İletişim
İletişim, iletilmek istenen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir. Organizmaların çeşitli yöntemlerle bilgi alışverişi yapmalarına olanak tanıyan bir süreçtir. İletişim tüm tarafların üzerinden bilgi alışverişi yapılacak ortak bir dili anlamalarına ihtiyaç duyar.
Belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya aktarılması süreci. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla (örn. Türkçe) kodladığı belirli kelimeleri (mesaj/ileti) ses dalgaları ve hava yoluyla (kanal) dinleyiciye/alımlayıcı (hedef) aktarır. Bu süreçte geribildirim hedefleniyorsa, iletiyi gönderen başad kaynak, hedef/alımlayıcı ise sonat kaynak olarak tanımlanırlar.
İletişimin ögeleri
İletişimi açıklamak için altı temel öge kullanılır:
- Kaynak (Gönderici)
- Alıcı (Hedef)
- İleti (Mesaj)
- Bağlam (Ortam)
- Dönüt (Geri bildirim)
- Kanal (Gönderme biçimi)
Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara denir. Alıcı, iletilen sözü alan kişiye veya topluluğa denir. Aynı şekilde ileti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denmektedir. Bu temel iletişimin gerçekleştiği ortama kanal; gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekline yani gönderilen iletinin alıcı tarafından doğru algılanabilmesine bağlam denmektedir. Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da dönüt olarak adlandırılmaktadır. Eğer sistemde bir tür şifreleme söz konusuysa ve konuşan iki kişinin birbirini anladığı seslerden oluşan ve belli kuralları olan her doğal dile de kod denir..
İletişim haberleşme olarak kullanılır.
İletişim hakkında
İletişim bir toplulukta veya bir grupta oldukça önemlidir ve sosyal açıdan olmazsa olmaz bir nitelik taşımaktadır. Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır. İletişim hayatın vazgeçilmez bir gereğidir. Ayrıca ruhsal - bedensel ihtiyaçları gidermek için iletişim oldukça gereklidir. Toplumsal kanun ve kuralları sağlıklı bir biçimde işletebilmek için gereklidir.
Göstergeler
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, sözcük, nesne, görünüş veya olgulara gösterge denir. Yine bir göstergenin gerçek dünyadaki karşılığına gönderge denir. Sözcükler, resim, şekil, işaret gibi diğer ögelere de gösteren adı verilir. Eğer gösteren olgu akılda birtakım görüntüler oluşturuyorsa; bu da gösterilendir.
İletişimde kullanılan göstergeler
Dil göstergeleri: Söz ve yazıyla gerçekleştirilen her eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır.
- Dil dışı göstergeler: Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.
- Belirti: Amacı olmayan, istem dışı gelişen doğal göstergelere denir. Belirtide gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki nedenlidir. Örneğin; dumanın görülmesi ateşin olduğunu gösterir.
- Belirtke: İletişim kurma, bir ileti aktarma, bir bilgi verme amacı içeren göstergelerdir. Gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki nedensiz ve uzlaşımsaldır. Örneğin; Trafik levhaları
- İkon (görsel gösterge): Dili kullanmadan bilgi ve iletileri aktaran en basit araçlardır. Temelde benzerlik ilişkisi vardır. Örneğin, bir kişinin fotoğrafları, resim, heykel vb.
- Simge: Bir toplumda bir gösteren ile gösterilen arasında sürekliliğini koruyan uzlaşımsal ve çoğunlukla da nedensiz olan ilişkiye dayanan görsel biçime denir.
İnsan ve iletişim
Dil
Dil bir iletişim aracıdır. Bilinen iletişim modeli Karl Bühler’in Organum Model (1933) kuramıdır. Bühler, göstergelerin betimleme, ifade etme ve algılama işlevini ayırır. Roman Jakobson 1960 yılında bu modeli altı işlev olarak genişletmiştir. İletişimin standart modeli olarak, bilgi kuramı çerçevesinde Claude Shannon ve Warren Weaver tarafından geliştirilen “ileten- iletilen modeli” (1949) geçerlidir. Dan Sperber ve Deirde Wilson, bu modelin iletişimin açıklanmasına yönelik çok kısa ele alındığını ve bir aracı model yoluyla genişletilmesi gerektiğini gösterir. Sperber ve Wilson’un Relevance (1986) adlı kitapta geliştirdikleri anlam kuramı Grice’in düşünceleriyle bağlantılıdır. Bu kuram, temel olarak anlamın iki ilkesinden oluşmaktadır.
