Türkiye'de başörtüsü yasağı
Türkiye'de başörtüsü yasağı, başta üniversite öğrencilerine yönelik olmak üzere bütün kamu ve bazı özel kurumlarda kadın çalışanlara uygulanan başörtü yasağı ile bu yasağın sosyal ve siyasal etkileri etrafında yaşanan sorun. Siyasal İslam'ın simgesi olduğu iddia edilen başörtüsünü kamusal alanda yasaklayan mahkeme kararları ve bu kararların başörtüsü dışında da başörtüsü tiplerine uygulanması, bu sorunun temelini oluşturmaktaydı.
1980 darbesi sonrasında çıkarılan ve yaklaşık 31 yıldır yürürlükte kalmış olan 'kamuda kılık kıyafet yönetmeliği' nedeniyle kadınlar kamu kurumlarında başörtüleriyle çalışamadı.[1]
Başörtüsü yasağı, (kamu veya özel) ilk ve orta öğretim okullarında[2] ve (kamu veya özel) üniversitelerde herkes için geçerliydi.[3] Mahkemeler, devlet daireleri ve diğer resmi kurumlarda öğrenciler, işçiler ve kamu görevlileri için geçerliydi. Ancak ilk ve orta öğretim okullarında ve bazı üniversitelerde okula ziyaretçi ya da veli olarak gelenler için sorun yoktu.
Kamu kurumlarında ise çalışanlara uygulanan bu yasak hizmet alanlar için geçerli değildi. Benzer şekilde mahkemelerde yasak sadece yargıçlar, avukatlar, hukukçular ve diğer işçileri kapsardı. Askeri kurumlarda ise bu yasak en geniş şekliyle uygulanırdı ve kullanılan örtü belli standartları (başörtüsü alttan bağlanmalıydı ve üstten biraz saç görünmeliydi) sağlamadığı müddetçe ziyaretçi ya da veli olarak gelenler için başörtüsü yasaktı.
Kimlik, sürücü belgesi ve pasaport gibi resmi belgeler üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraf serbestti. Ancak üniversite kayıt belgeleri ve kimliği gibi resmi belgeler ile kamu çalışanlarının kimlikleri üzerinde başörtülü ve türbanlı fotoğraf yasaktı. Bu fotoğraflarda saçlar açık olmalı ve boyun görünmeliydi.
Türkiye'de bu yasakların özellikle üniversite öğrencilerine yönelik de uygulanması çok yoğun ve tartışmalı olmuştur. Bu yasak lehine olanlar ve karşı çıkanlar arasındaki tartışmada sosyal demokrat Cumhuriyet Halk Partisi ve bazı siyasi partiler laiklik adına bu yasağı savunurken Anavatan Partisi, Refah Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi muhafazakâr, İslamcı veya milliyetçi siyasi partiler ise bunu bir dini inanç adına savunmuşlardır.
Arka plan
Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğunda laik bir cumhuriyet tanımı yoktur, hatta dönemin anayasasında devletin dininin İslam olduğu ibaresi mevcuttur.[4] 1928 yılında devletin dininin İslam olduğu ibaresi kaldırıldı[5] fakat laiklik ibaresine yer verilmedi. Laikliğin anayasaya girişi 1937 yılında Altı Ok prensipleri için yapılan değişiklikle oldu[6] ve başörtüsü hiçbir zaman yasaklanmadı.
1960'ların sonu ve 1970'lerin başında, başörtüsü giyen üniversite öğrencisi sayısında önemli ölçüde artma olmuştur.[7] 1984 yılına kadar nadir olaylar yaşansa da başörtüsü genel bir sorun olmamıştır. 1984 yılında, üniversitelerde başörtüsü yasağı yürürlüğe girmiştir, ama 1980'ler ve 1990'lar boyunca, yasağın uygulanması yaygın değildi ve mezun olan çok sayıda öğrenci olmuştur.[7]
Türban ve başörtüsü kavramları
Anadolu'da başörtüsünün yemeni, eşarp, tülbent, yazma, çarşaf ve türban gibi çeşitleri bazı kadınlar tarafından kullanılmaktadır. Bu örtüler birbirinden kullanılan kumaşın şekli, deseni, boyutu ve bağlama biçimi gibi çeşitli açılardan ayrılır. Bu yöresel farklılıklar Türkiye'de başörtüsü maddesinde daha ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Bir kadın giysisi olarak türban ise ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan özel bir tür başörtüsüdür.[8] Genellikle renkli desenli ve ipek kumaştan yapılan türban, eşarba göre biraz daha büyük boyutludur ve şeffaf değildir. Türban saçın görünmesini engelleyecek şekilde takılan pamuklu kumaştan bir bonenin üzerinden bağlanır. Geleneksel başörtüsünden farklı olarak türban, çok sayıda toplu iğne ile sabitlenir. Türbanın bağlanma şeklinin geleneksel başörtüsünden ayrılan en önemli özelliği, saçın tek bir telinin bile gözükmemesine dikkat edilmesidir.
