Irakeyn Seferi
Osmanlı ordusunun doğuya yönelik en büyük ve en uzun süreli askerî harekâtlarından biridir. Irâk-ı Acem olarak adlandırılan İran'ın kuzeybatı kesimiyle, Irâk-ı Arap olarak adlandırılan Bağdat ve yöresine girilmesi sebebiyle tarihi kaynaklarda Irakeyn (İki Irak) Seferi olarak adlandırılmıştır.
Irakeyn Seferi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
1533-1536 Osmanlı-İran Savaşı | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Safevî Devleti | Osmanlı Devleti | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
I. Tahmasp |
I. Süleyman Pargalı İbrahim Paşa | ||||||
Güçler | |||||||
15.000- 20.000 |
Tebrizde İbrahim Paşa komutasında 35.000-40.000 Sultan Süleymanın sefere katılması ile birlikte 90.000-95.000 | ||||||
Kayıplar | |||||||
5.000 ölü 1.000 esir | 7.000 | ||||||
Şah Tahmasp, Osmanlı ordularına karşı savaşmaya gelmedi |
Harekâtın sebepleri
Mohaç Muharebesi sırasında Anadolu'nun orta ve doğu kısımlarında çıkan isyanlar sonrasında Anadolu'nun güvenliği açısından İran'a sefer açmayı gerekli hale getirdi. İsyanların bastırılmasından sonra Osmanlı-Safevi sınırı boyunca karşılıklı ihlallerin olmasıyla da seferin kararlaştırılması süreci hızlandı.
Harekat
1533'te Habsburglarla yapılan barışla Avrupa'daki sınırları belirli süre güvence altına alan I. Süleyman bunun hemen ardından İran seferi için hazırlıkları başlattı ve kendisine geniş yetkiler verdiği Vezir-i azam Pargalı İbrahim Paşa'yı Ekim ayı sonlarında önden sefere gönderdi. 1533 yılı Aralık ayında Halep'e varan ve kışı burada geçiren İbrahim Paşa Mayıs 1534'te Diyarbakır'a gelerek Tebriz'e yönelerek 6 Ağustos 1534 yılında büyük oranda boşaltılmış olan şehri kolayca ele geçirdi.[1]
14 Haziran'da Üsküdar' dan hareket eden I. Süleyman, 20 Temmuz'da Konya'ya vardı. Konya'da Mevlana Celaleddin Rumi'nin türbesini ziyaret etti. Kayseri-Sivas-Erzincan yolunu izleyerek 28 Eylül'de Tebriz'e girdi. I. Selim'e karşı 1514 Çaldıran mağlubiyetinin etkisinde olan Safeviler, üstün ateşli silah gücüne sahip Osmanlılar'la meydan savaşına girmeyip Osmanlı ordusunun geçeceği yerleri tahrip etmek ve ani baskınlar yapmak şeklinde direniş gösterdi. Osmanlı ordusu güç şartlar altında Sultaniye'ye ulaşsa da Şah I. Tahmasb'ın izine rastlayamadı. Osmanlı ordusu buradan hareketle zorlu arazi ve iklim şartlarıyla mücadele ederek Bağdat üzerine yöneldi. Bağdat' ı savunan Tekelü Mehmed Han komutasındaki Safevi kuvvetlerinin şehri terkederek kaçması üzerine Bağdat 28 Kasım 1534 Osmanlı kuvvetlerince kolayca ele geçirildi.[1]
Takip ve dönüş
1534-1535 kışını Bağdat'ta geçiren Kanuni, burada Osmanlı devlet örgütünü kurdu. Bağdat'ın dini önem edinen yerlerini gördü. Safevi tehlikesini kesin olarak kaldırmak isteyen I. Süleyman, Şah'ın Tebriz'i geri aldığını ve Van'ı kuşattığı haberi üzerine harekete geçti. 3 Temmuz 1535'te Tebriz'e gelen Osmanlı Sultanı, devamlı kaçan Şah Tahmasb kuvvetlerini takip için İran içerisinde Dergezin'e kadar ilerledi. Ancak Tahmasb'ın izine rastlanılmaması üzerine Tebriz'e dönüldü (20 Ağustos). Kanuni komutasındaki Osmanlı ordusu Tebriz'i boşaltarak 23 Eylül 1535' te Ahlat'a geldi ve bir süre burada kaldı.
Osmanlı ordusunun Tebriz'i boşaltması üzerine Tahmasb süratle hareket ederek şehre girdi ve ardından Van'ı da ele geçirdi. Bu süreçte Erciş' i kuşatan Safevi ordusu şehri ele geçiremediği gibi Osmanlı kuvvetleri de Van'ı geri alamadı. Kanuni, kış mevsiminin iyice ilerlemesi ve Şah Tahmasb'ın Van'a asker bırakıp buradan ayrıldığını haber alması üzerine ileri harekâta geçmeyerek sınır bölgesinin güvenliğini sağlamlaştırdıktan sonra Ahlat'tan Bitlis'e, oradan Diyarbakır'a gelip Halep, Antakya, Gülek Boğazı, Konya yoluyla 8 Ocak 1536'da İstanbul'a ulaştı
Seferin sonuçları
Osmanlı tarihinin bu en uzun ve büyük askerî harekâtı sonucunda Bağdat, Basra ve civarında Osmanlı hakimiyeti başlamıştır.
Kaynakça
- Büyük Osmanlı Tarihi, Enver Ziya Karal, İ. Hakkı Uzunçarşılı, 2001, Sabah Yayınları, Cilt 3