Sözsüz iletişim - Beden dili
Sözsüz iletişim sözcük kullanmadan anlaşılan dildir. Aynı zamanda sözsüz iletişim iki insan arasında konuşmadan gerçekleştirilen iletişim olarak tanımlanmaktadır.
Sözsüz iletişimin tanımları
Sözsüz iletişim, sözcük kullanmadan anlaşılan dildir. Sözsüz iletişim ne sesli dil üzerinden ne de işaret dili ya da yazı dili üzerinden gerçekleştirilir. Dilsel işaretlerin bu sistemlerin birinden diğer bir yönteme çevrildiği bu anlaşma sistemleri, örneğin sesli dile karşılık gelen işaretler aynı biçimde sözsüz iletişimden sayılmaz. Çünkü bu iletişimlerde kendilerinin de türediği o sözlü sistemlerin kodlanması söz konusudur. Ayrıca yazılı resim, ses durumu ve konuşma tutumu da başlıca –sözsüz– yapay dilsel iletileri insanlara ulaştırabilir. Bunu sözlü iletilen bilgileri tamamlayan sözlü ve sözsüz payların yanı sıra resimli yazılarda ve işaret sistemlerinde de olduğu gibi gerçekleştirmektedir.
Farklı işaretlerin ve sembollerin ve de bilgi grafiklerinin kullanımı da bir diğer düzeyde sözsüz iletişim olarak tanımlanmaktadır. Kavramın diğer bir yorumu, ses bakımından önemli olmayan iletişimle sözsüz iletişimin ve ses dilsel iletişimli sözlü iletişimin eşit değerlere sahip olmasıdır. Bu yorum günlük dilde yaygındır, fakat dilbilimde kavramın kullanım biçimine uygunluk göstermemektedir.
Kavram geniş anlamda tutum sergileyen canlı varlığın iç durumları hakkında bilgi veren dilsel olmayan her tutumun sözsüz iletişimini tanımlamaktadır. Bu yorumda sözsüz iletişim vardır. İletişimin alıcısı bir diğerinin tutumundan ya da bir diğerinin algılanan sonuçlarından anahtarlar aldıkça göndericinin iletişimsel amacı bu durumda gerekli değildir. İletişim anlamında yüz kızarması, çekingenlikten ya da vicdanın rahatsız olmasından, elbise ve aksesuar gibi dış görüntüsünün biçiminden, saç şeklinden, dövmelerden ve deriyi kazımadan, yaşadığı evin mimarisine ve bir gruba ait olmayı ya da belli bir yaşam duygusunu ifade eden mimarideki biçimsel önlemlere kadar, birçok durum buna örnek verilebilir.
Mesaj taşıyıcıları, sadece jestler, mimikler, göz teması ya da gülme gibi dilsel olmayan seslendirmeler, istemli olarak kontrol edilebilir açıklamalar değildir, dahası o tutumların kavramının kullanış biçimi sözsüz iletişim olarak kabul görebilmektedir. Paul Watzlawick’in ünlü sözüne göre insan iletişimi bu olguya dayanır. Watzlawick’in görüşlerinden yola çıkarak sözsüz iletişim bazen analog iletişim olarak, sözlü iletişim ise dijital iletişim olarak tanımlanmaktadır.
Sözsüz iletişimin dereceleri
Sözsüz iletişimin anlamını açıklamak için sadece iletişimin sağlandığı iletişim kanallarının bildirilmesi yeterli değildir. Aynı zamanda da bilgi akışının belirlenmesi ve bilinçsel algıyla ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca bilgiyi kabul eden alıcıların türü ve duyarlılığı hakkındaki ifadelere de rastlanmaktadır:
- İnsan gözü, görme ile mimik, jest ve vücut dili aracılığıyla bilgiyi iletmektedir. Bu mimik, jest ve vücut diline, yakınlık ve uzaklık, karşıdaki kişinin göz bebeğinin büyüklüğü, kızarma ve terleme gibi bedensel belirtiler ve göz teması gibi diğer durumlar da dâhildir.
- Derideki alıcılar dokunma, sıcaklık ve ağrı hislerine göre düzenlenen ifadeleri iletmektedir. Aynı zamanda dokunma duyusunun ve dokunarak iletişim kurmanın temelinde gıdıklanma, dokunma, titreşim, baskı ve gerilme yatmaktadır.
- Koku alma duyusu (Olfaktorik) örneğin “birisinin koklanıp koklanamayacağını" belirlemektedir.
