Osmanlı döneminde Bulgaristan
Osmanlı döneminde Bulgaristan tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun, 14. yüzyılın sonlarında İkinci Bulgar İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan daha küçük krallıkların fethinden başlayıp, 1878'de Bulgaristan'ın bağımsızlığına kadar yaklaşık 500 yıllık bir zamanı kapsamaktadır. 93 Harbi'nin sonuçları ile beraber, işlevsel olarak bağımsızlığını kazanan yarı bağımsız bir Bulgaristan Prensliği kurulmuştur. 1885'te Doğu Rumeli'yi içerisine alan özerk Bulgaristan Prensliği, 1908 senesinde bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bulgaristan tarihi dizisinin bir parçası |
---|
|
|
Ana kategori |
Osmanlı Öncesi Bulgaristan
Balkanlarda toplumsal yaşamın ilk görüldüğü yerlerden biri olan Bulgaristan Coğrafyasına görülen ilk yerleşimler M.Ö. 100.000-40.000 yıllarına dayanmaktadır.[1] M.Ö 5000 yıllarında Varna ve Balkanların doğusunda ilk yerleşim gerçekleştiren halkların Trak kavimleri olduğu tespit edilmiştir.[2] Kısa sürede Balkanlar'a yayılan Trak kavimleri dağınık kabileler şeklinde tarım,hayvancılık ve madencilik ile uğraşmışlardır.[3] M.Ö VII. Yüzyılda Yunan hakimiyeti altında olan coğrafya, sırasıyla Pers, Makedonya ve Roma İmparatorluklarının egemenliği altına girmiştir.[3] Roma İmparatorluğu döneminde bölge eyaletlere bölünmüş ve Bulgaristan toprakları Moesia, Trakya, Makedonya ve Daçya Eyaletleri arasında parçalanmıştır.[4] IV. yüzyılın sonlarında Roma imparatorluğu kuzeyinde yer alan "barbar kavimler" olarak adlandırılan kavimlerin baskısı sebebi ile 395 senesinde Batı ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrılmış ve Bulgaristan bu parçalanma neticesinde Doğu Roma toprakları içerisinde yer almıştır. Kavimler göçü ve sonrasında Bulgaristan coğrafyası Hunlar, Slavlar ve Gotlar gibi pek çok kavmin saldırılarına ve yağmalamalarına maruz kaldı. Yaşanan kavimler göçü bölgedeki etnik çeşitliliğin artmasına sebep oldu. Hunlar ve Avarlar gibi bölgeye gelen pek çok Türk boylarından biri olan Bulgarlar bölgedeki Türk nüfusun artmasına ve bölgedeki Türkler'in devletleşmesine olanak sağlamıştır. Asparuh Han (h. 681-701) dönemi içerisinde Doğu Roma'ya komşu olan Bulgarlar, yedi Slav kavmiyle birleşerek 681 yılında bugünkü Şumnu yakınlarındaki Pliska şehrinde, I. Bulgar İmparatorluğu'nu kurdu. Geniş bir coğrafyayı içerisine alan I.Bulgar İmparatorluğu doğuda Karadeniz’e, batıda ise Iskır Nehrine kadar uzanmaktaydı.[5] Han Asparuh’un ardından tahta geçen oğlu Tervel (h. 701-718) döneminde Bulgarlar, Bizans İmparatorluğu'nun taht kavgalarına müdahil olacak kadar güç elde etmişlerdir.[6] En parlak dönemini Krum Han (803-814) zamanında yaşayan Bulgarlar, 811'de Bizans ile giriştikleri savaşta Bizans İmparatoru I. Nikiforos'un öldürülmesiyle birlikte Konstantinopolis’e kadar ilerlemişlerdir.[7] IX. yüzyılda I. Boris'in (h. 852-888) pagan inanışı terk ederek Hristiyanlığa geçmesi ile geleneksel bir Türk kalıntısı olan "Han" unvanı terk edilmiş ve yerine "Çar" unvanı kullanılmaya başlanmıştır. Çar I. Boris’in Hristiyanlığı geçişi ile beraber resmi din Hristiyanlık olmuş ancak Ortodoks Kilisesine mensubiyeti 893’te, Çar I. Simeon (h. 893-927) zamanında gerçekleşmiştir. “Bulgar Kıran” lakabı ile tanınan İmparator II. Basileios (h. 976-1025) döneminde Bulgar-Bizans ilişkileri bozulmuş ve II. Basileios, 1014’te Bulgaristan içlerine kadar ilerleyerek Birinci Bulgar İmparatorluğu'na son vermiştir.[8] Ardından uzun bir süre boyarların egemenliği altında varlığını sürdüren Bulgarlar, 1187’de tekrar ikinci bir Bulgar Devleti kurmuşlardır. Bizans'a karşı giriştikleri savaşlarda hızla sınırlarını genişleten İkinci Bulgar İmparatorluğu, 1204 senesinde gerçekleşen Dördüncü Haçlı Seferi'nin ardından ise Latinlere karşı bir mücadeleye girişmiştir. Dışarıda uzun savaşlar ve içeride taht kavgaları ile uğraşan Bulgaristan İmparatorluğunda son istikrar sağlamış imparator İvan Aleksandr (h. 1331-1371) olmuştur. Zira sağlığında toprakları oğulları arasında paylaşması sebebiyle Aleksandr’ın ölümünden sonra taht kavgaları başlamış ve iç karışıklıklardan faydalanan Osmanlı Devleti, XIV. yüzyılın sonlarında tüm Bulgaristan’ı hâkimiyeti altına almıştır.
