Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve Çelik: İnsan Topluluklarının Yazgıları, Kaliforniya Üniversitesi coğrafya ve fizyoloji profesörü Jared Diamond'un 1997'de yazdığı kitabın adıdır. 1998'de kurgusal olmayan genel eser dalında Pulitzer Ödülü ve En İyi Bilim Kitabı dalında Aventis ödülü kazanmıştır. Temmuz 2005'te National Geographic Society tarafından kitaba bağlı kalarak çekilen bir belgesel PBS'de yayınlanmıştır.[1]
Yazar | Jared Diamond |
---|---|
Konular | Coğrafya, sosyal evrim, medeniyetler tarihi, etnoloji |
Yayım | 1997 (1. Basım) |
Yayımcı | TÜBİTAK Yayınları |
ISBN |
975-403-271-8 (Türkçe) |
Kitap aynı zamanda Tüfek, Mikrop ve Çelik: İnsanlığın son 13.000 yıllık kısa hikâyesi adıyla da yayınlandı.[2] Kitap Avrasya hegemonyasının fikri, ahlaki veya doğuştan genetik üstünlüğe sahip olduğu iddiasını reddederken, Avrasya medeniyetlerinin (Kuzey Afrika da dahil) nasıl hayatta kaldıklarını ve diğerlerini nasıl ele geçirdiklerini açıklamaya çalışıyor. Diamond, insan toplulukları arasındaki güç ve teknoloji farkının çevresel faktörlerden kaynaklı olduğunu çeşitli güçlendirilmiş olumlu geri bildirimlere dayandırarak savunuyor. Kültürel veya genetik farklılıkların Avrasyalıları avantajlı kıldığını (örneğin, yazılı dil veya bölgesel hastalıklara karşı Avrasyalıların direncindeki gelişim) fakat bu avantajların Avrasyalıların gen yapılarından dolayı değil, coğrafyanın toplumlar ve kültürler üzerindeki etkisinden dolayı ortaya çıktığını iddia ediyor.
Özet
Kitabın önsözü Diamond'un Papua Yeni Gine'li politikacı Yali ile olan diyaloğuyla başlıyor. Diyalog daha sonra Yali'nin halkıyla, o topraklarda 200 yıl boyunca hükmeden Avrupalıların güç ve teknoloji alanlarındaki gözle görülür farklılıklarına ve bu farklılıkların hiçbirinin Avrupalıların herhangi bir genetik üstünlüğüyle alakalı olmadığı noktasına doğru gidiyor. Yali yerel dilde "icat ve işlenmiş ürün" için kullandıkları "cargo" kelimesini kullanarak soruyor: "Beyazların neden bu kadar çok kargosu yani işlenmiş ürünü ve icadı var, ve biz Yeni Ginelilerin neden bu kadar az?"
Diamond aynı sorunun her yere uygulanabildiğini fark eder: "Avrasya kökenli insanlar... dünyaya refah ve güç noktasında hükmediyorlar." Diğer toplumlar, sömürgeci güçleri başlarından attıktan sonra bile hala refah ve güç konusunda duraksama yaşıyorlar. Ve daha başka toplumlar "kırıp geçirildiler, zapt edildiler ve hatta bazı durumlarda Avrupalı sömürgeciler tarafından yok edildiler." diyor. Diğer kıtaların insanları (Sahra altı Afrikalılar, Amerika yerlileri, Avustralya Aborjinleri ve Yeni Gineliler, ve Güneydoğu Asya'nın asıl sakinleri) büyük ölçüde zapt edildi, yerleri değiştirildi ve bazı uç durumlarda -Amerika yerlileri, Avustralya Aborjinleri ve Güney Afrikalı yerli halk Khoisan gibi örneklere gönderme yapılıyor - Avrasyalılar ve Bantu'lar gibi tarım tabanlı toplumlar tarafından büyük ölçüde yok edildiler. Buz çağından sonra tarımın erken geliştiği toplumların, askeri ve politik yönden ilerde olmalarına bağlıyor bu durumu. Gücün ve başarıların orantısız olarak dağılmasına açıklamalar getiriyor.
Jared Diamond özetle, tarihin seyrini, dört önemli faktörün belirlediğini söylüyor.
