Nadir Şah
Nadir Şah (22 Ekim 1688, Deştgerd - 19 Haziran 1747, Fethabad), Afşar Hanedanı'nın kurucusu ve 1736-1747 yılları arasındaki hükümdarı.
Nadir Şah نادر شاه افشار Nadir şah Əfşar | |||||
---|---|---|---|---|---|
İran Şahı | |||||
Hüküm süresi | 1736-1747 | ||||
Önce gelen | III. Abbas | ||||
Sonra gelen | Adil Şah | ||||
Eş(leri) | Raziye Sultan | ||||
Çocukları | Rıza Kulu Mirza Afşar | ||||
| |||||
Hanedan | Afşar Hanedanı | ||||
Babası | İmam Kulu | ||||
Doğum |
22 Ekim 1688 Deştgerd | ||||
Ölüm |
19 Haziran 1747 (58 yaşında) Fethabad | ||||
Dini | Şii İslam (Caferi) | ||||
İmza |
İran, Azerbaycan, Hindistan'ın kuzeyi ve Orta Asya'nın bir bölümünü içine alan büyük Afşarlar imparatorluğunu yarattı. Afganlar, Osmanlılar ve Babür İmparatorluğu'na karşı zaferler kazandı. Zaferleri kısa bir süreliğine kendisini Orta Doğu'nun ve dünyanın en güçlü hükümdarı haline getirdi ancak 1747 yılında suikast ile öldürülmesinden sonra imparatorluğu kısa sürede dağıldı. Nadir Şah, Asya'nın son büyük fatihiydi. Osmanlılar ve Babür İmparatorluğu arasında Afsarlar'ı yeniden saygın bir yere getirdiği için övülür.
Kaynaklarda Nadir Şah'ın, teşkilatçı, cesur, zeki ve çok enerjik bir yapıya sahip olduğu belirtilmiştir. Farsça’yı çok iyi bildiği halde Türkçe’yi (Çağatayca) kullanmayı tercih etmiştir. Hindistan’da Karnal Muharebesinden sonra Babürlüler hükümdarı Muhammed Şah'la, Nadir Afşar arasındaki görüşmede iki hükümdar Türkçe konuşmuşlardır.
Nadir Şah, Safevilerin aksine Şia'yı Caferilik ismi altında dört Sünni mezhebin yanında beşinci İslam mezhebi saymak istedi ve bu amacı onun iç ve dış politikasının temelini oluşturmuştur
Nadir'in İlk Yılları
Nadir, Horasan’daki Abiverd hudut bölgesinde yaşayan Afşarlar’ın “Kırklu/Kıruklu” obasına mensuptur. Obasının kış için göçü sırasında Dasgird/Dergez köyüne ulaşıldığında doğdu. Babası İmam Kulu Beğ oğluna Nadir Kulu adı verdi. İmam Kulu Beğ hakkında kaynakların bazılarında deriden elbise dikicisi veya kürkçü olduğu, bazılarında da çoban olduğu söylenmiştir. Küçük yaşta babasını kaybeden Nadir, genç yaşlardayken bölgedeki diğer aşiretlerle mücadelelere katılmıştır.[1]
Nadir'in Tarih Sahnesine Çıkışı ve Etkinlikleri
Doğudaki Tehditlerin Püskürtülmesi
1704’te Horasan’ı yağmalayan Özbeklerle mücadelesi sırasında annesi ile birlikte esir düştü. Annesi esirken ölmüş; Nadir ise, 1708’de kaçarak Horasan’a döndü. Afşar Türklerinden Abiverd hakimi Köse Ahmetlü Baba Ali Beğ’in hizmetine girerek daha sonra onun kızıyla evlendi. (Abiverd, günümüz Türkmenistan topraklarında yer alan Kaakhka yerleşiminin kuzey batısında harabe halindedir.) Uzun yıllar Köse Ahmetlü Ali Beğ’in hizmetinde kalan Nadir, Ali Beğ’in 1723’te ölümüyle onun yerine geçti. Gılzayların İran'ı istila ederek İsfahan’ı ele geçirmesi sırasında, Safevilerin içinde bulunduğu karışıklıktan faydalanan Sistanlı Melik Mahmud, Meşhed’i ve çevresini ele geçirdikten sonra bu sıralarda Abiverd hududunda bulunan Nadir’e de birleşme teklif etti. Bu teklifi kabul eden Nadir, Meşhed’e giderek Melik Mahmud’un emrine girdi. Ancak sonradan Melik Mahmud’u bir cirit oyunu esnasında onu öldürmek istediyse de başarılı olamayarak Abiverd’e kaçtı. Daha sonra Melik Mahmud’u bertaraf eden Nadir, emrindeki kuvvetlerle daha sonra Kelat kalesi beyini aldatarak burayı ve Abiverd hududundaki Dergez ve çevresini ele geçirdi. Kelat kalesini tahkim ettiren Nadir’in, burasını üs olarak kullanarak, Sistanlı Melik Mahmud, Özbekler, Türkmenler ve Tatarlar ile mücadeleye başladı. Nadir, önce Horasan bölgesinde yaşayan Afşar grupları, Çemişkezek Kürtleri ve diğer aşiret kuvvetlerini emri altında topladıktan sonra Melik Mahmud’la mücadeleye başladı.