- Bunun yanı sıra sesin renklendirilmesi ve ses tonunun derecesi gibi “paraverbal” iletişimin unsurları olarak konuşmanın sözsüz kısmının akustik algısı da diğer bilgileri iletmektedir.
Aşağıdaki tabela duyu organları tarafından bir saniyede ne kadar bilgi algılanabileceği üzerine nicel bir bakış sunmaktadır. Burada bir “Bit” (bilişimde kullanılan en küçük bilgi birimidir) en küçük muhtemel bilgi birimini temsil etmektedir:
Duyu Organı | Veri Oranı (ortalama) |
---|---|
Gözler | 10.000.000 Bit/s |
Deri | 1.000.000 Bit/s |
Kulaklar | 100.000 Bit/s |
Burun | 100.000 Bit/s |
Dil | 1.000 Bit/s |
Bilinçsiz sözsüz iletişim
Mimik, jest gibi görsel olarak algılanan bilgilerin yanı sıra diğer duyuların sözsüz iletişim tarafından yönlendirilen tavırlar için büyük bir önemi vardır. Koku alma duyusu aracılığıyla algılanan işaretler algılama eşiğimizin altındadır. Örneğin uzaktaki bir duman kokusunun bir fırtına öncesinde havaya karışması, davranışları bilinçsiz biçimde etkiler.
Kısmen bilinçli sözsüz iletişim
Belirli beden dilsel işaretler kısmen bilinçli olarak meydana gelmektedir. Böylelikle genel olarak mimiklerimizdeki tamamıyla belirli değişiklikleri kendimiz fark etmekteyiz. Uzun mesafede bu değişiklikleri maalesef algılamamaktayız ve bunları bilinçsiz olarak da iletişimin içine dâhil edememekteyiz. Friedrich Nietzsche bu durumu bir noktada dile getirmiştir: “İnsan ağzıyla yalan söyler, fakat o esnadaki ağız hareketleriyle de doğruyu söyler.”
Belirli bağımsız bedensel işlevler bilinçli olarak yönlendirilemeyebilir. Bu duruma örnek olarak karşıdaki kişinin dikkatini çeken terleme, göz bebeklerindeki değişiklikler veya nabız atışları örnek gösterilebilir. Fakat bu bağımsız işlevler tamamen kendiliğinden algılanabilir.
Vücut dili aynı şekilde koklama yoluyla elde edilen işaretlere benzer biçimde genetik olarak değerlendirilen hareket kontrolünün ifade biçimlerini oluşturmaktadır. Bu ifade biçimleri bize, örneğin tehlike anında yüksek hareket veya yüksek algılama yeteneği sağlar. Bu durum şu şekilde açıklanabilir; tehlike anında gerçekleşen terleme oluşmasıyla deri tarafından yapılan algılama, nabız değişikliği sayesinde artan hareket kabiliyeti, yüz kısmında meydana gelen algılama değişiklikleri ve bunlar gibi durumlar. Diğer bir yandan da bu ifade biçimleri üremenin hazırlık aşamasında bize en iyi erişilebilir genetik maddeyi elde etmemize yardımcı olmaktadır, örneğin güçlü erkeksi görünüm dayanıklılık kabiliyetinin işareti olarak görülür veya kadının ikincil cinsiyet özelliğinin ifadesi çocuklarla ilgilenmesidir. Bu varsayımlar kısmen bilinçsiz şekilde ortaya çıktığından genellikle kültürel olarak gizlenilmektedir.
İnsanın yaşam alışkanlıklarındaki uzun süreli değişiklikler aynı zamanda beden diliyle ortaya çıkmaktadır. Bu durumu şu şekilde örneklendirebiliriz. Tırnakların ve saçların özelliği, beslenmeye bağlı olarak derideki değişiklikler ya da yağlanmalar, giderek azalan canlılık nedeniyle omurga çevresinde ortaya çıkan kas yapısı ve bedensel davranış rahatsızlıkları olabilir. Aynı zamanda uzun süren tek taraflı duygusal yaşam koşulları nedeniyle oluşan “somurtkan görünüm”, “gülerken ortaya çıkan kırışıklıklar” gibi mimiklerdeki değişiklikler de insan yaşamındaki değişikliklere örnek olarak verilebilir. Bu tür işaretlerin şifrelerini çözme yeteneği, evrim boyunca beden dilsel ifade biçimine bağlı işaretlerin bilinçsiz yoldan, yani sözsüz bir biçimde gönderilmesi gerçeğinden yola çıkarak belirginleşebilmektedir. Bir taraftan bu yarışta en iyi genetik maddeyi garanti etmek için (Gene Shopping), diğer taraftan da sosyal çevrede birlikte yarar sağlamak için bu durum kendini göstermektedir.