Kavram tartışması
1960'lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan, 1980'li ve 1990'lı yıllarda ise yaygınlaşan, genellikle renkli, ipek ve geleneksel başörtüsünden farklı olarak kendine özgü bağlama şekli olan başörtüsüne "türban" denmekte ve bazı kesimler tarafından siyasi giyim tarzının bir öğesi olarak kabul edilmektedir.
Ancak, 1984'te YÖK yükseköğrenim kurumlarında "başörtüsü" kullanımını yasaklarken "modern bir şekilde, türban" kullanılmasına izin vermiştir. (Bu izin Danıştay 8. Dairesi'nin 1984'te verdiği karar ile iptal edilmiştir.)[9] Bu izin ve karar "türban" ile "başörtüsü" kavram tartışmasını da başlatmıştır.
Taraf gazetesi yazarı Ayşe Hür, Kemalist kesimin türbanı kavramsal olarak geleneksel başörtüsünden ayırmak suretiyle genel olarak örtünmeye karşı verdikleri mücadelede hedef daralttıklarını ve sert politikaları için meşruiyet sağladıklarını iddia etmektedir.[9]
Bilgi Üniversitesi'nden Murat Aksoy ise, "Başörtüsü-türban: Batılılaşma-modernleşme, laiklik ve örtünme" adlı tezinde bu kavram tartışmasına şu şekilde değinmektedir: "Laiklik duyarlılığı" olanlar açısından tartışma "türban" adıyla sürdürülmekte, türbanın "siyasî simge" olduğu ve bunu takanların "laik cumhuriyet rejimini" değiştirmeyi hedefledikleri ifade edilmektedir. İkinci pozisyonu temsil eden "İslamî" kesimde ise tartışma unsuruna "başörtüsü" adı verilmekte, bunun "dinî bir vecibe" olduğu ve başörtüsü kullanmanın "din ve vicdan özgürlüğü" ile yasal güvenceye alındığı ifade edilmektedir. Bu iki pozisyon birbiriyle üç başlıkta karşılaştırılabilir[7]:
Seküler kesim | İslamî kesim | |
---|---|---|
Tartışmanın adı | Türban sorunu | Başörtüsü sorunu |
Neden takıldığı | Siyasî simge | Dinî bir vecibe |
İfadesi/Yasal savunması | Laikliğe aykırı | Din ve vicdan özgürlüğü |
Yukarıdaki sınıflamaya aykırı olarak Zaman gazetesi yazarı Mustafa Ünal 9 Şubat 2005 tarihinde "Türbana özgürlük"[10] adlı bir yazı kaleme almıştır. Ancak okuyucularından gelen tepkiler üzerine bir sonraki yazısında şöyle bir not düşmüştür: "Bazı okuyucular türban kelimesini kullanmama tepki gösteriyor. Türban veya başörtüsü, murad edilen aynı değil mi? Kelime tercihi önemsiz."[11]
Kronoloji
- 1951'de sadece erkek öğrencilerin eğitim görmesi için açılan İmam-Hatip okullarının bünyesinde kız öğrencilerin de dini eğitim alması için kurslar düzenlenmeye başlandı. Bu aynı zamanda kızların başörtüsü ile eğitim alıp alamayacağı tartışmalarını da başlattı.[7]
- 1966 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde derslere başörtüsüyle girmek isteyen ilk öğrenci Nesibe Bulaycı yapılan baskılar sonucu okula başörtüsüz devam etmiştir.[7]
- 1967 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde derslere türbanla girmek isteyen Hatice Babacan yapılan baskılara başını açmamış ve kısa sürede okuldaki başörtülü sayısı 6'ya ulaşmıştır. İslam tarihi hocasının 'ya başını açarsın, ya da sınıftan çıkarsın' demesi üzerine 'başını inancı gereği örttüğünü' iddia eden Babacan dersten ayrılmış, daha sonra da okuldan atılmıştır.[7][12].