Melik Mahmud, Zeydan kalesi üzerine yürüyüp bu kaleyi kuşattığını duyan Nadir, Melik Mahmud’un ilerleyişini durdurmak ve kuşatma altındaki Zeydan kalesine yardım etmek maksadıyla bölgeye hareketi sırasında, yolda Meşhed’den top getiren Melik Mahmud’un kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. Kale düşmek üzereyken Nadir yetişerek Melik Mahmud’un kuvvetlerini bozguna uğrattı. Nadir, bundan sonra Meşhed taraflarına kaçan Melik Mahmud’u Meşhed önlerine kadar takip ettiyse de Meşhed üzerine ilerlemiyerek, daha önce Afşarların elinde iken Melik Mahmud’un eline geçen Abiverd üzerine yürüdü. Mevsimin kış olmasına ve şiddetli kar yağışına rağmen Abiverd üzerine yürüyüp, şehri ele geçirdi. Daha sonra Keyan Kalesini kuşatan Nadir, kalenin etrafında lağımlar kazdırıp, üç aylık bir kuşatmadan sonra bu kaleyi ele geçirdi ve şehrin ileri gelenlerini öldürttü. Bağımsızlığını ilan eden Zağçend kalesinin hakimi Kara Han üzerine yürüyerek burayı ele geçirdi. Daha sonra Nesa(Nisa,Türkmenistan)’ya doğru kaçan Türkmenleri takip eden Nadir, Nesa’ya girdi.
Nadir’in Nesa’da bulunduğu sırada, Melik Mahmud, Türkmen Muhammed Han’ı Horasan serdarlığına tayin edip, Melik İshak’ı da Nişabur üzerine gönderdiği haberini duyan Nadir, kuvvetlerini toplayıp Melik İshak’tan önce Nişabur’a girdi ve Nişabur’a doğru ilerleyen Melik İshak üzerine yürüyerek onu yenilgiye uğrattı. Melik Mahmud, Nişabur’da bulunan Nadir’in kuvvetlerini bozarak Nişabur’u ele geçirdi. Bunun üzerine Nadir de kuvvetleriyle Meşhed üzerine yürüdü. Meşhed yakınlarında Şuturpa mevkiinde Melik Mahmut’la yaptığı savaşı kaybetti ve Kelat kalesine kaçtı. Şuturpa savaşında ağır bir yenilgi alan Nadir, daha önce Afşarların elinde iken Tatar Aşur Beğ’in eline geçen Kuzgan Kalesi üzerine yürüdü. Kuzgan’ı kuşatan Nadir, burasını da ele geçirdi. Merv’e doğru ilerleyerek kendisine karşı ittifak kuran Tatarları, Özbekler ve Çemişkezek Kürtlerini nüfuzu altına aldı. Merv önlerine kadar ilerleyen Nadir, girişmiş olduğu bu mücadeleler sonunda başta Abiverd olmak üzere Nesa, Kübkan, Zagçen, Kuzgan, Yengi Kale (Yeni Kale)’yi ele geçirerek Horasan’ın tanınmış beylerinden biri oldu. Başkent İsfahan olmak üzere birçok toprağını Gılzaylara bırakarak zor durumda bulunan II. Tahmasb’ ın daveti üzerine onun hizmetine girdi. Eylül 1726’ da Habuşan’da II. Tahmasb’ın hizmetine girerek “Tahmasb Kulu Han” unvanını alan Nadir, kısa bir süre içerisinde kendi kuvvetleri yanında II. Tahmasb’a bağlı kuvvetleri de alarak ülke içinde düzeni sağlamaya çalıştı. II. Tahmasb' da, bütün askeri işlerin denetimini Nadir’e vererek O’nu “korçibaşı” tayin etti. 11 Kasım 1726’da Meşhed’i ele geçirdi.