Bu bağlamda özellikle önemli bir örnek gülmedir. Her şeyden önce kadınların sosyal ağırlıklı alışkanlıklarından dolayı gülmeleri söz konusudur ve kadınlar gülümsemeyi kültür tarihsel anlamda bir “silah” olarak kullanmışlardır, hatta kadınlar gülümsemeyi gruplarındaki ya da ailelerindeki sosyal gerilimlere “karşı güç” olarak kullanmışlardır. Davranış araştırmacıları günümüzde hâlâ yönetici konumundaki kadınların doğru zamandaki bir gülümsemeleriyle kararlı davranış durumlarını gevşetebileceklerini gözlemlemektedirler. Bu, genetik olarak ortaya çıkan ve grubunun eğitiminde ve bakımında sosyalleşme süreçleriyle evrimsel olarak şekillenen ilişki sayesinde onları sürekli hayatta tutacak öneme sahip bir yetenektir.
Bilinçli sözsüz iletişim
Konuşan bir insanın jest ve mimikleri kollar, eller ve vücudun üst kısmı yardımıyla kendini belirginleştirmektedir. Mimik, yüz ile özellikle de göz ve ağız alanlarıyla ilişkilendirilmektedir. Bu noktada farklı yaklaşımlarda ifade biçimleri bulunmaktadır. Bunlar iç dünyada yaşananların birçok kelimeye göre daha fazla kendini gösterdiği ifade biçimleridir. Yüz “okuma” yeteneği de dilin henüz gelişmemiş olduğu zamanlarda yararlandığımız kabiliyetlerimizin bir kısmını oluşturmaktaydı.
Toplumsal dilin parçası olarak jestlerin, mimiklerin ve bedenin duruşunun bilinçli bir şekilde kullanılması her bir insanın kültürünün bileşenini oluşturmaktadır. Birbirlerine benzer jestler yeryüzünün farklı bölgelerinde tamamen karşıt bir anlama sahip olabilmektedir:
- Örneğin; kafayı sağa sola sallamak Yunanistan’da ve Bulgaristan’da reddetme anlamına gelmektedir.
- Avuç içini aşağıya doğru sallamak Afrika ve Asya'da davet anlamını içerir.
Sözsüz dilin kısmı bilinçli ifade biçimlerinin aksine beden dilinin bilinçli alanlarında sözsüz iletişimin ifade biçimlerini öğrenmek mümkündür.
Buna ilişkin örnekler şöyledir:
- Karşıdaki kişinin kontak kurmaya yönelik tebessüm etmesi,
- Kart oyuncularının "poker yüzü" taklidi yapması,
- Karşılıklı konuşurken jestleri ellerle destekleme,
- Satıcıların “özgüvenli el ifadeleri”.
Parfüm, dudak kalemi, maskara gibi koku ve renk maddelerinin amaca yönelik olarak kullanılması sayesinde "güzelleşme" ve de titizlikle seçilmiş bir kıyafet bilinçli sözsüz iletişimin farklı işaret davranışlarının kültür içerisindeki bir birleşimidir. Bu, toplumsal çevrede "bakımlı" ve dolayısıyla çekici görünümün ifadesi olarak görülmektedir.
İşitme engellilerin kullandığı işaret dili “sözsüz” bir dil değildir. Beden hareketlerinin “dilsel olmayan” iletişimin kısımları işaret dilbiliminde “sözsüz iletişim” olarak tanımlanmaktadır. Bu duruma, konuşan kişinin dikkatini çekmek için göz kırpmak, kollarını hızlı hızlı sallamak ve konuştuğu kişinin ona parmaklarıyla dokunarak vurması örnek olarak verilebilir. Buna karşın mimik dilbilimsel işlevleri yerine getirdiği ölçüde toplam işaret dilinin bileşeni olarak gözlemlenmektedir. Buna elle yapılan heceleme bakımından birbirinden ayrılmayan işaretlerin birbirinden ayrılması örnek olarak gösterilebilir. Beden dilinin öğeleri olarak kıyafet ve süs, saç şekli, sakal tarzı, dövmeler, başörtüleri gibi vücudun diğer şekillendirme ölçütleri bilinçli sözsüz iletişimin diğer bir alanını oluşturmaktadır. Vücut dilinin öğeleri olarak ev, araba, bahçe gibi çevreyi şekillendiren ölçütler de ele alınabilmektedir ve bunlar da bilinçli sözsüz iletişimin diğer bir alanını oluştur (mesela gösterge sistemi olarak elbise olabilir).
