Mustafa Sabri Efendi

Mustafa Sabri Efendi (22 Haziran 1869 - 12 Mart 1954), Osmanlı müderris, Meclis-i Mebusan mebusu, şeyhülislam.

Mustafa Sabri Efendi
Doğum 22 Haziran 1869
Tokat
Ölüm 12 Mart 1954 (84 yaşında)
Kahire, Mısır
Meslek Müderris, Şeyhülislam

Kat köyünde doğdu. Köydeki Asarkaya (Karabacak) ailesindendir. Çocukluğunda Pazar nahiyesinde Peşli Hoca'dan ders alarak eğitime başladı. Sonra Kayseri Medresesi'nde din eğitimi aldı. 1889 yılında Rüus imtihanını kazanarak Fatih Camii'nde din dersleri vermeye başladı. Beşiktaş Asariye Camii imamlığını yaptı. 1900 ve 1904 yılları arasında II. Abdülhamid tarafından huzur derslerine alındı. 1908 yılında II. Meşrutiyet'ten sonra memleketi Tokat'tan Osmanlı Mebusan Meclisi'ne milletvekili seçildi. Sevr'i imzalayan hükûmet döneminde şeyhülislam olan Mustafa Sabri, Yıldız Sarayı'nda Vahdettin başkanlığında toplanan Meclis-i Âlî'de anlaşmanın kabul edilmesi yönünde görüş bildirenler arasındaydı. Millî Mücadele karşıtı olması nedeniyle ülkeye girişi yasaklanmıştır.[1] 2 Mart 1954 tarihinde Kahire’de ölmüştür.

Bab-ı Ali baskını planı

Siyasi hayatında ilk önceleri İttihat ve Terakki Fırkası'nı desteklemekteydi. Sonra Ahali Fırkası'na (1910) girdi. Daha sonra ise İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne muhalif Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın kuruluşunda yer aldı (1911). Ali Birinci, Hürriyet ve İtilaf Fırkası isimli kitabında İttihat ve Terakki Bab-ı Ali baskını yapmasalardı Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın bir ihtilal komitesi halini almış olduğunu ve içlerinde Gümülcineli İsmail, Basri Bey ve Mustafa Sabri Efendi bulunan bir grubun tesiri altında ve planlamasıyla Sadrâzam Kâmil Paşa hükûmetini devirmek için darbe yapmaya hazırlandıklarını yazmıştır.[2] O dönemde hükûmetteki İttihat ve Terakki Fırkası aleyhine muhalif Beyan-ül Hak Dergisi'nde başyazarlık yaptı. Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nda oluşan komite, hükûmeti 25 Ocak 1913 tarihinde devirmeye karar vermişken İttihat ve Terakki bunu 2 gün önce 23 Ocak 1913'te kanlı bir biçimde gerçekleştirmişti. Bab-ı Ali baskını neticesinde birçok Hürriyet ve İtilaf Fırkası yöneticisi gibi Mustafa Sabri Efendi de yurt dışına Romanya'ya kaçtı. Sonra Romanya'dan Yunanistan'a geçti. Diğer bazı fırka yöneticileri ise yeni hükûmetçe sürgün edildi. Mustafa Sabri Efendi, 1916 Kasım'ında Bükreş'te tutuklanarak kendi isteği ile Enver Paşa'ya getirildi. Kendisi Talat Paşa tarafından öldürüleceğinden korkuyordu. Enver Paşa ise gıyabına yargılanarak aldığı cezayı (ki bu beş yıldı) o zamanlar Bursa Vilayeti'ne bağlı Bilecik Sancağı'nda hapsedilerek tamamlamasını hükûmete kabul ettirdi. Hoca 1918 Teşrin-i Evvellindeki affa kadar orada kaldı.

