Ahmed Yesevî

Ahmed Yesevî ya da Ata Yesevî (Kazakça: Қожа Ахмед Яссауи; Özbekçe: Xoja Ahmad Yassaviy; 1093, Sayram - 1166, Türkistan (Yesi)), Türk[1] mutasavvıf ve Alevî Türkmen bir şair.

Hoca Ahmed Yesevî
Doğum Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevî
1093
Sayram, Kazakistan
Ölüm 1166 (72-73 yaşlarında)
Türkistan, Kazakistan
Takma ad Pîr-i Türkistan (Alevîlerin Türkistanlı Pîri)
Meslek Mutasavvıf
İkamet Orta Asya (Türkistan)
Milliyet Türk
Edebî akım Tasavvuf (İslam-Bâtınîlik), Alevîlik, Bektaşîlik, Yesevîlik, Câferîlik

Hakkında

Tarihte bilinen ilk büyük Türk mutasavvıfı unvanını taşır. Tam adı: Ahmed bin İbrâhim bin İlyâs Yesevî idi. Yesevîlik adı verilen tasavvufî akımının mimârı olan "Hazret-i Türkistan" nâmıyla da meşhur "Hâce Ahmed Yesevî" müridi Hacı Bektaş Veli gibi[2] bir İslâm âlimidir. Ortaya koyduğu öğreti yöntemleriyle Alevî-Bektâşî Tarikâtı ile Sünni İslam'ı da bir hayli derinden etkilemiş olan bir şahsiyettir.

Şahsiyeti

Kuvvetli bir medrese tahsili görmüş olup din ilimleri yanında tasavvufu da layığıyla öğrenmiştir. Babası, Alevîlerin atası olan On İki İmamlardan ilk İmam Ali el-Mûrtezâ'nın soyundan olan "Şeyh İbrâhim Velî", mürşidi ise Alevî âlimlerinden Türkmen ve Alevî-Bektaşî Şeyhî Hâce Ebû Yakûb Yûsuf el-Hemedânî'dir.[2] Anadolu'ya hiç gelmemiş olmasına rağmen Anadolu'da da tanınan ve sevilen "Hoca Ahmed Yesevî", yaygın olan kanaate göre, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektaş Velî (Seyyid Muhammed bin Seyyid İbrâhim Ata) gibi Anadolu ekolleriyle Anadolu'daki tasavvufi akımlar üzerinde büyük tesirler meydana getirmiştir. Diğer bâzı âlimlerin yaptığı gibi kendisini belli bir alana hapsetmeyip inandıklarını ve öğrendiklerini yerli halka ve göçebe köylülere onların kendi anlayabilecekleri bir lisan ve alıştıkları yöntemlerle anlatmaya çalışmıştır.[2]

Hayatı

Karahanlılar'ın hüküm sürdüğü çağlarda Orta Asya'nın iktisadî, sosyal, siyasi ve medeni hayatında önemli bir yer tutan, Türkistan şehri yakınlarında Sayram[3] kentinde doğan Ahmed Yesevî, Yesi'de Arslan Baba'ya intisab eder. Menkıbeye göre Arslan Baba'nın Yesi'ye gelerek Ahmed Yesevî ile buluşması ve İslâm Peygamberi Muhammed Mustafa'nın kendisine teslim ettiği emanetleri vermesi, terbiyesi ile ilgilenerek onu irşat etmesi hep İslâm Peygamberi Muhammed Mustafa'nın mânevî bir işaretine dayanmaktaydı. Babası Hace İbrâhim Şeyh ve mânevi babası Arslan Baba'nın vefatlarını müteakib Buhara ve Semerkant'ta Melâmetiyye-Nakşîbendiyye-Kalenderiyye şeyhi olduğu iddia edilen Hâce Yûsuf el-Hemedânî'nin yanında eğitimini tamamlar.[4] Zaten, Yesevi'nin Fakrname adlı eserinde isimleri geçen Şakik-i Belhi, Ahmed-i Cami-i Namıki ve Kutb'ûd-Dîn Haydar gibi önemli şahsiyetlerin hepsinin Melâmetîyye-Kalenderiyye çevrelere mensup oldukları da kaynakların verdiği bilgiler arasında yer almaktadır.[5] Hatta bu müridlerden Kutb'ûd-dîn Haydar, 12. yüzyıldan itibaren Kalenderîliğin en yaygın ve faal kolunu oluşturan Haydarîliğin kurucusudur.[6] Sayram'da İmâm Muhammed Bakır bin Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn soyundan gelenlerin hepsine Hâce unvanı verildiği gibi onlara bağlanan kişiler de aynı isimle anılmaktaydı. İşte bu nedenledir ki Hâce Ahmed-i Yesevî, Kul Hâce Ahmed olarak anılır olur.[2]

