Şehzade Mustafa (I. Süleyman'ın oğlu)
Şehzade Mustafa (Osmanlıca:شهزاده مصطفى; d. 1515, Manisa - ö. 6 Ekim 1553, Konya), Kanuni Sultan Süleyman ile eşi Mahidevran Sultan'ın oğlu.
Şehzade Mustafa شهزاده مصطفى | |
---|---|
Şehzade Mustafa'ya ait bir gravür | |
Saruhan Sancağı Beyi | |
Hüküm süresi | Şubat 1534 – 16 Haziran 1541 |
Sonra gelen | Şehzade Mehmed |
Çocukları |
Nergisşah Sultan Şehzade Mehmed Şehzade Orhan Şah Sultan |
Hanedan | Osmanlı Hanedanı |
Babası | Kanuni Sultan Süleyman |
Annesi | Mahidevran Sultan |
Doğum |
1515 Manisa, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm |
6 Ekim 1553 (38 yaşında) Ereğli, Konya, Osmanlı İmparatorluğu |
Defin | Muradiye Külliyesi, Bursa |
Dini | İslam |
Saruhan, Amasya, Konya sancak beyliklerinde bulunmuştur. Babasına karşı isyan etmekten dolayı yargılanmıştır; Nahcıvan Seferi'ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur[1]. Katli, devlete isyan suçundan dolayıdır ancak deliller ve şahitler konusunda tartışma bulunmaktadır.[2] Bazı tarihçiler, Hürrem Sultan'ın tahta kendi oğullarından birini geçirmek için Şehzade Mustafa'ya tuzak kurduğu ve ölümünü hazırladığını iddia etmektedir.[3][4] Ayrıca 2005 yılında Amasya Valiliği minyatürlerden esinlenerek Şehzade Mustafa bal mumu heykel yaptırmıştır. Bu heykelden dünyada sadece Amasya'daki Şehzade Müzesinde bulunmaktadır. Bazı tarihçiler suçsuz olduğunu savunmaktadır.
Yaşamı
1515 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul’a giden babasının yanında başkente gitti.
Hürrem Sultan’ın babasının sarayına girmesinden sonra annesi Mahidevran Sultan ile Kanuni’ye dört şehzade daha doğuran Hürrem Sultan arasında, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta çıkmasını sağlamak için büyük bir mücadele yaşandı. Şehzade Mustafa, 1534 -1541 arasında Saruhan Sancak Beyi (Aydın sancağı ilavesiyle) olarak görev yaptı. Saruhan (Manisa), padişah adayının görev yaptığı yer kabul edilirdi, dolayısıyla Şehzade Mustafa dönemin veliaht şehzadesiydi. 16 Haziran 1541'de[5] Amasya Sancak Beyliği'ne atandı, Saruhan Sancak Beyliği'ne ise kardeşi Şehzade Mehmed getirildi. Halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine I. Süleyman, doğu topraklarının güvenliği için şehzadenin Amasya'ya gönderildiğini ve veliahtlığının sürdüğünü açıkladı[6]. Ardından, Mehmed’in beklenmedik şekilde 1543’te ölümünden sonra Saruhan Sancakbeyliği'ne Şehzade Selim getirilirken; Şehzade Mustafa ise 1549 yılında Konya Sancakbeyliğine atandı.
Şehzade Mustafa'nın şahsına dair önemli verilerden biri de Bernardo Navagero adlı İtalyan elçinin yazdığı bir mektupta hakkında verdiği bilgilerdir.[7]
Diğer bir veri ise Guillaume Postel'in Osmanlı gelenek-göreneklerini ve siyasi durumunu anlattığı kitapta bulunmaktadır. 1536'da, Fransız kralı I. François, Kanuni Sultan Süleyman'la bir sözleşme imzaladı ve ardından resmî tercümanı ve tarihçisi Guillaume Postel'i yardımcı olarak Fransız elçisi olan Jean de La Forêt'in yanına, İstanbul'a gönderdi. Fransız tarihçi Guillaume Postel, "De la République des Turcs" (Türklerin Cumhuriyeti) adlı kitabında Şehzade Mustafa’nın iktidarı devralabilecek yaşa ve olgunluğa ulaştığını, tedbirli ve son derece iyi eğitimli bir şehzade olduğunu yazmaktadır.[8]
Kişiliği
Mustafa, şair (Mahlası Muhlisî [9]) ve hattattır (El yazısı: Viyana, Şark yazmaları, No: 998 de nesh ile yazılmış Süleyman-name). Irakeyn ve Korfu Seferi'nde (1534, 1536, 1537) ve Boğdan Seferi'nde Anadolu Muhafızı, dokuzuncu seferde (1541) İstanbul Muhafızı oldu. Manisa Bozdağ'da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Görüntüsü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim'e çok benziyordu.[10]
Şehzade Mustafa'nın bilhassa Amasya'dayken ilim meclislerinde bolca bulunduğu, devrin önemli müderrislerinden dersler aldığı ifade edilir. Celalzade Salih Çelebi, Manisalı Senai Mehmed Çelebi, Hayreddin Hızır Efendi, Şems Efendi, Şair Lali Çelebi, Karaçelebizade Hicri Mehmed Muhyiddin Efendi, İstanbul Kadısı, Şair Muhyiddin Mehmed Hüseyni Efendi gibi âlimlerden dersler aldı. Şehzade'nin hocalarından olan Mustafa Sürûrî Efendi, Bahrü'l- Maarif ve Zahiretü'l-Müluk adlı eserleri yazıp Şehzade'ye sunmuştur. Şehzade'nin katli üzerine de Kanuni ile alakasını kesip bir daha görüşmemiş ve kendisine verilmek istenen bütün resmî vazifeleri de reddetmiştir.[10] Kanuni Sultan Süleyman'a yazdığı bir mektupta şu ifadeler geçmektedir.