- Potansiyel tahıllar ve ehlileştirilebilen hayvanların ulaşılabilirliği
- Tarımın yayılmasına yön veren kıta ekseninin yerleşimi
- Kıtalar arasında bilginin transferi
- Nüfus büyüklüğü
Bu nedenle yazar, dünyadaki tüm toplumlar arasındaki farklılıkların coğrafya ile açıklanabileceğini iddia eder. Kitap, insanlığın buzul çağından bugüne uzanan gelişimini, dünya coğrafyasının çok geniş bir kısmını kapsayacak şekilde kurgusal bir dille anlatır.
Başlık
Kitabın ismindeki tüfek, mikrop ve çelik sırasıyla, tarımla uğraşan toplumların diğerlerini zapt etmesi ve onlara hükmetmesi, sayıca bazen üstün olmamalarına rağmen üstün silahları sayesinde askeri güç elde etmelerine (tüfek); Avrasya kökenli hastalıkların bu hastalıklara karşı bağışıklığı olmayan yerel nüfusu zayıflatıp azaltması ve dolayısıyla üzerilerindeki kontrolü kolaylaştırmasına (mikrop), ve merkezi hükûmetin milliyetçiliği ve güçlü askeri birlikleri desteklemesi (çelik), referans içerir. Kitap aynı zamanda coğrafyayı da kullanarak Avrupalıların nasıl üstün bir askeri teknoloji geliştirdiklerini ve Avrupa ve Asyalıların nasıl bazı hastalıklara karşı bağışıklık kazandıklarını, aynı zamanda bu hastalıkların Amerika'daki yerel halkla kurulan ilk iletişimden sonra salgın şeklinde o halkları nasıl harap ettiğini de gösteriyor. Avrasya yaklaşık 13,000-15,000 yıl önce son Buzul Çağı'ndan sonra, coğrafik, iklimsel ve çevresel olarak en faydalı çıkan kıta olmuştur.
Teorinin anahatları
Diamond, Avrasya uygarlıklarının yaratıcı eserlerden daha çok fırsat ve ihtiyaçtan doğan ürünler ortaya koyduklarını savunuyor. Bundan dolayı uygarlık, üstün zekadan dolayı değil, belli bazı ön koşullar altında, gelişim zincirinin bir neticesi olarak doğar.
İlk toplumlarda, insanlar avcı-toplayıcı gruplar hâlinde yaşadılar. Medeniyete doğru ilk adım ekinlerin işlenmesi ve hayvanların evcilleştirilmesiyle tarımın gelişimiyle oldu. Tarım ürünleri; yiyecek fazlasını doğurdu, ve bu da yerleşik toplum düzeninin gelişimine, zanaate, hızlı nüfus artışına, ve iş gücünün özelleşmesine neden oldu. Büyük topluluklar bürokrasiye ve yönetici bir sınıfa sahip olmaya doğru meylettiler ve bunun neticesinde devlet ve imparatorluklar doğdu.[3]
Tarım her ne kadar dünyanın farklı yerlerinde gelişmeye başladıysa da, Avrasya uygun bitki örtüsü ve ehlileştirilebilir hayvan çeşidinin fazlalığı gibi faktörlerden ötürü avantaj sağladı. Avrasya diğer kıtalara kıyasla; arpa, unun farklı çeşitleri, protein zengini gıdalar, tekstil için keten, keçi, koyun ve büyükbaş hayvanlar ve bunların derileri, yünleri, kemik ve toynakların kaynatılmasıyla elde edilen yapıştırıcılar gibi çok geniş yelpazede bir ürün çeşitliliğine sahipti. Orta doğu medeniyetleri ticarete başladıklarında, komşu bölgelerde at ve maymun gibi (ulaşımda kullanmak üzere) daha yararlı hayvanlar buldular.
Tersine, Amerikalı yerli çiftçiler geniş çayırlarda mısır yetiştirme mücadelesi verdiler fakat mısır besin değeri düşük bir gıdaydı ve tek tek dikildiğinden yetiştirmesi çok zahmetli bir işti. Avrasyalılar ise ekimi ve yetiştirmesi çok kolay, lif ve besin değeri yüksek buğday ve arpaya sahipti. Buğday ötekilere oranla %8-14 gibi yüksek bir oranda protein içerme üstünlüğüne sahipti. Bu yüzden nüfusun hızlı bir şekilde artmasına yardımcı olacak yiyecek fazlalığı oldu. Bu nüfus artışı iş gücünü, yatırımı ve zanaati arttırdı. Ayrıca tropik iklimlerde yetişen muz gibi ürünlerin aksine hububat uzun süreli olarak depolanabildi.