- 1967 - Hatice Babacan olayından sonra Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde protestolar yaşanmış bu protestolara bazı milletvekilleri de destek vermiştir. Bazı öğrencilerin boykotu sonucu önce dekan istifa etmiş, daha sonra ise fakülte bir aylığına kapatılmıştır. Bu olaylar üniversitelerde yaşanan ilk başörtüsü protestolarıdır.[7]
- 1968 - AÜ İlahiyat Fakültesi'nden atılan Hatice Babacan AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne başladı. Babacan buradan hiç sorun yaşamadan mezun olacaktır.[7]
- 1972 - 27 Kasım tarihli Tebliğler Dergisi'nde ilk defa bayan öğretmenlerin kıyafeti gündeme getirilmiş ve 'bayan öğretmenler sade ve ağırbaşlı olacak şekilde süsten ve gösterişten sakınacak, derslerde ve görevde başı açık bulunacak' ifadelerine yer verilmiştir.[7]
- 1970-80'li yıllarda başörtülü öğrencilere yönelik şiddet de içerebilen (başörtü ve mantoların zorla çıkartılması) zorlama ve yaptırımlar başladı. Bu çeşitli illerde (Ankara, Konya, Malatya) gerginliklere sebep oldu.[7]
- 1973 - Ankara Barosuna 1972'de başı açık olarak kaydolan Avukat Emine Aykenar bir süre sonra başını örtmüştür. Bunun üzerine dönemin Ankara Barosu başkanı Yekta Güngör Özden imzası ile Aykenar 19 Mart 1973'te 'modern ortamda teokratik giysi olmaz' iddiası ile mesleğin gelenek, onur ve kurallarına aykırı davranış maddesine dayanarak barodan ihraç edilmiştir.[7] Bu yıllarda bazı devlet memurları ve öğretmenler de benzer şekilde memuriyetten atılmış ya da başlarını açmışlardır.
- 1977-78 eğitim döneminde açılan Sakarya Kız İmam-Hatip Okulu yönetimi okula başörtülü devam etmek isteyen 215 öğrenciyi disipline vermiştir.[7]
- 1978 - CHP hükûmetinin Çalışma Bakanlığı ilk defa resmi olarak kadın memurların başörtü örtmelerini yasaklamıştır.[7]
- 1978 - 8 Aralık 1978 tarih ve 52 nolu genelge ile CHP hükûmeti ilk defa kamu hizmetinde çalışan bütün kadın memurların başörtü örtmelerini yasaklamıştır. Bu genelge ile ayrıca erkeklerin sakal, uzun saç ve kravatsız işe gelmeleri de yasaklanmıştır.
- 1979 - İlk defa başörtülü ve sakallı fotoğraflarla adayların üniversite seçme sınavına kayıt yaptıramayacakları duyuruldu.
- 1979 - İlk defa Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde, daha sonra da Hacettepe Üniversitesi'nde başörtülü öğrencilerin kampüs içinde de dolaşmaları yasaklandı.
- 1979 - Atatürk Üniversitesi türbanlı veya sakallı fotoğraf ile mezun olmak isteyen öğrencilere diploma verilmeyeceğini duyurdu.
- 1980 - TBMM'de izleyici locasında bazı türbanlı ziyaretçilerin gelmesi üzerine bazı milletvekilleri Meclis başkanına bu kadınların locadan atılmaları talebinde bulunmuştur.
- 1982 - YÖK, yayınladığı kıyafet genelgesi ile türbanı yasakladı.[12]
- 1984 - YÖK, kıyafet genelgesindeki başörtüsü yasağını kaldırdı.[12]
- 1987 - Başörtüsü üniversitelerde disiplin suçu gerekçesi ile yeniden yasaklandı. 45. Hükümet (1. Özal Hükümeti)'nin başörtüsünü serbest bırakmak için YÖK yasasındaki yaptığı değişiklik veto edildi.[12]
- 1988 - 46. Hükümet (2. Özal Hükümeti) ikinci yasa değişikliğini çıkardı.[12]
- 1989 - Özal hükûmetinin çıkardığı yasa zamanın cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.[12]
- 1990 - Başörtüsüne izin veren üçüncü kanun çıktı. SHP Anayasa Mahkemesine götürdü ve kanun reddedilerek yürürlükten kaldırıldı.[12]
- 1993 - Şenay Karaduman ve Lamiya Bulut'un üniversitede başörtüsü yasağına ilişkin karara karşı AİHM'de Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı açtıkları dava "laik üniversitede okumayı seçen öğrencinin konulan kılık kıyafet kurallarına da uymak zorunda olması" ve kıyafetlerinin "Türbanı takmayan fakat fakülteye giden öğrenciler bakımından kuvvetli bir dini işaret olarak görülmesi" sebebiyle Türkiye lehine sonuçlandı.[13]
- 1997 - 15 Eylül'de YÖK başkanlığının bir genelgesi ile türbanlı öğrencilerin okullara alınması yasaklandı.[12]
- 1998 - Hayrünnisa Gül, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandı, kaydını yaptıramadı.[14]
- 1998 - 28 Şubat sürecinde bütün üniversitelerde YÖK tarafından türbanlı öğrencilerin kampüs içinde dolaşmaları yasaklandı. Bu yasağı uygulamayan rektörler hakkında soruşturma açıldı.