Meşhed'in alınmasından sonra, Şah’ın yüksek makamlardaki devlet adamları Nadir aleyhinde yaptıkları tahrikler sonucu II. Tahmasb ile Nadir’in arası açıldı. II. Tahmasb Habuşan’a giderek Çemişgezek beyinin Nadir'e söz kesilen kızını II. Tahmasb’ın istemesi üzerine aradaki ihtilaf iyice arttı. Bu gelişmeler üzerine Nadir, Habuşan ve civarında isyan eden Kürtler üzerine yürüyerek onları itaate mecbur etti. Nadir daha sonra Nişabur bölgesine çekilmiş olan II. Tahmasb üzerine yürüdü. Hazırlıksız yakalanan II.Tahmasb, Mollabaşı Mir Muhammed Hüseyin’i Nadir'e gönderip barış istedi. Barışa razı olan II. Tahmasb ile beraber Meşhed'e döndü.
Meşhed'de II. Tahmasb ile Nadir, Abdalilere karşı ortak harekete geçilmesini kararlaştırmışlarsa da, etrafındakilerin etkisiyle II. Tahmasb seferden vazgeçerek Nadir'in tek başına Abdaliler üzerine gitmesini istedi. Bunun üzerine Herat üzerine yürüyen Nadir, yolda Sebzvar’da bulunan II. Tahmasb’ ın aleyhine döndüğünü öğrenince Herat seferini iptal edip, O’nun üzerine yürüdü. Meydana gelen savaşta II. Tahmasb’ın kuvvetlerini yenilgiye uğrattı. O’nu tutuklayarak Meşhed'e götürdü. II. Tahmasb’ı bundan böyle kendisine bağlılıktan ayrılmayacağına dair güvence vermeye mecbur etti. Nadir bundan sonra II. Tahmasb’ı yanına alarak Mazenderan bölgesinde isyan eden Türkmenlerin üzerine yürüyerek onları itaat altına aldı.
Meşhed'de II. Tahmasb ile Nadir arasında Abdaliler üzerine birlikte harekete geçilmesi konusunda anlaşmaya varılmasından sonra II. Tahmasb’ın kuvvetleri ile Nadir'in kuvvetleri birlikte Abdaliler üzerine yürüdü. Herat’ın kuzeybatısındaki Kafir kale mevkiinde yapılan savaşta Abdali kuvvetleri bozguna uğratıldı. Nadir, Abdali liderlerinin barış talebini kabul etti. Abdali ileri gelenleri Nadir'in emrine girmeyi kabul ettikleri gibi Gılzaylara karşı yardım edeceklerini bildirdiler. Nadir, Abdali meselesini çözdükten sonra II. Tahmasb ile birlikte Haziran 1729’da Meşhed'e dönerek, Gılzayların hükümdarı Eşref Şah’a karşı askeri hazırlıklara başladı.
29 Eylül 1729’da Damğan yakınlarındaki Mihmandost’ta meydana gelen çarpışmada Nadir’in şiddetli topçu ateşi Gılzay ordusunu bozguna uğrattı. Eşref Şah ağır kayıplar vererek Tahran’a doğru çekildi. Daha sonra Tahran yakınlarındaki Veramin’e gelen Eşref Şah yine bozguna uğradığından bütün ağırlıklarını savaş meydanında bırakarak İsfahan'a kaçtı. Eşref Şah’ı üst üste iki defa yenen Nadir, bu zaferden sonra II. Tahmasb’ı Gılzayların boşalttıkları Tahran’da bırakarak İsfahan üzerine yürüdü.
Eşref Şah, Osmanlı Devleti ile imzaladığı Hemedan Antlaşması hükmü gereğince Osmanlı Devleti’nin Hemedan muhafızı Abdurrahman Paşa’dan aldığı destek kuvvetlerle Nadir' in kuvvetleriyle İsfahan'ın kuzeybatısındaki Mürçehort mevkisinde 12 Kasım 1729’da gerçekleşen savaşta üçüncü defa yenildi.
16 Kasım 1729’da İsfahan'a giren Nadir, II. Tahmasb' ı yedi yıl aradan sonra törenle İsfahan'da tahta geçirdi. Nadir, daha sonra İsfahan üzerine tekrar yürüyen Eşref Han’ ın kuvvetlerini Şiraz yakınlarındaki Zergan mevkiinde bozguna uğrattı.
İlk Osmanlı Seferi
Şiraz’ dan ayrılan Eşref Han’ ın, Kandahar hakimi Sultan Hüseyin’e bağlı askerlerin baskınına uğrayarak öldürülmesiyle İran'da 7 yıl süren Gılzay hakimiyeti sona erdi ve Safevi saltanatı da yeniden kuruldu. İran'a doğudan gelen Abdali ve Gılzay tehlikesini ortadan kaldırarak ülkedeki karışıklığı büyük ölçüde ortadan kaldıran Nadir ülkenin batısına yöneldi. Osmanlı ile yapılan görüşmelerden sonuç çıkmaması üzerine Nihavend üzerine yürüdü ve Temmuz 1730’ da şehri ele geçirdi. Van valisi Timurtaş Paşa kumandasında Nadir’in üzerine gönderilen kuvvetler, Malayir mevkiinde yapılan savaşı kaybederek Hamedan (şehir)'a doğru geri çekilmek zorunda kaldı. Hamedan muhafızı Abdurrahman Paşa şehri savunamayacağını anlayarak Bağdat’ a çekilmesiyle Nadir, hiçbir direniş görmeden Hamedan'a girdi. Nihavend (şehir) ve Hamedan (şehir)'ın düştüğü duyulunca Osmanlı kuvvetlerinin Kirmanşah (şehir)’ ı terk etmesiyle Nadir, bu şehre de direnişle karşılaşmadan girdi. Meraga yakınlarında üzerine gelen Osmanlı hudut paşalarının kuvvetlerini yenip, Savuçbulaç, Meraga, Mukri ve Dihharkan’ı ele geçirdi.