Avrasya evcilleştirilebilen 13 büyük hayvan (44 kg üzeri) türüne sahipken; Güney Amerika'da sadece bir tane (lama ve alpaka aynı tür olarak sayılıyor); geri kalan bütün kıt'alarda ise hiç yoktu. Diamond, Anna Karenina prensibine göre küçük sayıdaki evcilleştirilebilir hayvan (148'de 14 aday) türünü açıklarken: pek çok umut verici tür evcilleştirilebilmelerini engelleyen inanılmaz büyük zorluklara sahiplerdi.
Avrasyalılar at ve deve gibi ehilleştirmesi kolay uysal büyükbaş hayvanlara sahipken, Afrikalılar hem aslan, leopar gibi vahşi memelilere hem de zebra ve yaban eşeği gibi ehilleştirmesi zor hayvanlara sahiptiler. Diamond, Yeni Gine'de insan yaşamına faydalı hayvanların 4.000-5.000 yıl önce Doğu Asya topraklarından geldiğinin de altını çiziyor.
Avrasya'nın büyük kara parçası ve uzun doğu-batı mesafesi bu avantajları arttırdı. Geniş alanlar sayesinde ehilleştirmeye uygun çok fazla bitki ve hayvan türüne sahipti, ve üzerinde yaşayan insanların hem yenilikleri hem de hastalıkları değiştirmelerine imkân sağladı. Doğu-Batı oryantasyonu sayesinde kıtanın bir ucundaki türlerin benzer iklim ve mevsime sahip diğer kısımlarda da yaşayabilmelerine imkân vardı. Öte yandan, Avustralya buzul çağından sonra muhtemelen insanların avlanmasından dolayı soyları tükendiğinden, faydalı hayvan kıtlığı çekiyordu. Avrasya'nın Doğu-Batı oryantasyonunun en çok fayda sağladığı kıta Avrupa oldu. Milattan önceki yüzyılın başlarında Avrupa'nın Ege bölgesinde kalan kısımları Orta Doğu'nun hayvan, bitki ve tarım tekniklerini kendilerine adapte etti ve bunu daha sonra Avrupa'nın tamamı takip etti.
Yiyecek fazlalığı ve nüfus yoğunluğu iş gücünün artmasına ve farklı alanlara yayılmasına imkân sağladı. Çiftçilik dışındaki esnaflık ve yazıcılık gibi uzmanlıkların artışı ekonominin ve teknolojinin büyüme hızını arttırdı. Avrupalıları bu ekonomik ve teknolojik büyüme sayesinde çeliği işleyip silah üretti ve böylece diğer kıt'alardaki toplulukların kontrolünü ele geçirmeye başladı.
Avrasya'nın nüfus yoğunluğu, ticaret hacmi, ve yiyecek bolluğu geniş çapta salgın hastalıkların (hayvandan insana geçenler de dahil) yayılmasına neden oldu. Doğal seçilim Avrasyalıları çok fazla sayıda mikroba karşı bağışıklık kazanmaya itti. Avrupalılar Amerikalılarla ilk iletişimi kurduklarında, Avrupa hastalıkları (ki Amerikalıların bu hastalıklara karşı herhangi bir bağışıklıkları yoktu) Amerikalıların nüfusunu kırıp geçirdi. (Afrika ve Güney Asya'da bu hastalık alışverişi durumu biraz daha dengeliydi, sıtma ve sarıhumma gibi hastalıklar buraya gelen beyazları etkiledi ve onlar için bölgeyi beyaz adamın mezarı konumuna çevirdi.) Kitabın adında geçen "mikrop", az sayıda Avrupalının hastalıktan kırılan yerli halkları nasıl kontrol altında tuttuklarına bir gönderme yapıyor.
Entelektüel arka plan
Diamond çevresel faktörlerin insanlık tarihinde büyük etki yarattığını savunan ilk kişi değildir. 1850'lerin sonunda, Henry Thomas Buckle bu konuda araştırmalar yapmış ve daha sonra uygun iklim ve toprakların, ve buna bağlı olarak üretilen fazla yiyeceğin bir nüfusun refahına önemli katkılarda bulunduğunu yazmıştır. Deprem ve sel gibi doğal afetlerin az olduğu yerlerde yaşayan insanların daha az batıl inanç sahibi olduklarını ve buna bağlı olarak daha hızlı entelektüel gelişim kaydettiklerine inanmıştır.