Sadrazam Mahmut Şevket Paşa suikastı

Bu dönemde Almanlar İttihat ve Terakki ile iyi ilişkiler kurmak isterken İngilizler, İngiliz hayranı olduğu bilinen Damat Ferit ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nı desteklemekteydiler. Mustafa Sabri Efendi de İngiliz himayesinden başka kurtuluş yolu olmadığını düşünenlerdendi.[3] Bab-ı Ali baskını sonrasında padişah hükûmeti kurma görevini İttihat ve Terakki'nin gösterdiği Mahmut Şevket Paşa'ya verdi. Bu sırada bir bombalı saldırıda Mahmut Şevket Paşa öldürüldü. Ali Birinci, Mustafa Sabri Efendi'nin bu cinayetin arkasında olduğunu iddia etmektedir. İddiaya göre cinayetin olduğu gün Yunanistan'dan İstanbul'a gelmiş, suikastçılarla görüşmüş ardından olayın basit bir suikast olarak kalması ve istenen sonucu alamaması nedeniyle hemen Pire'ye geri dönmüştür.[2]

Üye olduğu cemiyetler

I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu yenilince, 1918 yılında İttihat ve Terakki hükûmeti bırakmak zorunda kaldı. Yeni hükûmeti kurma görevi Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na, Damat Ferit Paşa'ya verildi.

Teal-i İslam Cemiyeti (Cemiyet-i Müderrisîn)

Fırkası tekrar hükûmete gelince kaçak olarak bulunduğu Mısır'dan İstanbul'a döndü. 15 Şubat 1919'da daha sonra Teâli-i İslâm Cemiyeti adını alacak olan Cemiyet-i Müderrisin derneğinin kuruluşunda bulundu. Aynı yıl 4 Mart'ta şeyhülislam ilan edildi.

Cemiyet-i Müderrisin Beyannamesi

Kurucusu olduğu İslam Teali Cemiyeti (Cemiyet-i Müderrisîn) tarafından 25 Eylül 1919 tarihinde Kuvâ-yi Milliyeciler aleyhinde çok şiddetli ifadeler içeren bir bildiri yayımlandı. Bu bildiride Kuvâ-yi Milliyecilere 'kudurmuş haydutlar' şeklinde hitap edilmiştir.[4] Bildirge dönemin İkdam gazetesinin 26 Eylül 1919 tarihli baskısında yer aldı. Hükûmet, Anadolu'da Kuvâ-yi Milliye hareketine karşı hazırlanan bildiriyi uçaklardan atarak dağıttırdı.

Türkiye Cumhuriyeti hakkındaki fetvası

Mustafa Sabri, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için bir fetva yayımlamıştır:

« Hükûmet, dini siyasetten uzaklaştırdığı zaman İslam dinine boyun eğmemiş ve mürted olmuştur. Bundan dolayı önce hükûmet sonra da hükûmete itaat ettiği için ümmet mürted olmuştur. Ferd ferd bu hükûmetin hükmü altında olanların hepsi mürted olmasa bile, bu topluluk topluca mürted olmuştur. Bu ise, ferdlerin irtidadında küfre en kısa yoldur. Ayrıca, İslam'ın hükmüne boyun eğmeyen ve İslam'ın kanunlarını uzaklaştırıp başka kanunlarla hükmeden bu mürted hükûmete itaat etmeyi kabul eden her ferd mürted olmuştur. »

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'e idam fetvası

8 Kasım 1919'da Ermeni Kırımında Yozgat bölgesinde ihmali bulunduğu gerekçesiyle işgalci devletlerin baskısıyla yargılanan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in[5][6] idam kararı Vahdettin'in önüne geldiğinde Vahdettin idam kararını imzalamadı; intikam duygularıyla olayların büyüyebileceğini öne sürdü ve Mustafa Sabri Efendi'den fetva istedi. Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin fetvasıyla Nisan 1919'da Kemal Bey idam edildi. Daha sonra 14 Ekim 1922 tarihinde müstevli devletlerin baskısıyla idam edilen Kemal Bey, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 'milli şehit' ilan edilmiştir.