İstanbul’da Safevi elçisi Rıza Kulu Han ile yapılan barış görüşmeleri sonrası varılan anlaşmaya göre, Gence, Tiflis ve Revan Osmanlılarda kalmış, Hemedan, Kirmanşah ve Tebriz Safevilere bırakılmıştı. İran elçisi Rıza Kulu Han, bu anlaşmanın sonucunu II. Tahmasb’a bildirirken Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa da Tebriz muhafızı Çavuşbaşı Vezir Kara Mustafa Paşa’ya anlaşmaya binaen Tebriz'i tahliyesini ve Nadir'e teslim etmesini gizlice emretti. Barış şartlarını öğrenmekle beraber ileri harekâtına devam eden Nadir, Meraga’dan hareketle Tebriz üzerine yürüdü. Bu sırada hükûmetten aldığı emir gereğince Tebriz'i boşaltarak Van tarafına çekilmekte olan Tebriz muhafızı Kara Mustafa Paşa kumandası Osmanlı kuvvetlerini Tebriz ile Sufiyan arasındaki Süheylan/Sahlan mevkiinde yenilgiye uğrattı. Bu arada Nadir, Mustafa Paşa’ya yardıma gelen Heştarud valisi Rüstem Paşa kuvvetlerini 12 Ağustos 1730’da yenilgiye uğratarak, O’nu da esir aldı. Tebriz'i Osmanlı kuvvetlerinin boşaltması sebebiyle şehri kolaylıkla ele geçirdi.
Tebriz'i ele geçirdikten sonra Nahçıvan, Revan taraflarına yürümeye hazırlanan Nadir, Abdali liderlerinden Zülfikar Han’ın isyanı üzerine bundan vazgeçerek Meşhed’ i kuşatan Abdaliler üzerine yürüdü. 4 Mayıs 1731’de kuşattığı Herat’ı 27 Şubat 1732’de ele geçirdi. Bu sırada II. Tahmasb’ ın Kurican’ da Osmanlı kuvvetleri karşısında ağır bir yenilgiye uğradığı haberini aldı. Bu sırada Irak-ı Acem’de Osmanlı ordusunun Kirmanşah ve Hamedan'ı ele geçirmesi sırasında Azerbaycan cephesinde Tebriz üzerine yürüyen Hekimoğlu Ali Paşa, önce Afşar Bisutun Han’ın oğlu tarafından tahkim edilmiş olan Urmiye’yi 65 gün süren bir kuşatmadan sonra ele geçirerek, sonrasında Safevi kuvvetlerinin boşalttığı Tebriz'e de 4 Aralık 1731’de direnişsiz girmişti. Zor durumda kalan II. Tahmasb’ın elçileriyle Şubat 1732’de yapılan görüşmeler neticesinde iki taraf arasında antlaşma şartları kararlaştırıldı. “Ahmet Paşa Musalahası” adı verilen bu antlaşmaya göre; Azerbaycan tarafında Aras nehri, Irak tarafında ise Derne ve Derteng sınır olmak üzere, kuzeyde Revan, Gence, Tiflis, Şirvan, Şemahi ve Kartli (Gürcistan, Şirvan ve Karabağ), Osmanlılara kalırken, Tebriz, Kirmanşah, Hemedan, Luristan, Erdelan ile Huveyze Safevilere verildi. Ancak Herat’ta bulunan Nadir bu antlaşmayı kabul etmediğini bildirdi.
Şubat 1732’ de Ruslarla yapılan “Reşt Antlaşması” ile Rus cephesini güvenceye alan Nadir, Şah II. Tahmasb’ın Kum ya da Tahran’a gelerek görüşme teklifini kabul etmediğini öğrenince İsfahan üzerine yürümeye karar verdi. Ağustos 1732’de Nadir'in İsfahan’a gelmesinden sonra da Şah, Osmanlı Devleti ile yapılan barışı bozmayacağını O’na bildirdi. Bunun üzerine Nadir, II. Tahmasb' ı Meşhed'e sürgüne gönderdi. Taraftarlarının İran şahlığı teklifini uygun görmeyerek II. Tahmasb’ ın 3-5 aylık oğlu III. Abbas’ ı şah ilan ettirerek, kendisi “Şah Vekili” sıfatıyla Şubat 1732’ de yönetimi fiilen ele geçirdi.