Günlük konuşma dilinde yapılan saptamalar insan kıyafetinin sözsüz iletişimin hedeflenmiş ifade öğeleri olarak anlam kazandığını göstermektedir. Bu duruma şunlar örnek olarak verilebilir: “İnsanı insan yapan kıyafetidir.” veya “Kralın yeni elbiseleri” ya da “Köpenick Yüzbaşısı” hikâyesi gibi.
Jestler
Özellikle kolların, ellerin ve kafanın iletişimsel hareketi anlamında jestler hem dilsel seslerin yerini alır biçimde hem de dilsel seslere eşlik eder biçimde ya da dilsel sesleri destekler olarak kullanılmaktadır. Jest ve mimikler sözsüz iletişimden sayılmaktadır ve jest ve mimiklerin birçoğu günlük yaşamda uygulanmaktadır. Jestler sözlü bir iletişimi destekleyebilmekte ve onun yerini alabilmektedir.
Jestler aşağıdaki durumlarda farklılık gösterebilmektedir;
- Kelime anlamına sahip jestler, aynı zamanda sesli bir dilin kelimeleri gibi işlev gören ve sembol olarak öğretilen ve kültüre bağlı olan jestler farklılık gösterebilir. Örneğin; hakaret ederken kullanılan çeşitli jestler, “para” anlamında parmak uçlarının birbirine sürtülmesi gibi.
- İşaret jestleri (Deixis)
- Örneğin bir davranışı taklit ederek, bir nesnenin taslağını göstererek ya da nesneleri odanın içinde düzenleyerek gerçekliği herhangi bir biçimde resmeden ikon jestleri farklılık gösterebilir. Aynı şekilde, jestler sadece somut şeyleri temsil etmemektedir, aynı zamanda mecaz anlamda veya da tutarsız bir biçimde kullanılmaktadır. Buna örnek olarak bir kuram çok katlı bir yapı olarak temsil edilmesi ya da bir cevabın “elde hazır” olarak sunulması verilebilir.
Bununla beraber diğerlerinin yanı sıra jestler zihinsel sürece bir anlayış sunabilir. Jest ve mimikler soyut yapıları ve resimsel düşünceleri sesli dilsel anlamda olanaklı sunabildiği için insani düşüncelerin türünün ve biçiminin zihinsel sürece sesbilimsel olarak aktarılması mümkündür.
Jest araştırması, son yirmi yılda yürütülen ve jest ve mimikleri sadece duyguların etkili ifadesi olarak gören sözsüz iletişim araştırmasından ortaya çıkmıştır. Bugün bu alan; dilbilim, psikoloji, bilişsel bilim, anlambilim (Semantik), davranış araştırması ve de işaret dilinin araştırılması ve geliştirilmesi arasında bulunmaktadır.
Uzaklık bölgeleri
İletişim partnerlerinin birbirleriyle olan, duruma bağlı alansal etkileşimleriyle beden dilinin ayrı bir alanı olarak “proksemik” (konuşma uzaklığı bilgisi/uzaklık incelemesi) ilgilenmektedir. Bu noktada; mesafe, beden boyu, beden yönü ve dokunma biçimleri önemli bir rol oynamaktadır. Güncel durumun yanı sıra bu alan tutumu kültüre özgü normlara, cinsiyete ve iletişim partnerinin mesleğine ve ayrıca da içe dönüklük ve dışa dönüklük gibi bireysel unsurlara bağlıdır. Her bir uzaklık bölgesi kendi yayılmaları içinde kültüre bağlı oldukları için mesafe belli bir ölçüde değişiklik gösterebilmektedir. Çağdaş psikolojide genelde şu kurallar geçerlidir:
- Samimi alan (yaklaşık 50 santim altı)
- Kişisel alan (yaklaşık 50 ila 150 santim arası)
- Toplumsal alan (150 ila 360 santim arası)
- Herkese açık alan, ya da kaçma uzaklığı (> 360 santım).
