sebep ortaklığı bulunan iki meselenin varlığı hâlinde, kıyas yapılabileceği söylenebilir. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/48990/mod_resource/content/1/Hukuk%20Ba%C5%9Flang%C4%B1c%C4%B1%209.pdf 22 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Yine de, bazı hâllerde kıyas yapılabilmesi mümkün değildir. Bu hâller şunlardır:
- İstisnaî hükümler: Bir hüküm, bir genel hükmün istisnası niteliğinde ise, o hüküm kıyas yoluyla başka bir olaya uygulanamaz. Çünkü o hüküm, ilgili genel hükme ilişkindir ve bir istisnadır. İstisnalar dar yorumlanır ve kıyasa tâbî tutulamazlar.
- Expressio Unius ilkesinin geçerli olduğu durumlar: Expressio unius est exclusio alterius (bir şeyi zikretmek diğerlerini dışlamaktır) ilkesinin uygulanabildiği hâllerde kıyas yapılamaz. Bu ilke, genellikle bir hak sahibi olabilecek kişilerin sınırlarının çizilmesinde kullanılır. Dolayısıyla bu kapsama girmeyen kişilerin kıyas yoluyla kapsama alınmasını sağlamak mümkün değildir.
- Sınırlı olarak sayılan durumlar: Bazı hükümlerde genellikle o hükümle hakkında düzenleme yapılan kişiler/şeyler, sınırlı olarak sayılmaktadır. Bu hâllerde de kıyas mümkün değildir.[17]
Aksiyle kanıtlama
Aksiyle kanıtlama, yani mefhum-u muhalefet, bir hukuk kuralıyla bir konuda hüküm altına alınan şeyin tersi durumda uygulanmaması hâlinde geçerli olur. Yani bir hukuk kuralıyla herhangi bir durumda bağlanacağı öngörülen sonuçların, ilgili durumun gerçekleşmemesi hâlinde öngörülmemesi hâlinde aksiyle kanıtlama kuralı geçerli olur.
Aksiyle kanıtlama, her durumda var olabilen bir mantık kuralı değildir. Sadece bir durumun belirli bir özelliğine ilişkin özel olarak yapılan değişikliklerde söz konusu olur.[18]
Evleviyet
Evleviyet, öncelik anlamına gelir. Bu kural, mantık itibarıyla tümevarım ve tümdengelim metotlarına benzemektedir. Daha az önemli olan bir duruma uygulanan kuralın, o durumdan daha önemli bir durumda uygulanması gerektiği evleviyetin kurallarından biridir. Örneğin; bir yerde adam yaralamak suç teşkil ediyorsa, adam öldürmek de suç teşkil etmelidir. Veyahut adam öldürmek suçsa, adam yaralamak da suç olmalıdır. Bir kişi/makam, büyük yetkilere sahipse, bu yetkilerden küçük herhangi bir yetkiyi de kullanabilir. Örneğin, bir makam kişilere herhangi bir hukuka aykırılıktan dolayı hapis cezası verebiliyorsa, para cezası da verebilmelidir.[19]
Yorum ilkeleri
Yorum yaparken uyulması, dikkat edilmesi gereken çeşitli ilkeler vardır. Bu ilkelerden bazılarının kaynağı Roma Hukukuna kadar uzanmaktadır.
Temel ilkeler
Temel ilkeler, bütün yorumlama faaliyetlerinde geçerli olan ilkelerdir.
- Dürüst Yorum: Yorumcuların hukuk kuralını anlamlandırırken tarafsız ve bağımsız olması ve saf hukukî ilkelere dayanmaları gerekmektedir. Böylece yapılan yorumun objektif bir niteliğe sahip olması sağlanır.
- Interpretatio cessat in claris: Bir hukuk kuralı, yorumlanmasına gerek olmayacak kadar açık ise yorum yapılmasına gerek yoktur. Bu husus, Mecelle'de de "tasrih mukabelesinde delalete itibar yoktur." hükmüyle dile getirilmiştir.
- A verbis legis non est recedendum: Kuralı uygulayacak olan kişi (çoğunlukla hâkim), esasen kanunu uygulamakla yükümlüdür. Bu nedenle de kanunun sözünden uzaklaşılmaması gerekmektedir.[20]
Söze anlam yüklemeye dair ilkeler
İlgili hukuk kuralında bulunan kelimeler, cümlelerin nasıl anlaşılması gerektiği sorusuna cevap olarak aşağıdaki ilkeler verilebilir. Bu ilkelerin esasen kaynağı, Mecelle'dir.