İran'da inisiyatifi tamamen ele geçiren Nadir, Osmanlı Devleti’ne karşı harekete geçmeden önce İsfahan’daki taht değişikliğinden yararlanan Bahtiyariler üzerine yürüyerek onları itaate mecbur etti. Diğer yandan bir süreden beri Malayir bölgesinde eşkıyalık eden Zendlerin üzerine yürüyerek onları da etkisiz hale getirdi. Nadir, bundan sonra Osmanlı Devleti’ne karşı harekete geçerek Kirmanşah' ı kuşattı. Burayı şehir halkının Osmanlı muhafızlarına ihanet edip kapıları açmaları sonucu Kasım 1732’de şehri direnişsiz aldı. Derne Beg’i Ahmet Paşa kumandasındaki Osmanlı öncü birlikleriyle yapılan muharebeyi kazandı. Bağdat’ı kuşatan Nadir Şah, Bağdat'ın yardımına gelen serdar tayin edilen Erzurum valisi, eski vezir-i azam Topal Osman Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu ile 19 Temmuz 1733 tarihinde gerçekleşen Ducum Muharebesi’ nde ağır bir yenilgiye uğrayarak kaçmak zorunda kaldı.
Ducum yenilgisini telafi etmek ve Topal Osman Paşa ile tekrar karşılaşmak üzere Hamedan'dan Osmanlı sınırına yürüdü. Kasım 1733’te Osman Paşa ile Kerkük civarında yapılan “Kerkük Muharebesi”nde Osmanlı kuvvetleri yenilgiye uğratıldığı gibi Topal Osman Paşa da hayatını kaybetti. Bu galibiyetinden sonra Şehrizor, Kerkük ve Derne’yi ele geçirdi. Buradan yeniden Bağdat önlerine gelen Nadir, Bağdat valisi Ahmed Paşa ile barış imzaladı.
Bağdat önlerinden ayrıldıktan sonra isyan eden Bahtiyarilerin lideri Muhammed Belüc üzerine yürüdü. Şiraz önlerinde yapılan muharebede ağır kayıplar veren Muhammed Han kaçmaya mecbur oldu. Şiraz’ı Muhammed Han Belüc’ün elinden geri alan Nadir 1734 baharında İsfahan’a geri döndü. 1734 Ağustos’unda Erbil’e girdi. Daha sonra Kafkasya yönüne hareket ederek Osmanlı hakimiyetini kabul eden Şirvan hakimi Surhay Hanla yapılan savaşı kazanarak, Şirvan (Azerbaycan)’ın merkezi Şamahı’ya kolayca ele geçirerek burasını tahrip etti. Gence valisinin destek kuvvetlerini alan Surhay Han’ı Şamahı ile Kebele arasındaki Devebatan mevkiinde bir kez daha yenilgiye uğrattı. Kendisinden kaçan Surhay Han’la Gazikumuk (Kumukh)’ta yapılan savaşı kazanarak buraya giren Nadir, şehri tahrip etti. Kış mevsiminin yaklaşması ve arazi şartlarının elverişsizliğinden dolayı daha fazla ilerleyemedi ve geri dönmek zorunda kaldı. Bu sırada Mahaçkale hakimi Has Fulad Han, Nadir’in himayesine girdi. Nadir, Ahti (Akhyti)’ye gelerek buradaki Lezgilerin isyanını bastırdı. Şirvan’ı ve bu bölgenin merkezi Şamahı’yi ele geçirerek Dağıstan içlerine kadar ilerleyen Nadir, Ekim 1734'te Gence’ yi kuşattı ancak ele geçiremedi. 1735’te yapılan antlaşma ile Ruslar, Bakü ve Derbend’i boşalttılar ve Sulak nehri iki devlet arasında sınır kabul edildi. Nadir, böylece 1722 yılından beri Rus istilasına maruz kalan Azerbaycan topraklarını yeniden İran'a bağladığı gibi Rus cephesini de kesin olarak güvenceye almış oldu. 24 Mayıs 1735 ayında Kars’ı kuşattıysa da ele geçiremedi. 18 Haziran 1735 yılında üzerine yürüyen Serasker Abdullah Paşa komutasındaki Osmanlı güçlerini Revan yakınlarındaki Bagaverd’de Arpaçay Muharebesi olarak da adlandırılan savaşta ağır yenilgiye uğrattı. Bu galibiyetten sonra Gence ve Tiflis’i savaşmadan ele geçirdi. Daha sonra Kars’ı ikinci defa kuşattıysa da ele geçiremedi. Gürcistan ve Dağıstan işlerini düzene koymak maksadıyla Eylül 1735’te Tiflis’e geldi. Gürcistan prens ve asilzadeleri O’na bağlılıklarını bildirdi. Nadir, Ekim 1735’te Tiflis’ten ayrılıp Caru Tala Lezgilerini cezalandırdıktan sonra Kumuk (Kumukh)’a geldi. Burada Surhay Han’ın ordusunu bozdu. Nadir'in Gürcistan ve Dağıstan’daki faaliyetleri bir yıl sürdü.