- Rol Tutumu
İletişimin sözsüz kısımları ağırlıklı olarak duygularla ve ilgili kişinin motivasyonuyla yönlendirildiği için kontrol edilmesi hemen hemen hiç mümkün değildir. Bu yüzden karakterini ifade eden kişiler ilk başta ikna etmemektedirler, çünkü onlar iyi rol yapmaktadırlar, hatta rolleriyle bütünleşmektedirler, rollerine kendilerini vermektedirler, rollerini üstlenebilmektedirler. Müşteri ve banka memuru, hasta ve psikiyatrist gibi konuşma çiftlerinde olduğu gibi biçimsel ilişkiler açık hedef koymalarla ve üst bir yapıcılıkla kendilerini biçimsel olmayan ya da “yakın” ilişkiler olarak öne çıkarmaktadırlar. Bunun yanı sıra her sosyal rol gerçekte rol tutumları ve rollere katılımlar gibi karışık rol beklentileriyle tanımlanmaktadır. Sosyal bir rol sadece biçim nedeniyle üstlenilirse ve bilinçli olarak kontrol edilmeye çalışılırsa, bu tüm açılardan nadir olarak başarıya kavuşmaktadır.
Jakob Levy Moreno; “grup içinde tedavi, grupla birlikte tedavi ve grup için tedavi” olarak psikodrama ve sosyal dramaya yönelik insani rol tutumunun bir bakış açısını geliştirmiştir. Diğer hedeflerin yanı sıra asıl hedef katı rol yapılarını ya da artık zamana uygunluk göstermeyen rol birikimlerini geride bırakmaktır. Ayrıca doğmaca bir doğallık ve yaratıcılık sayesinde duruma uygun rol tutumu geliştirmek ve yabancılarla olan ilişki yeteneğinin bir oluşumunu mümkün hale getirmektir.
Dil
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir anlaşma sistemidir. Dilin özellikleri aşağıdaki gibidir.
- Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
- Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
- Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan "dil" ile sağlanır.
- Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
- Dil, canlı bir varlıktır.
- Dil, sosyal bir varlıktır.
- Dil, bir ortaklıktır.
Dil aynı şekilde milli bir ögedir:
- Dil birliği, milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
- Bir milletin dili; onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
- Millet için gerekli olan her şey, dilde saklanır.
- Dil; milletin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eder.
- Dil, milleti meydana getiren bireyler arasında ortak duygu ve düşünceler meydana getirir.
- Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır.
Dilin işlevleri örnekleri
- Heyecan bildirme işlevi: Off! Bu da neydi şimdi
- Göndericilik işlevi: Su,iki hidrojen, bir oksijen atomundan oluşur. göndergecilik işlevinde amaç bilgi vermektir
- Alıcıyı harekete geçirme işlevi: Aç artık şu kapıyı ya.
- Dil ötesi işlevi: Yapım eki almış sözcüklere türemiş sözcük denir.
- Kanalı kontrol işlevi: Söylediklerimi anladın mı?
- Şiirsellik işlevi: Avazeyi bu aleme bir Davut gibi sal; Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
Dil ve kültür
En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek-görenekleri kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur.
Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sağu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre'nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.
Dil ve kültürün ortak yanları aşağıdaki gibidir:
- Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir köprü vazifesi görür.
- Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasında ortak dil ve kültürün önemli bir payı vardır.
- Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden önemli izler taşır.
- Kültür ve dil bir milletin en önemli ortak özelliklerinden-dir.
- Lehçe: Bir dilin tarih içerisinde bilinmeyen bir dönemde kendinden ayrılmış olup büyük farklılıklar gösteren kollarına denir. Çuvaşça, Yakutça gibi.
- Şive: Bir dilin bilinen tarihi seyri içinde kendinden ayrılmış olup bazı farklılıklar gösteren kollarına denir. Kırgızca, Kazakça ve Azerice gibi.
- Ağız: Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir. Yörelere göre söyleyiş farklılıkları vardır ama yazılış aynıdır. Karadeniz ağzı ve Ege ağzı gibi.
Konuşma ve yazı dili
Kelime dağarcığı yazı diline göre sınırlı olan ve günlük hayatta kullanılan doğal dile konuşma dili denir. Bir ülkede resmi dil olarak kabul edilen ve her alanda aynı kurallarla kullanılan dile ise yazı dili denir. Her ikisi arasındaki fark aşağıdaki gibidir:
- Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
- Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
- Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
- Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
- Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.
Argo, bir dil içinde belli bir grubun sözcüklere yeni anlamlar vererek kullanmasıyla oluşan konuşma şekline denir. Bu sözcükler ancak bu grup içinde kullanılır ve bu gruba dahil olan kişiler anlamlarını bilebilir. Argo günlük hayatta ve edebiyatta bir malzeme olarak kullanılabilir.