“ | Cihan padişahı babası gibi adil, atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz, büyük atası Sultan Mehmet gibi zeki.
Devlet-i Aliye'nin gördüğü en parlak şehzade. |
„ |
Ailesi
Zevcesinin ismi bilinmemekle birlikte 1525, Kırım doğumludur. Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra 1555'te, Pertev Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir.[10]
Çocukları:
Nergisşah Sultan: 1536 yılında Manisa'da doğdu. Damat Cenabi Ahmet Paşa (şair, tarihçi, enderuni ve çeşnigirbaşı, yirmi yıl kadar Anadolu Beylerbeyi) ile evlenmiştir.
Şehzade Mehmed: 1547'da Amasya'da doğdu. Ölümü; 1553, Bursa (Şehzade Mustafa'nın ölümünden bir süre sonra taht için tehlike doğuracağı nedeniyle Dedesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulmuştur. Mezarı babasının yanındadır.).
Şehzade Orhan: Ölümü; 1552, Konya.
Şah Sultan: 1547 yılında Konya'da doğdu. 2 Ekim 1577'de öldü. Zevci Damat Abdülkerim Ağa.[10]
Ölümü ve sonrası
Taht yarışında Şehzade Mustafa'nın bertaraf edebilmek için Sadrazam Damat Rüstem Paşa tarafından sahte mektuplar üretildiği düşünülür. Bu mektuplar, Şehzade Mustafa’nın babası hayatta iken onun tahtına göz diktiğini ve isyan hareketlerine destekte bulunduğunu gösterir niteliktedir. Başlangıçta iddialara inanmayan Kanuni kendisine bu tür şeyler ile gelmemelerini ister. Lakin Şehzade Mustafa da kendi yakınlarındaki devlet adamları tarafından kandırılmıştır. Devlet adamları Şehzadeye '' Hünkarımız tahtı size bırakacak lakin Rüstem Paşa buna engel oluyor. Siz en iyisi sakal bırakın ve tuğ dikin ki babanız niyetinizin olduğu anlasın ve tahtı size bıraksın'' gibi sözlerle kandırmaya çalışmışlardır. Şehzade Mustafa bu laflara inanıp dedikleri şeyi yapmıştır. Sakal bırakıp tuğunu dikmiştir. Sakal bırakmak şehzadelere yasaktır. Çünkü sakal padişah alametidir. Tuğ dikmek de padişah alametidir. Bu iki alametleri yerine getiren şehzade tahtta gözü olduğunu dile getirmiş demektir. Minyatürlerde de görüldüğü gibi Şehzade Mustafa'nın sakalları vardır. Şehzade Mustafa'nın bu oyuna kolay kanmasının sebebi ise geçmişteki örneği dedesi Yavuz Sultan Selim'dir. Sultan Selim de babası ile bir zaman savaştıktan sonra babasının isteği ile tahta çıkmıştır. Bunları öğrenen Sultan Süleyman en güvendiği din alimlerinden tavsiye istedi. Güvenilen bir kölenin efendisinin parasını irtikap ettiğine ve ona karşı bir tuzak kurduğuna ilişkin hayali bir hikâyeyle buna karşı ne yapılması gerektiğini sordu.[11] O dönemin âlimlerinden olan Mehmet Ebussuud Efendi, Sultan Süleyman'a "Bu durumda köleye ölünceye kadar işkence yapılması uygundur." yanıtını vermiştir. Bu ifade şeriata göre Şehzade Mustafa'nın devletin nizamı için katledilmesi münasiptir demektir.
