19. yüzyıl felsefesi

19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir.

19. yüzyılın genel olarak bir tarih yüzyılı olduğu belirtilir, bunun anlamı hem tarih bilincinin gelişmesi hem de düşüncenin ve felsefenin tarih ile birlikte ele alınıp değerlendirilmesi eğiliminin kuramsal bir nitelik kazanmaya başlamasıdır. Böylece felsefenin içinde siyasal teoriler ve sosyoloji gibi bir disiplin çıkmıştır. 19. yüzyılın genel hatlarıyla Almanya'da idealist felsefenin, Fransa'da sosyalist düşüncenin, İngiltere'de iktisat teorisinin gelişip güçlendiği zamanlar olarak belirtilmesi yanlış olmaz. Felsefede romantik düşünce, idealizm, materyalizm, realizm, rasyonalizm, tarihselcilik, pozitivizm bu yüzyılda kendini gösterir.

19. yüzyıl tarihsel bakımdan siyasal ideolojilerin öne çıktığı bir dönem olarak ortaya çıkmıştır. Sosyalist düşünce ve onun felsefi kökleri bu dönemde belirginlik kazanmış, öte yandan Liberalizm ve onun felsefi kökleri belirginleşmiştir. 18. yüzyıl aydınlanmacılığının felsefi konumlanışı devam ettirilmekle birlikte, aydınlanmacı felsefi kavramlara belirli bir ölçüde kuşkuyla bakan bir yönelim olarak şekillendiği söylenebilir. Fransız Devrimi'nin sonrasında ortaya çıkan hayal kırıklıklarının etkisi 19. yüzyıl felsefelerinde görülür.

19. yüzyıl felsefesinde bazı önemli kişiler

Önemli akımlar

Romantizm

Romantik düşünce aydınlanmacı ideallerin ve onların dayanağı olan kuramsal konumların ilk eleştirisini ortaya koyan düşünce biçimidir. Büyük ölçüde Kant felsefesinden kaynaklanır.Doğa ve doğallaşma romantik düşüncenin temel önermeleridir.Romantizm farklı yerlerde farklı konumlarda ortaya çıkar. İngiltere'de daha çok bir estetik teorisi ve pratiği olarak, Fransa'da bir sosyal tepki ve yeni bir toplumsal sözleşme arayışı olarak, Almanya'da bir felsefe ve düşünce hareketi olarak yer bulur kendisine. İnsan kavrayış noktasında aydınlamacıktan temel olarak ayrılır. İnsan her zaman belirli bir gelenek, bir kültür ve bir yaşama biçimi içine doğar;doğarken elbette tüm doğal varlıklar gibi çıplaktır, sonradan giyinir ve bu giyinme ile insanlaşır. İnsanlaşma bu anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşması, doğal bir varlık olmaktan uzaklaşıp yapaylaşmasıdır. Romantik düşüncede aydınlanmacılıktan yalnızca insanın kavranılışında değil, kurtuluş teorisi bağlamında da aydınlanmacılıktan temelli olarak ayrılır. Kurtuluş, belirli bir geleneğe ve kültüre ait olmak anlamında insanın doğallaşması değil, bu gelenek ve kültüre girmekle kaybettiği doğallığını kazanması, yani doğasına geri dönmesidir. Romantizm kuramsal soyutlamalara ve aklın aşkın bir konuma getirilmesine derin bir kuşkuyla yaklaşır. Rasyonel analiz yerini sezgisel ve duyusal olana bırakır. Bilim yerine estetiksel ve yaratıcı coşku öne çıkarılır.

Alman idealizmi

Klasik Alman felsefesi denilince akla gelen akım Alman idealizmidir ve bunun da ana temsilcileri Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte ve Hegel'dir. Alman idealizmi özellikle Kant felsefesinin etkisi altındadır, onun kavramlarını sürdürmüş ya da eleştirerek aşmaya çalışmışlardır. Alman idealizminde iki ana yönelim görülür ya da felsefe tarihi metinlerinde iki yönde sınıflandırıldığı görülür. Bunlar, öznel idealizm ve nesnel idealizm yönelimleridir. Ayrı ayrı düşünürlerde olabildiği gibi iki eğilim aynı anda tek bir filozofta da olabilir.