- 2002 - Hayrünnisa Gül, okula kayıt yaptıramaması nedeniyle AİHM'de dava açtı, eşi Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olunca davayı geri çekti.
2008 Anayasa değişikliği girişimi
ile ilgili metin bulabilirsiniz. |
Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığını yaptığı 59 ve 60. Hükümet dönemlerinde, bu konuda açıklamalar oldu. Erdoğan, daha önce pek çok kez dile getirdiği siyâsî simge kabul edilse bile bu yasağın kaldırılmasını isteğini, 2008'in Ocak ayında İspanya'ya yaptığı ziyarette belirtti.[15] Bunun üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi kurmayları bir araya gelerek, iki haftadan kısa bir sürede, Anayasa değişikliği tasarısı hazırladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Şubat ayının başında görüşülen bu değişiklik kabul edildi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün önüne geldi.[16]
Anayasa'nın 10. maddesinin son fıkrasına "... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında" ibaresini, 42. maddesine de "Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yüksek öğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" fıkrasını ekleyen değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti milletvekilleri Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'ne, anayasa değişikliğinin "iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" için başvurdu.
Davayı kabul eden Anayasa Mahkemesi, 5 Haziran 2008 tarihinde, yapılan anayasa değişikliği için iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını verdi. Anayasa Mahkemesi "9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa'nın 2., 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur." açıklamasını yaparak, kararında Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine ve Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.[16]
Kronoloji
- 6 ve 9 Şubat 2008 tarihlerinde üniversitelerde türbana serbestlik getireceği iddia edilen Anayasa değişikliği TBMM'de 518 milletvekilinin katıldığı oylamada 411 olumlu, 103 olumsuz oyla kabul edildi.[17]
- 27 Şubat 2008 tarihinde kamuda başörtüsü serbestliği sağlayan anayasa değişikliği hakkında, CHP ve DSP ile birlikte 112 milletvekili, imzası içeren şikayet dilekçesiyle Anayasa Mahkemesinde dava açılma talebiyle resmi başvuru yaptı.
- 6 Mart 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi; CHP ve DSP'nin, üniversitelerde başörtüsüne serbestlik getiren 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un birinci ve ikinci maddelerinin iptali veya yok hükmünde olduklarına karar verilmesi ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulması istemiyle açtığı davada herhangi bir eksiklik tespit etmedi ve davayı kabul etti.
- 14 Mart 2008'de Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya Adalet ve Kalkınma Partisi'nin "laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği" iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'nde partinin kapatılması için Adalet ve Kalkınma Partisi'nin temelli kapatılma davasını açtı.[18] Başsavcı, aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da olduğu 71 kişinin siyasetten yasaklanmasını istediği için bu dava öncelikli olarak öne alındı.