Kuvâ-yi Milliye kuvvetlerine verilen ölüm fetvası

11 Nisan 1920 tarihinde Milli Mücadele başlatmak için kongreler düzenleyen içlerinde Mustafa Kemal Paşa'nın da bulunduğu 'milliyetçi ileri gelenler' hakkında ölüm fetvasını kaleme aldı.[7] Bu tarihte şeyhülislam olan Haydarizade İbrahim Efendi, Mustafa Sabri'nin kaleme aldığı fetvayı okuyunca imzalamayı reddetti ve istifasını verdi. Ağdalı bir dille yazılan fetvada özetle şunlar denmekteydi: Padişah'ın aksi emrine rağmen istilacılara karşı direnişe geçen milliyetçilerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hatta her müslümanın dini görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır. Haydarizade İbrahim Efendi'nin istifasının ardından fetva meselesinden vazgeçilmedi. Fetvayı imzalayacak birisi arandı ve Dürrizade Abdullah Beyefendi bulundu. Mustafa Sabri'nin yazdığı fetva Dürrizade tarafından verildi, Damat Ferit'in onayı ve Vahdettin'in buyruğuyla duyuruldu.

Mustafa Kemal Paşa'ya ve Ankara Hükûmeti'ne hakaretler

Mustafa Sabri, Sadık Albayrak'ın yeniden basımını yaptığı ve sunuş bölümlerini yazdığı 'Hilafet ve Kemalizm'[8] kitabında Milli Mücadele, Türklük ve Mustafa Kemal Paşa hakkında hakaretamiz ifadeler kullanmıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın padişahın fermanıyla gönderildiği Anadolu'da kuvvet ve nüfuz kazandıktan sonra padişahın emirlerini dinlemediğini iddia etmiş, kendi namına hareket etmeye başladığını, İstanbul'da müstevli devletlerin esareti altındaki hilafeti kurtaracakmış gibi davranırken ve faaliyetlerini hilafet makamına hizmet şeklinde gösterirken peşinden sürüklediği kuvvetle daha sonra hilafetin kaldırılmasına karar verdiğini söylemiştir. Bunu dile getirirken üslubunu iyice bozmuş ve kitabında şu ifadeyle Mustafa Kemal Paşa'ya hakaret etmiştir:

Yani bütün hareketlerini hilafet makamına hizmet şeklinde göstermiş iken, nasıl kahpelik ve hayâsızlıktır ki hilafetin en çirkin tezyifler ve tahkirler altında birdenbire ilgasına cesaret etmiştir.[8]

Sadık Albayrak'ın yeniden basımını yaptığı 'Hilafet ve Kemalizm' kitabında Mustafa Sabri Efendi'nin Mustafa Kemal Paşa hakkındaki tenkitlerinde hakaret sınırlarını da aştığı ve düpedüz sövgü yoluna gittiği görülür:

Mustafa Kemal'in ve Ankara Hükûmeti'nin kahpeliklerini, sahtekârlıklarını şu ufacık mukaddime'ye sığdıracak değilim. Demek isterim ki bu şekil değiştirmeler, bu zıtlıkları işleyebilmek için insan utanmamazlıkta da kahraman olmalıdır. Hele dinsizlik olmadan haksızlığın, hayâsızlığın bu derecesi tasavvur olamaz.[8]

Sadık Albayrak'ın yayına sunduğu 'Hilafet ve Kemalizm' kitabında Mustafa Sabri Efendi, kendisi İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu olmasına, hakkında İngilizler hesabına Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'yı bombalı suikastle öldürme ve İngiltere adına 1913 yılında hükûmet darbesi düzenlemeye yeltenme iddiaları olmasına rağmen, Atatürk'ün İngilizlerle işbirliği yaptığı için Musul'u İngilizlere bırakıp karşılığında kurşun atmadan İstanbul'u aldığı biçiminde ilginç bir iddiada bulunmuştur. Bunu yazarken hakaretamiz üslubunu sürdürmüştür:

İki paralık Mustafa Kemal kuvvetinin baskısına boyun eğerek İngilizlerin, Fransızların ve sair devletlerin İstanbul'dan çekilip gitmelerini ancak Kemalistlerin idam ettiği Türk aklı kabul edebilir[8]

Kurtuluş Savaşı'nın bitişi ve yurt dışına gitmesi

Türk ordusunun bağımsızlık savaşını kazandığı 1922'de, Mustafa Sabri Efendi ailesini alarak İngilizlerin temin ettiği bir yük gemisiyle Mısır'a gitti.[9]