Tarihselcilik

19. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen düşünce akımıdır. Özellikle Almanya'da tarih biliminin ayrı bir disiplin olarak gelişmesiyle ortaya çıktığı söylenebilir. Olayların değerlendirilmesinde tarihe ve tarihselliğe öncelik veren bir eğilimidir. Buna göre, insanın varlığı, anlamını ve açıklanışını tarihselliğinde bulur. Dilthey bu eğilimin temsilcilerindendir.

Materyalizm

19. yüzyılın güçlü Alman idealizmine karşılık gelişen bir başka eğilim de materyalizm olmuştur. Feuerbach materyalizmi temel tezleri bakımından şekillendirmiş, maddi yaşamın önceliği ve belirleyiciliği fikrini felsefi olarak temellendirmiştir. Feuerbacah'a göre; "Temel doğadır. Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey gibi, düşünce de doğanın ürünüdür". (Gelecegin Felsefesi'nde) Felsefi materyalizm düzleminde düşünce-gerçeklik ilişkisini ilk materyalizm olarak değerlendirilen Feuerbach olmuştur. Dinin antropolojik yapısını ortaya koyarken de materyalist bir yol izler. Onun doğalcılık düşüncesinden etkilenen başka filozoflar da olmakla birlikte etkilediği en önemli isim Karl Marx olmuştur. Marks Feuerbach materyalizmini mekanik olmakla eleştirir, bununla birlikte temelde onun felsefi konumunu sürdürür. Marks'ın özellikle başlangıç yapıtlarında temel tezlerini Feuerbach'tan yola çıkarak oluşturduğunu söyleyebiliriz.Özellikle "Feuerbach Üzerine Tezler" adlı taslak notlarında Marks'ın Feuerbach'la ilişkisi açık olarak görülür. Marks burada hem idealizme karşı hem de Feuerbahcı materyalizme karşı, materyalizmin anlaşılmasının ilkelerinden biri olarak, özellikle de toplumsal alanda, insan pratiğini felsefi bir kategori olarak belirtiyor. Feuerbach materyalizminin Marks'tan ayrı olarak Gottfried Keller, Richard Wagner, Max Stirner, Friedrich Engels, Friedrich Nietzsche gibi isimleri etkilediği söylenebilir.

Pozitivizm

Pozitivizm 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ve özellikle August Comte tarafından geliştirilmiş olan düşünce akımıdır. 19. yüzyılın öteki düşünce eğilimlerinde de pozitivist bir yön bulunması mümkün olmakla birlikte esas olarak bir akım haline Comte ile gelmiştir. Pozitivizm kesin bir bilimsellik iddiası ile her tür teolojiden ve metafizikten kendisini arındırmayı ve salt maddi gerçekliğin bilgisine ulaşmayı hedefler. Burada önemli yöntem sorunu olarak belirir ve pozitivizme göre önemli olan olguların araştırılmasıdır, yani yapılması gereken yegane yöntemsel tutum olgular arasındaki ilişkileri ve yasaları bulmak, bunları kesin ilkeler olarak ortaya koymaktır. Comte bu yönelimle Sosyoloji disiplinini temellendirmiştir. Pozitivizm sadece gözlemlenebilir olguların üzerine kurulu bilginin gerçek olduğunu, gözlemlerin ise her türlü öznel etkiden arınmış bir şekilde yapılması gerektiğini belirtir. Pozitif bilgiye bu şekilde ulaşılacaktır ve bu bilgi bilimseldir.