İrşat postuna geçişi

Hâce Yûsuf el-Hemedânî'nin vefatı üzerine irşat mevkiine önce Abdullah-ı Berkî daha sonra da Şeyh Hasan-ı Endâkî geçer.[2] 1160 yılında Endâkî'nin ölümü üzerine de Ahmed-i Yesevî irşad postuna oturur.[2] Bir süre sonra da vaktiyle mürşidi Hâce Yûsuf el-Hemedânî'nin vermiş olduğu talimat üzerine irşat makamını Abdulhâlık Gucdevanî'ye devrederek Türkistan'da İslâmiyeti yaymak maksadıyla Yesi'ye geri döner.[2]

En büyük eseri "Divan-ı Hikmet"

Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenecek olan Hikmetleri aracılığıyla Türklere İslam'ı kolaylaştırarak benimsetmiştir. Bunun için İslam inancını, Türk gelenek, inanç ve yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme yolunu seçmiştir. Ahmed Yesevî, Yesevîlik tarikatını kurucusu olarak kabul edilir. İslâm'ı yeni kabul etmiş Türk topluluklarına dinin irfan yönünü tanıtmıştır.

Türk toplulukları üzerindeki tesirleri

Türkistan Türkleri'nin İslam’ı kitleler halinde kabul etmeye başladığı 10. yüzyıl, Türk dünyası için tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyıldan itibaren Türkler İslamiyet anlayışını benimsemişlerdir. Ahmed Yesevî, bir yandan İslâm şeriat hükümlerini, tasavvuf esaslarını, tarikat adap ve erkânını öğretmeğe çalışırken bir yandan da İslâmiyet'i Türklere sevdirmeyi, Ehl-i Beyt[7] âkidesini yaymak ve yerleştirmeyi kendine gaye edinmiştir. Bu eğitmenlik vasıflarından ötürü hikmetleri lirizmden uzak ve sanat endişesi taşımadan söylenmiş şiirler olarak kabul edilmektedir.[2]

Yesevî, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilmesine rağmen eserlerini Türkçede vermiştir.[8] Edebiyatçı Yahya Kemal Beyatlı'nın Ahmed Yesevî hakkındaki yorumu şöyledir.

Şu Ahmet Yesevi kim? Bir araştırın göreceksiniz. Bizim milliyetimizi asıl O'nda bulacaksınız[9]

İslam'ın kabulü ile Türk illeri kitleler halinde tercih yaparken bir yanda da tasavvuf kültürü oluşuyordu. Oluşum aşamasında batıdaki Türklerin de etkilenmemesi imkânsız değildi. Herbert Adams Gibbons tezine göre, Yunus Emre ile Ahmet Yesevî'nin benzerlik gösteriyor olmasına karşın, yapılan araştırmalarda Yunus Emre'nin Ahmed Yesevî'nin devamı olduğu ifade edilmiştir.[10]

Türbesi

Türbesi, Kazakistan'ın güneyindeki Türkistan kentinde 1389 ile 1405 yılları arasında Timurlenk tarafından yapıldı. 2002 yılında UNESCO tarafından dünya tarih eseri olarak kabul gördü. Ahmed Yesevî'nin türbesi Türkiye Cumhuriyeti tarafından TİKA marifetiyle yeniden tamir edilmiştir.[11]

Eserleri

  • Divan-ı Hikmet şiirleri, Türk tasavvuf edebiyatının çok önemli ve bilinen en eski örneklerini içeren kitaptır.
  • Akaid, İslam'ın esaslarının yer aldığı temel eseridir.
  • Fakr-Nâme öğrencileri tarafından yazılmış ve kendisine mal edilmiştir.
Emir Timur Kurgan tarafından Ahmed Yesevî'ye hediye edilen tarihi kazan
Yesevî Türbesi'ndeki kazan (eski hali)
Yesevî Müzesi'nde sergilenen tarihi kazan

Ahmed Yesevî'nin vefatından sonra Anadolu'ya gelenler

Ahmed Yesevî'nin müridleri ve takipçileri ölümünden önce ve ölümünün sonrasında, 12. yüzyılın ortalarından itibaren diğer bölgeler gibi Anadolu'ya da gelerek görüşlerini yaymaya devam ettiler.