Osmanlı İdaresinde Bulgaristan
Bulgaristan topraklarında ilk Osmanlı zaferi Sultan I. Murad (h. 1326-1389) döneminde Çirmen'in fethiyle gerçekleşti.[9] Çirmen'in fethi sonrası ardı sıra Timurtaş Paşa Yanbolu'yu, Lala Şahin Paşa ise Zağra ve çevresini ele geçirmiştir.[9] Dönemin Bulgar Çarı İvan Aleksandr fethedilen bölgelerin bazılarını geri almış olsa da bölgeye giren Osmanlı kuvvetlerini geri püskürtememiştir. 1389 senesinde I.Kosova Savaşı sonrasında Sırplar'ın yenilgisi üzerine bölge hakimiyeti tamamıyla Türklerin eline geçmiştir. I. Murad'ın girişimleri ile başlayan Bulgaristan'ın fethi, Yıldırım Bayezid (h. 1389-1402) ile tamamlanmıştır. Üç aylık bir kuşatma sonucunda Tırnovo ele geçirilmiş ve 1396 senesinde Vidin'deki son direnişi de ortadan kaldıran Osmanlılar tamamen Bulgaristan'a hakim olmuştur.[9] Daha sonra I. Bayezid'in 1402 senesinde Ankara savaşında Timur'a yenilmesi ve bu yenilgi üzerine Osmanlı'da yaşanan fetret devri sebebi ile Bulgaristan toprakları Osmanlı şehzadeleri için savaş alanı mahiyetini kazanmıştır.[10] 1444 Varna Muharebesi ve 1448 II. Kosova Muharebesi neticesinde II. Murad (h. 1421-1451) döneminde Balkanlardaki hükümdarlığını kesinleştirmiş olan Osmanlılar II. Mehmed'in 1453 senesinde Bizans İmparatorluğu'na son vermesi ile merkezi otoriteyi Anadolu ve Rumeli'de sağlamışlardır. Osmanlılar'ın batıya yönelik seferleri üzerinde yer alan Bulgaristan, ekonomik hayatı aktif tutan bu durumdan ötürü gelişmiştir. Bizans İmparatorluğunun yıkılması ile beraber tüm Ortodokslar, İstanbul Rum Patrikhanesine bağlanmış ve Bulgar kilisesi buradan atanan ruhban sınıfı tarafından idare edilmiştir.[11] Bulgaristan XVII. yüzyıla dek Osmanlı idaresinde Rumeli eyaletine dahil olmuş ve Sofya,Vidin, Silistre,Niğbolu,Çirmen, Vize ve Köstendil sancaklarını oluşturmuştur. XVII. yüzyıl sonlarında ise Osmanlı aleyhine değişen ekonomik, siyasi ve askeri değişimlere bağlı olarak Balkan topraklarında iç karışıklıklar görülmüştür. Fransız ihtilali'nin yaşattığı milliyetçilik akımı, Rusların Panslavist politikaları ve Fener Rum Patrikhanesi'nin faaliyetleri, XIX. yüzyılda Bulgarlar'ın isyan etmesine sebebiyet vermiştir. Önceleri Bulgar halkının desteklemediği isyan komiteleri, Bulgar Papazları ve ileri gelenlerinin de etkisi ile Bulgarlar arasında bağımsızlık düşüncesini uyandırmıştır.[9] 1839’da yayımlanan Tanzimat fermanı ile gerçekleştirilmek istenen modernleşme çabası başarılı olamamış aksine gayrimüslim halka tanınan hakların, merkezden daha da uzaklaşmalarına sebebiyet vermiştir.[9] Fermanın yayımlanmasından kısa bir süre sonra Bulgarlar'ın ilk ciddi ayaklanması 1841 senesinde, vergilerin ağırlığı ve memurların kötü muamelesi sebebi ile Leskofça ve Niş’te gerçekleşmiştir. İsyan kısa sürede bastırılmışsa da Ruslar'ın etkisi ile birlikte 1849’da Vidin’de yeni bir ayaklanma çıkmış; iki yıl süren olaylar güçlükle bastırılabilmiştir.