Yeni-Kantcılık

19. yüzyılın ortalarında Kant'a geri dönüş hareketi olarak şekillenen felsefi eğilime Yeni-Kantcılık adı verilir. Otto Liebmann'ın "Kant'a dönelim" çağrısı bu eğilimin doğuşu olarak değerlendirilir.Üniversitede kürsüleri olan profesör filozoflar tarafından geliştirildiği için kürsü felsefesi ya da akademik felsefe olarak adlandırılır. Yeni Kantçılık doğa bilimleri anlayışına, pozitivizme, Hegelci idealizme, Marksist materyalizme, sosyal Darwinizme karşı gelişen felsefi tepkilerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bir tür "kültür bilimleri epistemolojisi"ni şekillendirdikleri görülür. Yeni Kantçılık temel olarak Kant'ın numen-fenomen ayrımını alır. Günümüzde hâlen devam etmekte olan bir felsefe eğilimidir, ancak etkili olduğu dönem ondokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyılın özellikle ilk yarısıdır.

Yeni-Hegelcilik

19. yüzyılın sonlarından itibaren gelişmeye başlayan, Hegelci diyalektik yönteme dayanan felsefe akımı. 20. yüzyılda daha belirginlik kazanmıştır. Bu geleneğin özellikle doğa bilimlerine karşı tin bilimlerini geliştirmeyi hedeflediği, ve bu yönde kültür ve tarih felsefesinde açılımlar geliştirdiği söylenebilir. Başlıca temsilcileri Freyer, Glockner, Bradley, Croce vb. dir. Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, ve ABD gibi ülkelerde etkili olduğu görülür.

Pragmatizm

19. yüzyıl sonlarında Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan felsefe eğilimi. Genel anlamda doğruluğun ölçüsünü, pratik eylemliliğin sonuçları itibarıyla başarılarından hareketle değerlendirir.Bilginin ölçüsü olarak pratiği temel alır. Dolayısıyla da eylem ve pratiği felsefi ilke olarak bilgi ve düşünce karşısında üstün görür. William James felsefi pragmatizmin kurucusudur.

Yaşam felsefesi

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir felsefe tutumu "yaşam felsefesi" olarak adlandırılır. Bu felsefi tutum, bir yanda romantizmin öte yandan pozitivizmin kuramsal konumlanışlarından, özellikle varlık ve varlığın bilgisi gibi konulara ilişkin yaklaşımlarından ayrılır. Dilthey, Kierkegaard ve Nietzsche bir bakıma yaşam felsefesi denilen eğilimin içinde değerlendirilirler.Bu felsefe eğilimi bireyi, tarihi ve yaşamı öne koyan bir felsefe konumu benimsediğinden dolayı, söz konusu filozoflar bu alanda değerlendirilebilir.

Wilhelm von Humboldt

Wilhelm von Humbolt (1767-1835) Alman devlet adamı, eğitmen ve düşünür. Humboldt, Almanya'da bilinen anlamda modern üniversitenin kurucularındandır. Humboldt'un eğitim ideali özgürlükçü bir anlayışa sahiptir ve öğretme/öğrenme özgürlüğünü öne sürer. Özgürlük, Humboldt'un düşüncesinde her türlü bilimle uğraşmanın ilk koşuludur.

Arthur Schopenhauer

Arthur Schopenhauer (1788 - 1860), Alman irrasyonalist düşünürlerindendir. Kant'tan etkilenmiş ve özellikle Nietzsche'yi etkilemiş bir düşünürdür, ancak Schopenhauer'i belli bir felsefe geleneği içinde sınıflandırmak olanaklı görünmemektedir.Kuşkucu, karamsar ve kinik felsefe geleneğine dahil edilebilir genel olarak. Felsefedeki akıl nosyonuna eleştirel yaklaşmış, irade kavramına dayanan bir felsefi yaklaşım geliştirmiştir.