Nadir'in Şah İlan Edilmesi ve Etkinlikleri
1736’da Mugan ovasına hareket eden Nadir, burada bir kurultay tertip ederek buraya gelen İran eyalet valileri, ulema, eşraf, aşiret ve oymak ileri gelenlerinin desteğiyle şah ilan edildi. Burada Nadir, şahlığı Peygamber’den sonra Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali’nin halife olduğunu, bu gerçeği Hindistan ve Türkistan’dan Rumeli’ye kadar bütün İslam aleminin kabul edip, İran’ın dahi Ehl-i Sünnet’e bağlı iken Şah İsmail tarafından sokulan Şii akidelerle Müslümanların bölündüğünü, Müslümanlar arasında birliği sağlayabilmek için Şiiliğe, Şah İsmail tarafından sokulan bu akidelerden vazgeçip, İmam Cafer Sadık tarikatının (mezhebinin) kabul edilmesi şartıyla uygun buldu. Bu şartı davetliler tarafından kabul edildi.
Nadir, Şah ilan edildikten sonra ülke genelinde bütün dini görevlilere fermanlar göndererek, Peygamber’den sonra halife olan Ebubekir, Ömer, Osman’a sövülmeyip, aksine isimlerinin rahmetle anılması, yine Sünniler ile Şiiler arasında ihtilafa sebep olan ve ezanlarda okunan Ali için, “Aliveliullah” kelimesinin bundan böyle okunmaması bildirildi. Şii ulema tarafından [736 yılı Şubat başlarında İran şahı olduğu onaylandı. Şii ulemanın etkinliğini kırarak onların bütün arazilerine ve mallarına el koydurttu. Mugan’da İran Şah’ı seçildikten sonra İsfahan’a gelen Nadir, Mart 1736’da İsfahan yakınlarındaki Ferahâbât Bahçelerinde yapılan törenle şahlık tacını giyerek İran tahtına oturdu. Nadir'in İran'da şahlığını resmen ilan etmesiyle Safevi Hanedanı’nın İran'daki hakimiyeti sona ererek İran'da yine bir Türk hanedanı olan, Afşar Türklerinin hakimiyeti başladı.
Osmanlıların batı cephesinin karışması dolayısıyla Avusturya ve Rusya ile savaşa hazırlanması, buna karşılık Nadir'in Kerkük ve Arpaçay başarılarını takiben İran'a iade edilmesini istediği yerlerin tamamını ele geçirmesi, tarafları barışa yanaştırdı. Nadir Şah, Osmanlılarla barış görüşmelerini başlatmış ancak Caferilikin beşinci mezhep olarak kabulünü talep etmesi, Osmanlı ulemasının da bunu kabul etmemesi barış sürecini uzunca süre sürüncemede bırakmıştır.