- Kelamın i'mali, ihmalinden evladır: Bu ilkeye göre, bir kelimeye anlamı tartışılmaya açık olsa bile bir anlam yüklemek mümkünse, o anlam yüklenmeli, kelime anlamsız bırakılmamalıdır. Fakat o kelimeye herhangi bir surette anlam yüklenemiyorsa, o sözün anlamsız olduğuna karar vermek gerekebilir. Bu ilkenin karşıtı olarak, Mecelle'de "bir kelamın i'mali mümkün olmaz ise ihmal olunur" hükmü de yer almıştır.
- Kelâmda aslolan manayı hakikîdir: Bir sözden, normal şartlarda mecazî anlamı değil, gerçek anlamı anlaşılmalıdır. Gerçek anlamın yüklenmesi mümkün olmuyorsa, mecazî anlamına başvurulabilir. Nitekim bu da Mecelle'nin "manayı hakikî müteazzir oldukta mecaza gidilir" hükmüyle ifade edilmiştir.[21]
Kural ve istisna ile ilgili ilkeler
- Kurallar geniş yorumlanır: Bu ilkeye göre, bir hukuk kuralı geniş yorumlanabilir ve kıyasa tâbî tutulabilir.
- İstisnalar dar yorumlanır: Bir kuralın istisnası, o kurala özel olarak getirilen bir hükümdür. Bu nedenle de bu istisnanın geniş yorumlanarak kıyasa tâbî tutulması mümkün değildir. Çünkü bizzat istisna, tâbî olduğu kuralın kapsamını daraltır. Buna ek olarak, yorum yoluyla istisna üretilemeyeceği de bir ilke olarak geçerlidir.
- İstisnanın istisnası geniş yorumlanır: İstisnanın istisnası genel kurala denktir, bu yüzden de geniş yorumlanır.[22]
Düzenleme şekillerinde dair ilkeler
- Expressio unius est exclusio alterius: Bir şeyi zikretmek, diğerlerini dışlamaktır. Bir kanun hükmünde söz edilen duruma ilişkin hüküm, söz edilmeyen duruma uygulanamaz. Bu genellikle bir durumun sınırlı olarak sayıldığı hâllerde geçerlidir.
- Unius positio non est alterius exclusio: Bir şeyin belirtilmesi diğer şeylerin hariç tutulduğu anlamına gelmez. Expressio unius est exclusio alterius ilkesinin geçerli olmadığı durumlarda geçerli olan bu ilkenin uygulandığı durumlarda kıyas yoluna da başvurulabilir.[23]
Sıfat-ı arızada aslolan ademdir ilkesinden çıkan ilkeler
- Sıfat-ı arızada aslolan ademdir: Sıfat-ı arıza, bir şeyde kendiliğinden bulunmayan, sonradan eklenen niteliktir. Yani bir şeyin normalde olmayan, sonradan var olan özelliği sıfat-ı arıza olarak kabul edilir. Bu gibi durumlarda asıl olan şey ademdir, yani yokluktur. Bir şeyin sonradan var olan bu durumu hakkında bir tereddüt varsa, o durumun var olmadığı kabul edilir.
- Beyyine hilaf-ı aslı ispat içindir: Delil, aslın aksini ispat içindir. İspat yüküne ilişkin olan bu hükme göre, bir durumun aslından farklı bir durumu iddia eden kimse bunu ispat etmek zorundadır.
- Beraet-i zimmet asıldır: Hak ve borçtan uzak olmak asıldır. Buna göre, herkes hak ve borçtan yoksun olarak dünyaya gelir ve sonradan hak ve borç sahibi olurlar.
- Sıfat-ı asliye kaide, sıfat-ı arıza istisnadır: Sıfat-ı asliye, bir şeyin kendiliğinden olan durumu, özelliğidir. Bu nedenle de bir durumun olması beklenen, kendiliğinden var olan özelliği kaidedir, yani kuraldır. Sıfat-ı arıza, yani sonradan gerçekleşen durum ise istisnadır.