1553 yılında Veziriazam Damat Rüstem Paşa İran Seferi için hareketinden sonra Aksaray taraflarına gelince, orduyu durdurdu ve yeniçerilerin Şehzade Mustafa'ya yatkınlığı olduğunu ve askerin, ihtiyarlığı sebebiyle sefere çıkamayan padişahın Dimetoka'da oturmasını, Mustafa'nın hükümdar olmasını istedikleri dedikodusunun yayılmakta olduğunu bildirmek için, sipahiler ağası olan, Kızıl Ahmedlilerden Şemsi Ağa'yı (Şemsi Paşa) İstanbul'a yolladı ve padişahın bizzat askerin başında sefere çıkmasını arz ederek, Aksaray'dan ileri gitmeyip bekledi.
Padişah bunu haber alınca Rüstem Paşa'yı geri çağırdı ve 1553 Ağustos sonlarında kendisi İran Seferi'ne çıktı. Kütahya sancakbeyi Şehzade Bayezid'i Rumeli muhafazasında bulunmak üzere Edirne'ye gönderdi. 21 Eylül tarihinde Bolvadin'e varan orduyu Saruhan Sancak Beyi Şehzade Selim askerleriyle karşıladı, ertesi gün padişahın huzuruna çıkıp el öptü ve kendisinin de sefere iştirak etmesi emredildi. 5 Ekimde Konya-Ereğli yakınındaki Akhüyük köyüne varıldığında Şehzade Mustafa orada tüm maiyetiyle birlikte çadır kurmuş halde orduyu karşıladı. Ertesi gün bütün devlet erkanı şehzadeye gelerek el öptüler, hepsine hil'atler giydirildi.[12]
Oradan şehzade ata binerek padişahın makamına geldi, divanhanesine yakın bir yerde atından inerek yürüdü. Vezirler önüne düşerek Padişahın çadırı önünde onu selamladılar.[12] Şehzade Mustafa babasının elini öpmek üzere otağ-ı hümayuna girdiğinde karşısında yedi dilsiz cellat onu karşıladı ve hemen üstüne atılarak boğmak istedilerse de Mustafa bunların elinden kurtulup kaçarken, dönemin güçlü güreşçilerinden biri olan ve saray hademeliği de yapan Zal Mahmud ağa yetişerek şehzadeyi yere düşürüp boğmuştur.[13] Bazı rivayetlerde padişahın da bu sırada çadırda olup oğlunun katline nezaret ettiği, bir perdenin arkasında bulunduğu, veya oğlu ile konuştuğunu ifade edilir.[7]
Şehzade Mustafa'nın katlinin hemen sonrasında mirahuru ile bir ağası daha götürülerek boyunları vurduruldu. Aynı sıralarda Kapıcılar Kethüdası gelerek Rüstem Paşa'dan Mühr-ü Hümayun'u aldı ve vezir Haydar Paşa'ya da azlini haber verdi. Bundan sonra mührü ikinci vezir Ahmet Paşa'ya vererek sadaretini müjdeledi. Daha sonra Kazaskerlere eşlik eden ulemaya Şehzede'nin cenaze namazını kılmaları için Ereğli'ye gitmeleri tembih edildi, namazdan sonra da cenazesi alınarak Bursa'ya götürüldü. Şehzade'nin ordu yerindeki şahsi hazinesi, çadırları ve hayvanlarına da devlet hazinesi tarafından el konulmuş, maiyetindeki adamların çoğuna da tımar ve zeametler verilmiştir.[12]
Şehzade Mustafa’nın ölümü askerler ve halk arasında büyük tepki yarattı. Yeniçeriler, olaydan sorumlu gördükleri Rüstem Paşa’nın çadırına saldırdılar ancak onu bulamadılar. Matem göstergesi olarak öğlen yemeği yemediler ve Rüstem Paşa’nın azlini istediler[14]. Kanuninin aynı gün içinde Rüstem Paşa’yı görevden alıp yerine Kara Ahmet Paşa’yı atamak zorunda kalmasının sebebi de bu baskı olarak görülmektedir. Yeniçeriler ayaklanıp kaç kere Rüstem Paşa'yı öldürmek istese de ya Şehzade Beyazıt tarafından ya da Sultan Süleyman'ın askerleri tarafından durdurulmuştur, Rüstem Paşa ise gizlice ordugâhı terk edip İstanbul'a dönmüştür. Şehzade Mustafa ya çok düşkün olan Şehzade Cihangir de Sultan Süleyman ile sefere gitmiştir. Ağabeyinin ölüm haberini alınca çok üzülmüş ve hasta olmuştur. Daha fazla dayanamamış ve Halep'te vefat etmiştir.
