Haremde Dört Kadın
Haremde Dört Kadın, 1965 senesinde gösterime giren siyah-beyaz çekim bir Türk filmi. Halit Refiğ'in yönetmenliğini yaptığı drama türündeki eserin senaryosu Kemal Tahir'e ait olup Türk sinemasındaki parlak örneklerden biridir. Anlatı 1899 yılının Aralık ayında geçmektedir.[1]
Haremde Dört Kadın | |
---|---|
| |
Yönetmen | Halit Refiğ |
Yapımcı | Özdemir Birsel |
Senarist |
Kemal Tahir Halit Refiğ |
Oyuncular |
Cüneyt Arkın Ayfer Feray Tanju Gürsu Nilüfer Aydan Pervin Par Sami Ayanoğlu |
Müzik | Metin Bükey |
Stüdyo | Birsel Film |
Türü | Dram |
Yapım yılı | 1965, Türkiye |
Süre | 108 dakika |
Dil | Türkçe |
Osmanlı'nın son dönemlerindeki kimi olayların konak hayatı ve bir harem üzerinden anlatıldığı film, senaryosu kadar oyunculukları ile de dikkat çeker. Türk sinemasındaki kanıksanmış genel kalıplardan farklı olarak; derin ve gerçeğe yakın karakterler, ustaca kurulmuş diyaloglarla hissettirilen bir gerilim içerisinde entrikalarını sürdürür. Haremde Dört Kadın, aslen bir dönem filmi olup Atıf Yılmaz'ın yönettiği İki Gemi Yanyana (1963) ile beraber Türk sinemasındaki ilk lezbiyen ilişki karelerini içerir.
Konusu
Sadık Paşa cahil, zevkine düşkün, bir o kadar da dindar geçinen bir Osmanlı paşasıdır. Varlık içerisindeki konak hayatında üç eşiyle beraber yaşar. Özel olarak yapılan macunlara rağmen çocuğu olmamaktadır ve bir oğlu olmamasının nüfuzunu etkilediğine inanır.
Haremindeki kadınlardan Mihrengiz, paşanın jön Türk yeğeni Dr. Cemal'e aşıktır. Geri planda kalan silik bir cariye olan Gülfem ise köşk içerisindeki önemini artırmak için Paşa'nın asker yeğeni Rüştü'den çocuk peydahlamaya çalışmaktadır ve akıl hocasıyla birlikte bunun hazırlıklarını yapar. Şevkidil (en büyük cariye) güçlü, entrikacı, köşkü ve ahalisini tek başına yönetebilecek kapasitede, afet-i devran bir kadındır. Mihrengiz ile arasındaki sevgi giderek bir lezbiyen ilişkiye dönüşür. Her şey, Sadık Paşa Ruşan'ı dördüncü eş olarak almak istediğinde karışmaya başlar. Dizi halinde gelişen bu yasak aşklar sonucunda Cemal, amcasının kıskanç karılarından biri tarafından öldürülür. Saf kızı oynayan ve sevdiği genç tarafından da sevilen Ruşan ise, çevresindeki olaylar üzerinde hiçbir etkisi ol(a)mayınca sadece kendisine biçilen rolü oynamaya başlayan bir piyon olmaktan öteye gidemez.
Tıbbiye öğrencisi olan ve eğitimi sırasında Sadık Paşa’dan destek alan Cemal, Jön Türk adı verilen Osmanlı aydınlarına mensuptur. Amcası başta bunu bilmemektedir ancak zamanla kendisinden kuşkulanmaya başlar. Cemal; hürriyet, yer yer sosyalizm, Anadolu ve Anadolu insanının kendi kaderine terk edilmişliği gerçeği üzerine ve halkını onurlandıran konuşmalarıyla ilerici bir kişiliği yansıtmaktadır. Bir Jön Türk'le saltanat ve padişah yanlısı paşa arasındaki diyaloglar ve yaşadıkları zıtlaşma Osmanlı’nın son zamanlarından ve dahi günümüzden bir portre sunmaktadır aslında.
Hainlik olgusu da filmde Paşa'nın yeğeni Rüştü karakteri ile kendine yer bulur. Rüştü güvenini ve desteğini kazanmışken, bir taraftan da kendisini öldürüp haremine ve konağına el koyup rütbesini artırma hayalleri kurmaktadır... Bu arada Doktor Cemal'i suçlamaktan da geri kalmaz.
Köşk yaşantısını iyi yansıtan kareler içerisinde, başta Mihrengiz karakteri olmak üzere kadın cinselliğinin varabileceği en uç boyutlar şekilleniyor. Zaten filmdeki en etkileyici sahnelerinden biri de, aşkına karşılık vermediği için Cemal'i öldüren Mihrengiz'in çevresine kalabalık toplaştığında ağlayarak "Bir Jön Türk'ü öldürdüm, padişahım çok yaşa!" nidasında bulunması.
Hakkında
- Cüneyt Arkın bu filmdeki iyi oyunculuğuyla filmografisinde kendisine isim getiren ilk işlerinden birini yapmış oldu.
- "Harem yaşamının cinselliğiyle, kıskançlık çatışmalarıyla ve baskılarıyla, dönemin siyasal atmosferi içinde gelişen film, katıldığı Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde bazı olaylara neden oldu. Gösterim sırasında bir grup milliyetçi gencin saldırısına uğradı. Tepkinin nedeni Osmanlı paşasının dört karılı olmasıydı." (Agah Özgüç'ün 100 Filmde Türk Sineması kitabından)
- İlk kez bu festivalde politik olgular su yüzüne çıkmış, kimi gruplar, kendi ideolojilerine uygun olmayan filmleri protesto etmişlerdir. Bu grupların kara listeye aldığı Haremde Dört Kadın gösterilirken olaylar çıkmış, filmin gösterimi engellemek istenmiştir. Olaylar sırasında sahneye çıkan Antalya Emniyet Müdürü, "Endişenize mahal yok. Çünkü jüri sizin protesto ettiğiniz filmi birinci seçmez" demek zorunda kalmıştı. Aynı grubun seçilmesinde sakınca gördüğü diğer filmler Ben Öldükçe Yaşarım, Muradın Türküsü ve Toprağın Kanı idi. Sonunda jüri, tüm bu dış baskılara boyun eğerek Haldun Dormen'in yönettiği Bozuk Düzen filmini birinci seçti.
Kaynakça
- Emin, Bilge (2003). "HALİT REFİĞ SİNEMASINDA KADIN (1960/61 – 2000)" (PDF). 6 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından (pdf) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mayıs 2017.