Søren Kierkegaard

Kierkegaard, Danimarkalı filozoftur. 19. yüzyılın güçlü sistematik felsefe geleneğine karşı yüzyıl sonunda gelen en önemli itirazlardan birisi Kierkegaard'a aittir. Yaşam felsefecileri arasında sayılabileceği gibi, varoluşçu felsefe içinde de sayılır. Felsefe dışı terimleri felsefe alanına dahil etmiş; korku, kaygı, umut, umutsuzluk gibi terimleri kavramlaştırarak soyut felsefe geleneğinin dışında yeni bir yaklaşım biçimi geliştirmeye çalışmıştır. Bunlardan dolayı, onun felsefi tutumu genel olarak felsefe, psikoloji, teoloji ve edebiyat eleştirisinin kesişme noktaları üzerine kurulu bir düşünce alanının yaratımı olarak kabul edilmektedir. Hegel ve onun gibi sistematik felsefe geleneğine dahil olan filozoflar Kierkegaard'ın eleştiri konusudur. Ona göre, sistematik felsefe soyut nosyonlarla uğraşmakta, bu nedenle de bireyi ve gerçek yaşamı gözden kaçırmaktadır. Onun felsefesinde öne çıkan kavramlardan birisi de ironi kavramıdır.

Friedrich Nietzsche

Nietzsche 19. yüzyılın sonlarında "Tanrı öldü" sözleriyle ortaya çıkmış olan felsefe tarihinin ve Batı felsefesi'nin en ilginç ve kendine özgü filozoflarından biri olarak kabul edilir.Platon'dan beri süre gelen metafizik felsefe geleneğine ve yerleşik düşünce kategorilerine karşı ilk köklü itirazlar ve sorgulamalar Nietzsche tarafından yöneltilmiştir. Yeni fikirlerini yeni bir üslupla dile getirmiş, felsefi metinlerinde şiirsel bir dil kullanmıştır.İmge yoğunluğu ve dolaylı anlatımlarıyla felsefe tarihinin en zor anlaşılan, en çok yoruma açık olan isimlerinin başında gelir Nietzsche. Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında, kendisinin yüzyıl sonra anlaşılacağı kehanetinde bulunur, söyledikleri neredeyse doğru çıkar; postmodern düşünce bir anlamda Nietzsche'nin yeniden keşfedilmesi üzerine kuruludur. Nietsche, "değerlerin yeniden değerlendirilmesi"ni ister, akla kuşkuyla yaklaşımı sürdürür, varoluşu felsefe tarihinin bildik kavramları ötesinde yeniden ele alır, "iyinin ve kötünün ötesinde" yeni bir ahlak arayışını dillendirir, doğruluk kategorisine şüpheyle yaklaşır.

Anarşist felsefe

Anarşist felsefe, öncelikle siyasal alanda kendisini bir eylem felsefesi olarak ortaya koyar. Farklı anarşist filozoflarda farklı anarşizm felsefeleri söz konusu olmakla birlikte, temel kavramlar olarak özgürlük ve iktidar karşıtlığı, hiyerarşik düzenlemelerin reddiyesi gibi ortak paydalar bulunabilir. Anarşizm politik bir akım olarak 19. yüzyılın önemli akımlarındandır. Sosyalistlerin yanında, özgürlükçü düşüncenin temsilcileri olarak anarşist düşünürler büyük bir rol oynamıştır. Ama Proudhon, Stirner, Bakunin, Kropotkin, Tolstoy gibi anarşist teorisyenler aynı zamanda filozof olarak da farklı kollardan anarşist felsefenin gelişimini sağlamışlardır. Bilgi, akıl ve bilim konularında anarşist filozoflar genel bir eğilim olarak bu kavramları sürdürme eğilimi gösterirler (örneğin Kropotkin, doğa bilimleriyle anarşist düşünce arasındaki derin bağlantıyı göstermeye ya da kurmaya çalışır); bununla birlikte sistematik felsefe ve hiyerarşik düşünce geleneği içindeki kırılmaların birçoğunda anarşist filozofların belirleyici bir rolü olmuştur.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.