1930'larda, Fransa'daki Annales School'da coğrafya, tarih ve sosyoloji kullanılarak uzun süreli tarihi yapılar üzerinde bir araştırma yapıldı. Araştırmacılar coğrafya, iklim ve toprak kullanımının etkilerini incelediler. 1960'lardan sonra coğrafya ABD'de akademik disiplinlerden neredeyse çıkarılmasına karşın, pek çok coğrafya kökenli tarihsel teori 90'lı yıllarda yayınlandı. Buna ek olarak, insanın doğadaki aktivitelerini inceleyen çevresel tarih bölüm olarak yükselmeye başladı.
William H.McNeill de, ilk baskısı 1977'de yapılan "Plagues and Peoples" adlı eserinde benzer tezler ileri sürmüştür. Özellikle salgın hastalıkların yayılma şekilleri, bu hastalıkların tarih içinde geçirdiği evrimler ve tüm bu hastalıkların çeşitli toplulukların uygarlıklarına yaptığı çok büyük etkiler, 20. yüzyıl sonuna kadar tarihçiler tarafından hemen tamamen ihmal edilmişti. Oysa bu etki sanıldığından çok daha önemliydi. McNeill kitabında buna dair kanıt niteliğinde birçok tarihi olguyu açıklar.
Tepkiler
Tüfek, Mikrop ve Çelik, hem beğenenler hem de yaklaşımını reddedenler olmak üzere çok geniş bir alanda ilgi ve tepki gördü. Farklı disiplinleri güçlü bir şekilde sentezlemesinden ötürü 1998'de kurgusal olmayan genel eser dalında Pulitzer Ödülü, En İyi Bilim Kitabı dalında Aventis ödülü ve Bilim Kitapları dalında Royal Society Rhône-Poulenc ödülü kazandı. Temmuz 2005'te National Geographic Society tarafından kitaba bağlı kalarak çekilen bir belgesel PBS'de yayınlandı. Kitap TÜBİTAK Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi.
Eleştiriler
Eleştirmenler kitabın tarım, ekonomi ve politik büyüme arasındaki ilişkiyi analiz eden kültürel evrimciler Leslie White, Julian Steward, ve Ester Boserup ile tarım, Avrupa yayılmacılığı ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi analiz eden tarihçiler William McNeill ve Alfred Crosby'nin eserlerinin bir türevi olduğunu savunurlar.
Eleştiriler aşağıdaki gibi üç ana maddede toplanır:
Avrupamerkezci determinizm
2000'de yayınlanan kitabında antropolog ve coğrafyacı James Morris Blaut "Tüfek, Mikrop ve Çelik"'i çevresel determinizm teorisini canlandırdığı için eleştirdi ve kitabın yazarı Diamond'ı modern Avrupamerkezci tarihçilere örnek olarak gösterdi. Blaut, Diamond'ın "Avrasya" ve "yenilik" kelimelerini bol kullanarak Orta Doğu ve Asya'da geliştirilen teknolojik icatların okuyucuyu Batı Avrupa'nın icatları kanısına yönlendirdiğini söyler. Blaut, Diamond'un Avrasya'nın sıcak bölgelerinin dışında kalan yerlerde yetişen ve besin değeri yüksek mahsülleri görmezden geldiğini ve hafife aldığını belirtir.
Politik etkenler
Askeri tarihçi ve muhafazakâr siyasi yazar Victor Davis Hanson, Diamond'ın Batı egemenliğinin ırksal olmadığı savına katılır fakat Hanson Batı kültürünün özellikle politik özgürlük, kapitalizm, bireycilik, cumhuriyetçilik, rasyonalizm ve tartışma kültürü gibi bazı asli unsurlarının bu toplulukları etkilediğini savunur. Hanson, Diamond'ın kafasının tarih konusunda çok karışık olduğunu ve çevre faktörünün ilgisiz olduğunu söyler.
Kaynakça
- "Arşivlenmiş kopya". 18 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Nisan 2012.
- Jared Diamond, Guns, Germs and Steel: A short history of everybody for the last 13,000 years, London: Vintage, 2005 [1997]
- Diamond, J. (March 1997). Guns, Germs, and Steel: The Fates of Human Societies. W.W. Norton & Company.