Bir ara tekrar Yunanistan'a sığındı. Burada oğlu İbrahim ile birlikte 'Yarın' ve 'Peyamı-ı İslam' gazetelerini çıkardı. İtalyan gazetelerinde yer alan bir bildirisinde Türklere 'Müslüman barbarlar' dedi, Ankara Hükûmeti'nin Musul üzerinde hak iddia etmesinin gülünç olduğunu yazdı.[10]

Yüzellilikler listesinde yer aldı ve vatandaşlıktan çıkarıldı. Yunanistan'dan sonra gittiği Mısır El-Ehzer üniversitesinde din dersleri verdi.

1954 yılında Mısır'da öldü.

Fikirleri

Şapka Kanunu'na, Medeni Kanun'un kabulüne, Harf Devrimi'ne, halifeliğin kaldırılmasına, Kuran'ın Türkçeye tercüme edilmesine karşı çıkmıştır.

Türk milliyetçiliğine karşı çıkmış, Yunanistan'da çıkardığı Yarın gazetesinde 1927 yılında yazdığı şiirde Türklüğüne tövbe ettiğini, Türklükten istifa ettiğini söylemişti:

Yalnız Müslüman ve insan
Olarak kalmak üzere, Türklükten,
Şeref ve izzetimle istifa
Ediyorum Allah'ın huzurunda!...
...
Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme
Beni Türk milletinden addetme

Bir yazısında milliyet hakkında, "Milliyet önemli bir şey idiyse, bir Türk dili veya bir Çerkes dili yanında Arap dilinin çok daha üstün olduğunu belirterek, bunların yanında daha büyük olan Arap milliyeti ile iftihar etmenin daha akla uygun olacağını" söylemiştir.

...Arapçayı lisan ittihaz etmek derecesinde kendimize mal edinmek isterim. Amma bundan Türklüğümüz mutazarrır olurmuş... Biz müstefid oluruz ya!...

Yazılarında milliyetin önemsiz bir şey olduğunu, önemli olanın sağlanacak kişisel fayda olduğunu ifade etmiştir.

Eserleri

  • Mevkiful Akl (Aklın Yeri)
  • Dini Mücedditler
  • Yeni İslam Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyesi
  • Türkçe Kuran Meselesi
  • Meseleler Hakkında Cevaplar
  • Hilafetin İlgasının Arka Planı
  • Kavlî fî l-mer'a
  • Sefînet ül-İslam

Kaynakça

  1. "Arşivlenmiş kopya". 29 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Kasım 2014.
  2. "Özakman, Turgut; Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele (Prof. Dr. Ali Birinci'nin Hürriyet ve İtilaf Fırkası kitabına referans)". 18 Mart 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  3. "Özakman, Turgut; Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele (Celal Bayar, Ben de Yazdım 8.Cilt kitabına referans)". 18 Mart 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  4. Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken (4 Eylül 1919 - 23 Nisan 1920)
  5. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in idamı
  6. "İdam edilişinin 80. yılında Milli Şehit Kemal Bey". 17 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  7. "Özakman, Turgut; Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele (Celal Bayar, Ben de Yazdım 8.Cilt'e referans)". 18 Mart 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  8. "Hilafet ve Kemalizm, Hazırlayan:Sadık Albayrak, Yazar: Mustafa Sabri, Temmuz 1992 2.basım". 18 Kasım 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  9. "Özakman, Turgut; Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele kitabı (Rıza Tevfik, Biraz da ben konuşayım kitabına referans)". 18 Mart 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
  10. "Özakman, Turgut; Vahdettin, M. Kemal ve Milli Mücadele kitabı (Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, 2.Cilde referans)". 18 Mart 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2009.
Önce gelen:
Haydarizade İbrahim Efendi
Osmanlı Şeyhülislamı
1919
Sonra gelen:
Haydarizade İbrahim Efendi
Önce gelen:
Dürrizade Abdullah Beyefendi
Osmanlı Şeyhülislamı
1920
Sonra gelen:
Medeni Mehmet Nuri Efendi
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.