Ebu İshak İsmail Efendi
Ebû İshâk İsmail Efendi (d. 1645, İstanbul - ö. 8 Ağustos 1725, İstanbul) 18. asırda şeyhülislamlık vazifesi yapan Osmanlı din adamıdır.
Ebû İshâk İsmail Efendi | |
---|---|
Doğum |
1645 İstanbul |
Ölüm |
8 Ağustos 1725 (79 yaşında) İstanbul |
Defin yeri | İsmailağa Camii |
Etnik köken | Kara İbraim Efendi |
Vatandaşlık | Osmanlı |
Meslek | Müderris, kazasker, Kadı, Şeyhülislam |
Tanınma nedeni | Şeyhülislam |
Yerine geldiği | Menteşzâde Abdürrahim Efendi |
Yerine gelen | Yenişehirli Abdullah Efendi |
Çocuk(lar) | Ebûishakzade İshâk Efendi, Ebûishakzade Mehmed Esad Efendi |
Ebeveyn(ler) | Kahire Kadı Naibi Kara İbrahim Efendi |
1645’te İstanbul Çarşamba’da doğdu. Birçok şeyhülislâm, kazasker, kadı, müderris, âlim ve şair yetiştiren bir aileye mensuptur. Babası Alâiye’den (Alanya) İstanbul’a gelip medrese tahsilinden sonra müderrislik ve kadılıklarda bulunan, 1657’de Kahire kadı nâibliği yapan Kara İbrahim Efendi’dir.
Tahsilini tamamladıktan sonra Kazasker Kara Kadri Efendi’den mülâzım oldu; ardından İstanbul’un çeşitli medreselerinde müderrislik yaptı. 1662’de Cafer Paşa Medresesi’ne, buradan 1673’te ibtidâ-i hâriç derecesiyle Yûsuf Paşa, 167S’te de Abdullah Ağa medreselerine tayin edildi. Müderrisliği sırasında mektupçuluk, tezkirecilik ve kassâmlık görevlerinde de bulundu. 1676’da ibtidâ-i dâhi derecesiyle Şah Hûban Medresesi’ne geçti, oradan da 1678’de hareketi dâhil derecesiyle İmâdzâde es-Seyyid Mehmed Ebu's-Suûd Efendi’nin yerine Beşiktaş’ta Sinan Paşa Medresesi’ne getirildi.
1681’de müsıle-i Sahn derecesiyle yine Beşiktaş’taki Hayreddin Paşa Medresesi müderrisliğine yükseltildi. 1683’te Sahn-ı Semân medreselerinin birine müderris olduktan sonra kendisine ibtidâ-i altmışlı derecesi lâyık görülerek, önce Kılıç Ali Paşa Medresesi’ne, dört yıl sonra da mûsıle-i Süleymâniyye rütbesiyle Mahmud Paşa Medresesi’ne tayin edildi. Aynı derece ile 1689’da Eyüp’teki İsmihan Sultan ve Ebû Eyyûb el-Ensârî Medresesi’nde bu görevine devam etti. Bir yıl sonra hâmis-i Süleymâniyye derecesiyle Galata Medresesi müderrisi, 1691’de ise müderrisliğin en yüksek derecesi olan Süleymaniye Dârülhadisi müderrisliğine yükselerek reîsü’l-müderrisin oldu.
1692’de kadılık mesleğine geçen İsmail Efendi önce Halep’e gitti; buradaki görevinden sonra 1698’de Mekke-i Mükerreme pâyesiyle taltif edildi. Ardından Kahire, 1706’da da Mekke kadılığı görevine getirildi. Ertesi yıl kendisine Edirne payesi, Bolu ve Edincik kadılıkları ihsan edilerek İstanbul’a döndü; 1708′de İstanbul kadısı oldu. 1710’da Anadolu payesini elde eden İsmail Efendi bir yıl sonra Anadolu kazaskerliğine terfi edildi.
Ocak 1712’de de Rumeli kazaskerliği görevlerine getirildi. Aynı yıl azledilerek üç yıl sonra tekrar Rumeli kazaskeri oldu. 1716’da selefi Menteşzâde Abdürrahim Efendi’nin azliyle boşalan şeyhülislâmlığa tayin edildi. Yaklaşık bir buçuk yıl şeyhülislâmlık makamında kalan İsmail Efendi’nin azil ve tayin işlerine karışması gibi sebepler gözden düşmesine yol açtı; 1718’de şeyhülislâmlıktan azledilip Sinop’a sürüldü. Üç yıl sonra affedilerek İstanbul’a döndü ve Bebek ile Rumelihisarı arasındaki yalısında oturmasına izin verildi. Burada vaktini ilim ve ibadetle geçiren İsmail Efendi 1723’te hastalandı ve 28 Zilkade 1137/1724 tarihinde öldü. Ertesi günü, İstanbul-Çarşamba’da inşası bir yıl önce tamamlanan kendi yaptırdığı İsmail Efendi Camiinin (İsmailağa Camii) hazîresine defnedildi.
İsmailağa Camii'nin kütüphanesinde bulunan kaynaklarda İsmail Efendi ilim ve fazilet sahibi, güler yüzlü, hoşsohbet bir kimse olduğunu, hak ve hukuka düşkün, dalkavukluktan uzak bir şahsiyete sahip olarak tanımlanır. Naîm mahlasıyla şiirleri de bulunan İsmail Efendi’nin bazı önemli ve nâdir meseleleri izah eden bir mecmua bıraktığı kaydedilmektedir.