Mevlid
Mevlîd, İslâm edebiyatında Muhammed'in doğum gününde yapılan kutlama merasimlerine, bu merasimlerde okunmak üzere yazılan ve bestelenen manzum şeklindeki edebî metinlere verilen isim. Mevlîd, bunun yanında İslâm edebiyatında müstakil bir edebî türdür.
Arapça "doğmak", "doğum zamanı" veya "doğum yeri" anlamındaki "velâdet" kelimesinden türeyen "mevlid", zaman içinde bu türdeki eserlere verilen ortak bir isim hâline gelmiştir.
Özel dinî günlerde (sünnet töreni, hac dönüşü, asker uğurlama, bir ölümün 40. günü gibi) ve kutsal gecelerde, Muhammed'in doğumu, kutsal kişiliği, miracı gibi olağanüstü anlatı ve mitoslarla bezenmiş, gerçeküstü olayları anlatan edebî metinlerin makam ve usûl ile okunmasıdır.[1] Türkçeye Arapça'dan girmiş olan "mevlid", "Peygamberin doğum günü" anlamında da kullanılır. Halk arasında mevlit, mevlüd, mevlüt olarak da söylenmekte, kişilere isim olarak da verilmektedir.
Edebî bir terim olarak “mevlîd”, Muhammed peygamberin doğumunu, hayatından kısa pasajları, mucizelerini anlatan mesnevi tarzındaki metinlerin tümüne verilen isim olmakla beraber, İslâm edebiyâtında bir edebî türdür. Günümüzde Türkiye'de bu türün en tanınan örneği, Süleyman Çelebi‘nin 15. yüzyıl tarihli "Vesîletü'n Necât" (Kurtuluş Vesilesi) ismini taşıyan manzum, Türkçe eseridir. Bu nedenle "mevlîd" kelimesi ile kastedilen çoğunlukla Süleyman Çelebi'nin söz konusu eseridir. Türkçede olduğu gibi Arapça, Kürtçe, Arnavutça gibi birçok dilde de mevlidler yazılmıştır. Türkçe mevlid geleneğinde olduğu gibi özel günlerde ve kutsal gecelerde okunduğu gibi, diğer zamanlarda da isteyenler tarafından okunmaktadır.
Musikî terimi olarak “mevlîd”, cami ve tekke musikisinin bir türünü ifade eder. İslâm musikîsinde “mevlîd” okuyanlar, Farsçadan türetilmiş "mevlidhan" tâbiri ile nitelendirilir. Günümüzde icrâ edilmekte olan mevlid bestesini, 17. yüzyılda Bursalı Sekbân adlı bir musikîşinas tarafından bestelendiği sanılmaktadır.
Türk Edebiyatında Mevlid
Türk edebiyat literatüründe 63 mevlid yer alır. Bu eserlerin en meşhuru, Süleyman Çelebi tarafından 15. yüzyılda yazılmış olandır. Diğer mevlitlerin hemen hepsi Süleyman Çelebi'nin mevlidine naziredir. Yalnızca Süleyman Çelebi'den önce yaşamış olan Erzurumlu Mustafa Darir'in "Tercümetü'd Darir" adlı eseri, İbn-i İshak'ın "Siret'ün Nebi" eserinden çeviridir.
Hamdullah Hamdi'nin ve Şemseddin Sivâsî'nin yazdığı mevlidler, başarılı örneklerdendir. Ancak hiçbir eser, Süleyman Çelebi'nin yazdığı mevlidin seviyesine erişememiştir.
Süleyman Çelebi'nin mevlîdi
Süleyman Çelebi tarafından 1409'da yazılmıştır. Asıl adı "Vesîletü'n Necât" (Kurtuluş Vesilesi)'tır. 16 kısım ve 770 beyitten oluşur. Kasîde şeklinde yazılan eserin içinde gazel formunda yazılan bölümler de vardır. Aruz vezninin "failatun failatun failun" vezni kullanılmıştır; sadece "velâdet” bölümünün sonundaki on beyit “mef’ ulü-fâilâtü-mefâilü-fâilün” kalıbı ile yazılmıştır.
Süleyman Çelebi, eserini yazarken, referans aldığı eserlerin, Âşık Paşa’ nın “Garibnâme” si, Erzurumlu Darir in “Siyerü’ n- Nebî” si, Eb’ul Hasan Bekrî’ nin “Siyer"i ve Muhyiddîn Ibnü'l Arâbî’nin “Füsûs-u Hîkem“i olduğu tespit edilmiştir.
Halk arasında geleneksel olarak okunan mevlid, Süleyman Çelebi'nin yazdığı mevliddir.
Mevlidin bestesi
Günümüze kadar gelen besteyi Bursalı Sekban isimli bir müzisyenin 17. yüzyılda bestelediği sanılmaktadır. Bir beste olmaktan ziyade, her bir bölümün hangi makamda nasıl seslendirileceği konusunda rehber niteliğindedir. Halka mal olmuş bir müziktir; ülkenin değişik bölgelerinin kendine özgü bir mevlid tavır ve üslubu gelişmiştir. Hâfız Sadettin Kaynak ve Hâfız Kemal Batanay gibi bestekârlar da mevlidi bestelemiştir ancak pek yaygınlaşmamıştır.
2010 yılında ise Cumhurbaşkanlığı Yüksek Himayeleri tarafından finanse edilen bir proje ile dünyaca ünlü besteci ve orkestra şefi Selman Ada tarafından, evrensel müzik standartlarına uygun şekilde "kantat" formunda bestelenmiş şekli ile seslendirilmiştir.
Mevlid geleneği
İslâm peygamberi Muhammed'in doğum günü hicrî takvime göre Rebiülevvel ayının 12. gecesidir. İslâm dünyası, her yıl bu günü Mevlid Kandili olarak kutlar. Mevlid günlerinde oruç tutulması, geceleri ilâhiler, kasîdeler ve Mevlîd-i Şerif okunması, dua ve sohbet edilmesi, Kur’an okunması gibi ibadetler ile kutlama yaygındır.
Mevlid kutlaması, Osmanlı'da 1588'de, resmi bir devlet protokolü haline getirildi. Sarayın önceleri Ayasofya Camisi'nde, daha sonra Sultanahmet Camisi'nde düzenlediği törenlere devletin ileri gelenleri ile birlikte halk da katılırdı. Sultan Abdülaziz döneminde Ortaköy, I. Abdülhamid devrinde Yıldız Camii'nde tören düzenlenirdi.
Kandil olarak nitelendirilen önemli dinî gün ve gecelerin dışında, çocukların 40'ı çıkınca, bir müslümanın vefâtının 40’ıncı gününde, adak ve nikâh törenlerinde, hacıların dönüşünde, sünnet merasiminde, asker uğurlama gibi vesilelerle mevlid okunması özellikle Anadolu’da gelenekselleşmiştir.
ile ilgili metin bulabilirsiniz. |
Kaynakça
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 29 Eylül 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Haziran 2017.