Afganistan-Hindistan-Türkistan Seferleri
Rusya ile 1735’te imzaladığı antlaşmayla kuzeybatıdan gelecek tehditlerin önlenmesi, Osmanlıyla barış görüşmelerinin sonuç alınamadan devam etmesi, bu sırada Osmanlı-Rus-Avusturya savaşının meydana gelmesi dolayısıyla Osmanlıların Avrupa cephesi ile meşguliyeti sebebiyle kendisini batı sınırında güven içerisinde hissederek doğuya Kandahar üzerine yürümeye karar verdi. 3 Şubat 1737’de Sistan-Kandahar sınırına ulaştı. Daha sonra Kandahar kalesi önlerine gelen Nadir Şah, karargahını şehrin doğusunda kurup, kaleyi kuşattı. Yaklaşık bir yıl süren bir kuşatma sonrasında şehri ele geçirerek yıktırdı. Şehir yakınlarında inşa ettirdiği “Nadirabad”ı, Kandahar eyaletinin merkezi yaptı. 10 Mayıs 1738’de Nadirabad’dan harekete geçen Nadir Şah, önce Afganistan’ı Hint kıtasına bağlayan önemli yollar üzerinde bulunan Gazne’yi sonra Kabil’i kısa sürede ele geçirdi. Babür İmparatorluğu’nun iç sorunlar nedeniyle Gurkanlı ve Haydarabad Devleti olmak üzere ikiye ayrılması Hindistan seferine çıkması için Nadir Şah’ın elini güçlendirdi. Kabil’den Hindistan üzerine yürüyen Nadir Şah, sırasıyla Celalabad, Peşaver ve Lahor’u fazla bir güçlük çekmeden ele geçirdi. Delhi’ye doğru ileri harekatını sürdürerek, bu şehre 115 km uzaklıktaki Karnal ovasında 13 Şubat 1739’da yapılan Karnal Savaşı nda kalabalık Gürkanlı ordusunu 3-4 saat içerisinde yenilgiye uğrattı. 8 Mart 1739’da Delhi’ ye girdi. 1 Mayıs 1739’ da Türk-Hint hükümdarı Muhammed Şah’a tacını iade ederek onunla antlaşma imzaladı. Antlaşma uyarınca Sind Nehri’nin kuzey ve batısındaki bütün yerleşim yerleri İran’a bağlandı. 5 Mayıs 1739’da beraberinde yüklü miktarda servetle birlikte Dehli’den ayrılan Nadir Avşar, geldiği yolu takip ederek, Mayıs 1740'ta Nadirabad’a ulaştı. Haziran 1740'ta Türkistan seferine çıkan Nadir Şah, Nadirabad’dan Herat’a geldi. Buradan da kaynaklarda “şehirlerin anası” olarak kaydedilen Belh üzerine yürüyüp, 31 Temmuz 1740'ta Belh’e geldi. 22 Eylül 1740'ta da hazırlattığı kayıklarla Ceyhun Nehri’ni geçip Buhara önlerine ulaştı. Buhara Hanı Ebul Feyz Han’a iyi davrandı. Yapılan antlaşma ile Ceyhun Nehri sınır kabul edildi. 1740 Ekim'inde Nadir Avşar, Buhara’dan Harezm’e geçti. Harezm Hanı İlbars Han kendisine karşı koymuşsa da Kasım 1740'ta teslim olmak zorunda kaldı. Böylece başarılı Türkistan seferiyle kurmuş olduğu devletin kuzeydoğu sınırlarını güvenlik altına aldı.
Osmanlı ile savaş
Nadir Şah, Hindistan seferinden dönüşünde hem Hindistan’daki başarılarını bildirmek hem de vaktiyle İstanbul’da barış görüşmelerinde (1736 Müzakereleri) pürüzlü kalan Caferilik mezhebinin beşinci mezhep olarak kabulü ve Kabe’de Caferilik mezhebi için bir “rükün” verilmesi meselesini tekrar ortaya atarak İstanbul’ a elçi gönderdi.
Nadir Şah, 1736 yılından itibaren 1740 yılına kadar çıkmış olduğu Afganistan, Hindistan ve Türkistan seferlerinden zaferle dönmüş, Sind Nehri' nin sağ taraflarını Hindistan’dan koparıp İran'a bağlamıştı. Batılı tarihçilerden Sir Percy Sykes’in deyimiyle “Büyük Avşar” başarılı Hindistan seferiyle Hindistan’ ın efsanevi zenginliklerini elde etmesi yanında cihangirlik arzusunu da gerçekleştirmiş; kendisinden önceki Cengiz, Timur gibi Asya’ nın büyük cihangirleri arasına katılmıştı.
Bu arada Osmanlı Devleti de batı cephesinde Rusya ve Avusturya savaşlarından Belgrad Antlaşmaları ile zaferle ayrıldı. Osmanlı ile yapılan barış görüşmelerinde dini konularla ilgili iki madde şer’i sakıncalar nedeniyle kabul edilmeyip iki devlet arasında dostluk ve kardeşlik temenni edilerek elçiler 1741 yılında geri döndü. İsteklerinin hepsinin kabul edilmemesi Nadir Şah’ ın hoşuna gitmemiş ve iki tarafta savaş hazırlıklarına başlamıştı. 1743 ilkbahar sonlarında Nadir Şah ikinci defa Irak seferine çıktı. Bağdat’ ı kuşattı, Şehrizor ve Kerkük’ ü ele geçirdi. Musul’ u kuşattıysa da şehri ele geçiremedi. Necef’teki toplantıdan sonra barış hususunda Bağdat valisi Ahmet Paşa ile anlaşan Nadir Şah, ele geçirdiği Kerkük, Erbil vb. yerleri geri verip, güneyde hâlen devam eden Basra kuşatmasının kaldırılması emrini verdi ve İran'a döndü.