[9] Bölgede artan huzursuzluklar üzerine bazı ıslahatlar yapılmış ve 1864 senesinde ilan edilen yeni vilayet nizamnamesi ile Tuna Vilayeti oluşturulmuştur. Yapılan tüm ıslahat çalışmalarına rağmen bölgede huzur sağlanamamış ve 1867 senesinde yeni Bulgar isyanları görülmeye başlanmıştır. Ziştovi’de ortaya çıkan isyan, Mithat Paşa tarafından bastırılmış ve isyancılar cezalandırılmıştır. Fakat verilen cezalar yaşanan isyanların önüne geçememiş 1876 senesinde yeniden büyük bir ayaklanma yaşanmıştır. 1876 senesinde Türk yerleşimlerini yakıp talan eden Bulgar isyanı güçlükle bastırılabilmiştir.[9] 1877-1878 Rus savaşı sırasında Bulgarlar, İstanbul'a kadar ilerleyen Ruslar ile birlikte hareket etmiş ve savaş sonrasında Sofya, Niğbolu, Ziştovi, Rusçuk, Silistre, Varna, Şumnu, Lofça ve Tırnovo gibi şehirleri içine alan özerk bir Bulgaristan Prensliği kurulmuştur.[12] Bununla beraber Avrupa devletlerinin onaylayacağı ve beş sene için tayin edilen bir Hristiyan vali tarafından eyalet olarak yönetilecek otonom Şark-ı Rumeli Vilayeti oluşturulmuştur.[12] Kurulan Şark-ı Rumeli Vilayeti'ni 1885 senesinde kendi topraklarına kattığını ilan eden Bulgar Prensliği, Avrupalı devletler tarafından Bulgar prenslerini Şark-ı Rumeli Vilayeti'nin valileri olarak kabul etmişlerdir. Avrupa devletlerinin desteği ile Bulgaristan 5 Ekim 1908’de bağımsızlığını ilan etmiş, 19 Nisan 1909’da ise Osmanlı Devleti Bulgaristan’ın bağımsızlığını resmen tanımıştır.[13]
Kaynakça
- GRAMPTON, R.J., Bulgaristan Tarihi, JeoPolitika Yayınları, İstanbul, 2007. s.1
- Hoddinott, Ralph F. The Thracians. Thames & Hudson, 1981. ISBN 0-500-02099-X s.10
- D.Kosev-H.Hristov et al, Kratka İstoriya na Balgariya, ISBN:9788651908821 s. 7-8.
- H.Gazi Yurtaydın-Mehmet Dağ, Dinler Tarihi, s.93
- D.Kosev-H.Hristov et al, Kratka İstoriya na Balgariya, ISBN:9788651908821 s. 18.
- Osman Karatay, “Tuna Bulgar Devletinin İlk Asrı: Balkanlarda Tutunma ve Pekişme (681-803)”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, ISSN 1301-2045 X/2, s. 9-10.
- D.Kosev-H.Hristov et al, Kratka İstoriya na Balgariya, ISBN:9788651908821 s.20
- D.Kosev-H.Hristov et al, Kratka İstoriya na Balgariya, ISBN:9788651908821 s.44-45
- Yusuf Halaçoğlu, “Bulgaristan”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.: 6, s. 396.
- Fehamettin Başar, “Fetret Devri”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.: 12, s. 481.
- LİNS, Joseph, “Bulgaria”, The Catholic Encyclopedia, V. 3, by Charles G. Herbermann, 1908. s.46
- Mahir Aydın, Şarki Rumeli Vilayeti, s. 59.
- Yusuf Halaçoğlu, “Cisri Mustafa Paşa”, TDV İslam Ansiklopedisi, fas. 54, s. 34.