Şehzade Mustafa'nın katlinden sonra Konya'da olan annesi Mahidevran Sultan ve ailesi (eşleri, kızları ve oğlu Şehzade Mehmed) Bursa'ya gönderildi. Lakin Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra askerler arasında çıkan "Şehzade Mustafa öldüyse oğlu var, tahta o geçer!" dedikodularını işiten Kanuni, torununun da boğdurulmasını emretti ve 7 yaşındaki Şehzade Mehmed babasının ölümünden bir süre sonra boğularak katledilip Şehzade Mustafa'nın yanına defnedildi.[7] Şehzade Mustafa’nın türbesi 1555 veya 1556'da kardeşi II. Selim tarafından yaptırılmış olup türbedeki kitabede, "Şah Selim bin ilan Süleyman emr edüp oldı hoş bu ravzâ-i cennet-nümâ / Dedi tarihin Edâyî bendesi merkad-i gülzâr-ı Sultan Mustafa" dizeleri bulunmaktadır.[15]
Edebiyattaki yeri
Şehzade Mustafa’nın ölümü üzerine Fünûnî, Rahmî, Edirneli Nazmî, Muînî, Mustafa, Müdâmî, Sâmî, Kara Fazlî, Nisâyî , Şeyh Ahmed Efendi, Selîmî, Kâdirî gibi şairler mersiyeler yazdılar. Hakkında yazılmış en tanınmış mersiye, Taşlıcalı Yahya Bey tarafından yazılandır. Şehzade Mustafa, sultan olmadan kendisine bu denli fazla mersiye yazılan tek şehzadedir.
Taşlıcalı Yahya Bey'in Şehzade Mustafa için yazdığı mersiyenin bir bölümü:[16]
Osmanlı Türkçesi | Türkçe Açıklaması |
---|---|
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı | Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı; |
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı | (Zira) ölüm eşkıyaları Mustafa Han’ı yok ettiler. |
Tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı | Yüzünün güneşi battı, divanı dağıldı. |
Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı. | Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular. |
Geçerler idi geçende o merd-i meydânı | O savaş meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi. |
Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı. | Felek zamanın padişahını o (iftiracılardan) yana döndürdü. |
Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı | Yalancının kuru iftirası ve gizli kini |
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı. | Gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateşini yaktı. |
Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı | O cani gibi cinayet işlemedi; |
Boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı. | (Fakat kendi) canı, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı. |
N’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm | Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi |
Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm. | Yazıklar olsun! Gözüm bu muameleyi ona layık görmedi. |
Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp | Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı; |
Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp | Gönlü şevk ile gündüz gibi (aydınlık) idi. |
Görindi halka dıraht-ı şükûfe-dâre dönüp | Çiçek açmış bir ağaç gibi halka göründü; |
Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp. | Kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı. |
Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp | Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş hâlde duruyordu; |
Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp. | Otağının çadırları karlı dağlara benziyordu. |
Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp | Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu. |
El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp. | Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü. |
Popüler kültürdeki yeri
2003 yılında yayınlanan Hürrem Sultan adlı Türk televizyon dizisinde Şehzade Mustafa'yı Ercü Turan canlandırdı. 2011 yılından itibaren yayımlanan Muhteşem Yüzyıl adlı Türk dizisinde ise Şehzade Mustafa'yı Mehmet Günsür canlandırmıştır.
Kaynakça
- "Arşivlenmiş kopya". 11 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2015.
- Akgündüz, Ahmet (2000). OSAV. Eksik ya da boş
|başlık=
(yardım) - "Arşivlenmiş kopya". 31 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2015.
- "Arşivlenmiş kopya". 5 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2015.
- TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 31, sayfa: 290
- Afyoncu, Erhan (Nisan 2012). "Şehzade Mustafa". Atlas Tarih.
- Afyoncu, Erhan (2012). Kanuni ve Şehzade Mustafa.
- Postel, Guillaume (1539). De la République des Turcs.
- Bağdatlı Ahdî, Gülşen-i Şu'arâ(Ahdî Tezkiresi)
- Yılmaz Öztuna, Kanuni Sultan Süleyman (Sayfa: 174-189), Babıali Kültür Yayınları, 2006
- Barber, Noel (1967). The Lords Of The Golden Horn. 25. harf sırasında bulunan
|başlık=
parametresi line feed character içeriyor (yardım) - İbrahim Peçevi, Peçevi Tarihi (Sayfa: 162), Neşriyat Yurdu, 1968
- İ.H. Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, 2. cilt, Şehzadeler Vakası, sayfa 401-403
- "TarihNotları.com sitesi, Ağlayanlarla Beraber Ağlıyoruz, Erişim tarihi:03.01.2012". 22 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2012.
- "Mustafa-i Cedid Türbesi". bgc.org.tr. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2014.
- "Şehzade Mustafa Mersiyesi". siirparkı.com. 7 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2013.