Osmanlı tarafından İran’a iç karışıklık çıkarması için gönderilen Safevi hanedanından Safi Mirza ile Lezgilerin isyanını bastırmaya başladı. Surhay Han’ın oğlu Mehmet Han’ın idaresindeki Lezgiler, Şah'ın gönderdiği bu kuvvetleri bozguna uğratarak Şirvan’ın idari merkezi Aksu’yu kuşattılar. Şemahi yakınlarında Aralık 1743 gerçekleşen savaşta Surhay Han ve Safi Mirza’yı ağır bir yenilgiye uğrattı. Fars Beylerbeyi Taki Han’ın 1744 yılı başlarında isyan edip, Şiraz’da bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Nadir Şah, Taki Han’ın üzerine Allahverdi Han’ı gönderdi. Şiraz’ı kuşatan Allahverdi Han, 4,5 aylık bir kuşatmadan sonra Haziran 1744’te şehre girdi. Aynı yıl Kaçar Türkleri (Kaçarlar (halk)), Feth Ali Han’ın oğlu Muhammed Hasan Han öncülüğünde isyan ettiler. Yomut Türkmenlerinin desteğini temin eden Kaçarlar, 1744 yılı ocağında Esterabad (Gürgan) şehrini ele geçirip etrafı yağmaladılar. Daha sonra Nadir Şah’ ın kuvvetleri ile isyancılar arasında yapılan savaş sonucunda Muhammed Hasan Han kaçmak zorunda kaldı. İç isyanları kısa sürede bastıran Nadir Şah, Safi Mirza’yı yakalatıp gözlerine mil çektirdikten sonra Kars seraskeri Ahmet Paşa’ ya gönderdi. Safi Mirza sorununu çözdükten sonra acele Tebriz-Nahçıvan (şehir) yoluyla güçlü bir tahkimata sahip Kars üzerine yürüdü. Arpaçay’ı geçip 29 Temmuz 1744’te Kars önlerine gelerek şehri üçüncü defa kuşattı. 9 Ekim 1744’te kuşatmayı kaldırarak Berde’ ye geçti. Üzerine harekete geçen Osmanlı kuvvetleriyle Bagaverd’ de gerçekleşen ve 21 Ağustos 1745’te sonuçlanan savaşta galip geldi.
Daha sonra Osmanlı ile sonu gelmeyen savaşları bitirmek üzere müzakerelere başlandı. Yapılan müzakereler sonucunda 4 Eylül 1746’da Osmanlı ile İran arasında Kerden Antlaşması imzalandı.
Nadir Şah'ın Öldürülmesi
Nadir Şah, Hindistan seferinden yüklü miktarda servet ile dönmüş ve halktan üç yıl süre vergi toplamayacağını bildirmişti. Hindistan seferinden yüklü miktarda servetle dönülmesine rağmen 1743’ten itibaren Osmanlı Devleti ve Kafkasya’da girişilen askeri mücadelelerin ülke ekonomisinde yarattığı bunalımı telafi edebilmek için halktan zorla vergi toplaması İran genelinde isyan hareketlerine sebep oldu. Affedilen vergilerin zorla alınması, vergi memurlarının halka kötü davranışları ve isyan hareketlerini bastırmak için alınan çok sert önlemler İran halkını özellikle Safevi hanedanına hala bağlı kalan ve dini reformları benimsemeyen Şii zümreyi Nadir Şah'ın aleyhine döndürdü. Ülkenin doğusundan gelişen bu huzur bozucu haberler üzerine Nadir Şah, 1746 yılı Aralık başlarında İsfahan'a geldi.
Ocak 1747' de Yezd ve Kirman’a gitmek üzere İsfahan' dan ayrılan Nadir Şah, yolu üzerinde uğradığı her yerde halka çok sert davranıp bir çoğunu öldürttü. Nisan sonlarında Meşhed'e ulaşan Nadir Şah, burada halka İsfahan ve Kirman’da yaptıklarından çok daha acımasız davrandı. Nadir Şah'ın bütün bu hareketleri Sistan bölgesinde daha önce çıkan isyanları bastırmak üzere gönderdiği yeğeni Ali Kulu Han liderliğinde çok büyük çapta bir isyanın çıkmasına sebep oldu. Bu isyan hareketi daha sonra Horasan’a ve Azerbaycan’a da sıçradı. Başlarına Feth Ali Han’ın oğlu Muhammed Hasan Han’ı geçiren Kaçar Türkleri de Esterabad/Gürgan’da isyan ettiler. 19 Haziran 1747’de Habuşan’a gelen Nadir Şah, ordugahını Fethabad’a yakın mesafedeki Goçan’ a kurdu. Burada bulunduğu sırada emrindeki komutanlar tarafından gerçekleştirilen suikast sonucu öldürüldü.
Kaynakça
- "AVŞARLI NADİR ŞAH VE DÖNEMİNDE OSMANLI-İRAN MÜCADELELERİ (Basılmamış Doktora Tezi),SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI, Isparta-2001, Abdurrahman Ateş" (PDF). 28 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ekim 2014.