Zakiroğulları ve Beyderoğulları'nın, bunların en büyük temsilcileri oldukları bilinir. Türkmenistan'da hâlen 70 bin civarında bulunan Zakiroğulları'nın Türkiye'de de temsilcileri bulunmaktadır. Diğer önemli halifeleri arasında Mansur Ata, Abdülmelik Ata, Süleyman Hakim Ata, Tac Hoca, ve Zengi Ata sayılabilir.

Yesevi, kendisi Anadolu’ya gelmemişse de oğullarını ve öğrencilerini  Anadolu’ya irşat hizmetleri vermek üzere görevlendirildiği bilinir.Kırıkkale Keskin Berek Dağı eteklerinde Ahmet Yesevi’nin oğlu olduğu belirtilen Haydar Sultan’ın çilehanesi ve ona atfedilen bir kuyu bulunmaktadır. Bu türbe ve  kuyuyu, akıl hastaları ve çocuğu olmayanlar ziyaret ederler.

Evliyâ Çelebi'ye göre bazı meşhur muhtemel Yesev’îyye târikatı mensupları ve dervişleri

Evliyâ Çelebi’nin Seyahatname'sinde tespit ettiği Yesevî-Bektâşî dervişlerinden bazıları şöyledir: Rumeli'de Sarı Saltuk, Deliorman'da Demirci Baba, Niyazabad'da Avşar Baba, Merzifon’da Pir Dede, Bulgaristan Varna-Batova'da Akyazılı, Bursa'da Geyikli Baba, Abdal Musa, İstanbul Unkapanı'nda Horos Dede, Yozgat'ta Emir Çin Osman, Tokat’ta Gaj-Gaj Dede, Zile’de Şeyh Nusret, Nevşehir'de Hacı Bektaş-ı Veli, Amasya’da Baba İlyas.

İslâm şeriatına ve peygamberin sünnetine titizlikle bağlı olduğu bilinen Ahmed-i Yesevî'nin şeriat ile tarikâtı kolaylıkla bağdaştırabilme yeteneği, Yesevîlik tarikâtının Türk toplulukları arasında hızla yayılıp yerleşmesinin ve daha sonra ortaya çıkan Vefa’îyye, Bâbâ’îyye, Haydâr’îyye, ve Bektâşî Tarikâtı gibi kökende Alevî unsurlardan oluşan tarikât ve topluluklar üzerine şiddetli tesirlerinin olduğu kabul edilecek olursa, yukarıda zikredilen şahsiyetlerin doğrudan Yesev’îyye mensupları olduklarını söylemek pek mümkün gözükmemektedir. Ancak, bu dervişlerin dolaylı olarak Hâce Ahmed-i Yesevî'den etkilenmiş oldukları da yadsınamaz.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Islam in the Soviet Union: From the Second World War to Perestroika (googlebooks)
  2. http://www.ayu.edu.tr/yayin_detay/67/divan--hikmet-hoca-ahmed-yesevi
  3. Uluslararası Ahmed Yesevî Sempozyumu Bülteni, Bağcılar Belediyesi 20-21 Şubat 2010
  4. [[Ahmet Yaşar Ocak, Anadolu Sufiliğinde Ahmed-i Yesevi ve Yesevilik, Yesevilik Bilgisi, Ankara 1998, Ahmet Yesevi Vakfı Yayınları, s.328-330
  5. Yesevi’nin Fakrnamesi, Kemal Eraslan.TDED.S.;XXII İstanbul 1997, s. 45-120
  6. Ocak, Ahmet Yaşar, Anadolu Türk Sufiliğinde Ahmed-î Yesevi Geleneğinin Teşekkülü Milletlerarası Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri (26-27 Eylül 1991), Ankara 1992, Kültür Bakanlığı Yayınları, s.79-80
  7. "Arşivlenmiş kopya". 29 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mayıs 2015.
  8. Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, 1985.
  9. Ahmet Yesevi Üniversitesi.
  10. Hoca Ahmed Yesevi, Çağatay ve Osmanlı Edebiyatları Üzerindeki Tesiri, Bilgi Mecmuası, nu. 6, s. 611-645.
  11. "Kazakhstan Atatürk Uluslararası Kongresi 4th Turkistan, Azmi Süslü, Uygur Tazebay, Atatürk Araştırma Merkezi, Q. A. I︠a︡ssaui atyndaghy Khalyqaralyq Qazaq-Tu̇rīk Universitetī., Atatürk 4. Uluslararası Kongresi, 2000." 22 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Temmuz 2009.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.