- Kaidenin değil, istisnanın varlığı ispata muhtaçtır: Beyyine hilaf-ı aslı ispat içindir kuralına benzer bir kural olup kuralın değil istisnasının, yani öngörülmeyen durumun ispatlanması gerektiğini belirtir.[24]
Yetkilerle ilgili ilkeler
- Devlet organlarının yetkisiz olması asıl, yetkili olmaları istisnadır: Bir devlet organı, kural olarak yetkisizdir. Yetki, istisna olarak organa kanunla verilir. Bu yetkilendirme, ayrıca ve açıkça yapılmalı, sınırları da aynı şekilde belirlenmelidir.
- Potestas stricte interpretaur: Yetkiler dar yorumlanır. Yorum veyahut kıyas yoluyla yetkilerin genişletilmesi söz konusu olamaz.
- Yetki dar, hürriyet geniş yorumlanır: Bir devlet organının yetkisinin olup olmadığı konusunda tereddüt varsa, yetkisiz olduğu kabul edilirken; bir kişinin herhangi bir hak veya hürriyetinin olup olmadığı konusunda tereddüt varsa, kişinin o hak veya hürriyete sahip olduğu kabul edilir.
- Hürriyet asıl, sınırlama istisnadır: Bir kişinin herhangi bir hürriyeti geniş yorumlanır, böylece kapsamı genişletilebilir. Bunun sınırlaması ise istisnadır ve dar yorumlanır, böylece yorum yoluyla istisna kapsamı genişletilemez.
- Sayılmış yetkiler dar, bakiye yetkiler geniş yorumlanır: Kişiler veya organlar arasında bir yetki paylaşımı söz konusu ise, bu paylaşımda açıkça ve ayrıca sayılan yetkiler dar, diğer yetkiler ise geniş yorumlanır.
- Delegata potestas non potest delegari: Devredilen yetki tekrar devredilemez. Bir kişi ya da organ, yetkisini bir başkasına devretmişse, devralan kişi ya da makam devraldığı bu yetkiyi tekrar devredemez. Yetkili olmak istisnadır ve istisnalar dar yorumlanır. Bu nedenle aslen yetkisiz olan birinin bu yolla yetkili kılınması mümkün değildir.
- Derativa potestas non ptest esse major primitiva: Türemiş yetki asıl yetkiden büyük olamaz. Bir yetki, kendisinden türediği yetkiden daha geniş kapsamlı olamaz.
- Unumquodque eodem modo quo colligatum est dissolvitur: Bir şey yapıldığı şekilde çözülür. Yetkide ve usûlde paralellik olarak da tanımlanabilecek bu ilkeye göre, bir şey nasıl yapılmışsa o şekilde kaldırılır. Aynı şekilde, bir şeyi yapan kimse o şeyi kaldırmaya da yetkilidir.
- Qui potest matius, potest etiam minus: Çoğu yapmaya yetkili olan, azı yapmaya da yetkilidir. Bir kişi ya da organ, bir hukuk kuralı ile bir şey yapmaya yetkili oluyorsa, o şeyden daha azını yapmaya da yetkili olur. Örneğin, bir organ başka bir organı kurmak konusunda yetkilendirilmişse, o organın seçimi de aksine bir hüküm olmadıkça ilgili organa ait olur.[25]
Dipnotlar
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2020.
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 260
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 85
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 274-275
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 261-262
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 263
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 264
- ADAL, s. 130
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 87
- ADAL, s. 131
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 86
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 88-89
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 27 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2020.
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 89
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 272
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 273
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 90-919
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 91
- GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, s. 92
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 288-292
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 292-295
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 292-298-304
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 306-309
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 311-316
- GÖZLER, Hukuka Giriş, s. 316-325
Kaynakça
- GÖZLER, Kemal (2013). Hukuka Giriş. Bursa: Ekin Yayınları. ISBN 978-605-5187-75-0.
- GÖZLER, Kemal (2013). Anayasa Hukukunun Genel Esasları. Bursa: Ekin Yayınları. ISBN 978-605-5187-63-7.
- ADAL, Erhan (1985). Hukukun Temel İlkeler (El Kitabı) (PDF). İstanbul: Fatih Yayınevi. 13 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2020.
- Ankara Fakültesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. "Hukuk Başlangıcı Dersleri" (PDF). Ankara Üniversitesi. 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2020.
- Asım Kaya (2014). "Amaçsal Yorum" (PDF). Ankara Barosu Dergisi. 27 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2020.