- 5 Haziran 2008'de, Anayasa Mahkemesi 9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı anayasa değişikliğini iptal ve yürürlüğünün durdurulması kararını açıkladı. Anayasa Mahkemesi, açıklamasında, kararını Anayasa'nın 2, 4. ve 148. maddelerini gözeterek verdiğini belirtti ve Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine ve Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerine atıfta bulundu.[16]
Üniversitelerde kılık kıyafeti düzenleyen kararlar
Üniversitelerde öğrencilerin genel görünüş, giyiniş ve davranışlarını belirleyen aşağıdaki maddelerden bazılarının başörtüsü yasağının da yasal dayanağını oluşturduğu iddia edilmektedir.[19]
- Anayasanın 11. ve 153. maddeleri11 Mayıs 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- 259 Sayılı "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun"
- Bakanlar Kurulunun 03.02.1935 tarih ve 2/1958 sayılı "Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceğine Dair Kanunu Tatbik Suretini Gösterir Nizamname"
- 2547 Sayılı YÖK Kanunun 4., 5., 14. ve 54. maddeleri
- Danıştay 8 Dairesinin 13.12.1984 gün ve 1984/636 Esas, 1984/1574 Karar sayılı kararı
- Anayasa Mahkemesinin 7.3.1989 gün ve 1989/1 Esas, 1989/12 Karar sayılı kararı
- Danıştay 8 Dairesinin 7.7.1989 gün ve 1988/1173 Esas, 1989/652 Karar sayılı kararı
- Anayasa Mahkemesinin 09.04.1991 gün ve 1990/36 Esas, 1991/8 Karar sayılı kararı
- Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmenliğinin 6., 7., 9., 11. ve ilgili diğer maddeleri
Uluslararası
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya bakışı
AİHM, konuya ilişkin üç karar vermiştir. Bunlar Karaduman, Bulut ve Şahin kararları olmuş, mahkeme Türkiye'de başörtüsü yasağı hakkında Türk makamlarının daha doğru bir değerlendirmede bulunacağını hükmetmiştir. AİHM'nin davalara ilişkin karar ve yorumları, dönemin Türk makamlarının karar ve yorumlarıyla paralel olmuş, başörtüsü yasağı AİHM kararlarında inanç özgürlüğüne aykırı bulunmamıştır. Avrupa'da hiçbir devlette üniversite düzeyinde başörtüsü yasağı olmamasına rağmen, verilen bu karar, Türkiye'nin tarihsel ve toplumsal niteliklerinin vurgulandığı bir karar olması nedeniyle Türkiye'ye özgü bir karar olmuştur.[20][21]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- "Türkiye'de başörtüsü yasağı: Nasıl başladı, nasıl çözüldü?". aljazeera.com.tr. 30 Aralık 2013. 25 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2017.
- "YGS'de başörtüleri çıkarttırılan öğrenciler". 5 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Nisan 2011.
- "Türbanlı diye doktor görevden alındı". Erişim tarihi: 29 Nisan 2011.
- http://tr.wikisource.org/wiki/Te%C5%9Fkilat-%C4%B1_Esasiye_Kanunu (bkz. madde 2 (Değişik : 29.10.1339 (1923) – 364 sayılı kanun)
- bkz. 1924 Anayasası, 1222 sayılı ve 10/4/1928 günlü kanun (R.G. 14/4/1928-863; 3. T. Düstur, Cilt 9)
- bkz. 1924 Anayasası, 3115 sayılı ve 5/2/1937 günlü kanun (R.G. 13/2/1937-3533; 3. T. Düstur, Cilt 18)
- Başörtüsü-türban: batılılaşma-modernleşme, laiklik ve örtünme, Murat Aksoy, Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Bölümü Y. Lisans Tezi ve Kitap Yayınevi
- "Türk Dil Kurumu". 11 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Kasım 2011.
- "Türbanın 60 yıllık serüveni, Ayşe Hür". 27 Ekim 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2011.
- Mustafa Ünal-Türbana özgürlük
- Mustafa Ünal-Türban düşmanlığı
- "Türban yasağının geçmişi". Hürriyet Gazetesi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2008.
- "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Üniversitelerde Türban Yasağına İlişkin Kararları Üzerine Notlar - Doç. Dr. Ali Ulusoy" (PDF). 23 Ocak 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2011.
- Gül'ün 28 yıllık bekleyişi
- "Erdoğan siyasî simge olarak türbanı savundu". NTVMSNBC. 26 Ocak 2008. Erişim tarihi: 5 Haziran 2008.
- "Türban düzenlemesi reddedildi". NTVMSNBC. 5 Haziran 2008. Erişim tarihi: 5 Haziran 2008.
- "TBMM'den türbana onay". BBCTurkish.com. 14 Ekim 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2008.
- Başsavcı, AK Parti’ye kapatma davası açtı 17 Mart 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., NTVMSNBC, 15 Mart 2008, URL son erişim tarihi: 15 Mart 2008.
- "TÜ öğrencilerinin genel görünüş, giyiniş ve davranışlarını belirleyen yönerge". 27 Aralık 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Kasım 2011.
- Demir, Hande Seher (Temmuz 2011). Türkiye'de Din ve Vicdan Özgürlüğü. Adalet. ISBN 9786055412500.
- Demir, Hande Seher (2012). "Türkiye'de İnanç Özgürlüğünün Kapsamı ve Sınırlandırılmasındaki Sorunlar". Academia.edu. 17 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ekim 2012.